bugün

ölümle çok takıntılı olan medyadan ve ünlü olmaktan nefret eden nacizane sanatçımızdır kısacası su aralar kurt cobain sendromundadır umarım tedaviyi kabul eder ve kaybetmeyiz kendisin.
biz birine değer veriyorsak boşuna değildir adam gibi adam.
görsel
efenim kendisi aykırı biri olarak biliniyor toplumumuzda. içki içer ama kitap okur, onlarca karı kızla yatar ama yakışıklı ve şair ruhlu. türk kızlarının götünü ağır sanayi hamlesi ile kaldırdığı şahsiyet.
bu aralar malumunuz bu şahsiyet hdp ye oy vereceğini açıklamış, bijicikleri, teröristcikleri destekleyeceğini yarım porsiyon aydınlık kafası ile açıklayıvermiş.

kendisine bir çift lafım var ;

--yazarın bir çift lafı--
la bebe, hani sen geziciydin ? hani sen solcuydun ! faşizan milliyetçi, feodalizmin kalesi, kanlı eylemlerin odağı bir partiyi bize sol parti diye mi gagalamaya çalışıyorsun hırrım *! 17 yaşındaki lise talebesi bir kız çocuğunu molotof ile yakanları bize sol aydınlık diye mi yutturmaya kalkıyorsun o olmayan beyninle...
severdim seni, daha önce sevip sonradan ne pislik olduğunu öğrendiğim insanlar gibi sevmiş, değer vermiştik.

topunuza köküne kibrit suyu

--yazarın bir çift lafı--
bir deha olduğunu söyleyebilirim bu adamın. varoluşsal kaygılar çekti, ben kimim ve bu hal neyin nesi diye kendisine sordu. cevap bulamayınca alkole verdi kendisini.

çok derin bir imanla keskin bir imansızlık arasında gitti geldi.

bugun bu halde olmasının tek bir nedeni var tatminsizlik.

aç gözlülük manasında zikretmyorum, hayata karşı bir tatminsizlik. ulaşılan hiçbir noktanın kendisini mutlu etmemesi.

çektiği varoluşsal kaygıyı dindirmemesi.

bu adam bir nietzche, rimbaud, camus yahut sartre olabilirdi. eğer gerçek manada kendini verebilseydi.

artık taktiri ilahi neyse o olur diyeceğiz.

üzülmedim bu yaşamı kendi seçti.

boşlukta kalmak, varoluşsal kaygı çekmek yılanlı kuyuya düşmek gibidir. bu kuyuya ancak deha sahibi insanlar düşer.

kurtulmakta sadece islamın ipiyle olur.

evet tespitimde yanılmamışım. bu sözler kendisine ait;

Ben dünyanın bir parçasıyım, şurayla ve bedenimle sınırlı değilim. Bir şeyler yanlış gidiyor, birileri acı çekiyor…
Ben de çekiyorum aynı acıyı. Altıma son model bir araba çekip, güzel bir ev alınca mutlu mu olacağım yani?
Hayır olmam. Aramızda mutlu olanlar varsa zekalarından şüphe ederim, bir de gözlerinden. Çünkü iyi görmüyorlardır.
adam gibi adamdır kendisi,gördüğü onca ilgiye rağmen karakterinde en ufak bir değişiklik olmamıştır,hala tiyatro önünde kitap satarken tanıdığım delikanlıdır
babalar neler attırıyor denilesi oyuncu.
gülbeyaz dizisiyle gönüllere taht kurmuş şu sıralar aliyeyle şöhretin zirvesine çıkan yakışıklı jön...
aynı zamanda mustafa hakkında her şey ile de ne kadar başarılı bir oyuncu olduğunu kanıtlamıştır.
barda ile ilgili radikalde çıkan bir ropörtajda şunları diyor:
"Hep diyorlar ya, III. Dünya Savaşı ne zaman diye... III. Dünya Savaşı oldu bitti. Savaşın etkileriyle, yaralarıyla uğraşıyoruz şu an. Bu psikolojik bir savaştı. Just Do It sloganı, bilmem ne bombasından daha etkili aslında. Ya da 'Yüreğinin Götürdüğü Yere Git' lafı alev makinesinden daha tehlikeli. Canının istediğini yap, içindekini dinle, bunlar çok tehlikeli silahlar. Dürüstlük kisvesi altında her istediğini yapamaz insan, yapmamalı da. Beraber yaşıyoruz şurada. Beğen beğenme, biz çok saygılı insanlardık, beraber yaşamayı bilirdik. Ben 35 yaşındayım, ama dayanışma diye bir şey gördüm. Kimse aç kalmazdı."
sosyal medyada abudik gubidik sözlerin altına bu arkadaşın adını yazıyorlar millete gazlıyorlar. evet.
tedaviyi reddetme lüksü olan ve bu lüksünü kullanan oyuncu. ölmek istiyor belki, nerden biliyorsunuz. herkesin ajda pekkan gibi yahut madonna gibi dünyaya kazık çakmak hayali yok işte.
Cağaloğlu Anadolu Lisesinden mezun olduktan sonra bir süre sokaklarda kitap satmış daha sonra konservatuvara girerek tiyatroya adım atmış ünlüdür. Kadınların kendisine mal gibi bakmalarından tiksindiğini belirtmektedir.Taksim'de sahaflarda gezerken laptopunun başında oturmuş olarak görebileceğiniz bu kişilikli ve özgün oyuncunun kendine ait bir kitapçısı vardır.
yakışıklılığı ve karakteristik ses tonuyla, önce şevval sam ile 'gülbeyaz' ardından da sanem çelik ile 'aliye' adlı tv dizilerinde başrol oynayarak ismini duyurmuş, daha sonraları; anlat istanbul - 2005, yaşamın kıyısında - 2007, yumurta - 2007, ejder kapanı - 2010 ve kaybedenler kulübü - 2011 adlı filmleriyle konumunu pekiştirmiş mimar sinan güzel sanatlar üniversitesi mezunu tiyatro ve sinema sanatçısı.

aşırı alkol tüketimi nedeniyle karaciğerinin iflas ettiği ve tedaviyi de kabul etmediği söyleniyor. henüz 41 yaşında olan genç bir sanatçı için acı bir tablo bu.

- ne yazık!
En sevdiğim ünlülerden. Bir kere hem oyuncu hem şair hem de yazar. Çok kaliteli insanlardan. Hatta bu sözü çok meşhurdur.

--spoiler--

Tam karakterin oturacakken sandalyeyi çekmişler sanki...

--spoiler--
popüler kültürün eritmeye çalıştığı ama başarısız olduğu,90'ların kemancı'sının tanıdık insanlarından,bir ara beyaz zenciler gibi yaşadığını söyleyen,birilerinin yakışıklılığıyla benimse amatör tiyatro yazarları için yaptıklarıyla takdir ettiğim iyi oyuncu,sert kişilik.