bugün

çıplak şölen
dram/ fantastik/bilimkurgu- 1991 kanada, japonya, ingiltere ortak yapımı
david cronenberg amcamızın yönettiği william s. burroughs'ın kitabından esinlenilen böcek fobisi olanların izlemesini pek tavsiye etmediğim bir filmdir hatta fobimi yenerim belki düşüncesiyle hiç izlenmemelidir. böcek ilaclayıcısı olan bill(peter weller) karısıyla(judy davis) beraber böcek ilacının bağımlısı olur ve sanrılarla, konuşan hatta garip zevkleri olan böcekler, dev kırkayaklar, tuşlarına basılmasından cinsel haz alan (ayaklı)daktilolarla dolu bambaşka bir dünyada bulur kendisini (ya da bulmaz, kaybeder). vıcık vıcık sesler eşliğinde izlenen, et fetişizminin görsel ve algısal düzeyde tavan yaptığı bir film ki bu da çok normal yönetmen ve yarı-senarist david cronenberg ne de olsa. izlenilesidir.
kişilik girdaplarında, kıvrımlarda titreşerek dolaşan uyuşturucunun şöleni. aynada yansıyanın içindeki iğrençlik, kan - revan - gerçek.

eşsiz bir eser.
ayrica bazi striptiz kulubunden bomza kuluplerde sunulan hizmettir. hooters dan farki kizlarin acik sacik degil bildiginiz anadan uryan sekilde servis sunmalaridir.
W. S. Burroughs`un basyapiti. ayni adla 1991'de david cronenberg tarafindan sinemaya da uyarlandi. uyarlama aslina sadik kalinarak yapilan bir yapim olmaktan cok uzaktir. bagimsiz bir burroughs akumasi olarak nitelenebilir.
Burroughs, cıplak Şölen'e yazdığı giriş bölümünde, yazdıklarını hastalık ve çlgınlık konusunda alınmış notlar olarak özetler. Bu notları nasıl yazdığını tam olarak anımsamadığını da ifade eder. Zaten kitabın yazılış ve yayımlanış sürecinde Allen Ginsberg, Burroughs'un tüm odaya yayılan dağınık kagıtlarını toplama işini üstlenir ve nihayet bu notlar 1959 yılında Fransa`da yayımlanabilir.
cıplak Şölen, birbiriyle dirsek temasında olan fakat belirgin bir olay örgüsüyle bağlanmayan yirmi bir bölümden oluşur. Bu yirmi bir bölüme ek olarak cplak Şölen'de, kitabın başına konulan, J.G. Ballardın Sunuşu. Burroughs'un kitabına ve uyuşturuculara dair duşüncelerinin yer aldığı Giriş bölümü, Kitaba 1991'de eklenen Tanıklık Üzerine Sonradan Akla Gelenler isimli giriş bölümüne yapılan kucük bir katkı bölümü ve kitabın sonuna eklenen, Burroughsun deneyimlerini özetlediği, bir tıp doktoruna gönderilen makale ile yayınevinin eki olan sözlükçe yer alıyor. Bu arada kitapta yer alan onlarca dipnotu da unutmamakta yarar var. Bu dipnotlar sayesinde bilmediğimiz bir dünyada attığımız sarsak adımlarımıza biraz güven geliyor.
ciddi bir edebiyat ve et fetişizmi eleştirisi içeren absürd bir filmdir.
4-5 ayrı kafayla izlenesidir. fakat izlememek için de en az 5 ayrı sebep bulunabilir.

1) izleyenin böcek korkusu
2) eşcinsel korkusu
3) marjinal ahlaki tutum sahibi olması.
4) filmin ayık kafanın mantığına uymayan bir dili olması
5) büsbütün iğrenç sahneleri olması...
david cronenberg için bulunmaz bir uyarlama şansı doğuran başyapıttır. ne sade ' nin edepsizliğindeki derinlikle ilgisi var eserin, ne de erdemle kırbaçlanan böcekler sözkonusu. burroughs ' un sözettiği sadece açlık . hazza ve tatmine karşı çekilen dayanılmaz açlık. dr lecter ' ın dilini dudaklarında gezdirirken yansıttığı aristokrat cinsel edebi karışımı açlıktan daha iştahlısı üstelik. david lynch ' ın eline geçiremediğine müthiş kahrolduğunu tahmin ettiğim bir senaryo yazılmış.
filmin güzelliği bir yana filmdeki yazar karakterini bana sevdirmiş harika bir edebiyat uyarlaması ve sanat şöleni.
burroughs'u okurken kitaplarında kurguladığı karakterleri ve mekanları kafanızda canlandırmakta güçlük çekiyorsanız izlemeniz gereken filmdir.
burroughs eşiyle birlikte meksikada katıldığı bir partide wilhelm tell cilik oynamak istemiş ve o uyuşturucu ve alkol koması halinde karısının başına koyduğu elmayı değil karısını vurmuştur. hem de alnının çatından. ne ilginçtir ki meksika yasalarındaki bir boşluk sebebiyle hiç ceza almaz. fakat bu olay onu öyle bir sarsmıştır ki, olaydan sonra yazdığı tüm kitaplar underground edebiyat dünyasında bomba etkisi yaratmıştır. kendisi de asıl yazın hayatının karısının ölümünden sonra başladığını dile getirir. özellikle bu romanda yaratmış olduğu karakter ve o karakterin beyninde yarattığı "ara dünya" uyuşturucu,alkol ve edebiyat kombinasyonun varabileceği en uç noktayı tasvir eder. bilinç ile bilinçaltı arasında kalan ara bölgeye yapılan bu yolculuk yazarın hem bu romanı yazma serüvenindeki çıkmazlarını hem de diğer yazarların depresif serüvenlerini en ince noktasına kadar işlemektedir. film, belki de david crononberg'in eli değdiği için, oldukça başarılı bir uyarlama olup yazarın hayatında dönüm noktası teşkil eden eşini öldürme sahnesi de mükemmel bir metafor olarak filmin başına ve sonuna serpiştirilmiştir. tanca da diğer ünlü beat kuşağı romancılarıyla buluşup yaptıkları partiler efsane olan burroughs kendini bir adeta bir denek olarak kullanmış ve feda etmiştir. o büyük deneyin elde tutulur ve en önemli sonucu bu kitaptır.
hepimiz kendi yarattığımız ara bölgelere kaçıp saklanıyoruz, acılarımızı orada yaşıyoruz, kelimelerimizi oradaki duvarlara kazıyoruz çoğu zaman kimse görmesin diye. bazen ben oralarda soluk benizli,siyah melon şapkalı bir adamın siluetini görürüm. benim ara bölgemi denetlemeye gelir sessizce. kendi dünyamdan vazgeçmememi fısıldar.
her ne kadar zeka ürünü, özgün, sürreal, eleştirel ve ilginç de olsa izlemesi epey zor film. bazı sahneler mide bulandırıyor. kaldi ki böcek gördükçe kaşınan biri olarak ben, iki saati kendimi kaşımakla geçirdim desem yeridir. belki öncesinde kitabı okumalıydım, emin değilim belki de "böcek tozu" çekmeliydim.