bugün

bir garbage sarkisi
I am milk
I am red hot kitchen
And I am cool
Cool as the deep blue ocean

I am lost
So I am cruel
But I'd be love and sweetness
If I had you

I'm waiting
I'm waiting for you
I'm waiting
I'm waiting for you

I am weak
But I am strong
I can use my tears to
Bring you home

I'm waiting
I'm waiting for you
I'm waiting
I'm waiting for you
I'm waiting
I'm waiting for you

I am milk
I am red hot kitchen
I am cool
Cool as the deep blue ocean

I'm waiting
I'm waiting for you
I'm waiting
I'm waiting for you

I'm waiting
I'm waiting for you
I'm aching
I'm aching for you

I'm waiting
I'm waiting
I'm waiting for you.
portishead&massive attack 'tan da dinlenilesi şarkı.
donma noktasına getirilip içine kakao cilek vs konulunca tiky içeceği halini alan besin. ha severim o güncellenmiş halini o ayrı mesele.
sadece 34 saniye süren bir cocorosie şarkısı.
-i want to give you my milk.
pek güzel bir kings of leon şarkısı. sözleri de bir ara yazarım.
http://www.youtube.com/watch?v=LMP_KjpUxRE
farsça süt demektir.
2008 yilinda gosterime girecek gus van sant filmi. harvey milk in hayati anlatilacakmis filmde ve oyuncular sean penn, emile hirsch, diego luna olacakmis.
sean penn oyunculukta son nokta.öyle deliler gibi önüne gelen her erkekle öpüştüğü için demiyorum bunu.izleyin, ne demek istediğimi anlayacaksınız...
oscar 2009'da en iyi yönetmen ve kurgu dallarında oscar'a aday gösterilmek ve bu film.

elinde harvey milk ve onun muhteşem isyanı, başkaldırışı, boyun eğmeyişi gibi bir konu var ama ortaya bu film çıkıyor. ve en iyi yönetmen ve kurgu dallarında aday oluyorsun. tür olarak docu drama denilebilir bu film için. kurgusal olarak aynı karede fotoğraftan videoya geçişler ve eski görüntülere zaman zaman yer vermek dışında bir numara yok ama en iyi kurgu adayı.

sanırım özgürlük kavramının eşcinsel duyarlılığı anlamına geldiği bir dönemdeyiz. bence yaşamış en önemli eşcinsellerden biri olan harvey milk'in filmini çekmiş olmak en iyi yönetmen adayı olmak için yeterli görünüyor, bence öyle değil.

milk hakkında yazıp da sean penn için muhteşem, inanılmaz gibi sıfatları kullanmamış olmak imkansız sanırım. o nasıl bir oyunculuktur, her mimik evet abartısız her mimik belli ki uzun uzun çalışılmış ve hayran bırakıyor. ikinci oscar'ı hayırlı olsun şimdiden.

oscar'da en iyi film için yarışacak 5 filmden dördünü izledim ve bence milk dördüncü sırada. çok mu kötü?hayır. ama sean penn'i çıkardığında ortaya neredeyse bir hiç kalıyor. hiçten de öte böyle güzel bir adamın hikayesinin filme çekildiği düşünüldüğünde kocaman bir yazık kalıyor geriye.
8 dalda Oscar adayı, 2008 yapımı gus van sant filmi. Amerika'da gay hareketin öncüsü Harvey Milk'in hayat hikayesinin son çeyreğini işliyor. Oyunculuğuyla Sean Penn hiç ama hiç şaşırtmıyor, sırf onun oyunu için izlenmeli dese biri oturup mok yemek düşer herkese vs vs...

Ancak

Herkesin tahmin edeceği üzere 8 dalda Oscar adayı olmasının tek sebebi Oscar şifrelerinden son yıllarda en önemlisi olan "gay" klişesinin işleniyor olması. Ha bir de işlenen kahraman hem gey hem yahudi hem de amerikan halk kahramanı olaydı mesela pearl harbourda japonlara karşı savaşıp ve hatta hatta yahudi olduğu için soykırıma kurban gideydi o zaman 8 değil 18 dalda aday olurdu.

yoksa ne gus van sant yönetmenlik dehasını döktürmüş, ne kurgusunda takdire şayan bir kıvraklık bir şov yapılmış ne de konu alıp insanı sarsıyor. Aslına bakılırsa konu insan hakları vs açısından bakıldığında gerçekten de bir baş yapıta ev sahipliği yapabilecek denli müsait ama fikrimce ne gus van sant bunu kullanabilmiş ne de senarist amca Dustin Lance Black yazabilmiş. *
unutmadan aday olduğu heykelciklerin başlıkları da aşağıdaki gibi..
- Best Motion Picture of the year
- Best Performance by an ACtor in a Leading role (Sean Penn)
- Best Performance by an Actor in a Supporting Role (Josh Brolin)
- Best Achievement in Directing (Gus Van Sant)
- Best Writing, Screenplay Written Directly for the screen (Dustin Lance Black)
- Best Achievement in editing (Elliot Graham)
- Best Achievement in costume design ( Danny Glicker)
- Best Achievement in Music Written for Motion Pictures, Original Score (Danny Elfman)

bir kere daha Sean Penn'nin neden hastası olduğumuz ispatlandı, özellikle seçimi kazandıkları sekanstaki oyunculuk başa alınıp alınıp izlenmeli..
sean peanin benzersiz oyunculuğu dolayısıyla izlenmeyi hak eden film. konusu ise ezilmiş bir grubun sivil toplumculuk başarısı. amerikan arabası kadar klasik.
türkçe de süt anlamına gelen sözcük. genelde tercih edilen inek sütüdür. başka çeşitleride mevcuttur. keçi, koyun vs. çocukların vazgeçilmez gıdasıdır.
tüm homofobik-insan düşmanlarının izlemesi gereken müthiş film. sean penn göz dolduruyor.

amerika'nın 70'li yıllarının yaşandığı türkiye'de de, eşcinsel haklarının en kısa zamanda verilmesi için artık birilerinin bir şeyler yapması gerekiyor. film bittiğinde sadece bunu düşündüm.
slumdog millionaire' den cok daha kaliteli ve iyi bir film olmasina ragmen onun kadar ilgi cekememistir maalesef.

minnesota' dan arayan genc cocuk nasil aglatti kardesim, bir daha telefon edene kadar ondan gelecek haberi bekledim. tam anlamiyla efsanedir bu film benim icin, cok guzeldi cok.

bunu sevenlerin sevecegini umdugum harika baska bir gus van sant filmi icin:

(bkz: my own private idaho)
her şeyi boşverin de sadece sean penn'in o müthiş oyunculuğu için izleyin. o mini mini mimikleriyle nasıl mükemmel yansıtmış eşcinsel bir adamı.
türkçede süt anlamına gelen kelime. *
sean penn abimizin(!) french kiss işini abarttığı ama oyunculuk için de olsa bir sürü herifle öpüştüğü film.

--spoiler--
harvey milk, 40 yaşından sonra kendisine vahy gelmiş gibi bir anda kendini ipnelerin önderi konumunda bulur ve onları yasal bir zeminde tanıtmaya çalışır. amerikan toplumu böyle birşeye hazır değildir. gerçi niye hazır olsunlar ki? ama mesele bu değil. neyse bu ipneler birleşip parti kurarlar, bir kaç seçim kazanıp belediye başkanlığına gelirler.

harvey milk karakterindeki sean penn ise bu arada çeşitli maceralar yaşar. macera dediğime bakmayın, miğde kaldırmayacak şekildeki öpüşme ve sevişme sahnelerinden bahsediyorum. teknik yönden bence başarılı bir film ama açıkça bir propaganda yapılmaktadır. nedir bunlar: hasta olmadıklarını duyurmak ve bunu normalmiş gibi heryerde göstermek. yav şimdi filmin sonunu da yazıyorum buraya ona göre, Mr. Milk ölüyor. hem de rakibi tarafından vuruluyor. e sonra noluyor diyorsanız, birşey olmuyor çocukları bu filmi çekiyor işte...
--spoiler--
iyi ve gerçek bir hikayenin, ...(buraya en iyi sıfat gelecek)... oyunculukla kötü bir anlatımıdır.
yazık olmuş cidden.
2009 oscar adayı film. San Fransisco'ya taşındıktan sonra, New York'lu Harvey Milk Gay haklarını savunan bir eylemci ve politikacı olmaya karar verir. Uzun çabalarından sonra üçüncü girişiminde 1977'de idare meclisine seçilmiş ve Amerika'da devlet ofisindeki ilk gay olarak tarihe geçmiştir. Ertesi yıl ise hem şehrin valisi George Moscone hem de Harvey Milk, bir önceki supervizör tarafından öldürülmüştür. Harvey Milk birçok kitaba konu olmuş ve birçok belgesele akademi ödülü kazandırmıştır ama ilk defa bu filmle Harvey Milk'in hayatı roman şekline sokulmuştur. Film San Fransisco'da çekilmiş ve Harvey Milk'in gerçek hayatta yaşayan arkadaşları filmde rol almıştır.Birçok klasik filme imza atmış olan Gus Van Sant'ın yeni filmi Milk'i ve Sean Penn'in yine seyirciyi dehşete düşürecek oyunculuğu gözler önüne serilmiştir.
turkiye de hangi isimle vizyona girecegi merak konusudur.cunku yakin zamanda sut isimli semih kaplanoglu filmi de vizyona girmistir.
malzemesi tam ayarlı kek hamuru gibi. sean penn zaten başımızın tacı. ama diğer karakterler eş cinsel kimliğini o kadar iyi yansıtmış ki ne onların davranışları sakil duruyor, ne de sean penn diğerlerinin arasından sıyrılmayı başarıyor. oyuncuların, senaryonun, gerçeğin, mekanın bu kadar bütünleşmiş, birbiriyle uyumlu olduğu bir film uzun zamandır izlememiştim. izleyeceklere şimdiden afiyet olsun.
Gus Van Sant çekiyor Sean Penn oynuyor bir de gerçek bir hikaye anlatılıyor, sanırım izlemek için yeterli nedenler. Sean Penn, Harvey Milk karakteri ile filmi alıyor ve çok yükseklere taşıyor. Ayrıca filme, gelecek vaat eden genç aktörlerden Emile Hirsch' ün canlandırdığı Cleve Jones karakteri de inanılmaz bir sevimlilik ve eğlence katıyor. Seann Penn'in yönettiği ve Emile Hirsch'ün başrol oynadığı (bkz: Into the Wild)da izlenerek bu ikilinin ilerde daha da güzel işlere imza atacağını düşünerek heyecanlanmaktayız.
i am sam filminden sonra sean penn'in bir oyunculuk gösterisine daha şahit olmanın en keyifli hatıralarıyla sinema salonundan ayrıldığım film oldu.gus van sant güzel çekmiş, sean penn iyi oynamış idi , eşcinsellik üzerine bir otobiyografi olsa da bendeniz hem sinemanın verdiği rahatlık hem de yeniliklere açık olma öğretisi ile çok sakin,nezih ve hümanist bir şekilde film de bazı insanların hoşuna gitmeyebilecek sahneler karşısında gülümsememi ve daha da önemlisi keyif alma duygumu kaybetmeyerek festival insanı olmayı öğrenmiş olmanın haklı gururunu yaşayabildim.

http://bekowsky.blogspot....04/festival-hatralar.html
bu kadar çok ibneyi bir arada nadiren görebileceğiniz filmlerdendir. heteroseksüel erkek izleyicilerin midesini kaldıracak veya en azından rahatsız edecek bolca sahne bulunmaktadır.
sean penn mükemmel bir oyunculuk çıkarmıştır. oscar'ı da kapmıştır haliyle.
iyi oyunculuk izlemek istiyor ve "ben korkmam ibneden falan" diyorsanız izlemenizde sakınca yoktur. *