bugün

Milliyet gazetesinin Atatürkçü yazarı. "Açık pencere" isimli köşesinde pazartesi hariç haftanın hergünü yazıyor.
köşesinde yer alan kısa kısa yazılar ve alıntılarla sıkı muhalefet yapan, başarılı yazar.
sadece noktalama ve imlayı doğru kullandığı için takdir ettiğim tek yöne çalışan bir beyne sahip olan kalitesiz yazar.
(bkz: medya daki sabit fikirliler)
olayları eleştirel bir dille kısa yazılar, alıntı sözler ve karikatürlerle yorumlayan yaptığı bir hata içinse köşesinin yarısını düzeltme olarak verebilen milliyet gazetesinin duyarlı, insancıl, demokrat köşe yazarı.
milliyet'in tavrını ve tarzını beğendiğim üç be$ yazarından biri.
kö$esi alışılagelmiş, klasik köşelerden farklıdır. fotoğraflarla, karikatürlerle köşesini süslemektedir. bu yönü onu diğerlerinden farklı kılar. özellikle de haldun ertem adlı $ahsın iki üç satırlık cümleleri, mutlaka okunması gereken kısmıdır.
yaklaşık 30 senedir milliyette yazan gazeteci-yazar(belki de daha fazla)yazılarını kaçırmamaya gayret ettiğim severek okuduğum insan.bir dönem fenerbahçenin de başkanlığını yapmış metin aşık'ın kardeşidir ama melih aşık sıkı bir galatasaraylıdır. (bkz: metin aşık)
--spoiler--
Başbakan Erdoğan'a G 550 tipi dünyanın en uzun menzilli iş jeti alınıyormuş. 18 yolcu kapasiteli uçak Başbakanlığa 61 milyon dolara mal olacakmış... Köşk tadilatına ayrılan para 19 trilyon... içinde giyilen ayakkabı 450 euro... Devletin zirvesinde paralar havada uçuşuyor... Lüks, ihtişam, keyif dorukta...
Kanal D'de dün sabah iÜ Onkoloji Enstitüsü Başkanı Prof. Ergun Topuz konuşuyordu. Dedi ki:
- Bütçemizde para olmadığından gerekli maddeleri alamıyor, bazı testleri yapamıyoruz. Cihazlarımız 10'uncu yılını doldurdu. Yenilemek lazım. Ancak parasızlıktan yenileyemiyoruz...
Tepemizdeki de "milletin iktidarı"... Öyle mi?

--spoiler--

http://www.milliyet.com.t...007/12/06/yazar/asik.html
yazdığı gazeteyi okumaya, hatta resimlerine dahi bakmaya tenezzül etmeyen "köşe" yazarı...

1 eylül 2007 tarihli "ağustos gecesi sohbetleri" başlıklı yazısında; genelkurmay resepsiyonundaki smokin giyme zorunluluğundan ve bunun sadece rte ve abdulah gül tarafından delindiğinden bahsetmiş; üstüne üstlük cumhurbaşkanının kıyafetine bile dikkat etmediğini, sabahki törenlerde taktığı kravatla geceye katıldığını yazmıştır.

halbuki tüm bu yazdıklarının" yalan" olduğu, kendi gazetesinin sayfalarında ve grubun diğer yayın organlarında belgelenmiştir;

(gündüz töreni)
http://www.cnnturk.com/.....id=318&haberid=387441

(resepsiyon)
http://www.milliyet.com.t.....31/siyaset/axsiy01.html

"smokin zorunluluğu" ise uydurulmuş olsa gerek... aynı davette devlet bahçeli de takım elbiseli idi, melih aşıkla aynı grupta çalışan gürkan zengin de, daha niceleri de...

keşke sadece muhalefet yapmış omak için muhalif olmasa idi...
somut bilgiye ve belgeye dayalı yazılar yazan muhteşem milliyet köşe yazarı. hatta, milliyet'in okunma sebeplerinden, milliyet için satış unsurlarından biridir kendisi.

yazdığı yazıların çoğunda hükümete karşı ağır ithamlarda bulnmasına rağmen, en ufak dava açılmaması akıllarda bulunmalı. çünkü, gerçekleri yazmaktadır. ayrıca, ilginç konularda "cevabını bekliyoruz" diye ilgili bakana, milletvekiline, bürokrata soru yöneltir, sorusuna cevap gelmezse "3 ay önce söyledik hala ses seda yok" diye afişe eder, onun dışında cevap verenleri de nazikçe köşesinde yayınlar örneğin en son cemil çiçek'in oğlu hakkında kendisini telefonla arayıp verdiği cevabı yayınlamıştır. hükümete muhalif olduğu için tarafsız olmamakla da itham edilir ancak; kendisinin tarafsızlığını sorgulayanlar önce gidip, nazlı ılıcak, ergun babahan, ekrem dumanlı, emre aköz, rauf tamer, mümtaz er türköne, fehmi koru gibi yazarların tarafsızlığını hele bir yargılasınlar. hükümete bilgi ve belgeyle muhalif yazılar yazması bu yazarın tarafsız olmadığını göstermez, ha hükümete ve başbakana karşı bulunduğu ithamlar yalansa, en azından gazeteciye dava açmayı pek seven başbakanımız, bu gazeteciye de dava açardı ancak, doğruları yazdığı için ümüğü sıkılmış horoz gibi oluyorlar bu adamın karşısında.
can dündar ve ece temelkuran la birlikte milliyet gazetesinin vazgeçilmez yazarı. 14 eylül 2008 tarihli yazısından bir bölüm;

`başbakan dün yine tatlı tatlı ve sükunetle konuştu! ülkenin bunca meselesi varken 70 dakikalık konuşmasının 45 dakikasını doğan medyasına ayırdı. bizleri maaşlı silahşörler ilan etti. yandaş basını ise özgür basın!
bu arada ilginçtir...bir haftadır söylenmedik söz kalmadı. ama, başbakan hiç aydın doğa a söylediği "ceyhanda rafineri konusunda bizim çalık' a söz verdik, işin içinde berlusconi ve putin de var" sözlerini açıklamaya yönelmedi. adı liberale çıkmış akp yalakaları da bu konuya hiç girmiyor. başbakan ın milyar dolarlık yatırımı damadının genel müdür olduğu şirkete ayırması bu kadar mı olağan? hem putin le berlusconi nin bu işle ilgisi ne? bu mu liberalizm, bu mu şeffaflık?`

edit: eksi oy verseniz de "güneş bok ile sıvanmaz".
bugünkü yazısında baya bir espri patlatmı$ kişi. gazeteciliğe cumhuriyet'te ba$layan yazarlardandır o da.

http://www.milliyet.com.t...a=Melih%20Aşık&ver=02
bugünkü yazısında yine lafı hiç evirip cevirmeden anlatmıştır demek istediklerini, kelime oyunlarına ihtiyaç duymadan...

--spoiler--
Ceketinize yağ dökülmüş.. Temizleyici “Ben bunu temizlerim ama çok para isterim” diyor. O parayı vermek işinize gelmiyor. Şöyle bir teklif yapıyorsunuz:
- Al ceketi temizle, 44 yıl da kullan...
Bu ne anlama gelir?
Ceketi gözden çıkardığınız anlamına...
Mayın tasarısının bundan farkı yok... Kiralama adı altında yapılan iş “satış”tır. Ülke toprağının temizleme ücreti karşılığı satışı...
Mayın meselesinin konuşulmayan başka bazı kritik yanları var...
Örneğin tasarının ikinci maddesinde “bitişik alanlar”dan söz ediliyor... TBMM’de konuşan CHP Milletvekili Onur Öymen, Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği dahil kimi verimli alanların da bu tasarıyla elden çıkacağını söylüyor. Öymen bir başka noktaya dikkati çekiyor:
“Türkiye’de bizim döşediğimiz kaç tane mayın var? 921 bin mayın var. Suriye sınırında kaç mayın var? 615 bin mayın var. Geriye kalan 305 bin mayını kim temizleyecek? Tasarıda bir tek satır yok. Demek ki amaç mayınları temizlemek değil, yabancıların göz koyduğu verimli toprakları bu bahaneyle kendilerine vermek...”
Öymen Ottawa sözleşmesinin 2014 yılıyla sınırlı olmadığını, sürenin uzatılabileceğini de ekliyor...
* * *
Başbakan mayın tasarısının altındaki niyetlerin ortaya çıkmasına sinirleniyor. O hızla emekli diplomatlara da bindiriyor; “Eski monşerler” diyor... Onur Öymen ne diyeceği sorulduğunda:
- Ayıptır, diyor, biz ona eski bisküvi bayii diyor muyuz?
Ve gülerek ekliyor:
- Üç şeyin eskisi makbuldür... Şarap, halı ve diplomatlar...
--spoiler--
ilkeli, kaliteli milliyet yazarıdır. üstattır. fb eski başkanı metin aşık ın gs lı abisidir.
(bkz: melih aşık)
gazeteci yazarlığın salt "muhalafet etme" olduğu izlenimi uyandıran milliyetin her kahvede bir tane rastlanacak yazarlarından biri. her kemalist gibi karşı çıkar hamaset nutukları atar ama karşı tek bir teorisi yoktur. .
irtica ile mücadele eylem planı hakkında

27.06.2009:...Türkiye bir kâğıt parçası yüzünden iki hafta zaman ve bir o kadar enerji kaybetti. Bu sahte planı geçersiz bir fotokopi olduğunu bile bile kim sızdırdı? Davayı yandaş basın, sızdırma ve yalan haberlerle istediği gibi etkiliyor.

28.10.2009:Buyurun size ıslak imza makinesi... Amerika da üretiliyor... Fiyatı bin dolar civarında. Albay Çiçek'in imzası böyle bir makineden çıkmış olabilir.
Olmayabilir. Ama kesin olan bir şey var ki. Islak imza üretmek kolay. Bekir Coşkun'un dediği gibi. Elinde ıslak imzalısı varken neden kurusunu servise koydu? Bir ihbarcı eliyle TSK ya tuzak kurulmuş olabileceği ihtimali nedense görmezden geliniyor.

demiş yazar.
milliyet'in aydın, demokrat, muhalif, ilkeli ve en iyi yazarıdır kanımca. sevmeyenleri çoktur, çünkü bu tip saman kafalı insanların oylarını verdikleri veya hayranlık duydukları şahısların üçkağıtlarını, yolsuzluklarını, dolandırıcılıklarını vs. çekinmeden ve dobra dobra yazar hep.
emin çölaşan a göre ölçülü, bekir coşkun a göre makul, bedri baykam a göre nazik olmasına karşın toktamış ateş kadar tabuları aşmış değil.
her gün kesinlikle okuduğum tek yazar.
Yazılarını zeka dolu imalar, ironiler, ve espirilerle donatan, lafını esirgemeyen aydın Atatürkçü yazar.
"türkiye'de dört haftada 25 asker ve polis öldürüldü. iki asker hala rehin. iktidarın suriye'den önce teröristlere yataklık eden irak hükümeti'ne tepki göstermesi beklenmez mi? ancak irak'a karşı en ufak rahatsızlık ifade edilmiyor. nedense suriyeli muhalifleri birden kendi vatandaşımızdan fazla sever olduk. libyalı muhalifleri de öyle.. adeta üzerlerinde titriyoruz.."

diyerek çok doğru bir noktaya parmak basmış.
o kadar gündem içinde artık yazacak bişey mi bulamamış naapmış anlamadığım yazar.

Başbakan kravatsız. Cumhurbaşkanı kravatsız. Google’a girip Alman, Fransız, italyan, Rus aklınıza hangi ülke gelirse cumhurbaşkanının adını yazıp “görseller”e basınız. Hiçbir cumhurbaşkanı’nın tek bir kravatsız fotoğrafını göremezsiniz. Cumhurbaşkanını kravatsız ziyaret eden bir Başbakan fotoğrafı da...
üstadın, bizi yöneten üstün!! zihniyet hakkındaki muhteşem yorumlarından sonuncusu. ellerine sağlık.

23 mayıs 2012, milliyet gazetesinden....

Uludere'de 34 kişinin öldürülmesiyle ilgili Başbakan Erdoğan'ın son sözleri:
"Ben operasyonu olduktan sonra öğrendim."
"Operasyonu Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları yerine getirdi."
"TSK görevini samimi şekilde yapmıştır."
"Hata da olabilir. Hatayı da açıkladık, özrü de açıkladık."
"Tazminatsa tazminat... Resmi tazminattan fazlasını ödedik."
* * *
Böylece hesap kapatılmış mı oluyor?
34 kişinin canına mal olan yanlışlığı kim veya kimler yaptı?
Balyoz davasında 68'i general 350 subay olmamış darbe yüzünden yargılanırken 34 kişinin ölümünden sorumlu olanlar yargılanmayacak mı?
Bu kadar ağır hatanın sorumluları gizli mi tutulacak?
Başbakan emrindeki askerlerden sorumlu değil mi?
* * *
Geçmişin Dersim gibi olaylarını gündeme getirirken Başbakan Erdoğan o zamanın liderlerini sorumlu tutmuyor mu? ikide bir inönü veya Atatürk'ü sorumlu iskemlesine oturtmuyor mu? Şimdi?
* * *
ABD Kürecik radarının NATO'ya devredilmesi kararını aldı.
Demek ki Kürecik NATO'nun değil ABD'nin radarıymış!
Demek ki Anayasa'nın 92. maddesi bir güzel çiğnenmiş..
Ne diyor o madde: "... yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir"
Siyasetin zirvesinde söylenen sözler inandırıcılığını kaybederse...
Nasıl olur da ayakta kalır bir ülke...
en sevdiğim milliyet yazarıdır, dışarıda kim kaldı allahasen.