bugün

var böyle bi' şey. hatta daha düzgünü "hava atmak için çantada taşınıp okunmayan kitaplar" olacaktı ama karakter şeysine takıldım.

özellikle otobüste ortaya çıkıyor bu okunmayan "okunan" romanlar. böyle kalın hayvani kitaplar felsefe üzerine dünyayı yeniden big bang şeklinde oluşturacak bi' beyin fırtınası yaratacak kitapları otobüste okuma çabaları ile dikkat çekmeye çalışırlar bu kitapların okurlar.

lakin şimdi adam gibi okuyanları tenzi ediyorum.
(bkz: ulysses)
(bkz: secret)
(bkz: yatmadan önce yuz fırca darbesi)
(bkz: yusufcuk gece gelir)
(bkz: aşk neyin kısaltması)
(bkz: The God Delusion)
Belki güzeldi , belki değildi, belki hayatın sırrını veriyordu belki zırvalıyordu off kafam karıştı. ama o sofinin dünyası yok mu? o kitap yok mu?
hava civa/fasa fiso ölçüsünde değer görecek gösterişe ait eserler. (roman biçimindeki sokratik diyalogları okuyorsan o başka tabii)
(bkz: mühendisliğe giriş)

vallahi yapmıştım. *
(the secret) *
(bkz: the da vinci code)
(bkz: araba sevdası)
türk ve dünya klasiklerinden en sıkıcı olanlar,
adı anlaşılmayan best seller kitaplar...
sofi'nin dünyası.
-abe ne bakıon üle?
-bismillahi... tü tü tü tüü!!
-abe nabüüün?
-fesuba...pis pissss süban.....!
-sülesene bea?
- otur evladım seni bir güzel okuyayım da karizmam olsun çevrede!
-??!!! kaçıl kenara bea!
*
ann chamberlin'in 'safiye sultan' kitabı bir zamanlar 3 liselinin birinde mutlaka bulunurdu. elden ele gezerdi. biraz okudum ve anlatımına hayran kalmıştım. ancak merak edip araştırdığımda gördüm ki anlatılanlar hayal mahsulüymüş. yine de güzel kitap.
bilumum sadece çok satan, çokca ün yapmış yazarların, filozofların, profesörlerin yazdığı kitapları okuyan bünyedir. popülerizmin içinde boğulup gitmesi kuvvetle muhtemeldir.
(bkz: okuması utanc verici kitaplar)*
(bkz: karamazov kardeşler) dünya edebiyatının en önemli eserlerinden biri olmasından olsa gerek, ağır bir dili* olmasına rağmen nedense eli kitap gören herkes* bu dostoyevski klasiğini okuduğunu iddia edip hava atma gereksinimi duyar. arkadaş anlat bakalım ne anladın diye sorduğunuzda aldığınız yanıt baba katilliği odaklı, kısır, freud' un " ben demiştim zaten. " tipi analizlerini desteklercesine sığ cevaplardır. ama olay bu merkezde sınırlı değildir elbette. bu tarz dili ağır kitapları okumak edebi altyapı, birikim ister. yoksa zamanınızı da, eseri de mundar edersiniz. dere de ısınma turları yapmadan okyanusa açılmaya benzer bir nevi. elbet bir noktada boğulursunuz. herşeye rağmen dostoyevski sizinle gurur duyuyor merak etmeyin, idmansız edebiyatçılar sizi..
the catcher in the rye dır kesinlikle. doğru kullanılabilinirse kız bile tavlanabilinir bu kitapla.*
alışılmamış bir çevrede entel arkadaşlarla konuşurken sırf hava olsun da bende entelim gibilerinden nara atan kesimlerin yaptığı eylemler.
olası bir diyalog :

-evet karamazov kardeşler çok güzel değilmi üstad. zaten dostoyevski de yazmış değil mi?
+tabi abi ne diyorsun sen okudum onuda aslnda biraz basit kaçtı bana neyse okuyorum işte kitap kurdu derler bana. tabi ben her önüme gelene bunu söylemiyorum işte.
şu dialog ve benzerleri içindir;

-kanka bence raskolnikov çok zayıf bir karakter
+o kim abicim
-suç ve ceza dostum, dostoyevski
+saygılar abi
otobüste okunan tutunamayanlardır kesinlikle. tuğla gibi derler ya hani, kalın olması onu da hava atılacak kitaplar kategorisine sokar. muhteviyatı, karakterleri ve yazarın kişiliği düşünüldüğünde, hava atmak için okunulacak son kitaptır herhalde.
(bkz: hepimiz raskolnikovuz)
kuran, incil, risale-i nur vs. tarzı kitaplardır. bakınız roman demiyorum çünkü bazıları masal tarzındadır.
(bkz: havan kime güzelim)