bugün

başrollerinde; Aytaç Arman, Macit Koper ve Zuhal Olcay'ın bulunduğu, bunun haricinde yine oldukça zengin bir yardımcı oyuncu kadrosuna sahip olan, yönetmenliğini, senaryo yazarlığını; ömer kavur'un yaptığı, yapımcılığını ise; yine Ömer Kavur ve Sadık Dereci'nin üstlendiği, Müziklerinde; Atilla Özdemiroğlu'nun imzasının bulunduğu, '87 tarihli, sinema filmi.
koca bir günü verimli gecirmek adına zaten uyunarak gecirilecek saatleri yolculuk için harcama işidir. akılcıl oldugu kadar soförün yol hakimiyeti oranınca risk içeren bir yolculuk tipidir.
kış aylarında buğulu camlarda parlayan şehir silüetleri nedeniyle içinize bir hüzün salgılayabilecek yolculuktur. ardınızda bıraktıklarınız, kavuşmayı arzuladıklarınız hepsi karanlığın içindedir, bilirsiniz ama göremezsiniz.
zamanın önemli olmadığı, anlık duygu yoğunlaşmalarına yatalık edebilecek asli suçlu kişisi. bir yerlerden yakalamak gerek yalnızlıkları ve taraf olan her yere biçare saldırmak gerek, sebepsiz. hani bir yanım kanasa senden bilecekmişim gibi sızlıyor her yer(-im). sabaha ulaşıyor tüm tanımlamalar ve şimdi sen geride bıraktığım şehir...

uzun bir mola sancısı yaklaşıyor, yeni so(m)bahar yaprakları dökülmüş sisli yoldan bu yana. yanılgılardan uzaklaşmak ve işte aslında bu neden bütün gece yolculuklarına. içinden içime yolculuk, tanımlamanın gerçek sahibi herhangi bir gece vakti.

senden kaçış, sana dair...
ahmet kaya'nın sesi ile pek bir hoş olandır.
yanınızdaki tanımadığınız insanla yanyana uyumak anlamına gelir. müzik dinleyerek, hayalden klip çekerek, kimi zaman duygulanarak, kimi zaman sinirlenerek, kimi zaman tiksinerek hızla geçen yol çizgilerini izlemek anlamındadır. tüm duyguların karıştığı bir yolculuktur.
bir mp3 player ile dünyanın en huzur verici anlarından biri olabilen yolculuktur. arkanızda bıraktıklarınızı veya gittiğiniz yerde kavuşacaklarınızı düşünür kendinizden geçersiniz.
(bkz: isra)
melankolik ve beyin fırtınasıyla geçen yolculuklardır. uyunmaz genellikle. insan hep sorgular yaşadıklarını, duygularını. ara ara bir horultuyla dünyaya dönülür ama kulaklıktan gelen müzikle tekrar koparsınız dünyadan.
ay varken, gün doğumuna yakın, etraftaki her şeyin gri tonlarında göründüğü dakikalara da şahit olunduğunda, güzel olabilecek yolculuk. dünyanın bize göstermediği yüzünü barındırıyor o dakikalar.
(bkz: peter strauss)
yapılacak yolculukların en keyiflisidir.

ola ki vasıta hareket halindeyken kafayı cama yaslayıp yaşamın gözlerden akışını seyre dalmak alır götürür seyyah yapar.

(bkz: esra)
cam kenarındaysan, cama yansıyan görüntünle, içinin derinliklerine yaparsın sanki yolculuğu. kafanda bir sürü kişi ile hayali sohbetler başlar, geçmiş zaman düşünülür, geçmiş olmuş mazi...
uyku kuşları da yolculuk esnasında terk etmiştir gözleri...gece yolculuğunda iyi hesaplaşır insan kendiyle, boşa koyar dolduramaz, doluya koyar aldıramaz.
uzuncaysa yol, güneşin doğuşuna şahit olur, hayran olur o an, ama başka bir gece yolculuğuna kadar hasret kalır, kıymetlidir uyku. uzun gece yolculuklarının mecburi güzelliğinden de faydalanmış olur, güneşin selamlamasıyla.
haftada iki gece kalabalıkların arasında yalnız başına düşüne düşüne yürümek, durakta olmadığın için, gece boş sokakta bile görüp kendini yırtarcasına el salladığın otobüs şoförünün seni almaması, ona savurduğun sessiz ama okkalı küfürdür gece yolculuğu. korkarsın bir de dikiz aynasındar okumuş mudur dudaklarımı diye. onun da tek derdi sendin.
duraktaki soğuk metala oturup ceplerinde ve çantanda zar zor bulduğun çakmağınla sigaranı yakıp sıradaki otobüsü beklemek, gelip geçen taksilerin bedava götürecekmiş gibi yanından geçerken yavaşlamasıdır.
sigarayı yakınca kendini gizemli sanıp iğrenç sesinle duygusal bir şarkı patlatmaktır. o sırada oradan geçen adamın tip tip bakmasıdır şarkı söylüyorsun diye. belki de ilk kez şarkı söyleyen birini görmüştür.
sözleri de kayıptır ya. incelir sesin viyk viyk birşey çıkar.
öyle bakarsın durağın karşısında arabasının tamponunu silen taksiciye. bir elinde sigara dünyadan uzak arabasını hijyene boğar.
otobüs gelir sigaranın tam ortasında. gizlice atarsın sigaranı. ya yeşilaycı çevreciyse otobüs söforü abi.
almazsa son otobüse.
peter straub eseri. bir seri katilin eline düşen bir kadının kurtuluş mücadelesini anlatan polisiye ve gerilim tarzı yapıt.
Yolculuğun en hüzünlü şeklidir. Hele kışsa ve gideceğiniz yol karla kaplıysa, içinizi tanımadık bir hüzün sarar.
(bkz: gece yolcuları)
gecenin sahici güneşine yapılan bir yolculuk gibidir.
aytaç arman'ın ve macit koper'in oynadığı 1987 tarihli ömer kavur filmi. film çekmek için mekan arayan iki kişinin aradıkları mekanı bulmasına karşın yaşanan beklenmedik gelişmeleri (veya "gelişmemeleri") konu alır.
sanatçının yeşilçam piyasasına karşı ayakta durmaya çalışmasının verdiği bunalımı anlatması bakımından coen kardeşler'in barton fink'ne benzer. filmin hayal sahneleri david lynch'in filmlerini andırır. gerçi david lynch blue velvet, mulholland drive, lost highway gibi filmlerini daha sonra çekmiştir ama arada bilinçli bir etkileşim olmasa dahi bu filmlerle gece yolculuğu bir hayli benzeşmektedir.
yanınada oturan boğa oturur genellikle otobüsle yolculuk edersen "hah şimdi" oldu diyeceğin durumdur. sürekli horuldayan yanında ki boğa bir de bacaklarını sana değdirerek geriliyosa tadından yenmez.
hayatını şöförlükle kazananlar için, hayatın bu kadar da toz pembe olmadığı gerçekliğinin yolculuğudur.
hava karardıktan sonra yapılan yolculuktur.gözleri hassas olan insanlar için pek cazip değildir.
güzel bir müzikle tamamlanınca çokta zevkli olur.başın camda aklından gelip geçen düşünceleri akıp giden yola ve hayatlara emanet eder kendini kulagındaki melodiye bırakırsın.beklendiğini bilmekte ayrı bir heyecan tabii.
yolculuğun hemen ardından işe gidilmesi gerekiyorsa, bütün gün ruh gibi ortalıkta gezinmeye neden olacağından, yapıldığına pişman olunan yolculuktur.
sessiz sakin olduğundan ayrı bir yeri vardır.