bugün
- cinler alemini gören insan13
- kocanızın evde mangal yapmasına izin verir misiniz10
- karınızın giyimine karışır mısınız19
- 28 yaşında olmak8
- anın görüntüsü16
- küresel ıkınma13
- nervio14
- ssilvermist16
- yazarların uzman oldukları konular12
- cupra11
- kim ulan bu pandela 210
- kız olmak8
- hırsız denildiğinde akla gelen ilk isim21
- mavi vatan12
- ülkenin katiller ve sapıklar ülkesine dönmesi19
- hangi şirinler karakterisin19
- ölen arkadaşın karısına basmak8
- çin10
- evlilik18
- sapanca daki bungalovda gizli kamera15
- chatgpt9
- kurt saldırısında yapılacaklar14
- tayyip erdoğanın trumpu hizaya getirmesi24
- para9
- akp neden hep kazanıyor17
- orta asya birliğinin türkiye işgalcidir kararı20
- v a m p i r o v10
- sarapci koalanın taksisine binmek14
- klarnet calan sarapci koala 610
- pilav şehriyeli mi olmalı şehriyesiz mi12
- 6 ay sevişmeyen erkek otomatik olarak gay olur14
- su burcu yazgı coşkun8
- istanbul da makarios heykeli45
- kaynanasını hamile bırakan damat23
- kayınvalide damat ilişkisi12
- trafik kazası yapmak9
- trump'un ulu sözlük kapanacak demesi10
- bu saatte mantar soslu makarna yemek külo yapar mı12
- irz düşmanı sözlük yazarları8
- ben seni arkadas olarak goruyorum diyen kiz10
- iyi değilim ve neden bilmiyorum8
- semicenkin yeni sevgilisi9
- kadın erkek arkadaşlığı8
- ulunun en iyi 10 yazarı8
- zeki bir insan olmanın kötü tarafı16
- ilk buluşmada esnaf lokantasına götüren kız12
- kuresel ikinma'nın yetkili olması13
- eski ulu prensesi9
- kürdün 2 vazgeçilmezi8
- geliboluda yapılacak şeyler12


entry'ler (1341)
şehir hayatının ve kapitalist düzenin bir sonucu olarak artık maalesef kavuşamadığımızdır. bilimum marketlerde satılan plastik benzeri tavuklara bünyemiz o kadar alışık ki, herhalde bu köy tavuğundan bulup yesek herhalde beğenmeyiz artık.. aynı marketlerde organik tavuk adıyla satılan tavuklardan alıp "köye gidip köy tavuğu alamıyoruz, bari bundan alalım" tarzı düşünceler içerisinde, ama reyona gidip fiyatını görünce "ya abi bu seferlik de şu hesaplısından alalım" eğilimindeyiz genellikle..
ürünleri green ranch'e göre biraz daha pahalı, organik tavuk-yumurta satışında diğer firmalardan biraz daha bilindik bir firma. uludağ sözlük ahalisi pek ilgilenmemiş, canlar sağ olsun..
ürünleri ekonomik olan bir organik yumurta, tavuk markası. migros'ta satılıyor ürünleri. başka bir yerde rastlamadım henüz. tavuğa ve yumurtaya güvenin sıfır olduğu ülkemizde insanda acaba alıp denesem mi düşüncesini oluşturuyor. ama cesaret edemedim daha tavuğuna. sadece yumurtasından aldım, fena değildi..
genellikle farkında olmadan veya istemeden yaşanılan durumdur. zira karınca denen minik zatlar içerisi uygun mu, evde müsait miyiz, misafir kabul ediyor muyuz gibi meselelerimizle hiç mi hiç ilgilenmeden evlerimize girip çıkarlar. bu yüzden en haylaz familyalardandır.. yere düşürdüğümüz bir ekmekten arta kalan bir kırıntı, şeker kırıntısı, çekirdek kabuğu gibi nesneler vasıtasıyla besleriz kendilerini, çoğu zaman istemeden. tabii bu kaynakları yemeyip yanlarında götürürler, kendi evlerinde yerler, o ayrı. en azından ortalığı kirli bırakmazlar yani.. bazen de mantıksızca oradan oraya dolanıp dururlar. tabii bize mantıksız gelir ve fakat kim bilir hangi haylazlığın peşindedirler..
kendisi için değil, çöpçatanlıktan dolayı da soruyor olabilir.
-sevgilin var mi senin bakiim?
-yok!
-tamaaam, şurda duran kız var ya, kankimdir, sana onu yapıcam..
-sevgilin var mi senin bakiim?
-yok!
-tamaaam, şurda duran kız var ya, kankimdir, sana onu yapıcam..
bünyesine bol kafein banyosu yaptirip ayilmak istiyordur..
aslanlar gibi galip geldiğimiz maçtır. helal olsun..
barbi bebek ruhundan çıkamamış, ciciş kızdır..
galatasarayımızın kabusa sürüklenmeye devam ettiği maç olmuştur. güyya galatasaray savunmaya takviye için kaka'dan vazgeçip cris'i almıştı. e ne oldu, bizim savunma yine yol geçen hanı olmuş ya la? muslera tek başına 3 hamle yaptı, tüm savunma aval aval bakıyor topa..
melo'nun afedersiniz yearrock gibi oynadığı maçtır. ama melo bir gol atsa, bi pitbull dansı yapsa rahatlayacak, morali yerine gelecek..
ilk yarı itibariyle galatasarayımızın fena oynamadığı maçtır. ikinci yarı gol bekliyoruz aslanlarımızdan..
ilk yarısı 1-0 galatasaray üstünlüğü ile sona eren maç. ilk yarı itibariyle şunları söyleyebiliriz ki; galatasaray savunmasında ciddi sıkıntılar var. ujfalusi'nin sakatlanmasından sonra, belki önceden de var olan ama onun sakatlığıyla daha da barizleşen bir durum bu. acilen bir stoper transferi gerekiyor. savunma oyuncuları kendi aralarında anlaşamadıkları gibi savunmaya yakın oynayan orta saha oyuncularıyla da anlaşamıyorlar. çok hata, çok top kaybı, çok kademe sıkıntısı oluşuyor. bursasporlu futbolcular biraz daha istekli olsalar çok rahat değerlendirebilirlerdi hataları. umarım transfer dönemi kapanmadan iyi bir stoper transfer edilir. şu anda savunma oyuncularının hiçbirinde liderlik vasfı da yok. oysa bu özellik de vardı ujfalusi'de..
anlamsız bir telefon. tamam alıştık insanların 1.5 ila 2 milyar arası iphone os ve android os işletim sistemli modelleri satın almasına ama doğru dürüst bir özelliği bile olmayan bir alete bu kadar para bayılınacağını düşünerek böyle bir modeli piyasaya sürmek saçma ötesi olmuş.
uzun dizi süresi nedeniyle baymakta olan dizi. özellikle mizahi diziler bir buçuk saat civarı boyunca çekilmiyor. bir yerden sonra aynı espriler tekrar etmeye başlıyor. bu sadece seksenler dizisi için değil, çoğu komedi dizisi için geçerli malesef. gavurda bu tarz diziler en fazla 20-25 dk. sürüyor. o yüzden de tadı damağında kalıyor insanın. keşke bizim ülkemizde de dizi süreleri kısalsa. en azından 30-40 dakikaya inse...
reloaded versiyonunu torrent ile 6-7 saatte indirdiğim oyun. akk'ye de aldırmadım. lakin grafikler benim pc'ye biraz ağır geldi. olsun, böyle de güzel.
maç boyunca cüneyt çakır'ın tuhaf kararlarına hiç yorum yazmayan eziklerin, galatasaray lehine bir karar çıkınca birden harekete geçip kabullenemedikleri penaltıdır.
samsung başta olmak üzere philips, panasonic, lg gibi markalarla beraber türkiye'de de özellikle vestel'in piyasalara sunduğu, birçok bakımdan üstün özelliklere sahip televizyonlardır.
ilk heyecanın önceden yaşanmış olmasından kelli, içerisinde yine heyecan barındırmakla birlikte, daha çok tecrübe içeren duygudur.
hoş, ilkini de henüz yaşayamadık ama sanırım öyledir.
kısmeti bol olsun, sağlıklı bir ömür yaşasın..
hoş, ilkini de henüz yaşayamadık ama sanırım öyledir.
kısmeti bol olsun, sağlıklı bir ömür yaşasın..
bakkal peyniri. bakkal amcamızın da yoğurdu, peyniri, kaşarı falan dizdiği buzdolapçığı olurdu. 1-2 çeşit peynir olurdu o buzdolapçıkta. peynir istediğinizde, gözünüze hoş geleni (eğer bakkal amca tatmanıza izin verirse de tadını beğendiğinizi) seçerdiniz. evlerde kullanılan cins bir bıçakla, bakkal amca peynirden bir miktar keser, tartar, "yeterli mi?" diye sorar ve tamamsa poşete sarar verirdi. sanki o bakkal peyniri daha mı güzel olurdu ne? tamı tamına anımsamıyorum ama sanırım özlediğim şey o anlattığım enstanteneler.
başlığı açan ben denizin halen gerçekleştirmemek için kendini zor tuttuğu istek. peki bir insan bir insanı neden dövmek ister? patronu, komşuyu, küfreden birini veya başkasını, herhangi birini?
hep sormaz mıyız neden bu kavga diye? sorarız, ama cevap verebilenimiz olmaz. "neden kavga olmasın ki, ne güzel işte pat güm!" diyenimiz de olmaz.
lakin hep bir kavga hali. gerginlik hali. haksızlık yapma arzusu. biz ne insanoğluyuz ki, ne kadar evrimleşirsek evrimleşelim, ne kadar çağdaşlaşırsak çağdaşlaşalım; o "bir başkasını üzmek, alt etmek, kırmak, üzmek" arzumuz hiç mi hiç yok olmuyor.
ben bunları neden yazıyorum? çünkü şimdi patronun odasına girip tekme tokat dalmak istiyorum. neden? hıyarın teki olduğu için. o "bir başkasını üzmek, alt etmek, kırmak, üzmek" başlıklı ruh hallerinden ibaret bir karakteri olduğu için. peki, yapacak mıyım? hayır. amma velakin bu isteğim hiç mi hiç sönmeyecek. kendimi rahatlatmak için, içimden de olsa söveceğim, seve seve.
hep sormaz mıyız neden bu kavga diye? sorarız, ama cevap verebilenimiz olmaz. "neden kavga olmasın ki, ne güzel işte pat güm!" diyenimiz de olmaz.
lakin hep bir kavga hali. gerginlik hali. haksızlık yapma arzusu. biz ne insanoğluyuz ki, ne kadar evrimleşirsek evrimleşelim, ne kadar çağdaşlaşırsak çağdaşlaşalım; o "bir başkasını üzmek, alt etmek, kırmak, üzmek" arzumuz hiç mi hiç yok olmuyor.
ben bunları neden yazıyorum? çünkü şimdi patronun odasına girip tekme tokat dalmak istiyorum. neden? hıyarın teki olduğu için. o "bir başkasını üzmek, alt etmek, kırmak, üzmek" başlıklı ruh hallerinden ibaret bir karakteri olduğu için. peki, yapacak mıyım? hayır. amma velakin bu isteğim hiç mi hiç sönmeyecek. kendimi rahatlatmak için, içimden de olsa söveceğim, seve seve.