bugün
- galatasaray11
- hakim ziyech11
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi11
- budweiser12
- bülent uygun9
- 5 mayıs 2024 galatasaray sivasspor maçı17
- hayvancılık destekleneceğine neden ithalat10
- icardi190522
- düşün ki o bunu okuyor14
- iğrenç bir his tarif et30
- eksi ruyaları sözlük heyetinden istemek21
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek41
- eksi ruyalar ile yakaladığımız müthiş uyum21
- 170 iq üstü sözlük yazarları veritabanı18
- şöyle hanım hanımcık öğretmen bir kız bulamamak17
- anın görüntüsü8
- sözlük yazarlarına gelen son mesaj14
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren kadın10
- sözlük kızlarının saç rengi17
- bir türlü ısınmayan ayaklar9
- en yaşlı özelliğiniz19
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks22
- insanlar melek mi şeytan mı10
- kızların tipe bakmadığı gerçeği29
- bir kadın nasıl tavlanır19
- kediye kediş köpeğe köpüş diyen kız15
- hemşire kızlar nasıl oluyor27
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz21
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi20
- çağ dışı teknolojilere özlem duymak8
- bir gavatın soyadını nick yapmak10
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek9
- numan kurtuluş dem parti görüşmesi29
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
- yakışıklı ama zengin erkek14
- çift maaş alan akpli bürokratların ücretlerine zam18
- sözlük kızlarına yürüyen vizyonsuz9
- sözlük yazarlarının abileri11
- erkek çocuk için isim önerileri9
- aşkta yaş farkı önemli midir10
- az önce arabamdan inen tatlış kız12
- atatürk'ün hiç seçime girmeden ülkeyi yönetmesi12
- içip içip entry girmek8
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- bik bik bu sözlüğün divasıdır19
- emar15
- 170 boyunda 70 kilo erkek9
- yazarların ruh hali9
- bik bik'i ağdacıya götürmek11
entry'ler (2306)
doruk kirezci'nin üçüncü kitabı. kitapta 8 öykü var, bu öykülerden 7 tanesi büfeler ve büfeciler ile ilgili. son öykü ise baran maraz isimli bir kâğıt toplayıcısı ile tek bacaklı bir martı olan martı can itinoğlu'nu anlatıyor.
istasyon büfe isimli öykü kısa olmasına rağmen beni nakavt etti, çok etkilendim. remzi büfe de remzi baba ile birlikte şarap içtim, şaban büfe'deki ayakkabı boyacısına ayakkabılarımı boyattım, şermin büfe'den tost aldım.
bir çırpıda bitti.
beğendiğim alıntılar
“okulun bulunduğu sokağa girdiğimde tavşan büfe uzakta bir deniz feneri gibi beliriverdi. büfeye yaklaştığımda -hava soğuktu ve biraz ısırıyordu- buhar yapmış, küçük camın ardında gördüğüm nadir abi’yi quasimodo’ya benzettim. iki büklüm olmuş bir şekilde, notre dame’ın meşhur kambur zangocu gibi elindeki mumu bir yere sabitlemeye çalışıyordu.”
“çocukluğum oracıkta kan kaybından can verdi. bağıramadım bile. sadece dondum kaldım. cesedimi oyuncak bir kamyonla götürdüler morga. dalin’le yıkadılar ruhumu. uçurtmalar haber verdi öldüğümü arkadaşlarıma. selamı şarkı söyleyen robotum okudu ve misketlerimle gömdüler beni. kefen diye de bedenime, annemle saklambaç oynarken arkasına saklandığım yumuşatıcı kokan o perdeyi sardılar.”
arka kapağı da paylaşalım.
büfeciler, hayat kurtaran bir sürü ıvır zıvırla dolu, kaplumbağa kabuğuna benzeyen büfelerinin içinde yaşayan ve kocaman hayalleri olan bizim gibi insanlardır. bütün gün, önlerinden akıp giden hayatı büfenin o ufak penceresinden seyrederler.
her sabah bulmacası için alınan o içi boş gazete, muhtemelen hayatında yiyebileceğin en lezzetli, incecik, salçalı bir tost, karton bardakta demli bir çay, buz gibi ev yapımı limonata, ucuz ucuz ve gerekli şeyler…
hayatlar, yarım kalmışlıklar, aşklar, mucizeler ve tertemiz başlangıçlar…
doruk kirezci’den büfeler ve insanlar…
tek bir bacaklı martının, bir kâğıt toplayıcısının ve yedi farklı büfenin öyküsü.
https://www.kitapyurdu.co...3%BCfeler%20ve%20insanlar
görsel
istasyon büfe isimli öykü kısa olmasına rağmen beni nakavt etti, çok etkilendim. remzi büfe de remzi baba ile birlikte şarap içtim, şaban büfe'deki ayakkabı boyacısına ayakkabılarımı boyattım, şermin büfe'den tost aldım.
bir çırpıda bitti.
beğendiğim alıntılar
“okulun bulunduğu sokağa girdiğimde tavşan büfe uzakta bir deniz feneri gibi beliriverdi. büfeye yaklaştığımda -hava soğuktu ve biraz ısırıyordu- buhar yapmış, küçük camın ardında gördüğüm nadir abi’yi quasimodo’ya benzettim. iki büklüm olmuş bir şekilde, notre dame’ın meşhur kambur zangocu gibi elindeki mumu bir yere sabitlemeye çalışıyordu.”
“çocukluğum oracıkta kan kaybından can verdi. bağıramadım bile. sadece dondum kaldım. cesedimi oyuncak bir kamyonla götürdüler morga. dalin’le yıkadılar ruhumu. uçurtmalar haber verdi öldüğümü arkadaşlarıma. selamı şarkı söyleyen robotum okudu ve misketlerimle gömdüler beni. kefen diye de bedenime, annemle saklambaç oynarken arkasına saklandığım yumuşatıcı kokan o perdeyi sardılar.”
arka kapağı da paylaşalım.
büfeciler, hayat kurtaran bir sürü ıvır zıvırla dolu, kaplumbağa kabuğuna benzeyen büfelerinin içinde yaşayan ve kocaman hayalleri olan bizim gibi insanlardır. bütün gün, önlerinden akıp giden hayatı büfenin o ufak penceresinden seyrederler.
her sabah bulmacası için alınan o içi boş gazete, muhtemelen hayatında yiyebileceğin en lezzetli, incecik, salçalı bir tost, karton bardakta demli bir çay, buz gibi ev yapımı limonata, ucuz ucuz ve gerekli şeyler…
hayatlar, yarım kalmışlıklar, aşklar, mucizeler ve tertemiz başlangıçlar…
doruk kirezci’den büfeler ve insanlar…
tek bir bacaklı martının, bir kâğıt toplayıcısının ve yedi farklı büfenin öyküsü.
https://www.kitapyurdu.co...3%BCfeler%20ve%20insanlar
görsel
"Ben anne ve babamı sadece fotoğraflardan bilirdim. Fotoğraflar iki boyutlu, anne kokmayan, baba diye sarılamayacağınız parlak kâğıtlardır. Sizi hiçbir zaman anlamazlar. Sadece donuk bir dünyadan yüzünüze bakarlar. Fotoğraflar çoğu zaman dikdörtgendir. Neden bilir misiniz? Onlara bakarken köşeleri kalbinize batsın diye. Bir yerlerinizi kesip kanatsınlar diye."
(bkz: Biraz uyusam düzelirim) / Doruk Kirezci
(bkz: Biraz uyusam düzelirim) / Doruk Kirezci
“Ben anne ve babamı sadece fotoğraflardan bilirdim. Fotoğraflar iki boyutlu, anne kokmayan, baba diye sarılamayacağınız parlak kâğıtlardır. Sizi hiçbir zaman anlamazlar. Sadece donuk bir dünyadan yüzünüze bakarlar. Fotoğraflar çoğu zaman dikdörtgendir. Neden bilir misiniz? Onlara bakarken köşeleri kalbinize batsın diye. Bir yerlerinizi kesip kanatsınlar diye.”
Bahis bağımlıları bunu mutlaka okusun. Kumarın psikolojisini çok iyi vermiş.
görsel
görsel
Zirveyi gören bir eczacının yasa dışı bahis sitelerine sarmasını ve kumar bağımlılığının tüm benliğini ele geçirmesiyle yok oluşa gidişini anlatan bir roman. Çok hızlı bir şekilde bitirdim çünkü elimden bırakamadım.
ülkemizde faaliyet gösteren deva ilaç'ın sahibi. eastpharma şirketi yakın zamanda deva'yı satın almıştı.
bu satırları sana yazıyorum baba:
her akşam "kahveye çıkıyorum" diye evden çıkıp, üst kattaki dul kadının yanına gidiyormuşsun. apartmanın köşesine kadar gidip, sonra tekrar geri gelip asansörle üst katımıza çıkıyormuşsun. sen o kadınla sevişirken aramızda sadece 50 santimlik bir duvar vardı be baba. Sen o kadınla televizyon izlerken biz hep seni bekliyorduk. hiç utanmadın mı bunu yaparken? hiç utanmadın mı annemi aldatırken, bana yalan söylerken?
annemin seni o kadının evinde yakaladığı gece; hani apartmana rezil olduğumuz gece. kadını da alıp gittin ya sen, ben yine kahveye gittiğini ve 12'ye doğru döneceğini düşündüm. annem çok ağladı ve sigaraya başladı. sonra mutfakta bağırdı bana, "beni affet oğlum" dedi. "Ben her şeyimi babana verdim, sana vermem gereken sevgiyi bile."
O anda senden nefret ettim. Keşke ölseydin. Keşke cesedini bir çöp konteynırının yanında bulsaydık. üzülürdük elbette. ağlardık arkandan, annem karalar bağlardı, belki hayata küserdi. Keşke hep, benim anılarımdaki sessiz ve saygılı babam olarak kalsaydın. Keşke bana yüzmeyi, bisiklet sürmeyi öğreten, cebime harçlığımı koyan, beni lunaparka götüren ve çocuklardan dayak yediğimde gelip beni onların arasından çekip alan babam olarak kalsaydın.
Not: Doruk kirezci- Guguk isimli kitaptan alıntıdır.
her akşam "kahveye çıkıyorum" diye evden çıkıp, üst kattaki dul kadının yanına gidiyormuşsun. apartmanın köşesine kadar gidip, sonra tekrar geri gelip asansörle üst katımıza çıkıyormuşsun. sen o kadınla sevişirken aramızda sadece 50 santimlik bir duvar vardı be baba. Sen o kadınla televizyon izlerken biz hep seni bekliyorduk. hiç utanmadın mı bunu yaparken? hiç utanmadın mı annemi aldatırken, bana yalan söylerken?
annemin seni o kadının evinde yakaladığı gece; hani apartmana rezil olduğumuz gece. kadını da alıp gittin ya sen, ben yine kahveye gittiğini ve 12'ye doğru döneceğini düşündüm. annem çok ağladı ve sigaraya başladı. sonra mutfakta bağırdı bana, "beni affet oğlum" dedi. "Ben her şeyimi babana verdim, sana vermem gereken sevgiyi bile."
O anda senden nefret ettim. Keşke ölseydin. Keşke cesedini bir çöp konteynırının yanında bulsaydık. üzülürdük elbette. ağlardık arkandan, annem karalar bağlardı, belki hayata küserdi. Keşke hep, benim anılarımdaki sessiz ve saygılı babam olarak kalsaydın. Keşke bana yüzmeyi, bisiklet sürmeyi öğreten, cebime harçlığımı koyan, beni lunaparka götüren ve çocuklardan dayak yediğimde gelip beni onların arasından çekip alan babam olarak kalsaydın.
Not: Doruk kirezci- Guguk isimli kitaptan alıntıdır.
normaldir. ışınlanma teknolojisi henüz geliştirilmemiştir. 23. yüzyıl'da bir ihtimal.
"kont dracula'nın ta kendisi" cevabını verebileceğimiz soru öbeği. Çünkü tam 1400 yaşında, üstelik saçı da peruk!
sırf the young pope için bile abone olunacak online dizi şeysi.
hava bükücülerin sevmediği hava türü. bulut yoğunluğu fazla olunca havayı istedikleri gibi manipüle edemezler. Londra'da sadece 2 adet hava bükücü bulunur.
akar gider sesi. adeta cennetten düşen bir enstrüman misali...
firmaları temsil eden, ilaçlarla alakalı bilgileri hekimlere ve eczanelere aktaran medikal kişiler. Takım elbiseli, altında son model araba olan, doktorların kapılarında beklerken görebileceğiniz satış elemanları...
topu küçükken vodafone arena'ya kaçmış fenevli yazar. asosyal olması muhtemel;çünkü millet evinde yılbaşı sofralarını hazırlamakla meşgul, ne içsem diye düşünürken, bu küçük aziz gelmiş beşiktaş'a saldırıyor. komik.