bugün

entry'ler (269)

ihtiyaç kredisi

akılla bir konuşmam oldu dün gece;
sana soracaklarım var, dedim;
sen ki her bilginin temelisin,
bana yol göstermelisin.
yaşamaktan bezdim, ne yapsam?
birkaç yıl daha katlan, dedi.
nedir; dedim bu yaşamak?
bir düş, dedi; birkaç görüntü.
evi barkı olmak nedir? dedim;
biraz keyfetmek için
yıllar yılı dert çekmek, dedi.

ömer hayyam

demek ki neymiş, ihtiyaç kredisi kötü bi şi...

her ilişkinin çıkar amaçlı olması

Çok uzun zaman önce lisede edebiyat öğretmeninin özlü bir söz verip "yazın bakalım" dediği bir kompozisyonumu aklıma düşüren. Bahsi geçen sözün konusuyla alakalı bulmuş olacağım ki
"insanların aslında birini kırdığında özür dilemesi(vicdan rahatlatma, ilişkileri iyi tutma), ihtiyacı olan bir tanıdığına/yakınına yardım etmesi ( bugün sana yarın bana), tamamen yabancı birine yardım etmesi (hooop kaptık +5 sevap puanını), hatta ve hatta annenin çocuğuna olan sevgisi bile her şey her şey karşılıklıdır ve insan sevgi, ilgi, emek gösterdiği her şeyin karşılığını ister" fikri çevresinde bir şeyler yazmıştım, baya da süslemiştim böyle bağlaçlar, uzun cümleler falan, pis kadın bana 60 mı ne vermişti, çok gıcık oldum lan şimdi gece gece hatırlayıp. Konu neydi?

insanlar neden aşık olur

Bilmiyorum...Boh da çıkabilir...Güvenemediğimden...

5 saat sonra uyanacak olmak ama daha uyumamak

Karanlık bir odada uzanıp, derin nefes alıp vererek gözleri bilgisayar ya da telefon ışığında yo rmak süretiyle belki uyku haline geçmeye yaklaşılabi...hmsfff

sözlük yazarlarının cüzdanında bulunan şeyler

taso. evet evet, paso değil taso.

ahmet şahbaz

Ethem Sarısülük'ün ölmesine neden olan ve serbest bırakılan şahsiyet. Yalnız serbest bırakılmasına neden şaşırıyor herkes anlam veremiyorum. Google'a "maganda kurşunu serbest bırakıldı" yazın çıkan haberlere bir bakın. Silah Kanunu'nu bir inceleyin hele. Sigara, alkol sınırlandırılırken silah taşımak kolaylaştırılıyor. 2010'daki Silah Kanunu Tasarısı daha da korkunçtu fakat neyse ki aklı selim birkaç kişinin (bkz. Umut Vakfı) yorumlarını dikkate almışlar, alt komisyonda birkaç gönüllere su serpen değişiklik yapılmış (yaş sınırının 21'den 25'e çekilmesi gibi). Bu arada sigara ve alkolle ilgili düzenlemeleri Avrupa'dan ihraç eden ve konuyla ilgili muhaliflere Avrupa'yı örnek gösterenlere de benden birkaç örnek:

BELÇiKA: ATIŞ KULÜBÜ ÜYELiĞi
Belçika'da, izne tabi ateşli silah alımı için atış kulübüne üye olmak gerekiyor. Bunun için de iyi bir davranış ve ahlaki düzeye sahip olma, akıl sağlığının yerinde olması, ateşli silah kullanmayı tehlikeli kılacak bir hastalığın bulunmaması, silahlarla ilgili teorik bir testte başarılı olunması şartları aranıyor. izin için istenen belgeler arasında sicil kaydı ve doktor raporu da yer alıyor.

YUNANiSTAN: Yunanistan'da silah ruhsatı polis teşkilatınca veriliyor. Ruhsat için sinir hastalıkları uzmanı veya psikiyatrdan, dilekçeyi verenin ruhsal durumunun silah kullanımına uygun olduğuna dair rapor isteniyor. Doktor raporunu damgalı bir zarf içinde teslim ediyor. Zarf sadece dilekçenin verileceği polis makamınca açılıyor.

FRANSA: ÇELiK KASA ŞARTI
Fransa'da ateşli silah bulundurma ruhsatı savunma amacıyla talep ediliyor. Son yıllarda silah ruhsatı çok az kişiye verildi. Ruhsat için talep edenin mesleği gereği güvenliğinin ciddi biçimde tehlikede olması gerekiyor. Başkalarının eline geçmemesi için evinde çelik kasa bulunması, silahla mühimmatın ayrı ayrı yerlerde saklanması veya silahın sökülmüş vaziyette bulundurulması zorunlu.

iNGiLTERE: ÇOK ZOR
ingiltere'de bireysel silahlanma hakkı bulunmuyor. Silah lisansına sahip olmak için müracaat etme hakkı bulunuyor. Milletvekili ve gazetecilerin de sıradan insanlar gibi bu başvuruyu yapma hakkı var, ancak genel prensipte silah taşıma lisansına sahip olma ihtimali çok az. Birleşik Krallık'ta polis ve Buckingham Sarayı'nda görev yapan askerler silah taşıma hakkına sahip. Avcı ve atış kulüplerine üye olanların av tüfeği sahibi olma lisansları var. Bu kişilerin belli bir prosedürden geçmeleri gerekiyor.

albasmadandonuvar

sekizinci nesil, eskişehirli gibi bir yazar galiba.
detayları ilerleyen günlerde hep birlikte görüp öğreneceğiz.

bir milyon canlı para

bayram adlı yarışmacının "samimi konuşmak gerekirse her zaman samimi konuşurum." diyerek beni benden aldığı yarışma.

12 eylül referandum sorularının çalınması

bkz:12 eylül referandumunun ertelenip 29 ekim'e ertelenmesi de olabilir.

allianoi diye bir yer yok

allianoi diye bir yer yoktur. O olsa olsa "alejandro" dur.

allianoi diye bir yer yok

"hasankeyf'in sular altında kalmasını istemeyenler bölücüdür."

"Ilısu barajına karşı çıkanlar bölgenin gelişmesine karşı çıkanlardır."

"Evdeki işler yetmiyo mu?" -Kendisinden iş isteyen kadınlara verdiği cevap- detaylı bilgi için bkz: en az üç çocuk.

"Bu hakikaten bir tufan belirtisi. Buna ne Amerika’da ne Türkiye’de alınacak önlem yoktur." -1 günlük yağış ardından derenin taşmasıyla oluşan felaket üzerine- ayrıca bkz: başımıza taş yağacak.

"Hes'lere (Hidroelektrik santral)karşı çıkmak büyük kasıttır."

"Ben de musikiyi çok severim. bizim musiki ile bir problemimiz yok ama vatandaş rahatsız" -eğlence mekanları, gürültü yasağı üzerine-

Ve işte en güzeli "Allianoi diye bir yer yoktur. Zaten beton duvarlar var. mermerler konmuş. sadece peri kızı adı verilen bir eser çıktı." Tüm ormanları, tarihi mekanları, tarihi eserleri yok et, sonra da "hani ya, yok ki, aaa bak uçtu, ce-eeee, zaten pis o pis, bak hadi herkes evine gidiyo, ışıkları söndürcez" de. bkz: Allianoi diye bir yer yoktur. Dönerse senindir, dönmezse zaten hiç senin olmamıştır. Yüreğinin götürdüğü yere git sayın bakan e mi? Te allaam ya...

x yaşasaydı y olurdu

olsayla bursa bir araya gelse derdi bir de ninem.

disko kralı

ece gürselin saçmalıklarını çok şükür ki oya ile bora'nın kapatmasıyla güzelleşen, kultur shock adlı grupla cilalanan, okan'ın doğal izleyicilerine istisnai bir şekilde samimiyetiyle cevap vermesiyle (hatta tek bir mimiğinde mahcup bir ifade bile yakalamışlığım var benim) bayram sıcaklığını bir anlık yaşatan program.

uludağ sözlük yazarlarının twitter sayfaları

http://twitter.com/ematurayel

21 kasım 2009 uludağ sözlük disko kralı faciası

ya bi de o taksit muhabbetinde benim aklıma şu geldi: diyelim ki son model telefon alıyoruz, ne kadar olur? 200-500 gibi bir fiyat olsun...e bunu 12 hadi 200 üstüyse 24 taksit yapsalar, o kadar da yapılıyor mu bilmiyorum ama diyelim ki oldu, ayda 10 lirayı geçiyor ödemen. nası ödeme planı bu kardeşim?
dürtü: hesapta hatam varsa mesaj at, matematiğim hiç iyi değil ve kpss'den nefret ediyor olmamın en büyük sebebi de bu ama 4 5 soru yapıyoruz kendi çapımızda, 4 işlemim var çok şükür..

21 kasım 2009 uludağ sözlük disko kralı faciası

bazıları, özellikle "okan'ın programı"nda, bu yavrucakların aylin aslım'a ağzının payını vermemiş olmasını tartışıyor ama o çok göklere çıkardığınız okan da bir önceki hafta afedersiniz itin dötüne soktuğu şarkıcıları, kişileri (her neyse) karşısında gördüğünde ağzına geleni, ya da düşündüklerinin binde birini söylemiyor, söyleyemiyor, değil mi anacım? e sen diyorsan "ıbıyyyy... okan da çok güldü bunlara, okan'ın programında rezil olduk, aylin aslıma cevabını veremedi", ulen koca okan bir hafta önce şekilden şekle girerek, hakkını da vererek eleştirdiği kişilerin karşısında 180 derece dönerken o yavrucaklar napacağıdı? stres, mikrofon, kıldı, yündü diğer çevresel faktörlerden bahsetmiyorum bile. direk aylin aslım'a kişisel olarak cevap vermeye kalkacak olsalar; e kız da kendini fena savunmuyor, haksız da değil zaten, bi de agresif azcık, aylin bunlara saldıracaktı, ortam daha beter olacaktı. ortamın kötü olmasından geçtim birinin yüzüne karşı "sen de böyle böyle böylesin" demek her baba yiğidin harcı değil. ha bu şu demek de değil "sen çıksan daha mı iyi konuşacaktın ulen". tabii ki daha tutarlı ve daha mantığa yakın örnekler sunabilecek olanlar var aramızda, ya da direk olmasa da aylin'e ufaktan gereken cevapları verecek olanlar. e zaten en iyilerin bu gençler olduğunu kim iddia etti ki; lakin burdan atıp tutmak kadar da kolay değil o beklenilen şeyler. hadi dağılın şimdi.

sadece türkiye de görülen olaylar

yer: izmir istanbul karayolu olsa gerek
zaman: kesin bilgi vercek gibi zaman yazıp iki nokta üst üste koydum ama tam olarak zamanı hatırlayamıycam malaesef canım. ama 4 sene önce, bir tatil dönüşü.
şoför mahalli: baba freedriver ama nasıl bir baba: direksiyon başındayken 90'ı kesinlikle geçmeyen ve yolun bitmek bilmemesine neden olan bir baba.
olay: çevirme vardır ancak aracın içinde veya yakınında sadece bir polis bulunmaktadır. polisin ehliyet ruhsat istedikten sonra gayet laubali bir biçimde, yüzünde saçma bir sırıtmayla "diğer ekipten öğrendiğim kadarıyla aşırı hız ve hatalı sollama yapmışsınız" demesi... arabadaki (anne ve kardeş freedriver ve ben) herkesin itiraz etmesi üzerine polisin "e beyaz bi araba dediler ama" şeklinde cevap vermesi (aa burdan da tek beyaz aracın bizde olduğunu deşifre etmiş oldum tüh), az önce hatalı sollama yapan bir aracı gördüğümüzü ve o araçla karıştırmış olabileceğini kibar bir şekilde açıklamaya çalışmamız, adamın yüzünde o saçma sırıtmanın hala durması ve arka koltukta oturmakta olan freedriver'a leş gibi bira kokusunun gelmesi...ardından ısrarlarımız üzerine, "neyse gidin bakalım bari bu sefer demesi" bunu derken gülmesi ve alkollü bir polisin bizi azad etmesi karşılığında şaşkınlığımız, sevincimiz ve dillendirilemeyecek daha pek çok duygu...bu kadar çeşitli duyguyu bir anda bize yaşatabilen güzel ve yalnız ülkeme teşekkürler.

giden misafir arkasından oturduğu yeri koklamak

oturduğu yerden kastımız sadece koltuk ise çok da sorun olmayacak durum. lakin evde bir adet klozet bulunmaktaysa ve misafir tuvaleti kullanma ihtiyacı hissetmişse ve kişi de "bana koltuk, sandalye, divan yetmez, oturduğu her bir yeri koklamalıyım" diyorsa....

gereksiz yere ingilizce kelime kullanmak

hocanın eğitim bilimleri dersinde anlaşmaya varmak, karara bağlamak gibi dilimizde benzerleri bolca bulunan kelimeler yerine "konsensus" (consensus) kelimesini kullanması ve hemen ardından "evvett, konsensus ne demek diye sorması. bildiğini mi ıspatlamaya çalışıyorsun, bilmediğimizi mi hoca? tanım: gereksiz eylem

disko kralı

ben deniz'in espiri yapma zorunluluğu hissetmesi nedeniyle, beni ve sanırım başta espirileri (!) duymamazlıktan gelen okan olmak üzere tüm stüdyoyu baydığı program. bu programa gelince herkes olduğundan farklı bi hal ya da kendini ıspatlama çabasına giriyor nedense. hele bazıları bir pot kırdığında ve saçmaladığında okan'ın kişilerin hak ettiği üzre "öfff amaaan" gibi tepkileri üzerine "ya okan, programına ilk gelişim, anla işte" demiyorlar mı. ya izlerken ben utanıyorum, bi git çay koy la...