bugün

entry'ler (51)

sevgiliye etkileyici bir çıkma teklifi

gerekli malzemeler : - 6 ya da daha fazla çocuk.
- onları kordine edicek 2 3 tane yetişkin piç.
- güzel aşk mektupları ( bu mektuplar için bana mesaj atın )

önce kıza buluşmak için mesaj atıcaksın. sonra kız geldiğinde 6 çocuktan önce birini yollayacaksın kızın yanına ama kız görmeyecek seni.

çocuk kıza mektup vericek mektupta güzel sözler yazacak sonunda da yukarı, sağa, sola git (artık konumu nasılsa sen ayarlıycaksın) yazacak.

böylece kız 2. 3. 4. mektupları alıcak ( bu sayıyı siz belirliyceksiniz ) süreklide yürümeye devam edicek.

son muktupta artık kız senin yanına doğru geliyor olacak ve o sırada elinde 3 tane mektup olucak o mektubun içinde kızla senin aranda olan şeylerin bir özeti olacak. bu esnada kızla tek kelime konuşmayacaksın.

elinde kalan son mektubu verdiğinde kız senin çıkma teklifini kabul etmiş olacak çünkü hiçbir kız buna dayanamaz.

artık gazlı bezle seni seviyorum yazmak iş değil özgün fikirler gerekli. kız eğer odun değilse sizinle kesin çıkacaktır. yok ben odunum diyorsanız bunu yapın o zaman da sizle çıkacaktır.

not: - bunu sadece çıkma teklifi için değil süpriz yapmak içinde kullanabilirsiniz.
- çocuklar kız çocuğu olursa daha romantik bir hava olacaktır.
- çocukların elindeki mektupların ve sizin elinizde ki mektupların içeriği için bana mesaj atabilirsiniz. burda yazamıyorum çünkü kız ile konumunuzu bilmem gerek.

inci sözlük

çok eğlenceli, özgür, kuralsız bir sözlük.

güzel olana aşık olmuyoruz

bu yazının başlığını görenler diyecek ki: 'böyle bir saçmalık mı olur ? '

böyle düşünmekte haklılar aslında ama ben bu olaya çok farklı bir açıdan bakmak istiyorum. küçüklüğümüzden beri gazete küpürlerinde, sokaktaki afişlerde, duraklara konulan resimlerde, televizyonda birbirinden güzel bayanlar görürüz. yaşımıza paralel olarak 'of karıya bak' , 'aşık oldum' ya da 'hoş kızmış' cümlelerini kullanırız. ben bu cümlelerden en çok kullandığımız olan 'aşık oldum' cümlesi üzerinde durmak istiyorum. bunun için her yazımda yaptığım gibi sorularla bunu daha kolay anlatacağımı düşünüyorum.

1- aşk nedir?

2- sadece güzel kızlara aşık oluyorsak çirkin kelimesini kullandığımız bayanlara (bana göre çirkin bayan yok kafasını kullanıp makyaj yapmayı akıl edemeyen bayan vardır) kimse aşık olmuyor mu?

3- güzel olana aşık oluyorsak kadının güzelliği gittikten sonra aşk bitcek mi?

4- peki aşk var mı?

5- aşk ne sevgi ne? bunlar arasında ne fark var ?

buraya istersem 20 tane daha soru yazarım ve kimse bana net cevap veremez. cünkü bu soruların cevabı subjektiftir. bilemezsiniz. en profesyonel ilişki uzmanı da bunu açıklayamaz size. burda size anlatmak istediğim tek bir şey var bunu da size yazımla anlatamam.

yukardaki soruları az çok cevaplayabiliyorsanız...
şimdi oturun , yatağa uzanın , gülümseyin ve aşık olduğunuz kişiyi düşünün tabi aşka inanıyorsanız. siz onun güzelliğinden mi etkilendiniz yoksa bir gülümsemesinden, saçlarını geriye dogru atışından, mimiklerinden , gamzesinden yada sizinle konuşurken gözlerinin parıltısından mı etkilendiniz ?

eğer aşk varsa biz güzele aşık olmuyoruz. aşık olduğumuz insanın bir hareketi -size göre hangi hareketi bilemem- bizim için dünyanın en güzel kadınına bedel oluyor. eğer diyorsak ki : 'ben aşık olmadım' o zaman da her güzele aşık oldum diyoruz. bunun adı aşk değil, aşık oldğunu sanmak oluyor işte...

yok benim dediğim yanlış, biz her güzele aşık oluyorsak aşk hani değerli bir şeydi, hani aşk insanın karşısına zor çıkardı? biz her gün güzel olan binlerce kız görmüyor muyuz?

kanal i zasyon

çok saçma bir film diye eleştirenlerin yanlış eleştiri yaptığı bir filmdir; çünkü filmin amacı saçmalıkları eleştirmektir. bu eleştirinin de hakkını vermiş bir filmdir.

kanal i zasyon

çok saçma bir film diye eleştirenlerin yanlış eleştiri yaptığı bir filmdir; çünkü filmin amacı saçmalıkları eleştirmektir. bu eleştirinin de hakkını vermiş bir filmdir.

artık piç değilim

öncelikle şunu söylemek isterim, kendime yeni baba yapmıyorum. artık biliyorsunuz 'piç' kelimesi babası belli olmayanlara değil; fırlama,ukala,hareketli genç kişilere kullanılıyor. bende bu lafı her yeni tanıdığım insandan duyuyorum, övünüyor muyum? hayır. ama karakterim böyleyse bunu kabul edebiliyorum. neyse konumuza dönelim dediğim gibi piç diyince artık fırlamaları kastediyoruz. bunu her yerde her zaman duyuyorum dediğim gibi. 20 yıl bunu duyarak yaşamak güzel olmuş olabilir, hiç sevmemiş olabiliriz, aşk nedir bilmemiş olabiliriz ama bu hayat herkeze adaletliyse eğer biz de bunları yaşayabiliriz. peki 10 yıl piç damgası yemişiz, puşt demişler, kız parası yer demişler tam bunlar denilirken ya aşık olmuş, birini sevmişsem o zaman ne yapılır ?

- binlerce insandan piç lafı duydum, egom tavan yapıyordu.

- akrabalar diyordu ki : vay be! bizim aileden de piç çıktı.

- arkadaşlar her gün olum çok piçsin ya diyordu.

- sevdiğim kız bana dedi ki: sen çok piçsin erdem senle işim olmaz .

hadii! şimdi çıkın bakalım işin içinden. bu güne kadar herkez piç dedi eyvallah, peki bu kızdan bu cümleyi duymak adamı ne hale sokar? şimdi ben piç oldum iyi mi yaptım kötü mü yaptım ? değdimi diye siz de bana sorun...

türbanlıların üniversitelere girememesi

ne iyi ne kötü diyebilceğim bir uygulamadır. bir yandan atatürkü düşünürüm, onun bu ülkedeki laiklik için yaptıkları aklıma gelir, o zaman serbest olmamalı diyorum. bir taraftan dini için gayet doğal olarak başını kapatan kızlarımız aklıma geliyor, onların kabinlerde kafalarına peruk takmaları'nın onlar için ne kadar kötü bir durum olduğunu düşünebiliyor ve türban serbest olmalı diyorum. aslında ben hiç yorum yapamıyorum, ne olmalı bilmiyorum tek bildiğim sonuç ne olursa olsun bir tarafım karara hep karşı olacaktır.

en şerefli ölüm şekli

savaş alanında ölmek şerefli bir ölümdür,din uğruna ölmek şerefli bir ölümdür,namus uğruna ölmek şerefli bir ölümdür,aşkın için ölmek şerefli bir ölümdür ama bence en şerefli ölüm kızla sevişirken ya da kızdan çarptığım paraları yerken abisinin yakalayıp kafama sıkmasıdır. işte en şerefli ölüm benim hayatımda budur.

o yüzden diyebiliriz ki: şerefli ölüm belirli bir şey değildir. kişinin karakteri bunu belirler.

sizin karakterinize göre şerefli ölüm nasıl, bunu kendinize sormalısınız.

lisedeki sevgiliyle evlenmek

aşk nedir ?
sevgi nedir ?
tutku nedir ?
evlilik nedir ?

bence bunların hepsi bir oyundur, oyunda iyisen eğer kazanırsın yoksa kaybedersin, bu da oyunun ilk kuralıdır.

çok içimize kapanık değilsek liseden beri hatta orta okuldan beri birçok sevgilimiz olmuştur. bu sevgililerin nerde olduğunu ne yaptığını şimdi kiminle yattığını hiç bilemeyiz, tek bildiğimiz onları çocuklarımıza hatta torunlarımıza anlattığımızdır. peki niçin böyle olmak zorunda niçin lisedeki sevgilimizle evlenemiyoruz? başında dediğim gibi bu bir oyun ve birçoğumuz bu oyunda hata yapıyoruz, dikkat edin birçoğumuz diyorum çünkü bu oyunu bozanlar nadirde olsa her zaman oldu ve olacaktır.

1- lisede herşey saçmadır. iki tarafta sevgi, aşk, hayat, evlilik nedir bilmez.

2- lise bitince herkez bir tarafa dağılır.

3- lise biter universite başlar orada iki tarafta farklı şeylere yönelir.

4- biri kazanır biri kazanamaz arada kültürel çatışmalar başlar.

5- eskiden beri beraber olunduğu için ilerde heyecan kalmaz.

6- aileler karşı gelir, kafalarında başka bir kızın hayalini kurarlar.
....... peki bu altı maddeyi yenip evlenmek çok mu zor ?

bu bir oyunsa eğer, biz gerçekten sevmediysek eğer başka bir yerde onu unutcaksak, üniversitede başka birini bulup geçmişe güleceksek, ne kadar salakmışım diyeceksek biz yağmurun altında onunla gezmemiz, lise çıkışı sevgidiğimiz insanı beklerken yaşadığımız heyacan, içimizdeki aşk, bunların hepsi yalan mıydı ? biz kimi kandırıyorduk ? kendimizi mi, karşımızdakini mi, kalbimizi mi ?

bu bir oyundur. kazanmak güçtür.savaşmak zordur ama bu oyunu kazanlar varsa ki var olduğunu nadiren olsa da duymuştum, işte o zaman bu kişiler her gece uyurken yanında yatan insana baktığında: 'ne zoruluklar yaşadık ama işte bak çocukça hayal dediğimiz şeyler gerçek oldu eğer bu bir oyunsa bu oyunu ben bozdum diyebilecektir.'

bence bu oyunu bozmalıyız; çünkü bu hayattaki en kötü şey geriye bakıp 'keşkee keşke yapsaydım, keşke savaşsaydım' demektir.

kızların dürüst ve samimi erkeklerden hoşlanmaları

kızlar öyle mahlukatlardır ki nasıl erkeklerden hoşlanıyorsun diye sorulduğunda 'dürüst ve samimi erkeklerden hoşlanıyorum' cevabını verecekleri kaçınılmazdır. peki biz de bu olayı biraz irdeleyelim.

- aşkım bugün saçlarım nasıl olmuş.
- berbat aşkım.
- sen bir hayvansın.

- aşkım bugün buluşalım mı işin yoksa ?
- okulu asıp arkadaşlarla gezcem.
- sen beni sevmiyorsun, sebebin bu mu yani ?

- aşkım annem seninle tanışmak istiyor.
- of be ne annesi senle uğraşamıyorum bide ananlamı uğraşcam.
- o zaman git, ayrıl, defolllll!

bu cevapları veren bayan arkaşımız sorulduğunda ben erkekte dürüstlük ararım diyen arkadaşımızdır. burdan çıkacak tek sonuç vardır: kızlar işlerine geldikleri zaman dürüst, işlerine gelmedikleri zaman yalancı erkeklerden hoşlanır.

bunlar bizzat benim yaşadığım deneyimlerdir. ve bunun gibi birçok deneyim yaşamışımdır tabi verdiğim cevaplar bunlar değil, söylediğim krişeleşmiş cevaplardır. bunlar içimden geçirdiğim hatırımda kalan cevaplardır.

bir ilişki duayeni erdem özbey'den saygılarla... (kendimi övmeden geçemiycem)

izmir de otobüs rezilliği

izmirde ikamet eden kardeşlerim bilir izmir ulaşım için kent kart adında bir elektronik kart bulmuş. kartın içinde para sıkışması dışında bu kart iyidir, hoştur ama bu kartı okuyan otobüse navigasyon eşliğinde yerleştirilen cihaz için o kadar da hoş diyemem. otobüsün bindiğiniz zaman kartı manyetik alana götürürsünüz ve izmire yeni gelmişseniz şu iğrenç kadın sesiyle karşılaşmanız muhtemel: 'bakiyeniz bitmiştir. ' anlatırken bu cümlede hiç bir şey yok gibi gözüksede acı olan bu sesi bütün otobüsün duymasıdır. kıpkırmızı olursunuz ve lanet ederek o otobüsten inersiniz o iniş kısmı da o iğrenç kadın sesinden sonra daha da acı bir rezilliktir.

acun ılıcalı

yurt dışından proje alıp projeyi türkiyede yayınlamasıyla ünlü şahsiyet.

delikanlı out piç in

yıl 1990...

iki genç yolda yürüyor, gençlerden biri:
- 'kardeş geçen bizim arkadaşlara yaptığın kıyağı duydum harbi delikanlı adammışsın.'

diğer genç:
- 'eywallah kardeşim sende öylesin valla.'

iki genç tartışır. gençlerden biri:
- 'gardaş hayırdır geçen bizim oğlanlara atar koymuşsun benim hakkımda da ileri geri konuşmuşsun.'

diğer genç:
- 'artistlik yaptılar bana laflarını yediler sen de cok konuşuyorsun bu aralar piç, senin de a..koycam.'

- 'kime piç diyon lan sen a..koduğumun çocuğu .'

yıl 2010...

- 'kardeş seni çok severim biliyon. çok delikanlı adamsın sen, yürekten söylüyom bak.'
- 'siktir ordan a..koduğumun çocuğu ne delikanlısı küfür mü ediyon git anana söyle sen o lafı piçim ben bana öyle delikanlı mert felan deme ona göre a.korum senin .'

- 'lan berkcan oğlum çok piç adamsın sen ya.....nasıl siktiri çektin ama kıza valla piçsin oğlum yaaaa '.
- 'saol kanki valla piçim ne yalan söyleyim .'

iŞTE 20 YIL VE BÜYÜK DEĞiŞiM... BU ÜLKENiN SONU NE OLUR DAHA NELER DEĞiŞiR KiM BiLiR.

insanlari kullanmak

bir çocuk varmış ailesiyle iyi geçinen, insanları seven, arkadaşlarının sevdiği bir çocukmuş bu hikayedeki çocuk. günler geçmiş aylar geçmiş bu çocuğun sorunları su yüzüne çıkmış, ailesi ona sevgi yerine para vermiş, ama bu parayı verirken de bir şeyleri onun elinden almışlar ona beddua ederlermiş kızdıkları zaman, çocuk bunları hep içine atmış çünkü o ev de dayak yokmuş sadece birşeylere kızdıklarında bağırır çağırırlar sonra da çocuklarını bağırlarına basarlarmış. çocuk zaman geçtikçe artık bundan nefret etmeye başlamış çünkü o evde sürekli duyguları sömürülüyormuş ondan sonra bu çocuk evde yaşadığı şeyleri, çocuktan alınan şeyleri cocuk dışarda aramaya başlamış. o evde mutsuz olurken dışarda mutlu olmayı öğrenmiş, evde ailesi ona somurturken o çocuk dışarda gülmeyi öğrenmiş. insanların yanında sevgiyi bulurken elinden alınan şeyleri başkasından almayı da öğrenmiş. onu seven kızlar , onu seven arkadaşları varmış.çok popülermiş. yıllar geçtikçe bu çocuk kendi elinden alınanları başkalarından almayı öğrenmiş. onu seven kızları sömürmüş arkadaşlarını kandırmayı, insanları sömürmeyi, insanları kullanmayı kendine borç bilmiş. onu seven kızların paralarını yiyormuş, insanların duygularını yakalayarak onu seven çok yakın kızların aralarını bozuyormuş, o nefret ediyormuş arkadaşlıktan kardeşlikten aileden amacı bunların olmadığını kendine kanıtlamakmış. bir süre sonra artık aldığı paraları biriktirmeye bile başlamış artık o bir fahişe olmuş. erkekmiş ama yine de kendini satıyormuş, pazarlıyormuş. küçük yaşlardan beri başına gelenler bu çocuğu bu hale getirmiş, aslında dıştan bakılınca güzel bir aile hayatı gibiymiş ama içine girildiği an öyle değilmiş. yıllar sonra tüm insanların güvenini kaybetmiş, arkasına baktığında bir tek kişi yokmuş. işte bu çocuğa bunu ailesi yapmış o da insanları kullanmış ondan alınan sevgiyi başkalarından çalmış. onun sömürülen duygularının hesabını, o insanlara, onu sevenlere, sevdiklerine ödetmiş.

işte insanları kullanmak böyle birşeydir. bu çocuğun hikayesi gibidir. birisi elimizden birşeyleri alır ve biz bu alınan şeyleri başkasından alma ihtiyacı duyarız ve alırken de o insanları kullanmış oluruz.

okey oynamayı öğretirken çekilen çile

okey türklerde bir kültürdür. oyunu oynamayı öğretirken çekilen sıkıntılar da bu kültürün en kötü tarafıdır. dört arkadaş toplanır karar verilir: 'hadi gençler okeye'. aradan biri çıkar ve kullandığı cümle şudur: 'ben bilmiyorum ama öğretirseniz hemen anlarım -kafam geç basar bende mallık var diyen yoktur, herkez hemen anlayacağını söyler- der. ve sonra anlatma safhası başlar. 'bak kardeşim ardışık sayılar şeklinde dizcen, yani 1 2 3 4 yada 10 11 12 13, ha ama dikkat et aynı renk olcak yani kırmızı 4 kırmızı 5 kırmızı 6 şeklinde olcak hıyar gibi kırmızı 5 siyah 6 sarı 7 dizmeyecen'. bundan sonra karşıdaki oyuncu adayı kafasında düşünmeye başlar sonra da oyunu anlatan elemandan şu cümle gelir: 'istersen renkleri farklı aynı sayılardan da dizebilirsin mesela kırmızı 11 yeşil 11 siyah 11 şeklinde bunda da önemli olan sayıların aynı olmasıdır renkler farklı olabilir'. artık oyuncu adayının kafası iyice karışmıştır. 'peki anladım ama bu taşları önümdeki tahtaya (ıstakaya) nasıl dizeceğim. ve oyuncu koçu arkadaş şu yanıtı verir: 'iki tane dörtlü iki tane üçlü per yapacaksın -sanki adam peri biliyor- son taşla da biteceksin, ha birde üç tane üçlü bir tane beşli per yapma var ama sen kafanı karıştırma -adam herşeyi öğrendi bir tek bu kaldı kafasını karıştıracak- ilk dediğim gibi diz yeter. sonunda anlatan kişiler hepbir ağızdan sorar: 'anladın dimi' , bu cümleden sonra bu olayın en can alıcı cümlesi ağızdan dökülür: 'anladım anladım siz rahat olun bir iki el öylesine atalım iyice pekiştiririm ben'.

edit: genelde pekiştirebilen oyuncu adayı nadir görülür, üç el sonra anlamadığı halde anladığını söyler ve oyun başlar. başladıktan beş dakika sonra karşı tarafındaki oyuncudan sen el yapma sadece taşla, yani adam 11 atarsa sen 12 at lafları yükselir, 10 dakika sonra ise a..kodugumun salağı, senle oynayan o..çocuğu olsun, s..git, kalk masadan, lafları dört bir yanda yankılanır.

aynanın karşısında resim çekilmek

türk insanının -ben sadece bu resimleri türklerin çektiğini düşünüyorum- aynanın karşısına geçip çeşitli dudak ve ayak hareketleri ile genelde yanına bir arkadaşını alarak resim çekilme tarzıdır.

bu hareketler genelde iki çeşit olur :

1- dudak büzüştürme. yani dudağı öne doğru öpücük atar gibi uzatmak.
2- ayağın tekini diz kapağından kırarak yada ayaklardan birini çarpraz bir şekilde arka tarafa doğru savurarak resim çekilme.

not : türk insanları bu resimlerle en çok facebook aracılığıyla tanışmıştır. bu resimlerin çoğu lise öğrencilerine aittir.

yer yarılsa da içine girsem denilen anlar

kız arkaşla öpüşürken ebeveynlerin yakalaması.

sevgili yaptım deyince kardeşi var mı diyen kanka

artık bu soruyu sormayı alışkanlık haline getirmiş arkadaştır. bir duzine sevgilisi olsa da yine bu soruyu soracaktır.

eski sevgilinin en yakın arkadaşıyla çıkmak

eğer eski sevgili bilmiyorsa çıkmak daha zordur, zaten çıkmak diye bir şey yoktur, sadece sms ile geceleri ikilere, üçlere kadar yapılan telefon konuşmaları vardır. ya eski sevgilim duyarsa diye düşünürsün, suratına tüküreceğini düşünürsün, ana bacı kayacak diye düşünürsün ha bide arkaşını seversen ve o hala bilmiyorsa işte o zaman boku yersin.

bugün benim doğum günüm

öyle bir laftır ki bu ' aaa kutlu olsun canım ' desen hatırlamadın ama neyse derler, sen hatırlamayıp, o soylediği için kutlamak hoş olmaz diye düşünürsün o zaman da ' yuhh! yani o kadar söyledim hala mı kutlamıyorsun? ' derler.