bugün

sevdiği entry'ler

daha kötü ne olabilir ki

bu aralar ne zaman bunu söylesem daha kötüsü harbiden oluyor .nasıl bir lanet bu arkadaş.

çeler oyum çelip orda

Bazar oyum bazıp orda başkı tuman arıyla beer baştak karam çangnap orda başkı sıldıs çetçile beer a şu dekey oo..

sık sık aldığınız iltifatlar

(bkz: geberesice)

üstteki yazarın yaşını tahmin etmek

evladım gerizekalı mısınız siz.

eloria

Yüz verme pezemenge... Götu kalkmış onun.

sadakat

erkek, kendisine yeterince kadın sunulduğu takdirde, kolayca yılda yüz çocuk meydana getirebilir; kadın ise, istediği kadar çok erkeğe sahip olsun, ikiz ihtimalini hesaba katmazsak, yılda sadece bir çocuk dünyaya getirebilir. bu nedenledir ki erkeğin sadakati kadına göre daha yapaydır. dolayısıyla kadının ihaneti, nesnel olarak sonuçları bakımından olduğu kadar, öznel olarak doğaya aykırılığı bakımından da erkeğinkinden çok daha az bağışlanabilir bir ihanettir.

evlilik

bilindiği üzere mutlu çift sayısı pek azdır. bunun nedeni bizatihi evliliğin özünde, şimdiki kuşağın değil, gelecek kuşağın mutluluğuna yönelik temel amacın yatmasıdır.

paderastie

oğlancılık, bir diğer anlamıyla homoseksüellik. schopenhauer bunu "yolu saptırılmış bir içgüdü" olarak tanımlar ve şöyle devam eder: sadece doğaya aykırı kalmayıp aynı zamanda tiksinti uyandırıcı, iğrenç bir çirkinlik, tamamen sapkınlaşmış , yolundan çıkmış ve yozlaşmış bir insan doğasının günün birinde içine düşebileceği ve olsa olsa, alabildiğine ender, tek tük durumlarda tekrarlanabilecek bir davranış biçimidir.
oğlancılık romalılarda ve yunanlılarda çok yaygındı ve hiç utanmadan, çekinmeden resmen kabul ediliyor ve sürdürülüyordu. hatta platon şölen'de sokrates'in ona kendisini sunan alkibiades'i geri çevirişini örneksiz bir yiğitlik olarak tanımlar. xenophon'un anılarında sokrates paderastie'den yadırganması, yerilmesi gerekmeyen, hatta övgü hak eden bir şey olarak söz eder. (stob. flor. cilt ı, s. 57)
aristo ise paderastie'den çok olağan bir şeymiş gibi söz eder ve keltlerde bu ilişkinin resmen kabul gördüğünü, girit'te nüfusa karşı bir önlem olarak yasalarca korunduğunu anlatır. lejistlatör philolaos'un erkeklere düşkünlüğünden örnek verir. cicero işi iyice ileri götürüp: yunanlılarda, delikanlıların erkek sevgililerinin olmaması ayıp sayılıyordu, der.
orta çağ'a gelindiğinde hristiyan avrupa'da din, yasa, kamusal düşünce topyekün bu ayıba karşı mücadele ediyordu ve bu ayıba her yerde ölüm cezası verilmekteydi. 16. yüzyıla gelindiğinde fransa'da oğlancılığın cezası odun yığınları üzerinde yakılmaktı.
bu ayıp, en derin sırrın örtüsü altında, her zaman her yerde, her ülkede her kast ve zümrenin içinde sessizce dolaşıp durmakta ve en umulmadık yerde, en umulmadık zamanda ortaya çıkıp kamusal skandalların nedeni olabilmekte.

lejistlatör

yasa yapıcı, kanun koyucu. kimine göre mitleri kanuni bir müeyyide gibi kullandılar, kimine göre kendi kanunları için mitler uydurdular.

ıv baldwin

"16 yaşındayken büyük bir zafer kazanmıştım, o an 100 yaşına kadar yaşayacağımı düşünmüştüm. şimdiyse 30'umu bile göremeyeceğimi biliyorum."
24 yaşında öldü namıdiğer cüzzam kral.

ben mendelsohn

genelde kötü karakterleri canlandıran 55 yaşındaki avustralyalı aktör.

biskrem vs tutku

biskrem evdeki karıdır. tutku hep aklında olan ama asla birlikte olamayağın kadındır.

gram altın

2500 tl oldu.

the ministry of ungentlemanly warfare

24 yapımı gay rici filmi. vasat bir aksiyon olmakla birlikte film antalyada çekilmiştir.

kadınsızlık

özellikle cumartesi geceleri çok koyuyor bana.

hayatın kodlarını çözmek

(bkz: yavaş çöz kodların dağılmasın)
(bkz: asosyallik zehirlenmesi)
(bkz: hayatı çözüp halen sözlükte yazma vizyonu)

menemeni soğansız yiyen erkek

lütfen götünüzden element uydurmayın. sorun bakiim hala teyze kim varsa on yıllarca bunun bahsi geçmiş mi?
soğan konmaz işte.

ona bir şey söyle

sana hastayım anlasana.

film replikleri

Bazı kimselerle konuşmak anteni olmayan bir radyoda klasik müzik dinlemeye çalışmak gibidir. istediğin kadar ileri geri oynat, duyduğun tek şey parazittir. Ama biriyle olmak kaderinde varsa ve doğru kişi oysa öylece oturup konuşmaya başlarsınız ve bir Beethoven sonatı çalmaya başlar.