bugün

entry'ler (532)

sözlük yazarlarının şu an yaptığı şey

sözlük yazarlarından biri şu anda içiyor mesela. babasının " oğlum senin viskinden biraz içebilir miyim?" diye başladığı rica cümlesini babasının oğlu bir zorunluluk cümlesi haline getirdi mesela. çünkü babamdan aşağı kalır yanım hiç bir zaman olmadı. o bir duble viski mi içiyor mesela. hem de kola ile. ben onun oğlu olarak 2 duble içmek zorundayım. hem de sek. çünkü babamdan daha iyi olmalıyım. her anlamda. bu viski içmek olur bu kariyer olur. bu mesela daha çok para kazanmak olur. veya bu yanındaki kadını daha çok sevmek olur. veya bu çocuğunu daha çok sevmek olur. ben babamdan daha iyi olduğumu kanıtlamak zorundayım. çok para kazanmıyorum mesela şu anda . hatta hiç kazanmıyorum. çünkü ilk maaşımı almadım daha çalışacağım firmadan. ama biliyorum ki 2-3 yıla daha çok kazanacağım babamdan. babamın yanındaki kadından daha çok sevdim mesela. çünkü bir gariplik oldu ve babamın yanındaki kadınla ben babamdan daha iyi anlaştım. annemdi o benim. babam bir kadın olarak görmüştü onu ama öyle değildi o durum. babam çok susar mesela. suskunluğu ile meşhurdur bizim sülalede. bu suskunluk kimi zaman banadır. kimi zaman annemedir. kimi zaman kardeşimedir. kimi zaman da kendisinedir. ama babam hep susar mesela. ben ne kadar onu anlamak istesem de o susar. çünkü kendi babasından da susmayı öğrenmiştir. ben onun yirmibirinci yüzyıla damgasını vuran genetik mirası olarak susmuyorum. ama o mesela hala susmaktadır. susmaktadır çünkü o adam hep korkmaktadır kendi tohumunun kendisini geçebileceği ihtimalinden.

o yüzden mesela sözlük yazarları ne yapıyor diye sormak biraz mantıksız geliyor. çünkü hiç kimse çok da farklı bir şey yapmıyor. herkes kendisi ne yapması gerekiyorsa onu yapıyor. ve mesela bence çok da düşünülmesi gerekmiyor kimin ne yapıtğı hakkında. sen mesela herkesin senden farklı bir hayatının olduğunu düşünüyorsun ya mesela. bence güzel kardeşim herkes seninle aynı hayatı yaşıyor. sen neyi yapmak istiyorsan senin ile beraber büyüyenler veya seninle beraber büyüyüp senden farklı bir hayatı seçmiş olanlar yine bu hayatı yaşıyor.sen ne kadar da bu insanlardan farklı veya bu insanların senden farklı olduğunu düşünmek istesen de bunu düşünemezsin. çünkü sen de onlardan birisin sen her ne kadar farklı olduğunu iddia etsen de onlardan birisin. her ne kadar farklıyım desen de son vapuru kaçırdın.

türkçe şarkılarda geçen mükemmel sözler

şimdi belki mutlusundur diye ödüm kopuyor eyvah,
bana acı acı hatıran lazım.
(bkz: hayat neden şekil yapıyor)

kitap okurken pink floyd dinlemek

aynı anda 2 tane kitap okumak gibi bir eylemdir.aynı anda iki işi yapmayı sevmeyen biri olaraktan pink floyd şarkılarının anlattığı hikayeleri başka zamanda,kitap okumayı başka zamanda yapmayı tercih ediyorum.ama bu işi yapan zevkli adamlara da birşey demiyorum.dinleyin,dinlettirin,okuyun,okutun.

bazuka

murat uyurkulak'ın çeşitli dergi ,proje,kitap ve hikaye seçkilerinde yayınlanan hikayelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş okuması zevk veren,bir solukta bitirilen kitabıdır.her biri birbirinden güzel 9 tane hikaye barındıran bu kitapta güzel betimlemeler ve tanımlar yer almaktadır.örneğin;

tutkular kitaplığı
"Edebiyat eseri kalır,okuyucu ise ölür...okudukça zevkleriniz incelir,daha tuhaf,daha rafine kitaplara,yazarlara el atmaya başlarsınnız,bu meşgale sırasında muhtemelen hayat gailesi bakımından dibe doğru kaymaktasınızdır...Okuduklarınızı,müstesna olduğunu düşündüğünüz satırları birilerine anlatmak istersinizi,zira şahsa mahsusun hazzı kısa sürer,ömrü uzun olan paylaşmaktır...Fakat ortalığı her zamanki gibi kaba saba kelimeler.düşük cümleler işgal etmiştir,o gürültüde kimse sizi duymaz...Okumak hem bir hayat başarısızlığının,ki unutmayın okumak mağlupların işidir,hem de derin bir yalnızlık hissinin sebebi olup çıkmıştır...Okuduğunuz onca kitabı,hayatınızı yatırdığınız o zorlu ve hassas meşgaleyi mezara götüreceğinizden korkmaya başlarsınız...ve siz de bilirsiniz ki yalnız ölmek zordur,arkanızda mutlaka birkaç müttefik,birkaç şahit bırakmak istersini..."

okumak ve okuduğun şeyi sosyal çevrenle paylaşmak isteğini nedenleriyle birlikte çok güzel açıklandığı bu tespitte.asosyal insanın neden hiç bir şey yapmak istemediğinin cevabını bulabilirsiniz.bu tespit,paylaşacak insan bulamama sorununun yol açtığı okumama,izlememe,dinlememe isteğinin cevabını bana göre içinde barındırmaktır.

kuş yuvası
"köyün kırlıklarında niye güzel kokulu lezzetli otlar yetiştiğini,o otları toplamaya neden anne-babaların değil de küçük kızların gönderildiğini anlamak istiyordu.Ot toplayan küçük kızların neden otların yanında açan rengarenk çiçeklere dalıp gittiğini,otların yanında biten rengarenk çiçeklere dalıp giden küçük kızların yanında neden kocaman adamların bittiğini...Küçük kızların elinden tutan büyük adamların gözlerinin neden kuytu yerler aradığını,o otların bol bulunduğu kırlıklarda neden kuytu yerlerin de bol bulunduğunu...O kuytu yerlerde gizli toz toprağın küçük kızların giysilerini nasıl olup da kirlettiğini,kirli giysilerin sıyrılıp hoyratça açılan bacakların arasında nasıl öylesine kıyıcı bir acının hissedilebildiğini..."

kısacası güzel vakit geçirmek için okunacak güzel bir kitaptır.

lakin bu güzel kitapta anlayamadığım bir hikayede mevcut."Kurtuluş on iki "hikayesinde tam olarak ne anlatılıyor anlamak için sözlük yazarlarından yardım bekliyorum.

"

sözlük yazarlarının şu an ihtiyacı olan şeyler

bir tutam huzur başka da bir şeye gerek yok.

istanbul

-burası için en güzel lafı sadık hoca söylemişti
-ne demişti ??
-hayal kırıklığının başkenti demişti.
biliyorum yukarıdaki diyalog istanbul için söylenmedi ama benim için durum sadık hoca söylemese bile tam olarak budur.

saat 2'de başlayan havaalanı maceramızın ilk yarım saatini ömür istasyonunda metrobüs bekleyerek geçirdik.adam başı 2 küsür liralık akbil basarak girmiş bulunduğumuz metrobüs durağında 30 dakika elimizde bavullarla metrobüs bekledik.e tabi haliyle değil bavullarla binmek içine adım atılması mümkün olmayan,insanların içiçe,birbirleriyle yekpare olduğu insan winrar'ı metrobüslerle karşılaştık.tabi bu arada çarpan mı dersin,itip kakan mı dersin ne ararsan haliyle mevcut.

daha sonra yemişim lan metrobüsünü otobüsle eminönü daha sonra vapurla kadiköy sonra da havataşla sabiha gökçen sloganıyla verdiğimiz paralara zerre üzülmeden e-5 kenarında otobüs beklemeye başladık.tabi attığımız üçbuçukları araba gürültüsünden duyamadık.normal istanbul şartları altında o durakta her üç otobüsten birinin eminönü otobüsü olması gerekirken,cenabetlikte son nokta olduğumuzdan(abdestliyiz de her türlü,cinsel münasebet desen hak getire yok öle bişey) gelen 15. otobüs eminönü otobüsü çıktı.ya allah buna da şükür deyip otobüse biniverdik.çapa durağında otobüse binen yaşlı teyzeye yer vermeyen gençlere birazcık küfür ettik.çok şükür orta yaşlı bir kadın teyzeyi gördü de yer verince yüzümüz güldü biraz da insanlık ölmedi dedik.

unkapanının orda normal istanbul şartlarına uygun olarak trafiğe yakalandık.bu arada da tabii otobüs şöförünün servis şöförü iken ettiği kavgada bacağına 6-7 cm giren ekmek bıçağının hikayesini,davanın durumunu, şöförün ne yapacağını bütün otobüs ahalisi olarak dinledik.

daha sonra unkapı trafiğini atlattıktan sonra ismiyle birebir uyan bir durağa tam 30 dakika yanaşmaya çalıştık.azapkapı durağı allahım bir durak adını bukadar mı hakeder.otobüsün içinde ayakta bildiğin ızdıraba kul olduk sırf bu durağa yanaşacağız diye.tabi 6 da uçak var saat olmuş 4 yusuf yusuf atmaya başladık.bu arada uçak kaçırılırsa diye planlar yapıldı.önce samandıra metro tesislerine geçiyoruz sabihadan daha sonra samsuna direk otobüs bulursak bilet alıyoruz.direk otobüs yoksa önce ankara daha sonra samsuna geçiyoruz.ama atladğımız bir detay var o da cepteki toplam 25 lira.sonra ona da çözüm bulduk kredi kartına kitleyeceğiz nasıl olsa ana baba öder rahatlığı çöktü üstümüze.

neyse zar zor kendimizi eminönüne atıverdik.otobüsten inip iskeleye yönlendiğimiz sırada benim bavulun teker kendini salıverdi.yandaki amca sağolsun yiğenim tekerim düştü tekerin diye uyardı da bu bavul niye gitmiyo lan sorumuza cvp bulduk.daha sonra 25 kiloluk bavulu kucaklayarak iskeleye koşan deliyi oynadım.eminönü bu performansımı ayakta alkışladı.nefes nefes iskeleyle vapur arasına düşmeyelim de ölmeyelim düşüncesiyle kendimizi attık vapura.vapurun yanında simit için dilenen martılarla beraber saat 4:30da vardık kadıköye.

bavulları havataşa yerleştirdikten sonra otobüsün 4:50de kalkacağını öğrendik ve biz bu uçağa ziksen yetişemeyiz dedik.4:50de otobüs kalktı içimizde hala az çok da olsa umut vardı.bu arada teyzenin biri görevlinin akbilden para çekmesine rağmen kendisinden fazla para aldığını iddaa ettiği için bi 10 dk akbil cihazı kontrol edildi.araç hareket halinde olsa neyse bi de üstüne kenara çekip kontrol ettiler bizim şalter iyice attı.gitmiyoduk eminegiyim saat oldu 5 uçak saat 6da daha bunun güvenlikten geçişi var üstüne check-in var aha da tarrağı yedik dedik.

yol üzerinde bir 5-10 trafiğe takıldık.bu arada ömrümüzden ömür gitti tabi.neyse zar zor, korkudan alta zıçıla zıçıla,saat 5:40'ta sabiha göçgene inmiş bulunduk.e tabii olarak bavulu araçtan çıkarma işlemine geldi sıra.arkadaşım kendi bavulunu kolayca aldı.benim tekerleği çıkmış ,sürüklerken dünyanın gürültüsünü yapan bavulumun üstünde başka bir bavul olduğundan bavulu direk alamadım .amcaya yalvardık resmen abi şu bavulu ver 20 dkmız kaldı diye.bu sırada bu akbilci teyze biz de alıcaz bavulumuzu diyerekten bize tribin kralını yaptı.ona içimizden bir güzel söverek havaalanına girdik.neyse güvenlikte sıra bekleyen insanlar anlayışlı çıktılar da direk geçtik güvenlikten.check-in kuyruğundan da aynı şekilde hemen geçip uçağa bir güzel biniverdik.

1 saatlik uçak yolculuğu için,ucuz bilet bulduk diye sabiha gökçenden bilet aldığımız için 4 saatlik kıçımızdan ter akıtan bir stres yaşadık.e totalde ne kadar ekstra para harcadık 40ar lira(havataş,havaş,su sigara,akbil,simit vs.).
atatürkten alsak aynı paraya geliyordu resmen.işte mallık bedava biz de resmen malız.

şimdi bu hikayenin esasında yukardaki diyalogla esasında pek fazla bir alakası yok.nerden yaptım ben bu çıkarımı şimdi sırf uçağa binmek için son dönemlerde yaşadığım en büyük stresi yaşadım.sırf bu şehrin saçma sapan ulaşım sistemi,adamı s.kip atan trafiği,insanlara nasıl davranılacağını bilmeyen bir ton insanından dolayı neredeyse sinirden çocuğumu kesicektim.

şimdi üniversite okuyan ,bu sene üniversiteyi bitirecek ve iş hayatına atılacak bir birey olarak düşünüyorum.ne hayallerle istanbula geldiğimi.
-taksime çıkmalar
-eminönünde balık ekmek yemeler
-canın sıkılınca bir beşiktaşa gidip boğaza bakmalar,
-tiyatrolar,sinemalar,konserler
-yeni insanlar,güzel arkadaşlıklar,
-güzel bir üniversite eğitimi,
-güzel bir iş,
-cihangir merdivenlerde içmeler.bu hayallerin gezmekle ilgili olanlarının çoğunu gerçekleştirdim.bilen bilir zaten bu gezme takılma hayallerini yaşamak için istanbulda yaşamak gerekmiyor.her hangi bir şehirden haftasonu için plan yapılıp uçağa atlanılsa bu dediklerim yapılabilir.

sonra düşünüyorum bu şehir bana ne verdi.
-damından yağmur damlaları akan,içindeki rutubetten camları buhar tutan,kaloriferleri yanmayan,sırf istanbulun içinde olduğu için saçma sapan bir semtteki kirası 700lira olan zikindirik bir ev
-4 yıl boyunca ne bayramda,ne özel günlerde bir tabak yemek getirmeyen ,insalığın ne olduğunu bilmeyen komşular
-trafikte harcanmış saatler
-bir gün rahat rahat bir toplu taşıma aracına binememe
-birbirine saygısı olmayan,sokakta öleyazsan ambulans çağırmayacak olan,bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığındaki saçma sapan insanlar,
-boktan bir üniversite eğitimi,
-çıkara dayalı arkadaş ilişkileri,
-cüzdan çaldırma
-istediğin hiçbir yere rahat rahat ulaşamama
-hayat pahalılığı

şimdi öbür taraftan işe başlasam bana ne verecek diye düşünmekteyim.okuduğum bölümden dolayı plaza gibi yerlerde çalışmak zaten hayal.varsa yoksa sanayi siteleri,fabrikalar,dökümhaneler.e malumunuz bu yerlerin hepsi istanbulda görünüp ya tekirdağda ya da kocaelinde.e ben bu fabrikalardan birinde iş buldum diyelim.ayrı bir konu olarak yeni başlayan mühendis maaşıyla işe başladım diyelim.alacağım bildiğiniz üzere maksimum bir buçuk milyar.

şimdi düşünüyorum.işe yakın olsun diye fabrikanın bulunduğu yerlerde ev tutsam.istanbulda yaşıyorum zaten diyemem.istanbulun zevklerinden yararlanmam için eşşekler gibi yol gitmem gerekiyor.yorgunluk,iş stresi derken bir aktivite için dışarı çıkmak istesem sadece cumartesi günüm var.hesap edersiniz ki gidişim ayrı bir olay dönüşüm ayrı bir olay.arabam olsa da olay,toplu taşıma kullansam da olay.

diyelim ki şehir içinden güzel bir semtte ev tuttum.maaşın %70 zaten ev kirasına gidecek.e ulaşım yine sıkıntı sabah 1.5 saat gidiş ,akşam 2 saat dönüş.sabah 8 akşam 5 fabrikadan ebem mikilcek bir de üstüne her gün trafikte 3.5 saatimi harcayacağım.e gün bitti.zaman kalmadı haliyle para kalmadı.e adama sormazlar mı ben niye çalışıyorum diye.sen harcayamamak için para kazanmak ne demek bilir misin?bana göre işte tam olarak bu.

bu düşüncelerden dolayı ben bu şehri hayal kırıklığının başkenti ilan ediyorum.isteyen fikrime katılır istemeyen katılmaz.kimseyi zorlayacak halimiz yok swh.bu nedenlerden dolayı umarım okul bitince başka bir şehirde iş bulurum da bu çileyi çekmek zorunda kalmam diye bir düşüncem var.ve umut etmekten başka bir çarem de yok.umarım herkes mutlu olduğu şekilde,mutlu olduğu yerlerde,mutlu olduğu kişilerle yaşayabilir.başka türlü deryada damla olan hayatlarımızı sinirle,stresle ,geçim kaygısıyla yaşamak zorunda kalacağız.ben ömrümün sonunda keşke demek istemeyenlerdeyim.umarım kimse de demez.

tayt giyen kilolu kız

atılacak yer bulunamayıp peçeteye sarılan çiğnenmiş sakızın sıkıştırılmasıyla elde edilen görüntünün bir benzerini bizlere izlettiren kızdır.

dizi karakterlerinin msn iletileri

handan tekinoğlu-allah güneyden razı olsun.biricik evladım o benim.

beğenilen hatunun adının tayyibe olması

ikinizi var ise onun adı da tayyiptir kesin bu kızın.hiç gülünmeyen fıkraların,gereksiz bilgilerin,saçma salak yemek tariflerinin bulunduğun takvim yapraklarından isim seçilerse olacağı bu olur dedirten kızdır.anasına bakarsanız o kızı beğenmemeniz gerektiğini anlayabilirsiniz.ben üzerime düşeni yaparaktan hemcinslerimi erkenden uyarıyorum.sonradan a bu kız kezban çıktı diyip buralarda ağlamayın.

atatürk ten sonra en güçlü lider

california valisi arnold schwarzeneggerdir.adam neydi be bi ara.

özlemek

yarın bitecek olandır.çok şükür kavuşma günü gelip çattı.mutluyum,mesudum daha mutlu olacağım.

gece dinlenmemesi gereken şarkılar

ferdi özbeğen-dilek taşı.

hemen seni seviyorum diyen erkek

dediği anda jokeyin altındaki attan farkı kalmayan erkektir.artık jokey nere isterse oraya gidecek olandır.allah yardımcısı olsun bu er kişisinin.

mamadou niang

hakkında beni yak kendini yak mamadou niang'dan daha iyi bir tezahüratın yapılması gereken futbolcudur.bu noktada yaratıcı beşiktaş taraftarına büyük görev düşmektedir.tarihte kara bir leke olan bu tezahürattan acilen kurtulunması gerekmektedir.

kadınlar neden konuşur

bazı şeylerden rahatsız olduklarını belirtmek için konuşurlar.her şey güzel giderken konuşan bir kadın daha görmedim.

duyması zevk veren ingilizce cümleler

think about it.

gece 3 te kapıyı çalan seksi kız

evde toz şekerden küp şeker imalatına geçilmesini sağlayacak olan kızdır.

bu şarkı olmadan olmaz

feridun düzağaç-hayat neden şekil yapıyor.

y tu mama tambien

birbirleriyle de öpüşüyor bunlar.adı ananı da tambien deil de sana da giydirdim tambien olması gereken film.

ben bu yazıyı kendime yazdım

senin ben dalağını buffyliyim.sen var ya tanıdğım en büyük götsün.hayatın boyunca sana değer veren kızları sırf sana değer verdikleri için kolay lokma görüp hiç bi tarafına takmadın.bu yüzden de senin ağzına zıçan kızlara ben helal olsun diorum.çok da umrumda deil esasında senin bu durum için ne dediğin.çift karakterliyiz işte ben kızlara hak veriorum.sen öbür karakterim olarak hep bu kızların anasına sövüosun.ama sana nacizane tavsiyem bırak onları hacım.onlar haklı.esas ben senin anana söviyim.sen bu hayatta hiç bir boku hakettmeyen,kendinden korkan bokun tekisin.ömrü hayatın boyunca ondan korktuğun için senden daha cesaretli olan benden isteyeceksin."abi nolur konuş,abi bokun yiyim yardım et,abi kulun olam yardım et."diye.ama sana yardım edenin de ta eminegiyim siktir git seviyorsan git konuş.dök içini ona.seni seviyorum de.sen benim geleceğimsin de.ben seninle nefes alıyorum de.senin ne okuduğun,hayattan ne beklediğin önemli değil de.ben senin her halini,her duruşunu,her sıkıntını sevdim de.ama ne yap ne et o'nu bir türlü ele geçiir hacım.benim dötüm yemediği için sana bu sitemlerim.