bugün
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi12
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu15
- piknikçi grubun varoş olduğunu anlama yolları15
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz11
- icardi190510
- evlilik yaşı kaç olmalıdır13
- anın görüntüsü19
- doğum gününde hatırlanmamak13
- kızların mesajlara geç cevap vermesi16
- icardi1905'in sözlüğü bozması16
- bik bik için diktiğim şort17
- ismet gurbuz 202413
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı10
- anneler günü16
- elinin değdiği anı unutamıyorum 5 posta attım16
- en dindar özelliğiniz25
- serdar ortaç renault megane benzerliği8
- zall beceremiyorsan bırak git12
- ali koç9
- yorgun mermi10
- şizofreni11
- düşün ki o bunu okuyor9
- sözlükteki feyk hesap sahipleri tespit edilecek11
- bacağa kramp girmesi10
- 2024 eurovision şarkı yarışması13
- erkeklerin sadakatsiz olması20
- türkiye den soğuma sebepleri11
- erkekler götünüze değil yaptığınız pastaya bakar15
- arkadaşlar sizce bu yüzük nasıl15
- eloande ile evlenip sözlüğü huzura kavuşturmak8
- uludağ sözlükte yazmanın hiçbir anlamı olmaması23
- fazla mastürbasyon yapan erkek9
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak11
- uludağ sözlük kapatılacak11
- 45 yaş üstü kadınların muşmulaya dönmesi10
- cami tuvaletinin paralı olması14
sevdiği entry'ler
protez takılma işlemi esnasında vücut sistemi (kafa beden hep beraber) travma geçirerek ilgili bölgenin acı ve hassasiyet oranlarını arttırmış. bir ihtimal protezi takarken sinir uçları fiziki olarak zedelendi, bir diğer ihtimal böyle bir zedelenme gerçekte yaşanmadığı halde hasta operasyonun etkisini zihinsel olarak büyüttü. işin bu kısmının şu an itibariyle artık bir önemi yok, çünkü hasar beyine taşındı bir kere, artık sorun kafada. dolayısıyla tamamen bir zihin hastalığı, dişçiler ve ağız tahlilcileri kendi bölgelerinde hiçbir şey bulamaz.
sorunun nihai çaresi ilaç değil; çünkü psikokimyasal ilaçlar zihin hastalığı tedavi etmez, böyle bir ilaç henüz icat edilmemiştir. psikokimyasal ilaçlar hastaya günlük hayatında ihtiyacı olan fonksiyonları yerine getirebileceği dengeyi sağlar, böylece hasta sakinleşir, uyuyabilir, acıyı daha az hisseder, yemek yiyebilir, tiki varsa yavaşlar vesaire vesaire... ama sorun ortadan kalkmaz.
çare beynin ilgili bölgede bir sorun olmadığına ikna edilmesidir.
birinci dalga iddialar diyor ki, bu ikna "zorla", yani ameliyat ile olur, belki elektroşok ile olur, belki de yeni bir travma ile olur: ancak garanti olmaz ve başka sorunlara yol açabilir. misal, ameliyat işlemi bunların arasında bir yere kadar, o da görece olarak garantili bir yöntemdir; iyi bir saha incelemesi sonrası nice sara nöbetleri ameliyatla durduruldu. gelgelelim bıçak hasarlı olduğu tespit edilmiş bölgenin yanında diğer bölgelere de zarar verecektir, bu da "garanti"li, çünkü tüm nörocerrahların pek tabi tastikleyecekleri üzere henüz aklın nasıl bir mekanik ile çalıştığını bilmiyoruz, gelgelelim ameliyat demek bu "tam bilinmeyen" mekanik aksama fiziki müdahaleden başka bir şey değil. dolayısıyla hassas bölgenin kendisi veya o bölgeye hormon basan kanallar mri'da tespit edilip kabaca temizlenecek (mikron ölçekli cerrahi bile sorunun doğası ile mukayese edildiğinde "kabaca" olabiliyor, hesap edin artık), sonra "aman inşallah başka bir hasar çıkmaz" diye umut edilip kafatası tekrar tutkallanacak. cerrahın bu artıları eksileri hasta ile önceden iyice konuşması gerek.
elektroşok: bu tam bir piyango. bildiğimiz beyine başka bir şok (travma) yaşatarak varolan sorunun kaybolması için dua etmek. ancak hayatı tamamen çekilmez hale gelen insanlar "ben bu riski alıyorum, böyle yaşam olmaz" diye "verin elektriği" diyebiliyor, ve bazen de "şansa" işe yarayabiliyor. ancak hadisenin çözüldüğü vakıalarda bile hastanın tedaviye inancı mı yoksa elektrik şokunun kendisi mi sorunu halletti diye kimse net birşey söyleyemiyor. elbette bu yöntem de bazı istenmeyen yan etkilere sahip, hafıza ve/veya yetenek kaybı gibi mesela. düşünün: bir elektrikli aletiniz bozuluyor, mesela telefon, bilgisayar vs., dışardan elektrik şoku verip düzelmesini umuyorsunuz. olabilir mi? belki. ama diğer ihtimaller, yani sonuÇ alamama ve aleti başka türlü bozmak da eşit derecede mümkün.
hastanın başka bir travma yaşaması da şu an yaşadığı travmanın yokolmasına, daha doğrusu "ikinci plana düşmesine" sebep olabilir. arkadan sessizce yaklaşıp korkutmakta bir travmadır, bacağın kırılması da, bir yakının kaza geçirmesi de. peki ısmarlama ya da yalan kaynaklı travma olur mu? biri tezgahlarsa olabilir, ancak söylemeye bile gerek yok ki travma da gayet riskli: birinci riski yeni travmanın eskisini bastırabileceği garantisi yok, yani bir anda bir sorun sahibi iki sorun sahibine dönüşebilir. ikinci risk travmanın şiddeti ile kalp krizi, inme tarzı daha büyük sorunlarla hastanın tamamen kaybedilmesi ihtimalidir. bulgura giderken evdeki prinçten olmak söz konusu.
Yöntem? beynin plastik yapısını kullanmak.
sorunun uzun vadeli çözümü için en az riskli çaba beyni yavaş yavaş ama sistemli biçimde tekrar eğitmektir, biÇimlendirmektir. bu yöntem özünde hepimizin yeni birşeyler öğrenirken yaşadığı o malum süreÇten başka birşey değil. ve her öğrenme eylemi zorunlu olarak beynin fiziksel yapısını değiştirir, yeniden biÇimlendirir; işin doğası, sırrı, mekaniği, vs. bu kadar basit. bir anlamda bomba düşmüş bir şehri on yıl içinde temizleyip onarmak gibi bir çaba söz konusu. hasta ağzında fiziksel bir hasar olmadığını, bunun raporlarını düzenli olarak gözünün önüne getirecek, çok gerekiyorsa bizzat raporu tekrar tekrar okuyacak. kendi kendisine aslında ağzında, dişlerinde, damaklarında hiçbir sorun olmadığını, hissettiği acı ve hassasiyetin gereksiz olduğunu tekrarlayacak. ister içinden, isterse güvendiği bir insanın sesiyle kaydedilmiş halini dinleyerek. bu işlemleri yaparken kendi başına hergün en az beş dakika geçirecek. bu tekrarlar esnasında nefes alış verişlerini de kontrol edecek. çünkü beyni korkmaya koşullandığı bir hadiseden vazgeçirmeye çalıştığınız zaman beyin direnir, adrenalin salgılar, nefes alışlar hızlanır, daralır, panik başlar, boncuk boncuk ter basar, el ayak bile titremeye başlar. inanmayan korktuğu herhangi birşeyi yapmaya teşebbüs ederek vücudun bu tepkilerini test edebilir.
hasta bu zahiri, ya da "travma ile zorla öğretilmiş" acı ya da aşırı hassasiyeti günün her saati aynı şiddetle yaşamaz, yaşayamaz; mutlaka iniş Çıkış anları vardır. dolayısıyla acıyı az hissettiği zamanları farkettiği an, ya da hemen sonrası, kağıt kalem alıp "ben ne yapıyor ya da düşünüyordum da acıyı unuttum/az hissettim?" diye notlar alacak. belki acısına ve hassasiyetine isimler lakaplar vererek bu halleri tecrit edecek, belki de tamamen kişiliksizleştirme veya ufak parçalara ayrıldığını tahayyül edecek: bu yöntemleri ancak kişi kendi kendisine deneyerek keşfedebilir, öğrenme bu anlamda bireysel bir süreÇtir. nihayetinde hem vücudunu, hem aklını, hem de eylemlerini ve tecrübelerini farkedecek. bu farkındalık zamanla beynindeki travmaya karşı alternatif nöron yapıları oluşturacak. kendini tanıma süreci zamanla ne tip, ne yoğunlukta ve ne tarz bir düşünce şeklinin acıya ne şekilde etki ettiğini öğretecek. bu öğrenme beynin hormon salgısını da ayarlayacak. öğrenmenin son aşaması olan otomatik, kendiliğinden ve farketmeden işleme başladığı an rejim yavaş yavaş kontrolü geri kazanmış yani tedavi (öğrenme) nihayetlenmiştir.
ilaçla uyuşmak, travmayla, ameliyatla, elektroşokla risk almak fantastik ve şaibeli olabilir. özellikle de sorunu uzun vadeli çözme anlamında garantili olmadığı da cabası...
sorunun nihai çaresi ilaç değil; çünkü psikokimyasal ilaçlar zihin hastalığı tedavi etmez, böyle bir ilaç henüz icat edilmemiştir. psikokimyasal ilaçlar hastaya günlük hayatında ihtiyacı olan fonksiyonları yerine getirebileceği dengeyi sağlar, böylece hasta sakinleşir, uyuyabilir, acıyı daha az hisseder, yemek yiyebilir, tiki varsa yavaşlar vesaire vesaire... ama sorun ortadan kalkmaz.
çare beynin ilgili bölgede bir sorun olmadığına ikna edilmesidir.
birinci dalga iddialar diyor ki, bu ikna "zorla", yani ameliyat ile olur, belki elektroşok ile olur, belki de yeni bir travma ile olur: ancak garanti olmaz ve başka sorunlara yol açabilir. misal, ameliyat işlemi bunların arasında bir yere kadar, o da görece olarak garantili bir yöntemdir; iyi bir saha incelemesi sonrası nice sara nöbetleri ameliyatla durduruldu. gelgelelim bıçak hasarlı olduğu tespit edilmiş bölgenin yanında diğer bölgelere de zarar verecektir, bu da "garanti"li, çünkü tüm nörocerrahların pek tabi tastikleyecekleri üzere henüz aklın nasıl bir mekanik ile çalıştığını bilmiyoruz, gelgelelim ameliyat demek bu "tam bilinmeyen" mekanik aksama fiziki müdahaleden başka bir şey değil. dolayısıyla hassas bölgenin kendisi veya o bölgeye hormon basan kanallar mri'da tespit edilip kabaca temizlenecek (mikron ölçekli cerrahi bile sorunun doğası ile mukayese edildiğinde "kabaca" olabiliyor, hesap edin artık), sonra "aman inşallah başka bir hasar çıkmaz" diye umut edilip kafatası tekrar tutkallanacak. cerrahın bu artıları eksileri hasta ile önceden iyice konuşması gerek.
elektroşok: bu tam bir piyango. bildiğimiz beyine başka bir şok (travma) yaşatarak varolan sorunun kaybolması için dua etmek. ancak hayatı tamamen çekilmez hale gelen insanlar "ben bu riski alıyorum, böyle yaşam olmaz" diye "verin elektriği" diyebiliyor, ve bazen de "şansa" işe yarayabiliyor. ancak hadisenin çözüldüğü vakıalarda bile hastanın tedaviye inancı mı yoksa elektrik şokunun kendisi mi sorunu halletti diye kimse net birşey söyleyemiyor. elbette bu yöntem de bazı istenmeyen yan etkilere sahip, hafıza ve/veya yetenek kaybı gibi mesela. düşünün: bir elektrikli aletiniz bozuluyor, mesela telefon, bilgisayar vs., dışardan elektrik şoku verip düzelmesini umuyorsunuz. olabilir mi? belki. ama diğer ihtimaller, yani sonuÇ alamama ve aleti başka türlü bozmak da eşit derecede mümkün.
hastanın başka bir travma yaşaması da şu an yaşadığı travmanın yokolmasına, daha doğrusu "ikinci plana düşmesine" sebep olabilir. arkadan sessizce yaklaşıp korkutmakta bir travmadır, bacağın kırılması da, bir yakının kaza geçirmesi de. peki ısmarlama ya da yalan kaynaklı travma olur mu? biri tezgahlarsa olabilir, ancak söylemeye bile gerek yok ki travma da gayet riskli: birinci riski yeni travmanın eskisini bastırabileceği garantisi yok, yani bir anda bir sorun sahibi iki sorun sahibine dönüşebilir. ikinci risk travmanın şiddeti ile kalp krizi, inme tarzı daha büyük sorunlarla hastanın tamamen kaybedilmesi ihtimalidir. bulgura giderken evdeki prinçten olmak söz konusu.
Yöntem? beynin plastik yapısını kullanmak.
sorunun uzun vadeli çözümü için en az riskli çaba beyni yavaş yavaş ama sistemli biçimde tekrar eğitmektir, biÇimlendirmektir. bu yöntem özünde hepimizin yeni birşeyler öğrenirken yaşadığı o malum süreÇten başka birşey değil. ve her öğrenme eylemi zorunlu olarak beynin fiziksel yapısını değiştirir, yeniden biÇimlendirir; işin doğası, sırrı, mekaniği, vs. bu kadar basit. bir anlamda bomba düşmüş bir şehri on yıl içinde temizleyip onarmak gibi bir çaba söz konusu. hasta ağzında fiziksel bir hasar olmadığını, bunun raporlarını düzenli olarak gözünün önüne getirecek, çok gerekiyorsa bizzat raporu tekrar tekrar okuyacak. kendi kendisine aslında ağzında, dişlerinde, damaklarında hiçbir sorun olmadığını, hissettiği acı ve hassasiyetin gereksiz olduğunu tekrarlayacak. ister içinden, isterse güvendiği bir insanın sesiyle kaydedilmiş halini dinleyerek. bu işlemleri yaparken kendi başına hergün en az beş dakika geçirecek. bu tekrarlar esnasında nefes alış verişlerini de kontrol edecek. çünkü beyni korkmaya koşullandığı bir hadiseden vazgeçirmeye çalıştığınız zaman beyin direnir, adrenalin salgılar, nefes alışlar hızlanır, daralır, panik başlar, boncuk boncuk ter basar, el ayak bile titremeye başlar. inanmayan korktuğu herhangi birşeyi yapmaya teşebbüs ederek vücudun bu tepkilerini test edebilir.
hasta bu zahiri, ya da "travma ile zorla öğretilmiş" acı ya da aşırı hassasiyeti günün her saati aynı şiddetle yaşamaz, yaşayamaz; mutlaka iniş Çıkış anları vardır. dolayısıyla acıyı az hissettiği zamanları farkettiği an, ya da hemen sonrası, kağıt kalem alıp "ben ne yapıyor ya da düşünüyordum da acıyı unuttum/az hissettim?" diye notlar alacak. belki acısına ve hassasiyetine isimler lakaplar vererek bu halleri tecrit edecek, belki de tamamen kişiliksizleştirme veya ufak parçalara ayrıldığını tahayyül edecek: bu yöntemleri ancak kişi kendi kendisine deneyerek keşfedebilir, öğrenme bu anlamda bireysel bir süreÇtir. nihayetinde hem vücudunu, hem aklını, hem de eylemlerini ve tecrübelerini farkedecek. bu farkındalık zamanla beynindeki travmaya karşı alternatif nöron yapıları oluşturacak. kendini tanıma süreci zamanla ne tip, ne yoğunlukta ve ne tarz bir düşünce şeklinin acıya ne şekilde etki ettiğini öğretecek. bu öğrenme beynin hormon salgısını da ayarlayacak. öğrenmenin son aşaması olan otomatik, kendiliğinden ve farketmeden işleme başladığı an rejim yavaş yavaş kontrolü geri kazanmış yani tedavi (öğrenme) nihayetlenmiştir.
ilaçla uyuşmak, travmayla, ameliyatla, elektroşokla risk almak fantastik ve şaibeli olabilir. özellikle de sorunu uzun vadeli çözme anlamında garantili olmadığı da cabası...
başıma gelen vahim olay
coğrafya sınavında cevabı bilemedim kopya çekmeye çalıştım hoca beni yakaladı hoca türk belli kağıdıma kopya diye işaret koydu ben de "ben kürdüm faşistlik yapma" dedim hoca iyice sinirlendi kağıdımı yırtıp beni dövdü
bu türkler neden bu kadar faşist ya.
coğrafya sınavında cevabı bilemedim kopya çekmeye çalıştım hoca beni yakaladı hoca türk belli kağıdıma kopya diye işaret koydu ben de "ben kürdüm faşistlik yapma" dedim hoca iyice sinirlendi kağıdımı yırtıp beni dövdü
bu türkler neden bu kadar faşist ya.
açmadım bile.yalnız ne söylediyse muhtemelen haklıdır.
ulan kendi ülkende ellerinle beslediğin fetullah , göz yumduğun pkk ve örtülü destek verdiğin ışid eylem yapınca aslan kesiliyorsun , milli irade diyorsun , demokrasi eylemi diyorsun , tek yumruk diyorsun , batılı ülkeler bunları destekliyor bize düşmanlar diyorsun.
e konu suriye olunca ne değişiyor amk ?
-adamın meşru bir iktidarı var mı ? evet var. diktatör veya değil bu seni ilgilendirmez amk. kendin padişah kostümüyle adam karşılamıyor musun ak sarayda ? osmanlı osmanlı diye tutturmuyor musun ? padişahlık çok matah da diktatörlük mü değil amk geç bunları.
-adamın meşru iktidarına çeşitli terör örgütleri tarafından ve dış güçler tarafından bariz bir saldırı var mı ? e o da var.abd rusya adamın ülkesinin içinde , 40 çeşit terör örgütü var adamın ülkesinde.
şimdi sen kendi ülkene gelince milli irade diyorsun demokrasi diyorsun saldırıyorlar diyorsun , adamın milli iradesine , demokrasisine saldıranlara destek veriyorsun.bu nasıl iş birader biri bana anlatsın.seninki milli irade de onunki değil mi ?
düşünün beyler , pkk ankara'yı ele geçirmiş ve bulgar cumhurbaşkanı çıkmış diyor ki erdoğan zulmünden türk halkını pkk kurtaracak , biz de onlara koridor açacağız istanbul'u işgal etmeleri için , hoş bir durum mu ?
veya ankara düşmüş ama türk ordusu ankara'yı geri alıyor , bulgar basınında diyor ki ''rejim güçleri'' ankara'yı ele geçirdi.ne demek lan rejim gücü ? o ülkenin resmi ordusuna sen rejim gücü diyemezsin , polise taş bile atılmayan sadece toplanılan gezi eylemlerine bile terörist eylem dedin de adamın meşru iktidarını yıkmaya çalışanlara mı terörist diyemiyorsun.
senin ülkendeki pkk'ya özgürlük savaşçıları denince sesin çıkıyor ama sen de adamın pkk'sına özgürlük savaşçısı diyorsun bu ne amk ?
özetle iğneyi kendine yaklaştırmayan ancak çuvaldızı başkasının götüne sokmaktan keyif alan bir lidere söylenmiş sözlerdir , ne dediyse ağzına sağlık.
ulan kendi ülkende ellerinle beslediğin fetullah , göz yumduğun pkk ve örtülü destek verdiğin ışid eylem yapınca aslan kesiliyorsun , milli irade diyorsun , demokrasi eylemi diyorsun , tek yumruk diyorsun , batılı ülkeler bunları destekliyor bize düşmanlar diyorsun.
e konu suriye olunca ne değişiyor amk ?
-adamın meşru bir iktidarı var mı ? evet var. diktatör veya değil bu seni ilgilendirmez amk. kendin padişah kostümüyle adam karşılamıyor musun ak sarayda ? osmanlı osmanlı diye tutturmuyor musun ? padişahlık çok matah da diktatörlük mü değil amk geç bunları.
-adamın meşru iktidarına çeşitli terör örgütleri tarafından ve dış güçler tarafından bariz bir saldırı var mı ? e o da var.abd rusya adamın ülkesinin içinde , 40 çeşit terör örgütü var adamın ülkesinde.
şimdi sen kendi ülkene gelince milli irade diyorsun demokrasi diyorsun saldırıyorlar diyorsun , adamın milli iradesine , demokrasisine saldıranlara destek veriyorsun.bu nasıl iş birader biri bana anlatsın.seninki milli irade de onunki değil mi ?
düşünün beyler , pkk ankara'yı ele geçirmiş ve bulgar cumhurbaşkanı çıkmış diyor ki erdoğan zulmünden türk halkını pkk kurtaracak , biz de onlara koridor açacağız istanbul'u işgal etmeleri için , hoş bir durum mu ?
veya ankara düşmüş ama türk ordusu ankara'yı geri alıyor , bulgar basınında diyor ki ''rejim güçleri'' ankara'yı ele geçirdi.ne demek lan rejim gücü ? o ülkenin resmi ordusuna sen rejim gücü diyemezsin , polise taş bile atılmayan sadece toplanılan gezi eylemlerine bile terörist eylem dedin de adamın meşru iktidarını yıkmaya çalışanlara mı terörist diyemiyorsun.
senin ülkendeki pkk'ya özgürlük savaşçıları denince sesin çıkıyor ama sen de adamın pkk'sına özgürlük savaşçısı diyorsun bu ne amk ?
özetle iğneyi kendine yaklaştırmayan ancak çuvaldızı başkasının götüne sokmaktan keyif alan bir lidere söylenmiş sözlerdir , ne dediyse ağzına sağlık.
Geçersiz bir savunma. Ağızlarından düşürmedikleri "Ehlisünnet" in kitaplarına baktığımızda Hadisler, bu söylemi geçeriz kılıyor.
Kişinin namazına, orucuna bakmayın; konuştuğunda, doğru konuşup konuşmadığına, kendisine emniyet edildiğinde, güvenilirliğini ortaya koyup koymadığına; dünya kendisine güldüğünde, takvayı elden bırakıp bırakmadığına (menfaat anındaki tavrına) bakıp öyle değerlendirin.” (Kenzul-Ummal, h. No: 8435)
“Kişinin namazı, orucu sizi aldatmasın. Dileyen oruç tutar, dileyen namaz kılar. Fakat güvenilir olmayanın dini de olmaz.” (a.g.e., h. No: 8436)
Kişinin namazına, orucuna bakmayın; konuştuğunda, doğru konuşup konuşmadığına, kendisine emniyet edildiğinde, güvenilirliğini ortaya koyup koymadığına; dünya kendisine güldüğünde, takvayı elden bırakıp bırakmadığına (menfaat anındaki tavrına) bakıp öyle değerlendirin.” (Kenzul-Ummal, h. No: 8435)
“Kişinin namazı, orucu sizi aldatmasın. Dileyen oruç tutar, dileyen namaz kılar. Fakat güvenilir olmayanın dini de olmaz.” (a.g.e., h. No: 8436)
ıslahına imkan yok, beyhude üzülme hiç
salgın halinde kumar evde poker ve briç
hayat sirkeden ucuz, düşünme şampanya iç.
memleket her baloda kazanır bir sürü piç
bayan aşığı ile büyükada koyunda
bay almış metresini gezer hünkarsuyunda
orospuluk alçaklık var hepsinin soyunda
haya namus kalmamış rezalet diz boyunda
çiftler kenetli gibi sarılmışlar sımsıkı
dans eden kadın erkek konuşur sıkı fıkı
ikisi de duş ister, buna derler asrî dans
hiçbir külfet istemez, ne pay ne de avans
olgunluğa sermaye sarf edilen emektir
insan için nezaket doğruyu söylemektir
asriliğin mânâsı edeb, irfan demektir.
bizimkine gelince, düpedüz bok yemektir.
edepte terbiyede çok noksandır bilgimiz
namus ve iffet ile hiç kalmamış ilgimiz
insaf edelim yahu sosyete kim biz kimiz
şehvet ile kalkmıştır elde gezer sikimiz
göbekler perçin olmuş, hava geçmez aradan
sikilmeyecek kadın yok, sen haber ver paradan
düşüncemiz yok bizim gam ve kederden başka
kim siker valideyi köhne pederden başka
sıçan yok ağzımıza hükm-ü kaderden başka
avcı bilir avını her kuşa saldırmaz
kurnaz çoban sürüden kurda kuzu kaptırmaz
insanoğlu tuhaftır her söze pek aldırmaz
ibne dersin kızar da sikersin aldırmaz.
/neyzen tevfik
salgın halinde kumar evde poker ve briç
hayat sirkeden ucuz, düşünme şampanya iç.
memleket her baloda kazanır bir sürü piç
bayan aşığı ile büyükada koyunda
bay almış metresini gezer hünkarsuyunda
orospuluk alçaklık var hepsinin soyunda
haya namus kalmamış rezalet diz boyunda
çiftler kenetli gibi sarılmışlar sımsıkı
dans eden kadın erkek konuşur sıkı fıkı
ikisi de duş ister, buna derler asrî dans
hiçbir külfet istemez, ne pay ne de avans
olgunluğa sermaye sarf edilen emektir
insan için nezaket doğruyu söylemektir
asriliğin mânâsı edeb, irfan demektir.
bizimkine gelince, düpedüz bok yemektir.
edepte terbiyede çok noksandır bilgimiz
namus ve iffet ile hiç kalmamış ilgimiz
insaf edelim yahu sosyete kim biz kimiz
şehvet ile kalkmıştır elde gezer sikimiz
göbekler perçin olmuş, hava geçmez aradan
sikilmeyecek kadın yok, sen haber ver paradan
düşüncemiz yok bizim gam ve kederden başka
kim siker valideyi köhne pederden başka
sıçan yok ağzımıza hükm-ü kaderden başka
avcı bilir avını her kuşa saldırmaz
kurnaz çoban sürüden kurda kuzu kaptırmaz
insanoğlu tuhaftır her söze pek aldırmaz
ibne dersin kızar da sikersin aldırmaz.
/neyzen tevfik