bugün
- icardi190519
- artificialintelligence15
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi14
- icardi1905 silik olsun kampanyası28
- bik bik'in balona binmesi26
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- bir kadının yemek ısmarlaması12
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- futbolcu ismiyle nick almak9
- yol bitimindeki kuytu mekan8
- anın görüntüsü18
- kanınıza rengini verir misiniz16
- abır nerede sorunsalı8
- arkadaşlar biri var11
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır32
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri14
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- nickli başlık açanlar çaylak yapılacaktır8
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak12
- uzağı göremeyen insan18
- türkiyede çok abartılan arabalar15
- alınan en güzel iltifat8
- vatandaşlık farkı alan otel10
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım28
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- ideal duş alma sıklığı12
- integralin müfredettan kaldırılması15
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı11
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı48
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- istanbul suriyenin başkentidir12
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- aristoteles'in orta yolu10
entry'ler (545)
bunu yazmazsam ölürüm. önce şu:(#6156881)
yıllar sonra bu olayın ileri boyutuna da tanıklık ettim. sevgilim olan, benden hoşlanıp sevgilim olmak isteyen kadınların belki de tamamının resmen kariyerine etki ediyorum. tabii ki bu süreçler hakkında elbette fazla detay veremeyeceğim ancak işsiz olup iş bulanlar, çalıştığı halde daha iyi iş bulanlar, kadro hakkı kazananlar...
resmen sihirli gücüm var amkınake. hem de dokunmama bile gerek yok.
yıllar sonra bu olayın ileri boyutuna da tanıklık ettim. sevgilim olan, benden hoşlanıp sevgilim olmak isteyen kadınların belki de tamamının resmen kariyerine etki ediyorum. tabii ki bu süreçler hakkında elbette fazla detay veremeyeceğim ancak işsiz olup iş bulanlar, çalıştığı halde daha iyi iş bulanlar, kadro hakkı kazananlar...
resmen sihirli gücüm var amkınake. hem de dokunmama bile gerek yok.
takımını cemaata peşkeş çekilmesini can-ı gönülden isteyen fenerbahçelilerin rüyasıdır. ferit şahenk olmaz dostum. yoo dostum yooooo.
bugün altıncısı çıkacak olan akıllı.
bayan değil kadın olduğunu anlamak.
kuvvetle muhtemel ki bu sözün sarf edilişi azgınlık belirtisidir. küçük bir kısım ise gerçekten pişmanlık duyuyor olabilir.
tek bir cümle kuruyorum size. senin de, senin de, senin de; gelmişinizi, geçmişinizi, ananızı, bacınızı, amınızı, götünüzü, ağzınızı, yüzünüzü, kanınızı, damarınızı, soyunuzu, sopunuzu, sülalenizi, dünyanızı, ahiretinizi, elinizi, ayağınızı, baldırınızı, bacağınızı, yengenizi, teyzenizi, halanızı, doymayan midenizi, gırtlağınızı atlar siksin orospu evlatları, atlar!!!
yoldan geçen at hırsızı tipli adamlara telefon falan verip fotoğrafımızı çekmelerini isteyecek kadar cesur. adam fırsatını bulsa böbreğimizi çalacak lan. telefon mu verilir o tiplere?
neresinden bakarsan bak yaklaşık bir milyon yılllık birliktelik. yeni olduğunu söylemek için liseli olmak gerekebilir.
kontrol dışı olarak enlemesine girdiğimi bildirmekten gurur duyarım.
-bence noel ruhu diye bi' şey var tamam mı!!!
paganusun bağrından kopup gelmiş adetlerin, doğu kültürüyle sikişip meydana getirdiği sakat çocuklarını o doğurmamıştı belki. yere düşürmeden en fazla 3 kez sektirebiliyordu göğüslerini dizinde. yine de narindi, prensesti aynada gördüğü şekliyle. çiçek pasajında iki kadeh rakı içip ayırdığı bacaklarının hesabını vermek zorunda değildi kimseye.
-sana ihtiyacım var. koşarak gelmelisin bana. depresyondayım. :(
aptal numarası yaparak seksi olma deneyinin kobayı mı yoksa deneyi bizzat yapan kendisi miydi emin olamamıştım. öteden beri de ilgi duyduğumu söylersem yalan olmaz. askerliğim süresince gördüğüm ıslak rüyalarımı ziyaret ediyordu, baş kahramanı oluyordu hepsinin. çok uğraştırmamıştı beni. zaten kendimi aradığım günlerde kucağıma oturma hevesini dışa vurmaktan çekinmediği için kelimeleri kullanmadan çekiyordu beni.
evimin yakınlarında bir yerlerden aldım onu. önce markete gidip içecek bir şeylerle birlikte prezervatif de almalıydık. artık eskisi gibi tecrübesiz değildim. sevişmek istediğim kadınlara bunu romantik seremonilerle değil olması gereken şekillerde gösteriyordum ve böylece asla hazırlıksız yakalanmıyordum. sevişmeyi hiç düşünmediğim pide memeliler ise benim çok temiz bir adam olduğumu düşünedursunlar, ben asla onların içine erkeklik gururumu köküne kadar sokmayı istemediğim için prezervatifsiz oluyordum yanlarında.
kapıyı çarpıp içeri girdiğimde üzerime atlamasıyla beni neyin beklediğini fark ettim. birkaç saat önce gerçekleşmişti ilk buluşmamız ama bu, onun için yeterliydi. bir yandan gömleğimin düğmelerini çözerken bir yandan yatak odama gidiyorduk itiş kakış. abartmadan söylemek gerekirse adeta birer kavun büyüklüğünde olan göğüslerinin arasına yumulduğumda bu şehvet deryasının neler vaat ettiği ve neler verebileceğine dair en ufak bir fikrim dahi yoktu.
tırnaklarını acımadan sırtıma geçirirken, ellerini ve dilini; yegane varlığımın damarlarını hissetmek istercesine olabilecek en nazik şekilde dolaştırıyordu kasık sahamda. üstüne çıktığımda çok fazla şey düşünmüyordum. göğüslerinin arasına yerleşmiştim ve elleriyle iki yandan sıkıştırırken dilini uzatıyordu yalamak için benim gidip geldiğim sırada. dikleşmiş göğüs uçlarına vurabileceğim en sert şekilde vuruyordum başıyla gururumun. geri çekildim hiç beklemediği anda saçlarını elime dolayıp arkasına geçtim. saçlarını daha çok çekmem için yalvarıyordu. o yalvardıkça ben daha çok gururlanıyor, gururlandıkça daha çok hızlanıp acımasızlaşıyordum.
yüzünü kendime çevirip kucağıma oturttum. beni tokatlamaya başlamıştı. oysa benim çavuş olmama yıllar vardı. öngörüsü yüksek olduğundan mıdır nedir çavuşu tokatlamak deyimini de nereden duyduysa ben kökledikçe o tokatlıyordu. adeta saatlerdir içindeydim ve sıktığında kendisini, hissettiğim duyguları tarif etmenin bir yolununu bulamamak şaşırtıyordu beni. bunca zamandır böylesine dar bir alev kuyusuna asla rastlamamıştım. prezervatifi ne zaman, sevişmenin hangi evresinde taktığımı bile unutturacak farklı bir boyuta taşırken beni, tek düşündüğüm şey göğüslerini hangi sertlikte tokatlamam gerektiğiydi.
bütün bunlar olurken fonda kara tablonun ilahisi çalıyordu; pearl jam, black...
paganusun bağrından kopup gelmiş adetlerin, doğu kültürüyle sikişip meydana getirdiği sakat çocuklarını o doğurmamıştı belki. yere düşürmeden en fazla 3 kez sektirebiliyordu göğüslerini dizinde. yine de narindi, prensesti aynada gördüğü şekliyle. çiçek pasajında iki kadeh rakı içip ayırdığı bacaklarının hesabını vermek zorunda değildi kimseye.
-sana ihtiyacım var. koşarak gelmelisin bana. depresyondayım. :(
aptal numarası yaparak seksi olma deneyinin kobayı mı yoksa deneyi bizzat yapan kendisi miydi emin olamamıştım. öteden beri de ilgi duyduğumu söylersem yalan olmaz. askerliğim süresince gördüğüm ıslak rüyalarımı ziyaret ediyordu, baş kahramanı oluyordu hepsinin. çok uğraştırmamıştı beni. zaten kendimi aradığım günlerde kucağıma oturma hevesini dışa vurmaktan çekinmediği için kelimeleri kullanmadan çekiyordu beni.
evimin yakınlarında bir yerlerden aldım onu. önce markete gidip içecek bir şeylerle birlikte prezervatif de almalıydık. artık eskisi gibi tecrübesiz değildim. sevişmek istediğim kadınlara bunu romantik seremonilerle değil olması gereken şekillerde gösteriyordum ve böylece asla hazırlıksız yakalanmıyordum. sevişmeyi hiç düşünmediğim pide memeliler ise benim çok temiz bir adam olduğumu düşünedursunlar, ben asla onların içine erkeklik gururumu köküne kadar sokmayı istemediğim için prezervatifsiz oluyordum yanlarında.
kapıyı çarpıp içeri girdiğimde üzerime atlamasıyla beni neyin beklediğini fark ettim. birkaç saat önce gerçekleşmişti ilk buluşmamız ama bu, onun için yeterliydi. bir yandan gömleğimin düğmelerini çözerken bir yandan yatak odama gidiyorduk itiş kakış. abartmadan söylemek gerekirse adeta birer kavun büyüklüğünde olan göğüslerinin arasına yumulduğumda bu şehvet deryasının neler vaat ettiği ve neler verebileceğine dair en ufak bir fikrim dahi yoktu.
tırnaklarını acımadan sırtıma geçirirken, ellerini ve dilini; yegane varlığımın damarlarını hissetmek istercesine olabilecek en nazik şekilde dolaştırıyordu kasık sahamda. üstüne çıktığımda çok fazla şey düşünmüyordum. göğüslerinin arasına yerleşmiştim ve elleriyle iki yandan sıkıştırırken dilini uzatıyordu yalamak için benim gidip geldiğim sırada. dikleşmiş göğüs uçlarına vurabileceğim en sert şekilde vuruyordum başıyla gururumun. geri çekildim hiç beklemediği anda saçlarını elime dolayıp arkasına geçtim. saçlarını daha çok çekmem için yalvarıyordu. o yalvardıkça ben daha çok gururlanıyor, gururlandıkça daha çok hızlanıp acımasızlaşıyordum.
yüzünü kendime çevirip kucağıma oturttum. beni tokatlamaya başlamıştı. oysa benim çavuş olmama yıllar vardı. öngörüsü yüksek olduğundan mıdır nedir çavuşu tokatlamak deyimini de nereden duyduysa ben kökledikçe o tokatlıyordu. adeta saatlerdir içindeydim ve sıktığında kendisini, hissettiğim duyguları tarif etmenin bir yolununu bulamamak şaşırtıyordu beni. bunca zamandır böylesine dar bir alev kuyusuna asla rastlamamıştım. prezervatifi ne zaman, sevişmenin hangi evresinde taktığımı bile unutturacak farklı bir boyuta taşırken beni, tek düşündüğüm şey göğüslerini hangi sertlikte tokatlamam gerektiğiydi.
bütün bunlar olurken fonda kara tablonun ilahisi çalıyordu; pearl jam, black...
-yine çok içtin. cesaretin sarhoşluğundan mı geliyor?
hayal meyal hatırlıyorum kurulup kurulmadığı belirsiz cümleleri. gerçek miydi tanışıklığımız, yoksa yalnızca düşler aleminde mi yalamıştın kulak memelerimi? ne önemi vardı ki zaten? benim her biri bir hatıraydı senden kalma o günlerde.
hiç olmayacak bir öğle vakti geçiverdi önümden. hava karanlık, yağmur pusudaydı. her zaman sevdiğim ama bir o kadar da melatonine doyduğum, alkole en çok merak sadığım günlerden biriydi. gökyüzünde bulutlarla güneşin savaşını, bulutların kazandığı günlerden biriydi. nasılsın diye sorduğumda benim olacağını tahmin de etmiyordum. kurşuni-kızıl bulutların rengine yeniden isim verdik.
-uzatma!
uzuyordu. artık daha tecrübeliydim. aradan yıllar geçmiş 45 yaşını devirmiştim. ne sertcan'ın temassız sevişmelerine ne de silker'in peri masallarına benzerdi benim erkeklik gururumu ağzına almak. zira dört tekerlek üstünde yaşanmazdı hiçbir peri masalı. insanların varlığı beni ilgilendirmezdi ve bacaklarımın arasında her fırsatta sarıldığı damarlı kalın gururumun tadını veremezdi ona tutunduğu hiçbir dal.
ellerim kalçalarındaydı ve okşamaktaydım vücudunu usul usul. göğüslerini kavradığımda üstümde ne varsa parçalarcasına çıkarmak için kendini paralıyordu. gözleri kapalı, vücudu sıcaktı. dudaklarının arasından kulağıma uğrayan inlemeleri beni daha çok gururlandırıyordu. artık "utanmak" kavramının anlamını, amacını unutmuş varlığını bile tatile göndermiştim. ellerimiz aşağıya kayıyordu. o gururumu sımsıkı sahiplenirken ben de onun bacaklarının arasındaki lavlara dokunuyordum. parmaklarım kaydıkça daha da şehvetlendiğini görmemek aptallık olurdu.
oral seks yapmasını istediğimi söylememi gerektirecek kadar iyi yapıyordu acemi rolünü. öyle ya; ben henüz hiçbir şeyden haberi olmayan, sevgisi ve erkeklik gururu sağılacak bir inektim. beni sırt üstü yatırıp elleriyle tatmin etme çabasıyla beraber ağzına aldığında tek güven kaynağımı, ilk fark ettiğim şey dilini çok iyi kullandığıydı.
etli dudakları, düzgün dişleri ve becerikli diliyle işbirliğinin vazgeçilmez elemanı elleri ustalığını gözler önüne seriyordu. benimse tek düşündüğüm ağzına boşalıp boşalmamaktı.
çok bencildim.
hayal meyal hatırlıyorum kurulup kurulmadığı belirsiz cümleleri. gerçek miydi tanışıklığımız, yoksa yalnızca düşler aleminde mi yalamıştın kulak memelerimi? ne önemi vardı ki zaten? benim her biri bir hatıraydı senden kalma o günlerde.
hiç olmayacak bir öğle vakti geçiverdi önümden. hava karanlık, yağmur pusudaydı. her zaman sevdiğim ama bir o kadar da melatonine doyduğum, alkole en çok merak sadığım günlerden biriydi. gökyüzünde bulutlarla güneşin savaşını, bulutların kazandığı günlerden biriydi. nasılsın diye sorduğumda benim olacağını tahmin de etmiyordum. kurşuni-kızıl bulutların rengine yeniden isim verdik.
-uzatma!
uzuyordu. artık daha tecrübeliydim. aradan yıllar geçmiş 45 yaşını devirmiştim. ne sertcan'ın temassız sevişmelerine ne de silker'in peri masallarına benzerdi benim erkeklik gururumu ağzına almak. zira dört tekerlek üstünde yaşanmazdı hiçbir peri masalı. insanların varlığı beni ilgilendirmezdi ve bacaklarımın arasında her fırsatta sarıldığı damarlı kalın gururumun tadını veremezdi ona tutunduğu hiçbir dal.
ellerim kalçalarındaydı ve okşamaktaydım vücudunu usul usul. göğüslerini kavradığımda üstümde ne varsa parçalarcasına çıkarmak için kendini paralıyordu. gözleri kapalı, vücudu sıcaktı. dudaklarının arasından kulağıma uğrayan inlemeleri beni daha çok gururlandırıyordu. artık "utanmak" kavramının anlamını, amacını unutmuş varlığını bile tatile göndermiştim. ellerimiz aşağıya kayıyordu. o gururumu sımsıkı sahiplenirken ben de onun bacaklarının arasındaki lavlara dokunuyordum. parmaklarım kaydıkça daha da şehvetlendiğini görmemek aptallık olurdu.
oral seks yapmasını istediğimi söylememi gerektirecek kadar iyi yapıyordu acemi rolünü. öyle ya; ben henüz hiçbir şeyden haberi olmayan, sevgisi ve erkeklik gururu sağılacak bir inektim. beni sırt üstü yatırıp elleriyle tatmin etme çabasıyla beraber ağzına aldığında tek güven kaynağımı, ilk fark ettiğim şey dilini çok iyi kullandığıydı.
etli dudakları, düzgün dişleri ve becerikli diliyle işbirliğinin vazgeçilmez elemanı elleri ustalığını gözler önüne seriyordu. benimse tek düşündüğüm ağzına boşalıp boşalmamaktı.
çok bencildim.
2011 uzun bir yıldı. neredeyse üç yıl falan sürdü. her kadının eski sevgilisi orospu çocuğudur. her kadın senden öncekilerle hep zorla, zorunluluktan sevişmiştir. ben de tanıdım böylelerini. hepsi böyleydi demek ayılık olur ama böylelerinin oranı diğerlerinden çok daha fazla.
gemisinin kontrolünü kaybettiğinden olsa gerek, isyandaydı. hayatının son gününü müjdelemişti sevmeyenlere, yalan söylemişti. haters gonna hate, potatoes gonna potate demeyi öğrenecekti benden. öğrendi de.
"-çok sarhoşum, hatırlamayacağım." dedim kendi kendime.
dudakları, daha dokunmadan yakıyordu dudaklarımı. bütünlüğü çoktan kurban vermiştik parçaların anlamsal sığlığına. bir şubat soğuğunda çıkıp gelmiş, evime girmişti. şarabın tadını senden çok seviyorum diyemeyecek kadar sertti erkeklik gururum. gururumu hapsettiğin yer, bacaklarımın arasıydı her sıradan erkek gibi. sırtüstü yattığında üstüne çullandım. 35 yaşında bir bakirdim ve hayatım boyunca en fazla kırk kere masturbasyon yapmıştım. en son ne zaman yaptığımı da hatırlamıyordum.
öpüşmeyi bile bilmiyordu. ben en azından 2-3 kere öpüşmüştüm. üstündekileri tam bir mal gibi çıkarmaya başladım. amiyane tabirlerin trafiğinde saplanıp kalmıştım, önümdekini saplamayı düşünürken yağlı et yığının kaygan mağaralarına. mağara dedim de; mağara gibi geniş değildi aslında. beceriksizliğimi anlamaması için dua ederken yakaladım kendimi. çok müslümandım, götüm her sıkıştığında dua ederdim. dualarım kabul oluyor muydu bilmiyorum. anlamışsa da anlamamış gibi devam ediyordu öpmeye vücudumu.
çıplak kalmaktan utandığı belliydi, üstümüzü örttük. incecik bir pikenin altında terden sırılsıklam olmuştuk 3 derece odada. göğüs uçları hayatımda gördüğüm en pembe... pornolarda bile yoktu. ekmek arabası çarpsın, stoya bile zenci kalırdı bu tenin beyazı karşısında. ellerini bacaklarımın arasına götürüp kavradığında gururumu; "bu iş bu sefer olacak." edasıyla gülümsedim. sırılsıklamdı bacaklarının arası ve dünyanın merkezi kadar sıcaktı kadınlığının merkezi. yavaşça içine girmeye başladığımda gözlerini kapatıp dişlerini sıktığını fark etmek çok zamanımı almadı.
yarım saat oldu. gidip gelmekten, girip çıkmaktan, sokup çıkarmaktan, löngürdetmekten bütün kaslarım kasılmıştı artık. şaka lan şaka 30 saniye sürdü. prezervatif kullanmadığım için göbeğine boşaldım. yatakta doğrulduğumda midem bulanıyordu. yıllardır merak ettiğim, istediğim, kırk takla atıp zar zor başardığım şey; sikişmek, böyle tırt bir şey miydi?
en vurucusu ise kasıklarımın kan içinde olduğunu görmekti. bakire olduğunu bilmiyorum. işin ilginç yanı; o da bilmiyordu.
gemisinin kontrolünü kaybettiğinden olsa gerek, isyandaydı. hayatının son gününü müjdelemişti sevmeyenlere, yalan söylemişti. haters gonna hate, potatoes gonna potate demeyi öğrenecekti benden. öğrendi de.
"-çok sarhoşum, hatırlamayacağım." dedim kendi kendime.
dudakları, daha dokunmadan yakıyordu dudaklarımı. bütünlüğü çoktan kurban vermiştik parçaların anlamsal sığlığına. bir şubat soğuğunda çıkıp gelmiş, evime girmişti. şarabın tadını senden çok seviyorum diyemeyecek kadar sertti erkeklik gururum. gururumu hapsettiğin yer, bacaklarımın arasıydı her sıradan erkek gibi. sırtüstü yattığında üstüne çullandım. 35 yaşında bir bakirdim ve hayatım boyunca en fazla kırk kere masturbasyon yapmıştım. en son ne zaman yaptığımı da hatırlamıyordum.
öpüşmeyi bile bilmiyordu. ben en azından 2-3 kere öpüşmüştüm. üstündekileri tam bir mal gibi çıkarmaya başladım. amiyane tabirlerin trafiğinde saplanıp kalmıştım, önümdekini saplamayı düşünürken yağlı et yığının kaygan mağaralarına. mağara dedim de; mağara gibi geniş değildi aslında. beceriksizliğimi anlamaması için dua ederken yakaladım kendimi. çok müslümandım, götüm her sıkıştığında dua ederdim. dualarım kabul oluyor muydu bilmiyorum. anlamışsa da anlamamış gibi devam ediyordu öpmeye vücudumu.
çıplak kalmaktan utandığı belliydi, üstümüzü örttük. incecik bir pikenin altında terden sırılsıklam olmuştuk 3 derece odada. göğüs uçları hayatımda gördüğüm en pembe... pornolarda bile yoktu. ekmek arabası çarpsın, stoya bile zenci kalırdı bu tenin beyazı karşısında. ellerini bacaklarımın arasına götürüp kavradığında gururumu; "bu iş bu sefer olacak." edasıyla gülümsedim. sırılsıklamdı bacaklarının arası ve dünyanın merkezi kadar sıcaktı kadınlığının merkezi. yavaşça içine girmeye başladığımda gözlerini kapatıp dişlerini sıktığını fark etmek çok zamanımı almadı.
yarım saat oldu. gidip gelmekten, girip çıkmaktan, sokup çıkarmaktan, löngürdetmekten bütün kaslarım kasılmıştı artık. şaka lan şaka 30 saniye sürdü. prezervatif kullanmadığım için göbeğine boşaldım. yatakta doğrulduğumda midem bulanıyordu. yıllardır merak ettiğim, istediğim, kırk takla atıp zar zor başardığım şey; sikişmek, böyle tırt bir şey miydi?
en vurucusu ise kasıklarımın kan içinde olduğunu görmekti. bakire olduğunu bilmiyorum. işin ilginç yanı; o da bilmiyordu.
makyaj yapmak için evinin salonunda ve kendi odasında bulunan boy aynalarını kullanıyordur.
bi' baltaya sap olamayan vasıfsızların hayalidir. hiç bıdı bıdı etmeyin yarak kafaları. askerlik yaptık o kadar. hayatta tutunamayan ne kadar ezik varsa asteğmen olmak istemiş olabilenlerin hepsi tezkere bırakmıştır.
alt devreye 23:00-03:00 nöbeti kadar zulüm olmayandır. çok acıyordum lan çocuklara.
kimseyi taklit etmediğini söylemek zeka konusunda sıkıntı sahibi olunduğuna delildir.
yavuzum:
emmeli demin vardı ya
o hatuna zam gelmiş hacı
abmfu:
o ne demek lan
yavuzum:
artık bir buçuk bira + iki dal sigaraya veriyomuş
abmfu:
lkasdnmşlkgasdşmhnlgkaşdshdalsş
amına sokiyim senin
abmfu:
armut lokması vardı ağzımda
boğazıma sıkıştı
gözümdedn yaş geldi ama gülmekten değil ibne
az daha boğuluyodum
yavuzum:
geber
abmfu:
olm bu espiri havada kalamaz lan
bi yere yazmalısın
yaran diyaloglara ekle
yavuzum:
hangi espri lan amık? az daha boğuluyodum kısmı mı?
abmfu:
hayır olm zam mevzusu
yavuzum:
sredfgvhjbnlmköş
abmfu:
armut gerçek lan espiri değil
yavuzum:
asdfghjk öl geber yarıl kop yerin dibine gir
al neresini istersen, seç beğen yarıl.
emmeli demin vardı ya
o hatuna zam gelmiş hacı
abmfu:
o ne demek lan
yavuzum:
artık bir buçuk bira + iki dal sigaraya veriyomuş
abmfu:
lkasdnmşlkgasdşmhnlgkaşdshdalsş
amına sokiyim senin
abmfu:
armut lokması vardı ağzımda
boğazıma sıkıştı
gözümdedn yaş geldi ama gülmekten değil ibne
az daha boğuluyodum
yavuzum:
geber
abmfu:
olm bu espiri havada kalamaz lan
bi yere yazmalısın
yaran diyaloglara ekle
yavuzum:
hangi espri lan amık? az daha boğuluyodum kısmı mı?
abmfu:
hayır olm zam mevzusu
yavuzum:
sredfgvhjbnlmköş
abmfu:
armut gerçek lan espiri değil
yavuzum:
asdfghjk öl geber yarıl kop yerin dibine gir
al neresini istersen, seç beğen yarıl.
düşünmek için kamyon kamyon zamanı olan bir adam bu sıralar. halihazırda ağzı bozuk olan bu veled müsveddesi küfür dağarcığını durmadan genişletirken geçmişle yüzleşmenin peşine düşmüş durumda. yazacak, anlatacak tonlarca şeyi varken boş boş bakmayı tercih etmesi de yaşlandığındandır belki. toparlamak isteyecektir kendisini haftalar yahut aylar sonra. başaracaktır da... ancak öyle haller içine girmiş vaziyette ki; uzaktan bakıyor kendisine dahi. müdahaleyi gereksiz görüyor olanlara.
hayat öyle insafsızdır ki; ne kadar uğraşırsan uğraş kendi isteğini oldurur. ve yalnızca beklemek kalır bize. bekliyoruz sabırsızlık içinde.
hayat öyle insafsızdır ki; ne kadar uğraşırsan uğraş kendi isteğini oldurur. ve yalnızca beklemek kalır bize. bekliyoruz sabırsızlık içinde.
piyade siken bayırları ile tanışmak, 500 metre ilerideki rumlarla göz göze olmak, teğmen dinç'in yumruklarına rağmen gülebilmek, çarşıyı sabırsızlıkla bekleyip çarşıda hiçbir şey yapamamak, istihkaka yazılıp istihkak beklemek, sigara bitince başkalarına dünya para bayılmak, ankesörlü telefon bile bulamayıp karakolun tek harici hattında sabaha kadar sıra bekleyip 10 dakikalık konuşmanın 3 dakikasını anlayabilmek, harici telefonun her çalışında acaba beni mi arıyorlar diye heyecanlanmak, tek başına kilometrelerce yürüyüp nöbete gidip gelirken hayali kahramanlarla gülmek, bir anda daralıp hıçkıra hıçkıra ağlamak, çıkacağın günün hayaliyle avunurken uykuya dalmak, rüyalara yeniden boyut kazandırmak, uzun zaman sonra yeniden aşık olmaktır. kıbrıs'ta asker olmak; uzakta olmak, özlemektir.