bugün

filmlerinde bir başka güzel ayrıntısı ise mutlak suretle hemen her filminde kadraja bir şekilde girmesi,filme bir şekilde dâhil olması:

-gerek oyunculuğu : ''c blok, yazgı, kader''
-gerek fotoğrafı : ''itiraf'' ,
-gerekse sesi ile : ''masumiyet, üçüncü sayfa''

(beklemde odası'na bir şey yazmaya lüzum yok sanırım...)

hayranıyımdır kendilerinin...
çektiği her filmde kamera karşısı geçen, kader dışındaki bütün yapıtlarında onu görebilmek için filme iyi konsantre olunmasını gerektiren yönetmen.
çaliştiği oyunculardan biri olarak;
(bkz: serdar orçin)
ağustos ayı boyunca filmleri türkmax kanalında yayınlanan ve hala da devam eden yönetmen.
an itibariyle skyturk kanalındaki sol açık programında taraftarı olduğu beşiktaş hakkında yorumlar yapan usta yönetmen. dost kitabevi yayınlarından "kader: zeki demirkubuz" adlı bir kitap vardır yönetmen hakkında. ayrıca http://www.myspace.com/zekidemirkubuz adresli bir de sayfa açmışlığım vardır onun için.
hayatta ne zaman, neyin, nerede ve nasıl olacağının belli olmadığını öğretebilmiş yönetmendir.
bir söyleşisinde "hangi filmi çekmiş olmak isterdiniz?" sorusuna stalker yanıtını vermiş yönetmen.
(bkz: kader/@jackmartins)
insanın yaşadığı çelişkileri, açmazları, ihanetleri yani insanın ta kendisini, yalın ve sade bir dille anlatan, filmleri adamın içini sızlatan, sakallı, kısa denecek kadar orta boylu, gerçek-ten yönetmen. kişisel web sayfası:

http://www.demirkubuz.com/

filmlerinden:

kader: http://www.youtube.com/watch?v=_swyigTOoxo

masumiyet: http://youtube.com/watch?v=OnnKBT5tHX0

bekleme odası: http://www.youtube.com/watch?v=NzuTXSoIJWI

yazgı: http://www.youtube.com/watch?v=wFE4Qw4O4k0

itiraf: http://www.youtube.com/watch?v=0HUj2l0pCHc

üçüncü sayfa: http://www.youtube.com/watch?v=0HUj2l0pCHc
şahsi kanaatimce yazgı en iyi filmidir. serdar orçin vazgeçemediği oyunculardan biridir. filmlerinde fazla müzik kullanmayan kamera atraksiyonlarına fazla girmeyen bir yönetmendir. bekleme odası filminde beraber oynadığı nurhayat kavrak ile evlidir.
filmlerini izlerken kişiyi kamyon çarpmışa çeviren usta yönetmen.
dün bir kaç arkadaş üniversitede* yapılan söyleşi sonrasında zeki demirkubuz ile az da olsa muhabbet etme imkanı bulduk.. kendi filmlerini beş dakikadan fazla izleyemediğini söyleyen yönetmen, bugünkü konyaspor-beşiktaş maçına gideceğinin de müjdesini vermiştir.. bu konuşmadan sonra, sıkı beşiktaşlı olan yönetmen ile maç izlemek, biraz da damarına basıp kızdırmak için beşiktaş tribününde maç izlemeye bile razı olmuştum.. lakin maç saati gelip çatınca fikrim değişti.. fikrimin değişmesindeki en temel sebep ise akşam saatlerinde çıkan soğuk hava idi.. stada göre güneşin batacağı yeri ve rüzgarı hesapladım, bedava konya tribünü maç biletini de bulunca zeki abiyi beşiktaş tribününde yalnız bırakmak zorunda kaldım.. uzatmalarda beşiktaş gol atıp 2-1 öne geçince "nasıl taktık ama!" diye bir ses duydum.. zeki abi eğer o ses sana aitse..
(bkz: zeki demirkabız)
varoluşçuluk üstüne güzel çeşitlemeler yapan, benim için birçok şey sebepsizdir gibi doğruluğunun parıltısıyla göz alan bir söz etmiş sinema sanatçısıdır. yazgı filminde, albert camus'nün yabancı isimli romanının başarılı bir çeşitlemesi yer almaktadır. muhteşemdir.
kapanmayan kapılarla ilgili bir problemi olan başarılı yönetmen.*
filmleri oldukça durağan olmasına rağmen sıkmadan sonuna kadar izlenir, filmlerinde kilit diyaloglarla önemli mesajlar verir.
Selçuk üniversitesindeki söyleşinde kapanmayan kapılarla olan derdini anlattı. sinamatografik açıdan bir sahnenin gerçek olduğunu izleyiciye verebilmek için normalde olmayacak atraksiyonlar kullanılması gerektiğine inandığından böyle bir yola başvuruyormuş. yani musa karakteri ile savcının seyretmeye doyulmayacak dialoglarını bir şekilde bölerek daha fazla dikkat çekilmiş oluyor. son filmi kaderin sonunda görürüz bu sahneyi. orda da kızla oğlanı son sahnede aynı karede göztermek -çoğu filmi böyle biter-istedim bunun için yine kapıya sığındım diyor.

kensi hakkında düşündüklerimi yukarıda arkadaşlar nakletmişler. insanlığımızı suratımıza tokat gibi yapıştırıyor. yıllarca kahramanların, esas oğlanların, esas kızların dayatılması sayesinde geçiştirdiğimiz, kabul etmediğimiz insanlığımızı.

çoğu kişi onun filmlerinden sıkılıyor yarısına gelmeden izlemeyi bırakıyorlar. çünkü orda anlatılan kendi sıkıcılığımız.

konyaspor - beşiktaş maçını soğuk hava ve üşengeçlik nedeniyle beraber izleme fırsatını kaçırdım.
Turk sinemasinin varolus sebebi, bastaci.
filmlerinde keskin bir rus tadı olan, harika gözlem yeteneği olan yönetmen. Hepimizin günlük hayatta gördüğü ama sadece bize özgü sandığı ayrıntıları harika gözlem ve yönetmenliğiyle ortaya koymuştur. örnek verecek olursak: gece yatakta tavana doğru bakarken apartman önündeki yoldan geçen arabaların farlarının baktığımız tavana yansıması... Küçük ve önemsiz gibi görünen bu ayrıntı(lar) aslında demirkubuz filmlerinin doğal, et ve kemikten oluşmuş olduğunu gösterir.
tutunamayanlar'ı sinemaya uyarlamak gibi bir yola baş koyan yönetmen. başarılı olduğunu düşünmeme ve tutunamayanlar'ı anlatabilecek kadar derin olmasına rağmen o müthiş kitabı nasıl çekecek diye düşünmeden edemiyor insan...
yeşim ustaoğlu ve nuri bilge ceylan dan sonra sinema adına beni umutlandıran değerli yönetmen.

(bkz: iyiki varsın)
iki günde filmografisine vakıf olduğum türk sinemasında son dönemlerde iyi işler çıkartan yönetmen.
filmlerini takip edenlerin en sevdiği özellikleri:
- her filminde en az bi kaç saniye görünüyor olması.
- bir önceki ya da her hangi bir filmini oyunculara televizyonda izletmesi. bunun en belirgin özelliği ise kader de mevcut ve beni benden almıştır. izleyenler bilir masumiyet filminde haluk bilginer in süper tiartı aslında kader in senaryosu yani hikayesidir. ve zeki demirkubuz kader filminde masumiyet ten bu sahneyi otelde kalanların izlediği bi sahne çekmiştir. yani film içinde filmin hikayesinin anlatıldığı bi filmi izleyen insanları bize göstermiştir.
- kadraj içinde kadraj çok sevdiği bi yöntem. bulduğu herhangi karanlık bi karenin hemen arkasına geçip oradan çekiyor. bazen bunun üç kadraj olduğuna bile şahit olabilirsiniz.
- kendiliğinden açılıp kapanmayan kapılar kendisinin ciddi takıntısı. bunu en belirgin olarak yazgı da görebilirsiniz. serdar orçin savcı ile konuşurken savcının odasının kapısı kendiliğinden açılır üç defa kapatmasına rağmen yeniden açılır ve savcı birini çağırarak kapıyı tamir etmesini ister.
- oyuncularına çok kolay küfür ettirir. kadın ya da erkek hiç farketmez oynayan oyuncular günlük hayatları içinde küfüre sıkça başvuran tiplerdir.
- çok sıkı oyuncu yönetmeni olduğunu filmlerinde oynayan oyunculardan anlayabiliriz. düşük bütçeli filmlerinde oyuncuları en verimli şekilde kullanır.
- oyuncularını filmlerinde cigaraya alıştırmıştır. neredeyse her filminde biri sarıp içer. özellikle masumiyet te bekir rolundeki haluk bilginer bence en başarılısıdır.
- aynı şekilde film içinde başrol oyuncusuna uzun bi tirat attırır. yine en başarılısı masumiyet te kader senaryosunu anlatan haluk bilginer dir. yaklaşık 8 dakika süren bu tiratı hayatımda bi filmde görebileceğim en güzel sahnelerdendir. kader de isme vildan atasever bunu tam olarak başaramamış ve görüntüsü üç defa donmuş sesi devam etmiştir.

fimlerinde bu kadar çok ortak özellik -ki bunlar genelde çekim şekli olarak ortak özellik ve hatta senaryolarda da bazen benzer noktalara rastlanır- var diye filmlerini birbirinin aynı sananlar hemen bu düşünceden uzaklaşsın. zira hiçbir filmi bir diğerinin aynı değildir ve hepsi izlenmelidir.

son olarak not: filmlerini çok beğendim. c blok harici. kendisinin ilk filmi olan bu film olmamıştır. film kimi sahneleri ile bir soft porn filmi hatırlatırken içerik olarak çok şey barındırmamaktadır. kendiside zaten bunun farkına varmış olacak ki tarzını bu filmden sonra değiştirmiştir. olsun o da ayrı bi tat olarak yerini almıştır. fikret kuşkan için belki izlemek isteyenler olacaktır.
adamin her filminde cd takildi saniyorum. 8 km ileriden bir kaplumbaga geliyor, sen film bitene kadar bekle dur.
cahil. bu kelime hakaret olarak algılanmasın ama. bu adamın filmlerinde hep üzerine giymeye çalıştığı kültür çuvalını görüyorum. ki masumiyet bile bu adamı iyi bir yönetmen yapmıyor benim nazarımda.
sadece alışılagelmiş türk standartlarının dışında çalışmalar yapıyor. ki olması gereken de bu zaten.

fakat çok cahil bu adam. kitap okumadığı için övünen tiplerden. "dostoyevski'den başka okunacak yazar mı var?" diyebilecek kadar da bihaber kitap dünyasından.
senin dostoyevski'n 100 yıl geride kaldı. şimdi chuck palahniuk'lar, ingvar ambjornsen'ler, jack kerouac'lar, louis ferdinand celine'ler var. hadi yabancı yazarları geçtim, hakan günday var, oğuz atay. ihsan oktay anar'lar var.

dedim ya ilk başta, cahil bu insan. cehalet baki kalır millet. bir insan çok iyi işler yapabilir. ki bu insanın iyi işler yaptığına da inanmıyorum açıkçası. masumiyet'i masumiyet yapan haluk bilginer, derya alabora ve güven kıraç'tır.

bu kişi ise o insanların ekmeğini yemiştir o filmde. netice itibari ile ayaklarının koktuğundan adım gibi emin olduğum, gece-gündüz futbol izleyip de fanatik derece argo yorumlar yapan, ince belliden çay içen vasat bir türk vatandaşıdır.

eğer ki sinemanın evrensel diline inanıyorsa kendisi de evrensel olmalıdır. almalıdır eline o büyük insanların kitaplarını, dostoyevski'den daha iyi yazarların varolduğunu görüp ilham kapmalıdır.

bir buçuk saatlik bir filmi bomboş görüntülerle doldurma yerine başka şeyler yapmalıdır. fatih akın izlemelidir mesela. görmelidir. gegen die wand ile itiraf arasındaki o uçurumu.

kitap oku zeki abi. lütfen. uzun lafın kısası. kitap okumazsan eğer bir gün birisi anlar senin cehaletini. sana da susmak kalır.
altın portakal festivalinde hillside su oteldeki içkilerin üçretsiz olduğu partiye büfeden köpek öldüren şaraplardan aldıran imkansızlıkların her daim belini büktüğü yönetmendir. festival sırasında filmleri yorumlamışlığımız vardır.
kendisi film yapar,festivale gider.nuri bilge ceylan ise festival için film yapar.

(bkz: vedat özdemiroğlu)
bugün gittiğim söyleşisinde, işte budur dediğim yönetmendir.
hiçbir şekilde beni hayal kırıklığına uğratmamış, "o filmleri yapan adam"dır.

kendisine sorulan "neden filmlerinizde birkaç saniye görünüyor sunuz?" sorusuna da şöyle cevap vermiştir:

"oyuncuların kamera karşısındaki psikolojisini daha iyi anlamak deyip...(bir süre sessizlikten sonra) yalan söylemeyeceğim. insanlar beni görsün, tanısın diye, ego tatmini."*
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar