bugün

bir gece ateşler içinde yatarken aynı zamanda hem sevgili ile mesajlaşıyorum hem de bilincimi kaybediyorum.
kabus bu ya otobüs durağında iki tane ilkokul çocuğu yanımda bekliyor bana gülümsüyor, bende onlara karşılık veriyorum.ancak bir terslik oluyor ve çocuklardan biri bir anda yola fırlıyor. arkasından da diğer velet yola atlıyor ve bir belediye otobüsünün altında gözlerimin önünde eziliyorlar.

kalktığımda her yer ıslaktı altıma işeyip işemediğimi ayırt edemedim ama ne zaman o durağa gitsem aklıma o rüyanın gelmesi artık benim kaderim..
balkonda bir adet eşekle başbaşa kalmak (devamını hatırlayamıyorum).
rüyamda kocaman kocaman arılar ellerine makas alıp beni kovalıyorlardı, koşmaya çalışıyordum, koşamıyordum, yani koşuyordum ama ilerlemiyordum, sonra uçurumdan fırladım...
bir baktım yerdeyim
rüyamda 1,5 yaşındaki yiğenimle cizgi film izliyorduk ve içeriye annemle babamın girmesiyle birlikte izlediğimiz şey porno filme dönüştü.
gece gece uyanıp kendime küfrettim.
bu nasıl bilinçaltına atılmış bir korkudur anlamadım ki.
arkadaş rüyamda bi düğün salonunun ortasındayız, en samimi iki arkadaşım karşılıklı oynuyor ulan bunlara gülmekten böbreklerim düşüyor, gülüuyorum gülüyorum gülüyorum yerlere yatıyorum...

kabus neresinde mi? amk gülmekten cinsiyetim değişiyor.
sevdiği kızı her yeri kıllı bir insan olarak görmek ten kötü bişey yoktur herhalde.
gergin oldugum gunlerde hep aynı iki kabusu goruyorum.
kabus 1: bir gol uzerinde kucucuk bir kayiktayim ve iki kibrit copuyle kurek cekerek yol almaya calisiyorum ama ilerleyemiyorum.
kabus 2: bombos bir alanda gece karanliginda tel orgulerin dibindeyim uzaktaki bir lunaparki izliyorum. lunaparktaki oyuncaklar normal boyutlarinin onlarca kati buyuklugunde ve gokyuzundeyken bozuluyorlar ve insanlar gemi, roller coaster ya da zincirli oyuncaklarla birlikte gokyuzunde dumanlar ve yanip sonen renkli lunapark isiklari icinde ordan oraya savruluyorlar. ve ben hicbir sey yapamiyorum ve onlari izliyorum.
Frene basmama rağmen araba durmuyordu. Belki bir haftadır her gece aynı rüyayı görüyorum. Trafik kazası geçireceğim sanırım.
Eski sevgilim fuck buddym oluyormuş. kan ter içinde uyandım amk.
rüyamda laptop umun 5.kattan düştüğünü gördüm ve aniden uyandım.hemen bilgisayarımı başucuma alarak uyudum.
12 yıllık akp iktidarı.
simdi bir gun okuldayim. ders bos, arkadaslarla kacis plani yapiyoruz. kacis su : 3. kattaki kaydiraktan kayarak okulun disina ulasiyoruz. her neyse toplam 7 kisiyiz. tabii kurallar geregi orgutun basi ben oldugum icin benim en son kaymam gerekiyor. bunlar basliyolar kaymaya. biri kayiyor digeri kayiyor ben haric herkes okulun disina ulasiyor. ben kendimi kaydiraga atiyorum. bir cop konteynirinin icine dusuyorum, cop konteyniri bekci kulubesinin hemen yaninda. ben de 's*kerim bekcisini' diyerek kafami cikarttigim anda bekciyi goruyorum tabii o da beni. bekci bizim papa francis olmus. adami bildigin uc boyutlu goruyorum. francis beni kulagimdan tutarak disariya cikiriyor. basimi ellerinin arasina alarak 'seni cumhurbaskani yapacagim' diyor. sonra cumhurbaskanligi icin bizim okul mudurune basvurmaya gidiyoruz. tam o sirada uyaniyorum.
Uyanınca şükür sebebi olan kabuslardır. Bu gece hamile kedimin doğum yaptığını, sonra tüm yavruların sokakta tek tek kaybolduğunu, en son annenin de kaybolduğunu gördüm. Elimde mama pakedi, tüm sokağı dolaşıp pisi pisi diye sesleniyodum. Allah korusun ya.

Doğum yap da sen de rahatla ben de rahatliyim. Kafaya takmaktan bi hal oldum. Doğur lan zilli. Erkek bebe isterim ona göre!!!
koskoca bir dünyada yapayalnızım....

kimse beni anlamıyor, kimse benim gibi değil...

sonra...

sonra uyanamıyorum...

hem de hiç...

28 senedir devam edip gidiyor....
daha kötü birşey varsa o da ; içkinin su gibi aktığı pazar gecesi gözümü açtıktan sonra " o ha o gördüklerim kabus değil mi " diye tepki verip bütün gün halı yıkamam olayıdır.
13 yıldır görülen kabustur. umarım erken uyanırız bu kabustan *
Bulent ersoyla evleniyodum. Lanet olsun dostum!
gercek hayatta yasanilanlar dusunulunce fazlasiyla tercih edilen kabuslardir.
Ruyamda uyaniyordum. Uykumu alamadim arkadas, geberecem uykusuzluktan.
annemin "bazı rüyalar sevdiklerinin hayattayken kıymetini bilmen içindir" diye yorumladığı gördüğüm en korkunç kabustur.

annem ve kardeşimle ıssız, çöl gibi kurak bir bölgeye bir minibüsle gitmişiz. zaten yaşadığımız yer de oraya yakınmış. amacımız eve su götürmek. yolun sol tarafı "dikkat taş düşebilir" levhası konulan yerlere benzeyen bir yamaç, diğer tarafın aşağısı düzlük. verimli topraklar sürülüp nadasa bırakılmış. hava o kadar sıcak ki asfalt buharlaşıyor, belki de kaynıyor. minibüsten indiğimizde karşımızda migros vardı. çölün ortasında tek yaşam belirtisi ve nimeti sayılan bir alışveriş merkezi. içerisi beklenildiği üzere çok kalabalık. iğne atsan yere düşmeyecek şekilde. zaten normalde kalabalık oluyor marketler hele ki öyle bir yerde varın siz düşünün ilgiyi.

annem bize minibüse binip geri eve döneceğini, burada beklemenin kendisi için yorucu olacağını söyleyip bizi su ve birkaç küçük şey almamız için içeri uğurluyor. markete girişte sol tarafta çerezler, pamuk şekerler, ileride et reyonu, sol taraflarda başka başka reyonlar, meyve suları süt vs. her şey gerçekçi.* bir iki şey dışında. içeride markette olmaması gereken uçan balon satan bir adam var. çocuklar etrafında. zaten kalabalık geçecek yer yok. neyse biz bir takım şeyler alıyoruz, kasada bayağı bir sıra bekleyip çıkıyoruz. annem gitmiş o sırada. daha sonra tam dışarı adımımızı atarken aklıma almadığımız bir şey geliyor: çerez. almazsak annem kızabilir. kardeşime tek ben girersem daha hızlı olacağımızı söyleyip beni gölgede bir yerde beklemesini söylüyorum.

o mahşere yeniden giriyorum. neyse ki çerezci girişte hemen soldaydı. çerez kuyruğuna giriyorum bu sefer de. çerezci çok garip bir adam. mumya gibi yüzü sargılı. bir anda gözlerinden kırmızı lazer ışığı gibi ışık çıkarıyor bana bakıp. benden hoşlanmamış belli ki. ondan korkmuyorum. param var elimde sevse de sevmese de eşşek gibi hizmetimi görecek, verecek bana karışık çerezimi! o sıcakta o kadar yoldan gelmişiz kendimizden geçmişiz zaten vıcık vıcık ter içindeyiz herkes gibi, eve gittiğimde annemden azar işitmek istemiyorum, bir işi yarım bırakmak istemiyorum. en sonunda veriyor bana da çerezimi. pis mumya.

işte burası korkunç kısım...

daha sonra dışarı çıktığımda kardeşimle elimizde beyaz poşetlerle yolun sağ tarafından kardeşim önde ben arkasında tek sıra halinde sağdan yürüyoruz, minibüs gelmeyecekmiş, yürüyerek eve gidicez, yoldan hiç araba gelip geçmiyor. sağ taraf, biraz aşağısı boş tarlalar olan taraf. toprağı serin ve sürülmüş. yol çok dar. sola kaçış yok. kardeşim bana oyun yapıyor toprağa iniyor orada yürüyor, bir çukurdan bir tümsekten yürüyor, onu bi görüp bi göremiyorum. gülüşüyoruz eğleniyoruz, "hadi gel artık" diyorum. onun gözümün önünden kaybetmek istemiyorum. o da geliyor tekrar önüme geçiyor. tam o sırada karşıdan kahverengi bir kamyon hızla geliyor, adeta uçuyor.* sürücü koltuğuna baktığımda kimseyi göremiyorum. kimse yok. aniden direksiyonu sağa kırıp üzerimize doğru geliyor. o sırada olayın aniden gelişmesi ve panikten kardeşimi göremiyorum. kamyon tam beni ezecekken hemen zıplayıp kamyona ayağımı dokundurup güç alarak kendimi sağ tarafa tarlalara atıyorum. yuvarlanıyorum ve duruyorum. 5-10 saniye kendime gelemiyorum. kamyon çoktan basıp gitti. kardeşimi arıyor gözlerim. tarlada mı o da acaba diye bakıyorum etrafa yok. yola çıkmak için tırmanıyorum. tırmanırken yolda kardeşimin bir kedi gibi ezilmiş cansız bedenini görüyorum. bedeni asfalta yapışmış, dümdüz olmuş, kafasının ortasından teker geçmiş halde, bağırsakları dağılmış, bir gözü fırlamış kanlar içinde cansız bedeni... o kadar üzüldüm ki, yıkıldım, ağlayarak uyandım. içimden de kamyoncuya lanetler savurarak.

bunu kardeşime anlatmadım. anneme anlattım bir tek. kardeşimi çok seviyorum ama aramız hep limoni. küçükken ona yaptıklarım yüzünden, hiç dirlik vermedim ona sanırım. ama onu çok seviyorum. bir daha ne yaparsa yapsın kızamam bundan sonra ona. onunla uğraşıp onu kızdıramam da. onunla zıt bile gitmiyorum artık. gördüğüm rüyadan daha kötü ne olabilir ki? onu öyle göreceğime bana ömür boyu zıt gitsin ben yine de severim onu...
Her gece bildiğin supernatural cekiyorum rüyamda.
yazar olmadığım için şu sıralar öğrenemeyeceğim şey.
tam dört kişi vardı. iki kız, iki adam. bu kızlardan biri tanımadığım biri, öteki de tanımadığım biri. adamlardan biri yine tanımadığım biri, öteki ise ben. tren gibi ama böyle gemiye benzer bir şey içinde bir kompartımanda oturuyoruz. yanımda diğer herif, onun karşısında bir kız, adamın yanında ben, benim karşımda diğer kız.

sonra bu elemanla önündeki kız birden sevgili oluyorlar. bunlar öpüşüyorlar koklaşıyorlar kahkahalar falan atıyorlar.
bakıyorum önümdeki kıza içimden geçiriyorum "bunlar sevgiliyse benim niye yok, benim neyim eksik ki" diyorum. psikolojiye bak acıdım resmen kendime. sonra ben bu önümdeki kıza böyle kendi çapımda imalı imalı bakıyorum. diyorum anlamıyor galiba. "ehehe cam buhulandı bak ne çıktı" diye espri yapmaya çalışmalar falan... moralim bozuluyor tabii.

birden ne hikmetse önümdeki kız ayağa kalkıyor ve önümde dikilip öylece bana bakıyor. kafa karışık tabii benim. gelip poposuyla beni ittirerek yanıma sıkışıyor. kalbim iyice hızlanıyor. neyse sonra ben heyecan yapıp( bir kere de cool ol, sakin ol arkadaş) "ehehe cam kenarına ben mi otursam sen bana yaslanırsın" diyorum falan. yahu sus bir işte gelmiş oturmuş kız rahat ol sarıl ne bileyim. hiç.

işte ilginçlikler buradan sonra başlıyor. ben tam kızla öpüşeyazar iken... bir bakıyorum hani şu yanında kabin gibi oturgaçları olan motorlar yok mu, işte onlara kaskları takıp binmişiz otobanda gidiyoruz. kasklar da kukuletadan ama. üstelik oturgaç yerine ana motora kaynak yapılmış onunla beraber giden küçük bir motor var. hoşlandığımız kızlar da onda oturuyor. neyse biz gidiyoruz böyle. öbür motordakiler yine bir öpüp koklaşmalar falan. biraz ciddi olun yahu motorla gidiyoruz şurada.

bir süre sonra böyle kulübe gibi bir yere geliyoruz. kapısı da açık. içeri giriyoruz. iki tane çift kişilik ranza var kulübede. bir tane de soba var. arkadan odun kırma sesleri geliyor. arka tarafa dönüp bakıyoruz ki kimi görelim? sawyer. "ulen bu adam bizim kızları çalacak kesin. yenemeyiz de bunu, keşke hiç gelmeseydik buralara" falan diyorum kendi kendime. öbür adam çoktan gitmiş kanka olmuş bile. yemek ikram ediyor sawyer buna. aha dedim elemanı kaybettik bir ben kaldım bunları koruyacak.

gece oluyor. sawyer soba'yı yakmış odunları sobaya atmış odunlar çıtır çıtır yanıyor biz de yemek yiyoruz. artık ışıklar kapanıyor ve herkes yatağa geçiyor. ben sevdiğim kızla yatıyorum, öbür ikili zaten hiç birbirinden kopar mı onlar da beraber.

gecenin bir vakti bir ayak sesi işitiyorum. "bu sawyer olmalı, ne yapıyor ki acaba?" deyip gizlice kalkarak kontrol etmeye gidiyorum. karanlık da her yer ama elimde fener var. kulübe de nasıl bir kulübeyse bir kaç odalı böyle. köşeyi dönüyorum ve ne göreyim? sawyer bizim çantaları karıştırıyor, hoşlandığım kızın resmini almış eline bana piç bir ifadeyle sırıtıyor.
bana bir güç geliyor ki, böyle iman gücümü desem, aşktan çılgınlar gibi enginlere sığmayıp taşan bir güç mü desem, bir şeyler geliyor işte böyle. saldırıyorum sawyer'a.

çantamı alıp kaptığım gibi kaçıp hemen bir yere saklanıyorum. sawyer'da peşimden koşuyor beni öldürecek. çantamın içinde de desert eagle var. nerden bulduysam artık. çıkartıyorum babayı. içinde de tek mermi var şansım yüzde elli tutturdum tutturdum tutturamadım yandık. böyle koridordayız, onun sonunda ben duvarın arkasına yaslanmış elimde silahla bekliyorum. koridordan sawyer geliyor. "hadi ama çık dışarı sadece biraz eğleneceğiz" diyor. sonra yanlışlıkla ses çıkarıyorum. bütün plan altüst.

"lanet olsun deyip ortaya çıkarak bir el ateş ediyorum. sawyer'ın bacak vefat, ama hala yaşıyor. bu sırada ikimizde koşuyoruz. o topal topal koşarken ben de bir yandan biten mermiyi ve ne yapacağımı düşünüyorum. sonra ben köşeye sıkışıyorum maalesef. sawyer'la boğuşuyoruz. bana yine bir güç geliyor. silahım da yok. ama o da ne. sawyer silahını çıkartıyor. ibneye bak, madem vardı neden göstermedin erkek gibi. sonra silahını bana doğrultup bir şeyler söylüyor. öleceğim artık son durak burası. sawyer'ın ani bir dalgınlığında ona saldırıyorum ve silahını elinden attırıyorum. köşede gözüme kestirdiğim kocaman bir taş var. boğuşa boğuşa oraya gidiyoruz. yaşama iç güdüsüyle hemen o taşı alıp sawyer'ın kafasına vurmaya başlıyorum. sawyer vefat, eller kan içinde, bizimkiler ne alemde bilmiyorum. o korkuyla da uyanıyorum zaten.

bu da böyle bir kabustu sözlük. yalnız nadir olarak ayrıntısıyla hatırladığım kabuslardan biri olmuştur.
can sıkar.
ne olduğunu anlamadan bir odaya atıldım ve içeriye 2 batman girdi,aralarında hangisinin gerçek batman olduğu konusunda tartışmaya başladılar,bana ilişen yoktu ama ben bok var gibi lafa girip bruce Wayne kimse batman odur diye bağırdım,aniden bana döndüler,el sıkışıp kısa süre bakıştıktan sonra beni dövmeye başladılar,insan gibi değil nefes almadan,elektirik vererek dövdüler,yorulur gibi olup az nefes aldıktan sonra yine devam ettiler,rüya olduğunu anlayıp uyanmaya çalıştım ama olmadı,çok dövdüler.
Gelinsiz bir sekilde evleniyordum, baya baya dügüne dair herşey vardı dügün bitti ve kalacak yer olmadığı için eve geri dönmüştüm.

Böylede saçma bir rüyaydı ne içtiysem.