bugün

bir zamanlarin vazgecilmez muzik kutusu. kaset dinlenir, radyo dinlenir. ama kasetleri geri sararken manuel yapmak gerek, yoksa pili cabuk bitiyor.
otobüste dinlerken;"bak benim walkmanim var,sizin var mı? şımarıklığıyla abartılı bir şekilde milletin gözüne sokulan,kaseti sararken pil bitmesin diye kalemle kaset sarma gibi alternatifler geliştirilen,minicik mp3 çalarlar çıkınca tarihin tozlu sayfaları arasına gömülmeye mahkum olmuş,kasetin 4 katı kalınlığa ve ağırlığa sahip kişisel ve portatif müzik aleti
küçükken adından bişey anlaşılmayan fakat ingilizce öğrendikten sonra kişide daha çok anlam kazanan portatif radyo kaset çalar.
pilinin çabucak bitmesinden dolayı, rotring kalemlerinin kaset ileri ve geri sarma aparatı olarak kullanmasına sebebiyet veren, bu sebeple her walkmancinin yanında bir adet rotring bulunmasına neden olan aparat.
walkman kelimesi florida sahillerinde dolaşan sony'nin araştırmacı mühendislerinden biri tarafından özellikle zenci gençlerin ellerinde koca müzik setlerini taşıyarak, bir taraftan da dans ederek dolaşmalarından türetilmiştir.

Durumu gören sözkonusu sony araştırmacısı insanların daha kolay yanlarında taşıyabilecekleri portatif ve pratik bir müzik çaların gençler arasında iyi iş yapacağını düşünür ve bu fikir sony tarafından oldukça parlak bulunur, akabinde de malum cihaz üretilir.
artık raflarda tozlanan alet. * *
w8010i nin özelliklerinden biri.
kaset bölümü cok pil harcadıgı için genelde radyo dinlemek için kullanılan, diskman mp3 calarlar cıkınca modası gecen müzik aleti.
(bkz: disc man)
halefleri *; 1.discman 2.md 3. mp3 player
90 larda cocuk ve genc olanlarin yakindan bildigi, atari ve bisikletten sonra cocuklugumun en buyuk hayali. zamanla basini alip giden teknolojiye yenilmis ve tozlu raflardaki yerini almistir. *
artık yerini discman, mp3 & mp4 çalar gibi daha teknolojik aletlere bırakmış; yakında kendisini teknoloji müzelerinde(ki henuz ulkemizde boyle bir kurum bulunmamaktadır) gorecegimiz 90'lı yıllara ait bir muzik aleti.
hey gidi günler dedirten, babaya aldırmak için yapılmadık şaklabanlık bırakmayan, gençlik yıllarına döndüren teknolojik alet..
evde dede yadigarı 50 lerden kalma üstü dantel örtülü ampüllü radyo, tanju okan ın 45 likleri ve kaplarının çoğu kırık sezen aksu kasetleriyle birlikte oluşturduğum mini müzeye en son koyduğum aygıt.

geçen gün mp3 çalarımı boyutunun ufaklığı nedeniyle cebimde bulamayınca 10 yıl önce maltepe pazarından aldığım sony walkman geldi aklıma. zamanında sağlam bir para bayılmış almıştım öğrenim kredisinden bir miktar artırarak. üniversite yıllarıma, yalnız yaşadığım evime eşlik etsin diye. hatta buna hoparlör bağlar ve mini bir müzik seti yapardık. belime telsiz tadında bağlar gezerdim. hep müzik dinleyerek koşan insanlara özenirdim keza bu hayvani walkmanlarla bırakın koşmayı hızlıca yürüyemezdiniz bile çünkü zırt pıtr belden düşerdi. sözün özü nasıl disket devasa gb lik flash disc lerin yanında aksesuar olarak kalıyorsa düğme büyüklüğünde mp3 çalarların yanında walkman ler de o kadar demode kalıyor. ha gönlümüzde yeri var hala o ayrı.
Mucidinin, golf oynarken müzik dinlemek için kasetçaların çalar kısmında değişiklik yaparak yanına aldığı ve oyunun dibine vurduğu ve de günümüze kadar değişen, gelişen süper alet.
eski günlerimizi hatırlatan küçük kasetçalar.

kendisine uydurulmuş türküm vardır. şöyleki:

bir zamanlar bende deli gibi dinlerdim,
o bana ses ben ona duracell verdim.
yıllardır sokuyorum kabloyu kulağıma,
bilmem mi bu kulağı ben nasıl deldim...
mp4 ve ipodların yaygınlaşması, kasetlerin yerini cdlerin almasıyla tozlu raflarda ve çekmecelerde yerini almış, müzik çalmaya yarayan alet.
ilk kez 1 Temmuz 1979'da satışa sunulan müzik dinlemeye yarayan cihaz. Mucidi Japon ses mühendisi Nobutoşi Kihara'dır.
sony adi altinda tescilli bir markadir.
çok büyük bir icattı volkmen. bu kadar çabuk aşılıp tüketilmiş olması bir haksızlık.
lise döneminde ki 90 lara denk gelir binbir zorlukla para biriktirip aldığım ve bugüne kadar maddi olarak sahip olduğum eşyalar arasında beni en çok mutlu eden cihaz.

Bütün paramızı kasetlere, sony kulaklıklara ve panasonic pillere harcardık. Piller iki günde biter, bizde okul sıralarının ayaklarıyla pilleri ezip pilin suyunun suyunu çıkartıp bi gün daha kullanırdık. Sonra o binbir zorlukla aldığımız albümler. Kramplar, pentegramlar, whiskyler, yaşar kurtlar,mavi sakallar. Bir albümü aralıksız bir ay dinler albümlerde ne kadar bas gitar var, davul ritimlerinde hangi zil kullanılmış, elektroda zoomun hangi kanalı kullanılmış hepsini ayıklardırdık.

Sonra ne oldu. .Mına koduumun mp3 ü çıktı. Şimdi bir dinlediğimizi ikinciye dinlemez olduk. Albüm almayalı yıllar oldu. Gitar çalmayalıda. Hey gidi günler.

Bu arada walkmanımın modeli sony wm-fx 151 ' di. Şimdi muhtemelen doğaya karışmıştır.
orijinal kasetlerimle beraber halen kullandığım alettir. ses kalitesi, kulaklara tecavüz eden mp3 formatından kat kat daha iyidir.
piyasaya çıkan ilk modeli:
görsel
şu günlerde, yıllar önce atıp kaldırdığınız yerden birden bire karşınıza çıkınca tarifsiz bir mutluluk hissettirebilen alet. geçenlerde çıktı karşıma, tıpkı eskisi gibiydi, hiç değişmemiş, hala kapağı kırıktı. "iyi ki değişmemişsin" dedim, ses etmedi. "olsun, ben gene de hala seni seviyorum, istediğin kadar sus" dedim.. gene ses etmedi.. aradım taradım, queen'in live magic kasetini takıp dinlemeye başladım.. şarkılar arasında yer alan geçişlerdeki sessizlikle büyüyen bant çıtırdamalarını bile özlemişim, zamanında ne söverdim halbuki.. sonrasında sıkılmaya başladım, istediğim şarkıya gelene kadarki vönn vönnn dönmeler içimi kararttı, "o kadar da özlencek bir şey değilmişsin" dedim, geri attım bir yerlere.. ileriki 5 yılda olası buluşmamıza kadar hoşçakal dedim.. "artık seni hatırlamak, seninle olmaktan daha güzel" dedim.. dedim de ha dedim.

ama gene de özlüyorum.
cd ve track teknolojisinin ortaya çıkışıyla kendisini önce discmanlere daha sonra ise mp3 teknolojisinin hayatımıza girmesi ile yerini ipodlara bırakmış, bir zamanların çok sahip olunmak istenilen, popüler ve sevimli müzik dinleme aleti. kaset ile çalışır.