bugün

özellikle orlando isimli kitabına hayran olduğum yazar. Flush isimli eserinde zikrettiği bir durum vardır ki insanı duraklatır:

"Aynaya bakarak ”şimdi neyim ben?” diye düşündü. Ve ayna bütün aynaların vahşice içtenliğiyle, ” bir hiçsin.” Dedi. Hiçti. Bir hiç olmak ! eninde sonunda dünya yüzündeki en hoşnutluk verici varoluş durumu bu değil midir? Bir daha baktı. Tüylerin birazı sarnıç gibi bacağını sarmıştı. ” Kendini bir şey sananların rüküşlüğünün karikatürü olmak ! ” eh bu da başlı başına bir kariyer değil miydi?"
ingiliz kadın yazar. psikolojik sebepler nedeniyle intihar etmiştir.
(bkz: florence and the machine)
(bkz: what the water gave me)
"pockets full of stones..."
ingiliz kadın yazar. kadınlığını belirtmekte fayda olan bu nedenle de az önce bu biçimde nitelenen yazardır kendisi.

bilinç akışı tekniğinin başarılı uygulayıcılarından biridir.

deniz feneri, mrs dalloway en bilinen romanları sanırım ya da sanmam, bunun pek önemi yok.

kişisel tarihçemde en önemli yeri ise dalgalar romanı ve kendine ait bir oda ile alır. Oysa orlando, perde arası ve flush gibi yine bir çok güzel kitabı da mevcut.

Kitapları türkiye'de iletişim yayınevi tarafından basılmakta. Yanılmıyorsam bütün eserleri de ya tamamlandı ya da tamamlanmak üzere.
manchester üniversitesi nin kendisine vermek istediği fahri doktorayı,'bu tümüyle kokuşmuş bir toplumdur..bana verebileceği hiçbir şeyi almak istemiyorum'..diyerek reddetmiştir.
"Hayat neden uçurumun kenarından geçen daracık bir yol gibi"

(bkz: virginia woolf)

intihar notunun tamamı aklımda değil, lakin çok duygu yüklü bir kadındır.
Bugün doğum günü olan, kadın hareketinin öncüsü feminist ingiliz yazar.
136. Yaş günün kutlu olsun virginia! iyi ki doğdun!

"zihnimin özgürlüğüne vuracağınız ne kilit, ne sürgü ne de üstüne kapatacağınız kapılar var.“
ingiliz filolijisi öğrencisinin 'yandık! yine virgina woolf' demesine neden olan bayan yazar. kadın yazmıyor adeta kendi bunalımını yaşatıyor. hakikaten yazıyor ama. rönesans'tan bu yana ingiliz yaşamından kesitler sunuyor. savaşın insanlar üzerinde bıraktığı etkiden de bahsetmeden duramıyor. sınavına girecek olanların feminizm/postmodernizm/modernizm/iç diyalog/bilinç akışı ve son olarak da hikaye anlatıcısının kim olduğuna dair unsurlara dikkat etmek gerekir.

kendisi evinin yakınındaki nehirde intihar etmeden önce kocasına şu mektubu yazmış:

''canım,
yeniden delirmek üzere olduğuma eminim.
o korkunç dönemlerden birine daha göğüs gerebileceğimizi sanmıyorum.
ve bu sefer toparlanamayacağım da...
sesler duymaya başladım.dikkatimi bir şey üzerinde toparlayamıyorum.
ben de yapılabileceklerin en iyisi gibi görünen şeyi yapıyorum.
sen bana mümkün olan en büyük mutluluğu verdin.
birisi başkası için ne yapabilirse hepsini yaptın.
sanmam ki başka iki kişi bizden mutlu olmuş olsun,bu korkunç hastalık gelene kadar.
artık onunla mücadele edemiyorum.hayatını zehir ettiğimi biliyorum.ben olmasam çalışabilirdin.
ve biliyorum ki çalışacaksın,görüyorsun ya bunu bile doğru dürüst yazamıyorum,okuyamıyorum.
söylemek istediğim şey şu;hayatımın bütün mutluluğunu sana borçluyum.
bana karşı hep sabır gösterdin ve inanılmayacak kadar iyiydin.
bunusöylemek istiyorum,bunu herkes biliyor.
biri beni kurtarabilseydi eğer,o sen olurdun.
senin iyiliğinin kesinliği dışında her şey benden gitti artık.
hayatını daha fazla zehir edemem.
sanmıyorum ki başka iki kişi bizim olduğumuz kadar mutlu olabilsin.''

virginia woolf
Söylenmeye değer tek şey duygulardır, içten gelenlerdir.
insan içinden geleni söylemeliydi.

Virginia Woolf.
saatler adlı filmde yaşamından kesitler anlatılan yazar
20. yy ın en önemli kadın yazarlarındandır. ingiliz romancı ve eleştirmen.

(...)Bütün bu yüzyıllar boyunca kadınlar, erkeği olduğundan iki kat büyük gösteren bir ayna görevi gördüler, büyülü bir aynaydı bu ve müthiş bir yansıtma gücü vardı. Böyle bir güç olmasaydı dünya hala bataklık ve balta girmemiş ormanlardan ibaret olurdu. Savaşlarda zafer kazanıldığı duyulmazdı. Hala geyiklerin iskeletleriyle kırık koyun kemiklerini birbirine sürter, çakmak taşı verip koyun derisi ya da gelişmemiş zevkimizi hangi basit süs eşyası tatmin edecekse onu alırdık… Çar ve Kayzer ne taç giyerler, ne de tahttan inerlerdi. Uygar toplumlarda hangi işe yararlarsa yarasınlar, bütün şiddet ya da kahramanlık eylemlerinde aynalar gereklidir. işte bu yüzden Napoleon da Mussolini de kadınların erkeklerden aşağı olduğunda bu kadar ısrarcıdırlar, eğer onlar aşağıda olmasalardı kendileri büyüyemezlerdi...

kendine ait bir oda
Günümüzde dahi anlaşılamayan, insanların kafa yormadığı şeylere neredeyse 100 sene önce kafa yorup dile getirmiş, görmüş..

Bir kadının görevinin çocuklarını yetiştirmek olduğu gerçeğini, sorgusuz sualsiz kabul ettim. On tane doğurduğu için anneme büyük saygı duydum, on beş çocuk doğuran büyük anneme daha da fazlasını. itiraf etmeliyim ki kendim de yirmi tane doğurmak istiyordum. Çağlar boyunca erkeklerin hepsinin çalışkan, hepsinin eşit derecede liyakat sahibi olduklarını varsaydık. Biz dünyaya çocuk getirirken, onlar da hesapça kitap ve resimlerle uğraşacaklardı. Biz dünyayı iskan ettik, onlarsa uygar kıldılar ama şimdi okuyabiliyor olduğumuza göre, ortaya çıkan sonucu değerlendirmekten bizi kim alıkoyuyor? Bu dünyaya başka bir çocuk getirmeden önce dünyanın nasıl bir yer olduğunu anlayacağımıza dair yemin etmeliyiz..
(Virginia Woolf)
1882de normal bir şekilde doğup,1941de anormal bir şekildde intihar ederek ölen,edebiyata bilinç akışı tekniğini kazandıran,mrs.daloway,kendine ait bir oda,dalgalar,perde arası,deniz feneri,jacopun odası ve yıllar gibi kitaplara imza atmış,çok büyük umutlar beslemeden yaşamı sürdürebilme gücüne sahip,ama minik umutları da olmadığı için depresif ve melankolik olan,platonik ve yüzeysel olmayan,edebiyatta önemli ve hak edilmiş bir yere sahip olan,çağrışım kraliçesi yazar.
hayatı boyunca ölümün gölgesinde yürümüş bir yazardır..bunun etkileri kendini kaleminde bütün çıplaklığıyla gösterir...ve evet;
(bkz: intihar edebilecek kadar güçlü olmak)
yaşadığı dönemde kabullenilemeyen üstün yazı tarzı nedeniyle çoğu romanının yazarı olarak gösterilemeyen,intihar edebilecek kadar güçlü bi kadın...
bugün doğum günü olan ingiliz feminist yazar.
alıntı,
Bir kadın olarak, ülkem yok. Bir kadın olarak, bir ülkem olsun istemiyorum. Bir kadın olarak, bütün dünya benim ülkem.
Kimi rahiplere gider, kimi şiire, bense arkadaşlarıma.
Kendiniz hakkında doğruları söylemezseniz, başkaları hakkında da doğruları söyleyemezsiniz.