bugün

bir ömür sürmesi için kıcımızı verdıgımız anlardır...
unutulmaya mahkum olan anlar.
sevgiliyi ilk gördüğünde saçının telinden baş parmeğın ucuna kadar titremek
ağlarken ve çok yalnızken kapının çalıp en iyi arkadaşın habersiz çıkıp gelmesi
kardeşin mezuniyet töreni
ilk öpücük
galatasaray'ın uefa kupasını aldığı maçta popescu'nun attığı penaltı andır.
ve o penaltı sonrası ekranda beliren, ( galatasaray - arsenal maçı son penaltısı )

uefa cup winner galatasaray

yazısının ardından birlikte maçı izlediğimiz üst kom$unun, üzerinde çerezler, bira $i$eleri ve bardakların bulunduğu masayı havaya kaldırması ve oğlunun da,

" uefa cup winner ahmet " demesi ile yarılmamız olabilir.
ilk çıkma teklıfını yaptıgım zaman hala da unutamıyorum tam bır kabustu.
merve kavakçı adlı örümcek kafanın tbmm ne türbanla girmeye kalkması ve bülent ecevit in kürsüden burasi türkiye cumhuriyetine meydan okunacak yer değildir diyerek meclisten postalaması
ıslak zeminde arkadan itişli bir arabanın ilk kullanıldığı an * *
insan hayatında, an ile ölçülecek bir zaman dilimine sığacak kadar küçük, belleğinden yıllarca silinmeyecek kadar büyük görüntülerdir. misal verilecek olursa; anne babası ayrılmış minik bir çocuğun, haftasonları babayla takılıp, akşam olunca babanın eve bırakırken, 'sen çık, zile bas, anne kapıyı açınca bana yukardan el salla' demesiyle, yukardan babaya haber verildiği anda, apartman boşluğundaki babanın, hafif bir tebessümle el sallamasının, çocuğun zihinine sonsuza dek kazındığı an.
14 Mayıs 2007 tarihinde Ali Sami Yen Stadı'nda kapalı üst sıra 22 koltuk 224'te oturmak.
sevgilinin "ben evleniyorum." cümlesini kurması. bir de düğününe davet etmesi. tabi kiminle evlenmediği belli.
tucimania ve karga nın kırmızı Başlıklı istasyon şefinin evinde yaşadığı sıcak dakikalar...
hayatının son anına kadar aklından silinmicek zaman dilimidir. herhangi bir olayın sonucu gercekleşen bir zaman dilimidir. belki hayatını ileride çok fazla değiştirebilecek bir şeydir, belkide bir anlık rüzgar gibi düşünebiliriz, belkide bir rüya. bir tanışma, buluşma, hayal kırıklığı ve bunun gibi birşeydir. *
genelde hayatımızın utanç anları olur.
2006 basketbol dunya sampiyonasinda Turkiye-Litvanya maci ,ender'in basketi .
hocanın verdiği ödevi yapmayan arkadaşımı gıcıklık olsun diye ispiyonladıktan sonra kendi ödevimi evde unuttuğumu farketmem.
Bir anne ile bir küçük oğlunun karşıdan karşıya geçtiğinde küçük oğlu gelen arabayı görür ve o korkuyla biraz geri kaçar. Gelen araba anneye çarpar ve anne 20 metre sürüklenir. Küçük oğlunun arkasına dönüp annesine baktığı an hayatının yıkıldığı andır ve unutulması mümkün olmayan anlardır.
14 mayis 2006 denizlispor fenerbahce maci'nda mustafa keceli'nin 89. dakikada attigi gol ani. Unutulmazdi gercekten, 50 sene gecse yine de unutulmaz.
amcamın vücudundaki şikayetlerden ötürü doktora gittiğinde kanser olduğunu öğrenmesi, ardından tedaviye başlanması, ancak gün geçtikçe yürümek, konuşmak gibi motor fonksiyonlarını kaybetmesi ve gözümüzün önünde yatağa bağımlı hale gelmesi, günden güne erimesi, son günlerine doğru bazı anlar elini bir şey kopartacak gibi uzatarak orada olmayan ama ona var gibi gözüken elmaları, armutları yemesi, beğendiğini gösteren yüzüne ona yakışan tebessümün belirmesi ve ardından hüzünlü sonun gelerek ömrümde ilk defa hayatımdan birinin çıkıp gitmesi, ölümün soğuk yüzü.
bazen anlatılamayan anlardır.
genellikle rezalet anlaridir. yine de anlatayim:

bundan 15 sene once. kahramanimiz birinci sinifa basliyor. der meister anne oglunu okula getirip ilk dersin ortalarina kadar kapida duruyor ve gidiyor. halbuki cogu anne okulun bitimine kadar beklemekte orada cocuklarini..

ilk zil caliyor ve kahramanimiz teneffuse cikiyor. ulan sen kimsin ki teneffuse cikiyorsun? otursana oturdugun yerde, okulu mu biliyorsun, arkadasin mi var ki asagi iniyorsun? eveet.. der meister asagida.. geziniyor ve zil caliyor yine. o da ne?! sinif yok? kahramanimiz aglayaraktan kosusuyor koridorlarda, kapilari tek tek aciyor "ogretmenim bu degildi oeeaaa" diyerek kaciyor.

en sonunda hizini alamayip eve dogru yardiriyor. evin yanindaki taksici amcalarin bakislarini hala hatirliyorum. evet, asla unutamayacaginiz rezillik anlari olur bunlar hep.
yağmurun bardaktan boşalırcasına yağdığı anda ağaç dalları arasına gizlenmiş kuşun kanatlarını kaldırırak yıkanması.
belki yazıldığında pek de unutulmaz ana benzemiyor ama yaşarken keşke hiç bitmese o yağmur diyo insan.
sevgiliden ayrılınmıştır, üzüntü doruk noktasındadır. kafam dağılsın diye kız arkadaşlardan biri cafeye davet etmiştir. o kıza da bişeyler hissetmekte ama arkadaşlığımız bitmesin diye açılmayı yıllardır göze alamamaktayım bu arada, sevgililerim olur ama aklımın bir ucu hep ondadır.

gittiğimiz cafe oldukça tenhaydı, ben de ''aşk diye birşey yok, ben işe yaramazın tekiyim.'' diye saçmalamaya devam ediyorum. 5-6 kez ''aşk diye birşey yok!''dedikten sonra, arkadaşım (o andan sonra sevgili oldu tabi) bir anda dudaklarıma etkileyici bir buse kondurur ve sorar:

-Bir daha söle bakayım aşk var mı?

bazen aklıma gelir mutlu olurum, hayat güzel be sözlük...
(bkz: 17 mayıs 2000 bir şampiyonluğun hikayesi)
insanın hayatının büyük bir bölümünde kesitler halinde aklına gelecek olaylardır.

dört yıldan uzun süredir bir ilişkim var. uzak mesafeli olanlarından. 2 aydır sevgilimi göremiyorum. onsuz geçireceğim dördüncü doğum günüm...

sevgili kişisi mesaj çeker. "bu doğum gününde de yanında değilim, gelmeyi seninle olmayı çok isterdim. mumları beraber üflemek şu an en büyük dileğim. seni seviyorum." mesaj okunur, gözler dolar. ertesi gün 13:30 da yataktan kalkılır. arkadaş aramaktadır. mekan kararlaştırılır, buluşulur. birer kahve içtikten sonra yemek yeme bahanesi ile bir restaurant'a gidilir. 8 tane arkadaşınız tarafından alkışlarla karşılanırsınız. doğum gününüzü kutlarlar. mutlu olursunuz.

yaklaşık 10 dakika sonra omzunuzun üzerinden ince bilekleriyle biri önünüze pasta koyar ve gözlerinizi kapatır. hiç bir tahmin tutmaz. gözler açıldığında "dünkü dileğim gerçek oluyor" der. karşınızdaki insan sevgili kişisidir. anlatılamaz bir kalp çarpıntısı, durdurulamayan bir mide sıkışması ile sevgilinize sarılırsınız. gözlerinizden yaşlar süzülür.

böyle bir olayı organize edebilen arkadaşlarınıza sarılırsınız tek tek. bir saniye bile sevgilinizin yanından ayrılmazsınız. hayatınız boyunca büyük bir mutlulukla anımsayacağınız bir anınız daha olmuştur. şükredersiniz; fedakar bir sevgiliye sahip olduğunuz için ve mükemmel dostlarınız olduğu için allah'a.