bugün

Herkesin bir umudu vardır
Bir savaşı,
Bir kaybedişi
Bir acısı,
Bir yalnızlığı,
Bir hüznü...
Çünkü herkesin bir gideni vardır.içinden bir türlü uğurlayamadığı.
•••Uğurlanamayanlardan olmanız dileğiyle•••
Rahmetle sana.
Rahmetle.
'insan hatırlamıyor dün ne yediğini
zaten yediğimiz ne ki hatırda kalsın'
diyerek baba büyüksün dedirten şair. (arz-ı hal).
edit: bu entry kötülendi ya, helal olsun.
Sibernetik

üç kere üç dokuz eder, bilirsin.
Birin karesi birdir,
karekökü de
bilirsin " mutlu aşk yoktur"
bilirsin
ama baharda ya da dışarda
sonsuz göğün altında
aşkın aşkla çarpımı
nedendir bilinmez
hep sonsuzdur
“senin sen olmadığını bile bilmeden,
sen bile
seni ben geçerken
derim ki,
saati sorduklarında;
onu “o” geçiyordur
kimse anlam veremez.
tamir ettirmedin gitti derler şu saati.
ettirmek istiyor musun demezler.
bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.”
Türk edebiyatının ve ikiciyeni şiir akımının en önemli yazarlarından büyük usta Turgut Uyar` ın aramızdan ayrılışının 33. Yılında sevgiyle, özlemle, minnetle ve şiirle anıyoruz...(04.08.1927 - 22.08.1985)

"Ben seni uyuttum, seni karıştırdım,seni şaşırdım
Bir şeyler akıp akıp giderdi, dünyada
Başvurduğum bir şeydin, yalnızlığım gibi
Yanında sonsuz durduğum
Ağlamaktı en uzun neşesi kızların bir zaman
Olsun olsun, güneş olsun güneş olsun,olsun
Büyüsün o şeyler,büyüsün bu sarılan şey
Birisinin birşeylerin olduğunu bilmek var,dünyada
Sakın kapanma,dur,ey şuramdaki beni boşaltan delik
Ey büyüyen birşey sakın durma, dünyada

Üstüme sinmişliğin var... "
şimdi insan şaşıp kalıyor, uyar diyorlar ölmüş 22'sinde ağustos'un. öyle iş mi olur, usta ölür mü?
daha bir iki ay önce bir cümlesini ona okudum şiirinin.
bir şiirini sevgilime yazdım mektupla.
bir şiirinde kendimi buldum, bir diğerinde onu tekrar tanıdım.
daha birkaç ay önce karşılıklı oturduk dertleştik, "geçer mi bu özlem." dedim. "geçer, sen sadece göğe bak." dedi.
bir iki yıl önce daha fazla okumaya söz verdim onu kendime.
üç beş yıl onca geç doğmanın ve geç tanımanın acısını anlattım ona. benim için üzülme, dedi.
şimdi gelmişler de bana diyorlar ki, ustan ölmüş.
tomris'in çok sevdiği eşi, birbirinden güzel şiirlerin sahibi.

bu hüznü siz de bilirsiniz,
anlat deseniz anlatamam.
enine boyuna yaşarım ancak.

- turgut uyar.
“hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
yahut bir adam bıçaklasak
yahut sokaklara tükürsek
ama en iyisi çeker giderdik
gider geyikli gecede uyurduk“

ardında benliğinden bıraktığın tüm dizeler adına minnet, iyi ki doğdun.
Her şeyden biraz kalır diyor birileri, çoğulluk haklılıktır. Kavanozda biraz kahve, kutuda biraz ekmek, insanda biraz acı.

Dizelerini ve daha nicelerini bizlere armağan eden, zamanının ötesinde bir şair.
üç kere üç dokuz eder
bilirsin
birin karesi birdir
kare kökü de
bilirsin
'mutlu aşk yoktur'
bilirsin.

ama baharda ya da dışarda
sonsuz göğün altında
aşkın aşkla çarpımı
nedendir bilinmez
garip bir biçimde
hep sonsuzdur.

(bkz: sibernetik)

T: aşkın matematiği olsaydı, şüphesiz turgut uyar icat ederdi.
ağustos 22 dediler ustan ölmüş.
çok gülünçsün azrail,
turgut uyar ölür mü? *

öldüğü gün,
hepimizi işten attılar. *
kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının

belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize

kim sevmezdi çiçekleri filan
ben sevmezdim dedim, yalan dedi

bunu palyaço söyledi,
palyaço söyledi ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım

herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
sırf bu yüzden mi ağladım
alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz

biraz birazdım her şeyden
dün biraz sinirlenmiştim mesela
yarın bir kadını seveceğim biraz
biraz biraz kör oldum bügünlerde

ama rakı kadehlerini boşaltmayın
eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz

ii.

umursamıyorum yılgınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sesszce olmalı mesela
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun

bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!

hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
kaç kilo çeker ki bir palyaço
hem neden yüzüme vuruyorsunuz
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu

gocunmam ki ben, ben gocunmam
bir palyaço ne kara gocunmazsa
o kadar, o kadar gocunmam işte

rakı doldurun! eksilmesin

iii.

bitmedi, yazacağım daha
yazmazsam ağlayacağım çünkü
alçakça olacak biraz

hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
her sokakta biraz daha eksilirdik
bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
duyamadım derdim, tekrar et!
sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
sokaklar daha bir puslu
palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
ve ben daha bir alçak olurdum
ağlardım biraz

hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
hatta kuyruğuma basma diyorum
acıyor, tırmalarım,-
diyorum

kahrol, kahrol!
diyorum

iv.

geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
korktum birden, kusacak gibi oldum
olur öyle dedi palyaço,
herkes alçaktır biraz
otur ulan! dedim, bağırdım ona
ben bazen bağırırım biraz

rakı doldur! dedim, eksilmesin!
ben bazen eksilirim biraz
aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
bunu sonradan öğrendim

ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
bunu da sonradan öğrendim

örneğin;

geçen gün bir kadınla seviştim
biraz değil çok seviştim

ya işte öyle palyaço
diyorum ki,
bunu da yeni öğrendim
sevişmek de eksilmekmiş biraz

v.

kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
ben sevmezdim dedim, yalan dedi
bunu palyaço söyledi
palyaço söyledi, ben yazdım
yazmasam, alçak olacaktım
hem ben roman da yazdım biraz

bazen diyorum ki, palyaço,
sen olmasan ben ne yaparım
alçakça eksilirim belki biraz
her yağmur yağışında yerindi dibine girerim
hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi

biraz biraz anlıyorum ki,
yüzler eller, o terli vücutlar filan
her şey plastikmiş biraz

vi.

haydi sirtaki yapalım palyaço
rakı doldur, yine eksildik biraz
işte ben hep böyle bildiğin gibi
Kaderi öpüp başıma koymuşum
Gülüşüm, oturuşum, konuşuşum.
Belli efendim besbelli
Yaşamaktan soğumuşum.

turgutum uyar.
turgut uyar,

içimdeki charles milles manson..

küçükparmakkapı sokak'ın önünde bir arkada$ımı bekliyordum.
parmakları kesilmi$ eldivenlerin sigara içenlere kolaylık sağladığını öğrendiğim ya$taydım. meftun olmaya alı$maya ba$ladığım zamanlardan biri olduğunu dü$ündüğümdendir ki, önümden geçen ve rüzgarın darbesiyle ka$kolu boğazının soluna doğru dü$mü$ olan kumral kızın gözbebeklerine doğru deruni bir glans yolladım ancak o, reaksiyon vermemeyi tercih etti. takmadım elbet. hani bazen insan a$ık olmak ister ya, kalbini pır pır ettirecek minik heyecanların pençesine dü$mek için kasar; susar ya en konu$acağı yerde, tam o ya$taydım. saate baktım. 45 dakika gecikmi$ti. poetika cafe'nin aurası beni çağırdı o ân. girdim. uzun beyaz saçlarını yele olarak nitelendirebileceğim heybetli bir adam yakınıma geldi ve bana, " çay içer misin dostum? " dedi. tırstım ama kabul ettim. sonrası malum edebiyat payla$ımları : yazarlar, $airler, ele$tirmenler, muharrirler derken konu her zamanki gibi benim ve kar$ımdaki efsunlu adamın favorilerine geldi.
ben,
nazım hikmet ran, edip cansever, sunay akın, küçük iskender, paul eluard, rabindranath tagore, cemal süreya, can yücel, nevzat çelik, yılmaz odaba$ı, murathan mungan, akgün akova falan derken adamın söylediği isimle irkilmem ve daha sonra ona, " evet ben bu ismi bir yerden hatırlıyorum! " demem ve ardından o isim hakkında uzun uzun konu$an adamın göğe bakma durağı demesi ile dudaklarımdan çıkan harbi bir "hassiktir" ile doğrulmam, yani bu bahsettiğim olay örgüsü ile aklıma kazınan ismin turgut uyar olu$u ile kendime küfretmem, sığlığıma rücu etmem, komplekslerimden arındırdı beni..

göğe bakma durağı demi$ bir adamın, kaçak ya$ama yergisi gibi bir $iiri yazabilmi$ bir adamın, hızla geli$ecek kalbimiz diyebilmi$ birinin varlığını geç farkettiğim için kendimi asla affetmedim.
munis bir kedi gibi hayalbaz, gözya$larından ta$an akvaryumunun zemininde yoga yapan japon balığı kadar mazo$ist, kulağını kesen van gogh'un siklameni kadar da betimlenmeye müsait bir canlı formu halinde, yağmur yemi$ ortancalarına baktım bahçemizdeki.. yeat s grave çalıyordu, odamda hüzün değil de hınç ve öfke vardı. evet kendimi affetmeyecektim, evet salak olacak ya$taydım, evet akd i mebhusünanh'a sadıktım ama yine de geç kalmı$ sayılmam diyerek turgut babanın $iirlerinin içine attım kendimi. tuzlu bir yutkunma, buruk bir tad hissediyordum ama;

bahçeye çıktım. bulduğum tüm çiçekleri yaktım.
"elele gittigimiz bu yolda
sen gitgide buyursen,
benim icimde cok beklemis
cok eski bir yer kanar..."