bugün

telephone call from istanbul adlı bir şarkısı bulunan adam.
çamurses.
coffee and cigarettes'de en sevdiğimbölümün oyuncusu. sigarayı bıraktığı için sigara içişleri iggyy pop'la beni benden almış idi öylece kalmış idi. çamur sesinin hikayesi hakkında çeşitli söylentiler var şimdilik inanıyoruz. inanarak dinliyoruz. o yapmıyor piyano yapıyor.
evde kalinan bir cumartesi gecesi, denize karsi oturup, bol buzlu, yesil zeytinli martini esliginde dinlenecek, 50 yillik muzik hayatina inat yeni neslin fight club'tan tanidigi adamdir. *
Yaşayan en iyi şarkı sözü yazarlarından.Hatta bence en iyisi ama Nick Cave bob dylan. leonard cohen. suzanne vega'da var onların da yerleri ayrı.
"hey little bird
fly away home
your house is on fire
the children are alone" diyen adam.
(bkz: little drop of poison)

(bkz: telephone call from istanbul)

(bkz: russian dance)
gecenin kör vaktinde eline bir şarap şişesini al dinle karanlığı izleye izleye uykuya dal..
adamın sesindeki buğu şaşırılasıdır..
ayrıca bir başkasının kültür seviyesini ölçmek için ideal herif..
Gary Graff'ın tabiriyle, "bir fıçı burbonda ıslatıldıktan sonra beş ay tütsülenmiş ve ardından da bir arabanın altında çiğnenmiş" bir sese sahip tapılası insan.
başarılı bir müzisyen, aktör ve filmler için besteler yapan bir sanatçıdır.tom waits’in hiç bir zaman kar amacı güden bir çalışması olmadı. yaptığı besteler, genelde farklı kişilerin bu parçalarına yaptığı yorumlar sayesinde tanındı. waits’in büyük bir hayran kitlesi var fakat buna rağmen turneye çıkmıyor. sanatçının, şarkı sözlerinde dikkat çeken keskin zekası onu, kendine özgün bir kategorinin içine sokuyor. waits hakkındaki açıklamalar, söylenti halinde her röportajda farklı bir boyuta taşınsa da dış hatlarına bakacak olursak waits hakkında yapılan her açıklamada, sanatçının bir hastane bahçesinde bir taksinin arka koltuğunda doğduğudur.
daha küçük bir çocukken, komşularında bulunan piyanoyu çalıp, gece yatarken aklına şarkı sözleri gelir diye bir kağıt kalemi yatağının yanında bulundururdu. zamanında bütün yaşıtları beach boys dinlerken, waits; bing crosby, cole porter ve bob dylan dinleyerek büyüdü. gençken edindiği tuhaf işler arasında; daha sonradan bu işi hakkında bir parça da besteleyeceği; san diago’daki napoleone’s pizza house’da pizza atıp tutmak, los angeles’taki heritage adlı bir clubda bodyguard’lık yapmaktı. hatta bir gece bu club’da, barın etrafında oturan insanların konuşmalarını not alarak bir parça ortaya çıkarmıştı. “i̇nsanların konuşmalarını bir araya getirdiğimde orada bir şeylerin gizlendiğini farkına vardım” diyor waits. tom waits, troubadour’da çalarken bir gece frank zappa’nın da menajerliğini yapmış olan herb cohen tarafından keşvedildi.
1972 yılında cohen ve waits; ilerleyen yıllarda bu beraberliklerinin bir sonucu olan “the early years” ve “the early years, vol. 2” adındaki iki albümün de piyasaya çıkacağı kontratı imzaladılar daha sonra, tom waits’in müzik eleştirmenleri tarafından başarılı bulunmakla birlikte, hiç kimsenin satın almadığı fakat sanatçının müzikal anlayışını tam anlamıyla ortaya koyan ilk albümü asylum records etiketli “closing time” piyasaya çıktı. albümde daha sonra eagles tarafından da bir coverı yapılıp grubun on the boarder albümlerinde yer alan “ol’ 55”da bulunuyordu. mothers’la birlikte katıldıkları turnede izleyiciler tarafından hakarete uğrayan waits, los angeles’a geri döndü ve burada yine eleştirmenlerin başarılı bulduğu fakat hiç kimsenin almak için yanaşmadığı ikinci albümü “the heart of saturday night”ı kaydetti. gün geçtikçe waits’in parçalarına canlılık yerleşiyordu.
bunun üzerine sanatçının canlı performanslarını kaydettiği fakat eleştirmenlerinde dinleyicilerinde beğenmediği albüm “nightwalks at the diner” piyasaya çıktı. 1976 yılında tekrar bir turne için yollara koyulan waits, burada daha düşmanca tavırlar sergileyen sarhoş ve saldırgan kalabalığın tepkisiyle karşılaştı. avrupa’da verdiği konserlerden sonra londra’ya dönen waits burada eline su dökülemeyecek bir besteci ve şarkı sözü yazarı olduğunu ispatlayan yeni albümü “small chage”in kayıtlarını tamamladı. çok fazla sigara ve viskinin doğal bir sonucu olarak sanatçının sesinden farkedilecek bir değişim olmuştu. bu albümde yer alan aşırı duyarlılık ve parçalardaki hassasiyet, hem dinleyiciler tarafından hem de eleştirmenler tarafından çok başarılı bulundu.
waits’in albüm çalışmaları 1977 yılında piyasaya çıkan “foreign affairs” ve bu albümü takip eden 1978 yılı çıkışlı “blue valentine” oldu. 1978 yılında ise, waits, sylvester stolone’yle birlikte rol aldıkları “paradise alley”le başlayan bir oyunculuk ve filmlere bestelediği parçalar serüvenine adım attı. 1980 yılında waits’in “heart attack and wine” adlı albümü piyasaya çıktı. tom waits 1982 yılında, daha sonra eşi olacak kathleen brennan’la da tanıştığı “one from the heart” filminin soundtrack’iyle oscar kazandı. kathleen ve tom daha sonta 1986 yılında chicago’daki steppenwolf theatre’da sergilenen ve 1987 yılında da bir albüm olarak piyasaya çıkan “frank’s wild years” da da beraber çalıştı. waits 1983 yılında, island records’la anlaşma imzaladığında; farklı kayıt teknikleri ve soundlar kullandığı albümü “swordfishtrombones”piyasaya çıktı. aynı yıl coppola’nın bir filmi olan rumble fish’de ve the outsiders’da; 1984 yılında ise the cotton club’da rol aldı. 1985 yılında ise waits, “rain dogs” adlı albümünü piyasaya çıkardı.
1986 yılında, waits yönetmen jim jarmusch’la birlikte ilk kez “down by law”da birlikte çalışma fırsatı buldu. i̇kili daha sonra amacın sadece oturup lee marvin filmleri seyretmek olduğu the sons of lee marvin adlı bir grup kurdu. 1987 yılında sanatçı candy mountain ve ironweed adlı filmlerde rol aldı. 1988 yılında ise, waits, konserlerinden birini baz aldığı film ve soundtrack çalışması olan “big time”ı piyasaya sürdü. tom waits, 1989 yılında bearskin: an urban fairstyle, cold feet ve wait until spring adlı filmlerde rol aldı. 1991 yılında ise, queens’ logic, the fisher king, ve at play in the fields of the lord filmlerinde yer aldı.
waits 1992 yılında night on earth filminde yer aldı ve aynı yıl düzenlenen grammy’lerde en i̇yi alternatif müzik albümü ödülünü alan “bone machine”i piyasaya çıkardı. waits bu arada almanya’daki thalia theatre’da yönetmen olan robert wilson’la da çalışma fırsatı buldu. william s. burroughs opera metinlerini yazıyor, waits metinlerin bestelerini yapıyor ve wilson’da ortaya çıkan çalışmanın yönetmenliğini yapıyordu. üçlü, 1993 yılında albüm olarak da piyasaya çıkan “the black rider”ı ortaya çıkardı. uzun bir aradan sonra waits, 1998 yılında island records’tan çıkmış önceki çalışmalarının bir toplaması olan “beautiful maladies”i piyasaya çıkardı. 1999 yılında waits, uzun bir aradan sonra yeni bir albümle müzik piyasasına döndü. albümün adı ise “mule variations”. 2002'de iki albüm sırası ile alice ve blood money yayınlandı. şimdilik son stüdyo albümü ise 2004 de raflara çıkan real gone oldu.
2006 senesinde, üç cd'den oluşan, 37 şarkının yer aldığı 'orphans: brawlers, bawlers & bastards'ı piyasaya sürdü.
jim jarmuschun birden fazla filminde yer almıstır. en iyilerinden biri de down by low'dur.birçok enstruman çalar.piyano,gitar,perküsyon.4.ALBÜMÜNDDE jazz altyapısını çok belirgin bir dilde kullanmıstır.strange weather şarkısının canlı performansı çok iyidir.
tadı garip şeylerin müptelası olur insan, sigara, alkol gibi. alışılmışın dışında olduğu için dinlemezsiniz, bir süre sonra alıştığınızı ve dinlemek istediğinizi farkedersiniz.
hep geceleyin hep kapkaranlık yağmurlu zamanlara randevu veren insan.
nargile, rakı içse müslüm gürses olabilecek insan.
(bkz: who are you)

charles bukowskinin The Laughing Heart şiirini öyle bir seslendiriyor ki üstad.. of sadece tıklayın şu butona http://www.youtube.com/watch?v=va1t6a0zCkQ

bu adamı önemseyin.. sevin bu adamı, önemlidir..
büyük ozan.
hepinize sesleniyorum;
(bkz: get behind the mule)
tütün sarısı sesi, bin yıl yaşamışçasına olgunlaşmış yorumu, karizmatik vücut dili, dahiyane ezgileriyle gelmiş geçmiş en önemli müzik adamlarından biri.
tom waits diye bir adam var; http://tinyurl.com/yl8f73x
jim jarmusch'un ekürisidir. ikisi birarada çok iyi gider. şiddetle tavsiye edilir.
(bkz: waiting for godot)
beklediği budur.
bir ilah.

büyük şair.

"yalnız" insanların en büyük dostu.

cool insan.
green grass isimli şarkısı çok güzel olan sanatçıdır.
dead and lovely ile hüzünlere gark eyleten abimizdir.
Green grass parçasıyla tanıdığım nadir insanlardan biri ayrıca cibella çok iyi yorumlamıştır bu parçasını ayrıca lucky strike kullanır .
mükemmel bir gırtlağa sahip çok keyifli bir herif hatta bi şarkısı * jesus'a benziyorum diye bana ithaf edilmiştir. o parçanın videosu da ayrı bir eğlencelidir.