bugün

alman edebiyatnın büyük yazarlarından birisidir. burjuva bir aileden gelmekte olup abisi de [heinrich mann]kendisi gibi bir yazardır. ama aralarında fikirsel açından bir çatışma mevcuttur. heinrich mann tutarlı bir sosyalizmin temsilcisi olmakla birlikte edebiyat onda araçtır.. thomas daha da ateşlidir. daha sonra özelikle heinrich'in geçirdiği hatalıktan sonra aralarındaki küskünlük de sona ermiş gibiydi.

bunun yanında thomass mann özelliikle kendi ailesinin daha doğrusu sülalesinin olaylarını anlattığı buddenbrooks[buddenbrookslar] isimli bir romanı vardır. ve bunda da burjuva ailelerindeki yozlaşma işlenmiştir. bunu yanında eserlerinde goethe'ye karşı bir hayranlık sözkonusudur; ama bu hayranlık olumsuz yönlerini[daha doğrusu subjektif açıdan bakıldığında olumsuz gördüğü] yönleri kabul etmekten çekinmemiştir. goethe üzerine bir eser yazarken goethe'ye saygısından dolayı bu romanını serbest bir şekilde ele alamadığı da bir gerçek..

goethe'nin ünlü eseri; die leiden des jungen werthers[genç werther in acıları] den esinlenerek. lotte in weimar[lotte weimar'da] isimli eserini yazmıştır. aynı şekilde doktor faustus isimli bir eseri de mevcuttur.
^^sevilmek,kendini beğenmişlik duygusu için sağlanan iğrenç bi doyumdur^^sözünün sahibi.kalitelidir okunasıdır.eserlerinde nietzsche ve schopenhauer in etkileri görülür. (bkz: nihilizm)
goethe ve hermann hesse den sonra akla gelebilecek en iyi alman yazar. *
öyküleri gerçekten okunmaya değer olan yazarın bildiğim bir de "lotte in weimar" adlı romanı var.

goethe den fazlasıyla etkilendiğini de açık açık belirtmiştir ayrıca; "lotte in weimar" daki lotte, "The Sorrows of Young Werther" deki werther in lotte siyle aynı karakterdir...
ulkemizin kendi gibi nobel odullu yazari orhan pamuk'u fena halde etkileyen, turkiye'de rus meslektaslari kadar taninmis olmasa da meraklisinin hastasi oldugu yazardir.alman disiplini kaleminden cikan her cumlede net oalrak gorulebilir. bu da bazen can sıkar.
almanca bilen bir adamin, kitaplarini orijinal dilinde okuduktan sonra, baska kitaplara uzanip onlari eline alirken iki kez düsünecegi yazar. bir yabanci icin "ben yabanciyim, ve thomas mann´i almanca okuyup anlayabiliyorum." demek bir ayricaliktir- cok iyi almanca bilgisinin göstergesidir-

ben buddenbrooks u ve die zauberberg´i almanca okudum, türkce de okudum, ceviriden midir nedir, kitap cevrilince donuklasmis, orijinali hem cok karmasik hem de cok muhtesemdir.

almanca dili sirf thomas mann yüzünden ögrenilmeye deger bir dildir.
seçme öyküler adında, güzel bir öykü kitabı vardır.
alman edebiyatının şair prensi, tüm eserleri okunası, goethe hayranı muhteşem zat.
"insan, savaşmadığı düşüncelerini değiştiremez" sözünün sahibi.
"milliyetçi olmak için, belirli bir derecede zihinsel engelli olmak lazım" sözüyle akşam akşam beni gülümsetmiş yazar.
eserlerinin ana konusunu 'burjuvazinin dejenerasyonu' ya da farklı bir söylemle, 'işçi, köylü ve soylu sınıf üyesi olmayıp sosyal statüsünü bilgi donanımı ve parasıyla elde eden kentli kitlenin yozlaşması' oluşturur ki bence, goethe ve bertold brecht ile birlikte alman toplumunun yetiştirdiği en iyi 3 realist yazardan biridir.

1929 yılı nobel edebiyat ödülü seçici kurulunun onu ödüle layık görme gerekçesinde;

"Başlıca, çağdaş edebi çalışmaların klasiklerinden biri olarak tanınan, fevkalade romanı Buddenbrooks nedeniyle."

denmiştir. thomas mann'ın, ardı-ardına üç kuşağı, duyguları, özlemleri, istekleri, değer yargıları ve eylemleriyle bir potada erittiği bu roman; nobel edebiyat ödülü seçiciler kurulunun da üzerine basarak belirttiği gibi 'çağdaş edebi çalışmaların klasiklerinden biri'dir.
"düşüncelerim, etrafı sislerle çevrili olduğu için bana sonsuzmuş gibi görünen bulanık sular misali önümde açılınca, sık sık eşyanın birbiriyle bağlantısı gibi bir şey görür ve kavramların hiçliğini anladığımı sanırım"

diyerek insanı mental orgazma ulaştıran alman yazar.
alman edebiyatının yetiştirdiği en büyük yazarlardandır. büyülü dağ romanı enfestir. ayrıca zor saat adlı öykülerinin toplandığı kitap yeni başlamak isteyenlere önerilir.
venedikte ölüm, tony kröger(alacakaranlıkta) gibi efsanevi uzun öykülerin yazarı, kanaatimce geçen yüzyılın en büyük yazarı, bir efsane.
(bkz: zor saat)
(bkz: mario ile sihirbaz)
"konuşma medeniyetin ta kendisidir. yabancılaştıran ise sessizliktir."
sözleriyle farkındalık yaratan yazardır.
türkiye'De maalesef çok tanınmayan asil adam. kraldır. herman hesse gibi siddartha'dan başka bir numarası olmayan adamdan daha iyidir. sadece doktor faustus bile ne kadar büyük yazar olduğunu gösterir.
bi' saniye: *
mann'ı herman hesse ile kıyaslayanlar olmuş sonra da her devrin adamı gibi gösterilmiş, burjuva yazarı addedilmiş falan ve daha sonra bir başkası da hesse için "siddharta'dan başka bi numarası olmayan" demiş.

iki yorum da genel itibarı ile yanlış şöyle ki:

öncelikle mann hesse'yi romancılık, edebi yetenek ve üslup açısından çok afedersiniz siker atar ve arkasına dönüp bakmaz bile bunu belirtmekte fayda var. burjuva yazarı olduğunu düşünmek de tek bir kitabına bakılarak yapıştırılan asılsız bi yakıştırmadır. iyi bir okuma yaparsanız mann'ın o kitapta dahi (buddenbrooks) burjuva ahlakı ile çok inceden nasıl alay ettiğini anlarsınız.

ikinci yoruma gelirsek hesse'nin siddharta'dan değil "bozkırkurdu'ndan" başka bi numarası yoktur siddharta hesse'nin kayışı kopardığı yıllarda yazdığı üfürükten bi kitaptır asıl numara der steppenwolf'te dönmektedir.

kısaca belirttikten sonra neden thomas mann, hesse'den büyüktür bi bakalım:

hesse'nin iç dünyası alabildiğine geniştir eyvallah hatta öyle anlar vardır ki (mesela: boncuk oyunu) öyle sayfalar çıkartır ki "bi dakka lan dostoyevski mi okuyorum noluyoruz" dedirtir dahası jung'un öğrencisinden terapi görmüş olması ve seviyeli de olsa bi ahbaplığının olması onu oldukça farklı kılar ve arketipler üzerinde bayağı söz sahibidir. buraya kadar sıkıntı yok. ama hesse doğu seyahatine gidip geldikten sonra pek çok şey değişmiş olacaktır kendisi artık hint bilgeliği zottirik işlere daha doğrusu iyice spiritüalizme kayacaktır bu da onun büyüklüğünden bi parça da olsa alıp götürmeye yetecektir. "lan gevşek hint bilgeliğiyle büyüklük mü gidermiş" derseniz eyvallah derim bi şey diyemem bu yorumların hepsi dibine kadar şahsidir.

mann'a gelirsek;

mann'ın büyüklüğü nobel büyüklüğü değildir onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür geyik bi tarafa ne yazsam bilemedim hesse'ye geçirmesi kolay geldi de sevdiğim bi yazar için bi şey yazmam gerektiğinde böyle apışıp kalıyorum geyiğe bağlayasım geliyor. büyülüğü dağ? doktor faustus? mario ile sihirbaz? bunlar yeterli mi? bana sorarsan yeterli ama şöyle bi not düşeyim: "aga her devrin adamı olan bi adamdan kendi ulusu nasıl nefret eder?" yani "bakire kız nasıl orospu olur ben anlamadım gitti?" her devrin adamı değildir ama politikaya bulaşmadığı doğrudur (hesse gibi işte) o yüzden göze batmamıştır o buddenbrooks'ta gerekli yerlere gerekli ayarları verip kenara çekilmiştir zaten gören göz görür elbet.

leitmotifine, müzik bilgine kurban mann baba!

(ciddi ciddi tartışmak isteyen olursa her türlü tartışırım hesse'yi paketler evine yollarız icabında)

son ek: ya ben şimdi hesse sevmiyormuşum gibi görünüyorum olmadı bu hesse ve mann alman edebiyatının nadide ve büyük iki yazarıdır sadece bakın altını çiziyorum "sadece mann ile karşılaştıracak olursak" hesse geride kalacaktır yoksa çüş! oha! hesse lan bu boru mu! günümüzün en baba yazarları dahi tekmili birden toplansa hesse'nin ruhunun önünde diz çökerler tövbe isterler! o başka mesele.

yazar kapıştırmak ne lan? * ama neyse güzel geyikmiş sevdim araada yapalım.

mesela:

james joyce vs marcel proust

ooo yeahhh babalara gel...
Spoiler...

Geçmişin kuyusu çok derin belki de dipsiz demek daha doğru

Spoiler...
Eylül 1936'da Nazi iktidarı yurttaşlıktan çıkarmıştı.
(d. 27 Eylül 1991; Portland, Oregon), ABD'li oyuncu.

Oyunculuk kariyerine 2009 yılında, iCarly adlı dizinin bir bölümünde oynayarak başladı. 2010'da yer aldığı Komik Bir Hikaye (It's Kind of a Funny Story) adlı film, oynadığı ilk sinema filmi oldu. 2012 yılında, Project X ile birlikte ilk başrol deneyimini elde etti.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Thomas_Mann_(oyuncu)
Büyük alman yazarı.

" Hz.Yusuf ve kardeşleri " isimli büyük romanına başlamış bulunuyorum -orijinal 4 ciltlik heyyula gibi 2200 sayfalık büyük bir eser. Kütüphaneden buldum - kısaltılmamış orijinal versiyonunu ....

Buddenbrooks 'u zaten okumuştum. Der zauberberg 'e de başlamış ama bitirmemiştim. Benim kitap arşivimde mevcut o. Bu kitabı kütüphaneden aldığım ve geri vermek zorunda olduğum için çalışkan bir öğrencinin ders çalışması gibi okuyorum -pek çok da şey öğreniyorum Yusuf ailesi ve o zamanki "Kenan " diyarı hakkında ...

Adam resmen 1,5 sayfa uzunluğunda cümleler kuruyo ve o cümleler o kadar akıcı ki -resmen anlıyosun !!

Diyebilirim ki thomas mann -büyük bir dehaymış... Bu kadar karmaşık şeyleri nası kurguluyo acaba? Yahudi toplumunun yaşadığı trajedileri, "din " olgusunu, "din tüccarlığını" , toplumsal gereksinimleri, çok güzel anlatmış.

Mann, dindar olmayan bir kişi olmasına rağmen incil ve Tevrat 'ı çok iyi bilen biriymiş tahminen.

Kitaptaki gerçek ve hayali kişiler, gerçek mekanlarda çok acayip seruvenler -aynı bugünkü akape türkiye si gibi -yaşıyorlar.

gelgelelim -çok karmaşık ve ağır bir kitap. içinde yüzlerce kişi yüzlerce mekan ve durum içinde birdolu konulara angaje oluyo ...

Bulursanız zamanınız da varsa -kafanız böyle bir karmaşaya dalmaya müsaitse ... okuyun.

görsel
Büyük bir yazar -dünya tarihinin en büyüklerinden biri.

Bu başlığın altına zaten 2 entry girmişim.

Cümlelemeler -almancadan doğru olarak Türkçeye nasıl çevrilir bilmiyorum. Ancak şunu söyleyebilirim ki -bay mann 'ın alman dilinde kurduğu uzun cümleler çok zor çevrilebilir.

Thomas Mann 'dan uzak kalmayınız !!