bugün

bu başlıkta olmayı hakediyor bence.

görsel
yer- izmit şehir içi minibüsleri

-ablacım sıraya geçsen ayıp etmesen.
+ne sırası yaa?
-medeniyet sırası...

nitekim kadın utandı ve kalabalığa karıştı bu laftan sonra cuk diye ses getirdim içimden.
Bir keresinde lisede arkadaş ortamında bi konuda internete bakmamız gerekiyordu. Bana akın sen bak bakayım şu telefondan dediler. Ben de bir anda mihabbet edip bir andan da ezbere chromeu açarken boş bulunup reflex gibi gizli sekmeyi açmıştım. Ve bunu fark etmislerdi arkadaslardan biri kızların da yanında "el alıskanlığı tabi ehuehuehu" demisti.
üstâd necib Fazıl'a fransız gazeteci şöyle der;
"Osmanlı bizi senelerce sömürdü, buna ne diyeceksiniz?"

bunun üzerine üstâd; "eğer sömürseydik bu soruyu fransızca değil, türkçe sorardın."
Bediüzzaman'ı üserâ kampına götürürler. Burada şu şekilde şayan-ı takdir bir hâdise cereyan eder. Şöyle ki:

Bir gün Rus Başkumandanı esirleri teftişe gelir. Teftiş esnasında, Bediüzzaman kumandana selâm vermez ve yerinden kalkmaz. Kumandan kızar, belki tanımamıştır diyerek tekrar önünden geçtiği zaman yine yerinden kalkmayınca, kumandan tercüman vasıtasiyle der:

- Beni herhalde tanımadılar?

Bediüzzaman: - Tanıyorum, Nikola Nikolaviç'tir.

Kumandan:

- Şu halde Rus ordusuna, dolayısiyle Rus Çarına hakaret ediyorlar.

Bediüzzaman:

- Hakaret etmedim. Ben bir Müslüman âlimiyim. imanlı bir kimse, Cenab-ı Hakkı tanımayan bir adamdan üstündür. Binaenaleyh, ben sana kıyam etmem, der.

Bunun üzerine Bediüzzaman divan-ı harbe verilir. Birkaç zabit arkadaşı, hemen özür dileyerek vahîm neticenin önlenmesine çalışmasını istirham ederler.

Fakat Bediüzzaman:

- Bunların idam kararı, benim ebedî âleme seyahat etmem için bir pasaport hükmündedir, deyip kemal-i izzet ve şecaatle hiç ehemmiyet vermez.

Nihayet idamına karar verilir. Hüküm infaz edileceği vakit, namaz kılmak için müsaade ister; vazife-i diniyesini ifadan sonra, atılacak kurşunlara göğsünü gereceğini beyan eder. Tam bu esnada, namazını eda ederken, Rus kumandanı gelerek, Bediüzzaman'dan özür dileyip:

- O hareketinizin, mukaddesatınıza olan bağlılıktan ileri geldiğine kanaat getirdim, rica ederim, beni affediniz. Diyerek verilen idam hükmünü geri aldırır.
Sandro Rossel(Barcelona başkanı): "Seni satmak iş hayatımda yediğim en büyük kazık."
Zlatan Ibrahimovic: "Bu kötü başkanlığının bir sonucu."
23 Nisan'da cumhurbaşkanı Tayyip erdoğan yanında iken bir kız öğrencinin verdiği cevap da buna örnektir.

-başkanlık sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz?
-bildiğim tek başkanlık sistemi sınıf başkanlığı...
güyâ reisicumhurun kayseri’ye 1930’daki ziyaretinde, imam-müezzin maaşlarının çok düşük olduğundan şikâyet eden müftü kızıklı kasım hoca’ya, “sizin peygamberiniz, namaz kıldırırdı, maaş mı alırdı?” diye sorduğunda, “bizim peygamberimiz devlet idare ederdi; maaş mı alırdı?”
Mustafa sarıgül den seçmenine gelmiştir.

"Tenekeden durma orada, ya alkışla ya git."
Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken,
keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
- Biz de onlara yaklaşıyoruz.
Osmanli padisahanin diski yollayan düşmanına gül lokumu yollayıp herkes yediginden ikram eder deyip tarihin en büyük ayarini atmıştır.
şüphesiz ramiz karaeski'nin kasap nejat lakaplı hanzoya verdiği ayardır.
ramiz,jilet ahmet'i ihanetinden dolayı öldürür. ahmet'in adamlarından hanzo nejat,jilet ahmet öldükten sonra ramiz'den jiletin koltuğunu istemektedir.

bunun üzerine ramiz karaeski ;
"jilet ahmet sevdiğimiz bir abimizdi, janti bi adamdı
adabı giyinmeyi çok iyi bilirdi, mesela ben bilmem.
çok gülerdi, ben gülmem.
bu kapıdaki arkadaş abi köye para dediğinde sırtını dönerdi, ben dönmem
agop, abi beni kapıdan al dediğinde dalga geçerdi, ben geçmem
jilet ahmet sevdiğimiz bir abimizdi ama parayıda bir tuhaf dağıtırdı,
ne varsa elinde yine döner dolaşır onun elinde kalırdı
benim kalmaz.
bizde para masaya konur. herkes ihtiyacı kadarını alır.
jilet abim silahını adamına taşıtırdı, ben silahımı saklamam
abim bu masaya şöyle fiyakalı birazda yamuk otururdu,
ben arkamı arkadaşlara verince, şöyle yaslanırım bi geriye..
koltuk sende kalsın kardeş, arkamda durma yeter."
diyerek tarihi ayarı verir. http://www.youtube.com/watch?v=kHXn8b4g9NY
https://twitter.com/UmitT...status/407887470760435712
evvel zaman içinde yaşandığı rivayet edilen ve ağızdan ağza sürekli "ben yapıyorum da sen yapmıyor musun?" anlamında kullanılarak dolaşan bir hikâyedir:

vakti zamanında iki erkek arkadaş, karşı cinslerin konu olduğu bir sohbet başlatırlar. laf şöyle böyle derken cinsel ilişkiye, oradan da geneleve gelir.

sonra arkadaşlardan biri der ki: "geçen gün benim annem, senin anneni genelevde görmüş haberin olsun..."

diğeri de durur mu? yapıştırır hemen cevabı: "peki senin annenin orada ne işi varmış?"
kayıtlara geçmelidir.

https://fbcdn-sphotos-e-a...118168263_257894827_n.jpg
(bkz: taşeron işçisi mehmet öztürk/#21429595)
Einstein a ünlü bir manken gitmiş. "evlenelim eğer evlenirsek çocugumuz senin kadar zeki, benim kadar güzel olur." demiş. ama einstein "ya çocuğumuz benim kadar çirkin ve senin kadar salak olursa?" diyerek vermiş ayarı.
+ tayyip istifa!!111111
- bi saatte bir milyon kişi toplarım.
(topladı)

+ her başörtülü yobaz demiyorum ama her yobaz başörtülü.
- bacım ben de her başı açık orospu demiyorum ama her orospunun başı açık.
An itibari ile gezi parkı direnişi adı altında ülkeyi kaosa sürüklemek isteyenlere Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch den verilen ayardır.

Aslında ayar olsun diye verilmemiştir fakat yinede mesaj yerine gitmiştir.

http://ekonomi.haberturk....1-beklenen-aciklama-geldi
ispanyol kralı bir görüşmeleri sırasında napolyona şöyle der;
-"siz sadece kazanmak için savaşıyorsunuz,bizse şerefimiz için savaşıyoruz."
napolyon şöyle karşılık verir;
-"demekki herkes ihtiyacı olan şey için savaşıyor."
en güzeli mustafa kemal atatürke aittir :

' ingiliz kralı VIII. Edward istanbul'a Atatürk'ü ziyarete geldiği zaman Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. Ziyafetten önce - "Bana ingiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur onu bilen birisini yahut bir aşçı bulunuz, dedi. Ve nihayet bu sofra merasimini bilen bir zattan öğrenerek sofrayı o şekilde düzene koydular. Akşam kral sofraya oturunca kendisini kral sarayında zannederek memnun oldu. Atatürk'e dönerek:

- "Sizi tebrik eder ve teşekkür ederim. Kendimi ingiltere'de zannettim" diyerek memnuniyetini bildirdi.

Sofraya hep Türk garsonlar hizmet etmekte idi. Bunlardan bir tanesi heyecanlanarak elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlandı. Yemekler de halılara dağıldı. Misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler.

Fakat Atatürk Kral'a eğilerek :

- "Bu millete her şeyi öğrettim fakat uşaklığı öğretemedim!" dedi. Bütün sofradakiler Atatürk'ün bu sözlerine hayran oldular.
Atatürk garsona da "vazifene devam et" emrini verdi. '

işte ayarların kralı budur.
kaldığım yurdun karşısındaki evin bahçesindeki havuzda iki kız yüzüyor, bikinili falan böyle, bizim yurttan ise bu bahçeyi ve havuzda yüzenleri görebilmek için özel bir çaba sarfetmeye gerek yok. e bu iki kızı gören talebe de ister istemez pencerelere üşüşüp kızları kest' mişler. ( allahın abazanları yaa * neyse kızlarını -özel çaba sarfetmeden - izleyen talebeleri gören avukat anne, hemen canhıraş yurt müdürüne ötmeye gelir. derken bizim müdür durumu iyice anlayıp, "bizim yurdun yüksekliği belli ve erkek yurdu, bunu biliyorsunuz. duvarınızı yükseltebilir veya havuzunuzu, görülemeyecek bir yere tercihen yapabilirdiniz" demiş ve şu tarihi ayarı vermiştir hanfendiye: " siz iki tane ineğinize sahip çıkamıyorsunuz da, ben 500 tane öküze nasıl sahip çıkayım avukat hanım"

ebübe ebübe: hadi amaaa ciddi olamazsınız. buna da eksi mi verilirmiş yahu. yoğsam sizin de mi inekleriniz var. yollasanıza bizim ahıra bee!
--spoiler--

savcı: el salvadorda ne yapıyordun ?
che: tenimi bronzlaştırıyordum
savcı: peki binayı neden havaya uçurdun?
che: güneşimi kapatıyordu.

--spoiler--

--spoiler--

savcı: hapisten nasıl kaçtın ?
mahir çayan: tünel kazdım
savcı: peki tünelden çıkan toprağı ne yaptınız ?
mahir: topraksız köylüye dağıttık
--spoiler--
facebook iletisi ve yorumudur.
"michael jackson, beyaz olduktan sonra çükü de küçülmüş müdür ya la ?"

yorum:zenci olursam ... ihtimalini mi düşünüyosun?
sürekli tacizde bulunan telefon sapığım ile aramda geçen diyalogtur.

+: bak güzel arkadaşım gecenin 5inde arıyorsun durumdan oldukça rahatsızım.
-: bir şans ver bana. senden hoşlandım anlasana.
+: bir daha mesaj atarsan anana küfür edeceğim.
-: ehe mehe eeet kızsın nasıl olsa bir şey yapamazsın.
+: anneni s*ktirmeye bu kadar meraklıysan erkek buluruz ehi mehi.
-: sen bir yerde karşıma çıkarsın benim kızım!!!