bugün

savaş, doğal fekaletler gibi zamanlarda içine sığınılan, genellikle yer altında olan, içinde insanların yaşaması için gerekli malzemeler bulunan, yer altı mekanı.
(bkz: saganak) *
denilince akla saddam hüseyin'in geldiği yapı türü. Aslında starcraft geliyor lakin, amerika birleşik devletleri'nin ırak'ı işgali sırasında yerin yedi kat altına kadar uzanan bir sığınakta ölene kadar yaşayacağı iddia edilen ırak eski hükümdarı 1.5 metre yerin altında, hap kadar yerde, saç sakal birbirinie karışmış halde ele geçirilince dünyanın gizemsizliğine, fantatiklik yoksunluğuna lanet ettirmiş korunaklı alan.
ayrıca (bkz: önce efsaneler ölür ardından insanlar)
odtü matematik bölümü mezunu ve odtü felsefe yüksek lisans öğrencisi hasan eren çağatay ın ilk kitabı
yapı projeleride bodrum katlarının aldığı ad.
(bkz: melce) sözcüğünün yönlendirildiği başlık.

melce versiyonu bayan ismi olarak da kullanılır.
" dergahları melce-i erbab-ı recadır. "

nedim
ahmet telli şiiri.

Sözün yine hep aşktan yanaysa
sevgilim sen sakla bir kaçağı
belki yorgun ve yaralıdır hâlâ
ölüm basmıştır son sığınağı

Sus ve sadece dinle sessizliği
perdeleri çek ışıkları söndür
bir selam bir haber gönderir belki
sesleri hiç duyulmayan dostlar

Bir cigara sar bitlis tütününden
bir çay demle sonra, anısı kalsın
bekle başında onun sabahadek

Belki benim sana böyle sığınan
yapayalnız ve öylesine yorgun
kimliği duvarlarda kalan bir kaçak
bir ahmet oktay şiiridir.

Kaçıp sana saklanıyorum akşam oldu mu
Sana dokununca mı denizleniyor masa
Senin avcıların mı çok hayvanları kovalayan
Sıkıntımın ormanında?

Üç beş günümüz var şuracığında
Nice oyuncağımızı kırdılar
Biz de güzel çocuklardık bahçelerde
Sularda alabalık

Azla avunmaya alıştık
Ne yapalım paramız yoksa
Şarabımız bitince yağmura çıkarız
Kim güzelleşmiyor öpüşünce.
istenmeyen bir şeyden korunmak için saklanılan mekana verilen isim.
hayattan korunmak için bir sığınak olarak; (bkz: aşk)
2008 yapımı yönetmenliğini Steve Barker'ın yaptığı bir film. Film günümüz Doğu Avrupası'nda geçiyor. Filmde 2. Dünya Savaşı'nda Nazilerin işgal ettiği ve üslerinin bulunduğu,o dönemde Nazilerin yenilmeyen,ölmeyen dünyaya hükmetmek adına insan üstü askerleri yaratmak için yaptığı bir takım doğaüstü deneyleri ve bulguların kalıntıları araştırmaya giden bir bilim adamı ve bir grup paralı askerin başına gelen korkunç ve esrarengiz olaylar anlatılmakta.
Diyarbakır ilinin Lice ilçesine bağlı bir köy.

ilçenin tüm köyleri için:

(bkz: lice/#5120319)
Nihat Behram şiiridir:

Yedeğimde hep bir şiir olmalı
Korusun diye beni,
Sarsın
Solusun diye...

Yedeğimde hep bir şiir olmalı
Dileğimce değiştirebildiğim
Değiştikçe beni de değiştiren
Yüreğimle sindiğim,
Kimsenin bilmediği,
Acısına başka acı
Sevincine başka sevinç değmemiş,
Canım gibi
Yok etmek hakkını kendimde gizlediğim
Ömrümce çılgın, gönlümce engin,
Yeni doğmuş bebeklerin sesiyle
Yankısı ufkuma dokunurcasına yakın
Soluğumda kıvılcım, dudağında gül
Yaşamaya düğümlü,
Goncalar kadar körpe
Dalgalar kadar hırçın
Kavuşmamız olanaksız birine sakladığım,
Mahrem, bağışıksız,
Mazlum bir şiir

Yedeğimde hep bir şiir olmalı;
Çırpındığım geceler
Yetişip yatıştıran
Esinlenip dindiğim,
Duygusu sağılmamış,
Üşüse soluverecek,
Pürüzsüz, bir başına incecik,
Gülüşü gülüşüme denk, andıkça parıldayan
Andıkça parıldadığım,
Kanmayan, kandırmayan;
Öfkesi kirlenmemiş,
Zehri gibi kendi hayatımın
Ayrılık yaralarını sarılır sanmış,
Sürgün, ürkütülmüş,
Üzgün bir şiir.

Yedeğimde hep bir şiir olmalı
Yuvasında ilk kez uçan serçe gibi telaşlı,
Şafakta kuzulamış karaca gibi baygın,
Ulaşınca çılgınlığa kırılan dallarda ömrün
Yanarak uğuldayan
Yanarak uğuldadığım...

Yine daldım da kendi düşüme
Hasretin kanayışı bitermiş sandım...
Beni şiirler bağışlasın!
Bir Edip Cansever şiiri:

Bizi deniyorlar ilk olarak
Tartışılmaz bir üstünlüğü deniyorlar
Birazını oyuyorlar toprağın
-Neresi
-işte burası
Sığınak.

Hepiniz, ama hepiniz kendi karanlığını savunacak
Bütün hep kendi karanlığını
Duygular, duygularınız
Gözyaşı, gözyaşlarınız
Kendiniz için olacak.
Size yalvarırım beni karıştırmayın
Ben sadece bir sığınakçı
Alt yapan toprağın altını
Herkes kendi çaresine bakacak
Üstelik hadi durmayın
Çünkü kurtulmak gibi
Silkinip çıkmak gibi gün ışığına
Çok belli umutlarınız olacak
Ben sadece bir sığınakçı
Beni sakalı kırmızı diye düşünün
Bir meyhanede boynu bükük diye düşünün
Bir canavar gibi düşünün isterseniz
Herkes kendi düşündüğüyle kalacak.
jdam, agm-154 ve özellikle gbu-24 paweway 3 tipi bombalara dayanması neredeyse hiç mümkün olmayan ve zannedildiği kadar güvenli olmayan saklanma yeri. öyle ki, temeliyle beraber söküp uçururlar havaya.

görsel
izleyen varsa eğer güzel filmdir. Izlemeyenler izleyebilirler.
insanın kendini güvende hissettiği her yer, boyut.
doğalgaz gelmeden önceki çoğu konutlarda kömürlük, evde yer kaplayan ya da gereksiz görülen eşyaları ve bina için gerekli şeyleri saklamak için bodrum katlarda yapılan bir bölümdür. günümüzdeki konutlarda da sığınaklar yapılmaktadır fakat bir çok müteahhit tarafından gereksiz görüldüğü için artık pek tercih edilmemektedir. milenyum öncesi nesilin bir çoğunun çok iyi hatırladığı; çoğumuzun kırılmış bisikletinin, top şişirmek için sakladığı pompasının, evde yer kaplayan gereksiz eşyaların olduğu bir yerdi. sığınağa girmek özellikle bir çok çocuk için korku filmi gibi gelirdi çünkü bodrum katlarına sızıp sığınaklardaki eşyalara yumulan farelerle karşılaşmaktan korkarlardı. :swh
ciğerimin köşesi en sevdiğim edip cansever şiiri aklıma geldi yine. en sevdiğim demeye de korkarım ama dedim gitti.

"sığınak

i

bizi deniyorlar ilk olarak
tartışılmaz bir üstünlüğü deniyorlar
birazını oyuyorlar toprağın
- neresi?
- işte burası!
sığınak.

hepiniz, ama hepiniz kendi karanlığını
duygular, duygularımız
gözyaşı, gözyaşlarımız
kendiniz için olacak.
size yalvarırım beni karıştırmayın
ben sadece bir sığınakçı
alt yapan toprağın altını
herkes kendi çaresine bakacak
üstelik hadi durmayın
çünkü kurtulmak gibi
silkinip çıkmak gibi gün ışığına
çok belli umutlarımız olacak
ben sadece bir sığınakçı
ben sakallı kırmızı diye düşünün
bir meyhanede boynu bükük diye düşünün
bir canavar gibi düşünün isterseniz
herkes kendi düşündüğüyle kalacak.

ıı

kızmayın ben sığınakçı
oldu olacak
bir çift tavla zarıyım aydınlıkta
nasıl atarsanız atın öyleyim
ne gelirsem geleyim
budur en uygun olanı dünyaya
yani size karşılık sizi
savunan bir bakıma
hiç değil iki kişi arasında
bir gidip gelme olanağı
bir bağ
bir akşamı getiren bir sabahı
sonra da biliyorsunuz
biliyorsunuz sonra da
ödevim
hepsi bir çarktan çıkmış gibi
umutla donatmak sizi.

ııı

ona bakıyorlar şimdi
durmadan ona
bize yaşamasını geçirdi
kendi yaşamasını
öyle güzel ki
ne?
dünya
konuşulmadan önce
tanrı korusun anlamadı biri
gümüş işlemeli
bir haç çıkardı göğüs cebinden
karamsarlık haçı
elma kokulu bir eve girdi
gökyüzü kemanlarını çalıyordu bu ara
bir geyik heykeli
yan yana semaverle
odayla insanı olduruyordu
cızırtılarla
–bunu hiç unutmayın rica ederim –
kar yolları kapadı diyordu
biri de
artık

meyvalar kendi çevresinde dönemiyecek
birinin de çok alıştığı bir şey vardı
kapı
sanki bir olmazlığa doğru
açılıp kapandı.

ıv

siz de pek zayıfsınız size bağırmak düşer
iki tek çivi lazım size
çıkarıp asın diye papuçlarınızı
size de biliyorsunuz
içkiye eğilmiş sarışın
size de
en sessiz harfleriyle çağımızın
sonu gelmiyen bir yalnızlık

size de size de
bunu ben biliyorum sadece
nasıl ki balıkları seviyorsunuz apaçık
öyle
nasıl ki okşuyorsunuz ipekli kumaşları apaçık
öyle
bir sabun elliyorsunuz kaygan, yumuşak
belli bir ürperti içinizde.

sizi de ama sizi de
çıkarıp giyin diye şapkanızı
birimiz selamlamalı.

v
biri gelmiş avuçlarımı yapıyor biraz
onun çok uzakta bir evi var
damlarından serçeler kalkıp
bahçesinde kadınlar olup bir evi
söyleyin, diyarbakır'da her şey o kadar beyaz
hem nasıl, çarşıdan alınır gibi beyaz
sabahları gibi pazar günlerinin
bana bir şey söyleyin uyur uyumaz
bir derinlik öyküsü gibi
beyaz atları gibi karanlık vadilerin
güneşleri çok, tanrıları az
sizin çok uzakta bir eviniz var
bahçesinde kadınlar dolaşıp
çok serin yataklarında siz olup
ağaçlar kımıldamaz.



biri bir gemici kasketi bulur
bu arada akıldan geçen bir tramvay
nedense ölümü düşündürür
bize ne
elbette bize ne
çünkü çok başka ölümler de var günümüzde
güzelin en güzel olduğu yerde
hızlının en hızlı olduğu yerde
diyelim bir acılar ülkesinde
ölüm.
yok mu ya şaka gibi gelir size
biraz da değişmek gibi gelir
sıkılmak çok sıkılmak gibi gelir işte
oysa akıldan geçen tramvay
belli bir titreşim bırakır hepinizde.

hücum öyleyse
yeniden başlayan şeylere
hücum!
daha doğmamış çocuklara
hücum!
dallardan önce köklere

ve hücum!
yaşamaktaki ölmeye.

vıı

herkesin olduğu yerde biz de oluyoruz
en değerli yüzler halinde
sonra hep beraber sığınmak
nereye?
kendimize.
bir papaz dinleri götürüyor kiliseye
bir çocuk kahveye giriyor azıcık
bir adam karnına vuruyor elleriyle
işte çok kadınsı bir akşam ortasında
çok sevimli bir cinayet
bir sarraftan giriliyordu içeriye
ölüm olarak.

ve size yaşamayı gösteriyordu
çok rutubetli bir odada
taşların ortasında
bir yapışkan otu
pencereye doğru.

vııı

olanca kuvvetimle bakıyorum
her yerde bir şeyler bulunuyor
dokunma ve renk dağıtma şeyleri.

bugün pazar kendimi selamlıyorum
ve sanki kendimi takrarlıyorum durmadan
işte bir sarmaşığın son yaprağı gibi
güneşe, öyle birden ki güneşe
bir erkek, bir dişi olduğum zaman.

demek ilk olarak kendimi tekrarlıyorum nokta
kim bilir, belki de ben
bu türlü düşünmenin ilk karşılığı
kendi yaşamamda
.insan
.......sana güveniyorum
…………………………..saygılarımla"