bugün

(bkz: süleymancılar) diye bilinen cemaatin dünyadan göçmüş lideridir..
ezanların türkçe okunduğu bir dönemde binlerce gence kuran-ı kerim öğretmiş yüce şahsiyet. dine, zor zamanda hizmet etmiş ululardan..
Kuran-ı Kerim öğretmek için açtığı yurtlarda yolundan giden talebeler yetiştirmekte olan bir cemaatin lideridir.Öğrencilerinin tipik özellikleri;
Zenginlerdir, kilolulardır, mevcut siyasi partiye yavşamaktadırlar.Şahsiyetin damadı bir dönem milletvekilliği yapmıştır (bkz: hilmi kaçar)
yurtiçinde ve dışında sayıları bini aşkın yurtlarda, binlerce öğrencinin ilim okudugu müesseselerin emektarı, kurucusu, yaşatıcısı. her zaman adını geriye, hizmeti ileriye sürmüş rahmet okunası ilim insanı.her zaman için siyasetten uzak durmuş, uzak durulmasını istemiştir.o na göre dini ilimlerin siyasetle hiçbir ilişkisi olmamıştır, olmamalıdır.
süleyman efendi hz. kimdir?

süleyman efendi, (kuddise sirruh) bir zamanlar bizim sınırlarımız içindeyken şimdi bulgaristan sınırlarında kalan silistrede 1888de (hicrî 1304) dünyaya geldi. hocazâdeler olarak anılan ailesi, fatihin kız kardeşiyle evlendirildiği için fatihin eniştesi olan ve tuna boylarına tuna hanı olarak tayin edilen idris beye dayanır...

bir medrese âlimi olan babası osman efendi, süleyman efendiyi önce kendisi okuttuktan sonra, o zamanın ilim merkezi olan istanbula gönderir. istanbula gelen süleyman efendi hz., devrin meşhur âlimlerinden ilim öğrenip icazetini alır. sonra, süleymaniye medresesi tefsir ve hadis şubesine girip birincilikle mezun olur. ayrıca giriş imtihanını birincilikle kazandığı medresetül kuzattan (hukuk fakültesinden) de mezun olarak devrinin en yüksek ilimlerini elde etmiş olur.

tasavvufa hususî bir meyli bulunduğundan, ikinci binin müceddidi (yenileyicisi) imam-ı rabbâni hz.nin yolunu devam ettiren selâhaddin ibni mevlânâ sirâcüddin hz.ne bağlanır ve onun tarafından kendisine manevî irşad salâhiyeti verilir.

madden ve manen yetişmiş olan bu mübarek zatın en büyük emeli, almış olduğu maddî ve manevî ilimleri ehil olanlara aktarmaktır. bu düşünceyle, bir vaiz olarak bir taraftan istanbulun büyük camilerinde yaptığı vaazlarla yetişkinleri irşada çalışırken, diğer taraftan da talebe yetiştirmeye çalışır.

ne var ki, o günkü vaziyet buna hiç müsait değildir. tevhid-i tedrisat kanunu çıkmış, medreseler kapatılmış, eskisi gibi dinî ilimler okutulamaz olmuştur. üstelik, okutanları şiddetli ceza beklemektedir.

süleyman efendi hz., okuduğu ilimlerin unutulmasından korkmakta ve bu ilimlerin unutulmaması için kendisini vazifeli görmektedir. dolayısıyla, aldığı maddî ve manevî ilimleri, ehli olanlara aktarmak emelindedir.

o zaman, okutmak da okumak da suçtur. onun için ilk zamanlar okutacak insan bulamaz. ilim öğretmek karşılığında ücret almak şöyle dursun, dinî ilimleri okutmak için parayla adam aramaya başlar. ilim öğrenme yaşında kimse bulamayınca, inşaatlarda çalışmak için iş bekleyen amelelere, günde alacakları ücretin çok üstünde para teklif ederek onlara ilim öğretmeyi teklif eder. gelenler olursa da parayı alanlar ertesi gün gelmemektedirler. çünkü, korkmaktadırlar.

fakat süleyman efendi hz. yılmaz. nihayet, birer-ikişer gelenler olmaktadır. ne var ki, yasak devam etmektedir. açıktan okutmak imkânı olmadığı için, süleyman efendi, izbe ve soğuk mekânlarda, tren kompartımanlarında, şehir içi taksi yolculuklarında, akıl almaz şekilde ilim faaliyetine devam eder. fakat devamlı takip altındadır. neticede zaman zaman karakollara çekilir, işkencelere tabi tutulur. vaizlik belgesi elinden alınır; ama o ilim yolunda devam eder.

bu büyük azim netice verir ve gayretinin meyvelerini daha hayattayken görür. hükümet imtihanlar açmaktadır. binbir zorluklarla yetiştirdiği talebeleri, açılan imtihanlara katılırlar ve yüzlercesi kuran kursu hocası, vaiz ve müftü olur ve bu millete hizmet etmeye başlarlar. talebeleri, aynen hocalarının yaptığı gibi, isteyenlere dinî ilimleri ücretsiz okuturlar ve okutmaya devam ederler.

süleyman efendi hz.nin gayesi, üzerinde durduğu husus ve öğrettikleri neydi?

önce kuranı yüzüne okumak; sonra mânâsını öğrenmek. islâmî ilimleri ehl-i sünnet üzere öğrenip, peygamberimizin yaşadığı gibi yaşamaya çalışmak. evet, sadece bu...

o zât, 70 yaşını aştığı son anına kadar kuran hizmetinden hiç ayrılmamıştı. şimdi de, ruhuna sayısız fatihalar gönderilmektedir. bu, her insana nasip olmayan bir devlettir. işte insanın ikinci ömrü denilen budur. peygamberimiz (sav), hayırlı ilim bırakanların amel defterlerine devamlı sevap yazılacağını bildirmiştir. süleyman efendi hazretleri, işte bu devlete mazhar olmuş bir zattır...

yazar: (bkz: ali eren)
yakın dönemin önemli manevi büyüklerindendir.
şu adam namaz kılmıyor git kafasına sık denilse, "seve seve ;(" deyip tepki verecek süleymancı şakirtlerin ilahı.
silsile-i saadet zincirinin son halkası olan alim zat.
kuran-ı kerim okunmasına ve okutulmasına büyük katkılar sağlamış çok saygı duyduğum ama hiç ortamlarına katılmadığım cemaatin lideri.
sadece "tabi olduğu" silsile-i saadet zincirinin son halkası. çok da mübarek bir zat. fakat kalkıp da silsile bitmiştir demek tasavvufu redde kadar gider. tasavvuf da haktır. öğrencileri büyük bir hatadadırlar.
Manevi büyüklerden, alimlerden. Dünya'dan göçmüştür kendileri. Süleymancıların lideridir.
öğrencilerine "süleymancı" denmemesi elzem hatta şiddetle gerekmektedir. daha ziyade "süleyman hoca 'nın öğrencileri" olarak anılmaları yeğdir.
her islami yapılanmada olduğu gibi -cı ve -ci gibi takıların kullanılmaması gereken cemaat. kendi hallerinde din-i islam için mücadele ederler. her yerde olduğu gibi bunların arasında da çürük elmalar vardır lakin bu onları kesinlikle kötü etmez.
''hizmet güzel olsun da bizim yerimiz caminin papuçluğu olsun'' sözünün sahibi olan lidermiş. gittiği yolun sevdalısı bir insan olsa gerek.
1924 yılında Süleyman hilmi tunahan. Kur'an-ı Kerim okutmak için. istanbul'da osmanlı sisteminde medrese adı verilen özel okulunda kendi geliştirdiği eğitim sistemi ile çok sayıda öğrenci okuttu. bu medreseler mevcut cumhuriyet dönemi yasalarına aykırı olduğu için eğitim faaliyetleri gizlilik içinde yürütüldü. süleyman hilmi tunahan, süleymancılık akımını kesin bir dille reddetmiştir.
istiklal savaşı sırasında yaşıtları cephede vatanı savunurken kendisi bir yerlerde saklanmıştır. allah kimden razı gelir, kimi cennetine alır bilinmez ama türk evladının makbulü değildir bu tür adamlar...
kerameti kuran, hadis, fıkıh ve sünnet öğreniminde çok faydalı ve öğrenmeyi kolaylaştırıcı usüller bulması olan alimdir.
http://www.facebook.com/p...pe=1&relevant_count=1

altı buçuk yaşındaki yeğenim kendisinden daha sözü dinlenir bir insandır.
bir cemaatın öncüsüdür. cemaat süleymanlılar olarak bilinir. yurtları vardır, lisede 1 sene yurtlardan birinde kalmıştım. para gözlü değildirler ama çok sıkı eğitimleri vardır. hayatında hiç namaz kılmamış insanlar bile yurda geldikleri ilk günden namaz kılmaya başlarlar. kızlar için yurdun içinde etek ve başörtüsüyle gezme zorunluluğu vardır. yani okuldan çıkınca şöyle rahat rahat eşofmanları çekeyim gibi bir lüksünüz yoktur. yurt dersi diye bir kavram vardır ve kur'an eğitimi verilir.
edit: 14 yaşımda ne çok etkilemiş bu yurt beni şimdi anlıyorum.
Süleyman Hilmi Tunahan, 1888 yılında Silistire'de dünyaya geldi. istanbul medreselerinde dönemin en ünlü hocalarından eğitim alarak üstün derecelerle mezun oldu. 1930 yılından itibaren Diyanet'in kadrosundan Sultanahmet, Yenicami, Şehzadebaşı, Kasımpaşa camilerinde vaizlik yaptı.

Hayatı boyunca hakkında çeşitli soruşturmalar açılmış ve hepsinden beraat etmiştir. Kuran'ın unutulmaya başladığı bir dönemde kendisini gençlerin dini eğitimine adamıştır. Bütün çalışmaları Hoca Efendinin Kuran öğrenimine verdiği önemin belirgin göstergelerindendir.

Talebelerine devamlı olarak Kuran ve Peygamberimiz (sav)'in çizgisinden ayrılmamalarını ve gençleri bu çizginin dışındaki sapkın akımlardan korumalarını tavsiye eden Süleyman Hilmi Tunahan, 1959 yılında şeker hastalığından vefat etti.

Hoca Efendi ve talebeleri, itikatta imam Maturidi Hazretlerine, amelde ise imam Hanife'ye bağlıdır. Süleyman Efendi imam Rabbani Hazretlerinin çizdiği tasavvuf çizgisi içerisindedir.

Damadı ve talebesi Kemal Kaçar, Süleyman Efendi'nin üstün şahsiyetini şöyle anlatıyor:

--spoiler--
"Süleyman Efendi'nin batın ilminde, yani tasavvuftaki manevi cephesi, şüphesiz ehline malumdur. Zahiri akıl ve zeka ile mümkün olmaz. Öyle ki, bir insan müslüman olabilir, tahsilli ve akıllı olabilir, hatta iç hayatı münkir olmaz da yine tasavvuf ve irşada ehil bir zat ile karşılaştığı halde, o zat ilahi irade ile kendisini ona bildirmezse dünyalar bir araya gelse onun feyzlerinden haberdar olamaz. Bizim ise kendisinin manevi cephesi üzerinde zerrece tereddütümüz yoktur. Biz bu noktayı ülme'l yakin değil hakke'l yakin bi'l fiil yaşamış olarak biliyoruz."
--spoiler--

(Hızır Yılmaz, Süleymancılık Hakkında Bir inceleme, s. 11)
kur'an hizmeti konusunda 1920'lerden bu yana dirayetli davranan, bel'am olmayan, bugün bile hizmetlerinin neticesini topluma kazandıran anadolu'nun yetiştirdiği en değerli alimlerimizden, üstatlarımızdan biridir. rabbim mekanını cennet eylesin. kendisinin ebede kadar razı olsun.
ayaklı kütüphaneler yetiştirmek istemiş ve amacına ulaşmıştır.
peşinden gittiklerini iddia eden insanlar tarafından kemikleri sızlatılan büyük alim.
Nedense simasını hep iskilipli atıf hocaya benzetir dururum. Belki de iyi insanlar hep birbirlerine benziyorlardır kimbilir?
Allah rahmet eylesin.
silsilei saadat denen zincirin son halkasıdır.
laf olsun diye değil ama, kendisini anlatacak kelime bulmakta güçlük çektiğim yüce şahsiyettir. evliyaullahın büyüklerindendir.
" şu dünyada iki şeyden çok korkmuşumdur: imanımı kurtaramadan ölmek , bende var olan şu ilimleri aktaramadan , benimle beraber toprağa götürmek"
yahu şu sözün , ilme verdiği önemin büyüklüğüne bakar mısınız.
" havada uçmak, denizde yürümek!! bunlar keramet değildir . hakiki keramet, cehenneme gitmekte olan ümmeti muhammedin evlatlarını tutup kurtarmaktır, allahın "kelamını öğretmenktir" diyerek müthiş bir gerçeğe yine dikkat çekmiştir.
kendisi tren vagonlarında, kapı arkalarında, tarlalarda.. toros dağlarının nice nice platolarında bir veya bir kaç adet talebe için ömrünü tüketmiştir. kendisine lütfedilen zenginliği dünya hayatı için ; malum ekonomik ve siyasi kriz zamanlarında rahata kavuşmak için harcamamıştır . işçi tutmuş ve çalıştırmış gibi parasını vererek onlara kur'anı azîmü'şşân'ı öğretmiştir.
" bu dünyanın sefasından cefasına nöbet gelmez .. gafil olma ilme çalış , giden günler geri gelmez" buyurarak da ilmin önemine tekrar tekrar tekrar dikkat çekmiş ve dünyanın ne denli boş olduğunu anlatabilmek istemiştir.
kendisine cahil diyenlere ise, hem medresetül kuzât ve hem de hukukun ulaşılabilecek en yüksek okulunun diplomasına sahip olarak tokat gibi cevap vermiştir. siyasi ve dini bilgisi kıyas kabul etmediği gibi allah dostu olduğu da her akıl sahibi için inkar edilemez bir gerçektir.
allah bizlere öğrettiği kuran-ı kerim yüzü suyu hürmetine kendisine rahmetle muamele etsin. biz onu çok seviyoruz, onlar da bizi sevsin inşaallah.