bugün

Fazla değil iki gün evvel çevremde el üstünde tutuluyor, herkes tarafından övülüyor, toplumda herkes beni konuşuyorken, bugün kaderden bir tokat yedim ki beni öven, sözde sevenlerin hepsi çıkarları için bunu yapıyorlarmış. Şimdi ise tepetakla aşağı düşüyorum. Ne tutan var ne de durduran.
Çok hatalar yaptım geçmişte.
Olması gerekiyormuş oldu diyorum. Fazlaca şey kattı ve kattığından fazlasını da götürdü diyebilirim. Zarardayım muhasebesine bakarsak ya da yaradan bilir.

Son dönemlerde sadece huzurlu bir hayatım olsun istedim. Hayata tutunmamı sağlayan bir şey oldu. Değeri büyük...sadece o şeyin değerini ne kadar bildiğimi göstermek de istedim. Perde arkasında büyük bir mücadele verdim. Lafta kolay eylemde çok büyük.
Yine hatalarım oldu ya da zamansızlıklarım.
Olmayınca olmuyor bazen ya işte olmuyor hakikaten.
Muhallebi yerken kırılır dişin.

Yalnızdım çok uzun süre. Sonra o kısa dönem ve şimdi büyük yalnızım.

Üstümde bir yük var. Onu kaldırıp gideceğim sözlük.
Adımın sanımın bilinmediği yerlere.
Yalnızlığımla gideceğim.
Hayattaki tek düşmanım ve tek dostum yalnızlığımla.
Hastalığım da yancımız...ne hoş.
Bazen aşırı boş yaşıyormuş gibi hissediyorum kendimi.
Beklemediğim yerden beklemediğim bir para gelmiş. Sabahtan beri a çok güzel, gidem kendime şunu alam, gidem kendime bunu alam diye plan yapıp duruyorum ama yatan para sadece 50 lira. Bu işten inanılmaz zararlı çıktım. Napayım, parayı geri göndereyim bari. Bende kalırsa üç katı harcama yapacağım çünkü.
insanlara sempati duymuyorum. insanlar da bana duymuyor. işte bu kadar basit ve mantıklı.
hal böyleyken yalnızlık bana müstahak tabii.
Bazı insanlar için çok daha fazla üzülüyorum.
Yaptığı hiçbir şey yok, kaderini değiştirmek adına attığı tek bir adım yok ama öyle bir duyar kasıyor ki sanırsın dünyanın en mazlum insanı.

Gerçekten acı çeken insan yüzlerce, binlerce kişinin okuduğu yere kolay kolay içini dökemez anlık yazar sonra siler.
Hastalığıyla, yırtık ayakkabısıyla falan oy kasan zavallılar var çok acınası.
Bir buçukk ayd.. söyleyeceğimi unuttum.
“ Kurtuluş” diye bir trt dizisi var. Yıllardır her 30 ağustos günü 6 bölümü birden peşpeşe izlerim. Kurtuluş savaşını, o azmi, o günleri bu kadar iyi anlatan bir film de dizi de yoktur. Zaten senaryosu turgut özakman’ın kitabından alınmıştır. Her izlediğimde gözlerim yaşarır, duygulanırım.

işte o dizi de bir replik var diyor ki “gecenin bir yarısında bu insanları yollara düşüren ne ola ki” ve cevap geliyor berikinden “umut rıza nur bey, umut”

Bu geceyarısı da ben yola düşmedim gerçi ama düşünceler de bir yol sayılmaz mı? Yalnız beni düşüncelerle uyandıran umut mudur? Emin değilim. hastayım, kalkmış 2 nurofen coldu sallayıp uyuyacaktım ama yok uyku tutmadı. Telefona baktım mesaj yok, hasta olduğumu söylediğim, umursanacağımı zannettiğim birinden en azından bir cevapsız çağrı bile görsem belki de uyuyabilirdim.

Gelelim düşüncelere. Kaç yaşına geldim daha ne bir malım var ne de mülküm. Araba bile alacak parayı biriktiremedim hala. Türkiye ortalamasının üstünde 4 asgari ücretliden biraz fazla maaşımda olmasına rağmen yok yani olmadı. Eli açık biriyim üçü beşi aramam belki ondan ama buna rağmen cimri diye yaftalandığımda oldu. Hep başkalarını mutlu etmek için çırpınıp durdum, karşılığını da her zaman aldığımı da söyleyemem. Şu halimde bile bazen bencil olduğumu bile söylüyor en sevdiğim. Gerçekten en çok üzen bu beni, haksızlığa uğramak hele ki sevdiği biri tarafından. Bazen bu mal mülk meselesini açarak ruhumu daraltanlara inat alıp yüzlerine çarpasım geliyor ruhsatı, tapuyu ne varsa maddiyata dair. Halbuki ben ölmeden tüm dünyayı görmek istiyorum. Amazonlarda ateş yakmak, afrika savanlarında çığlık atmak, galapagos’ta biricik hissetmek ya da bir igloda üç beş gün buz seansı çekmek. Ve tüm bunlar onunla yapmak. Hindistanda mera pyara, güney amerika da te quiero demek istiyorum.

Şu hayatta çok şey gördüm ve anladım ki maddiyat biriktirmenin hiç bir faydası yok. Ölünce yanında götüremediğin şeyleri biriktirmek saçmalık bana göre. Yıllarını iyi bir arabaya, bir eve ipotek etmek ve sonra ölürken gözünün önünden geçecek film şeridinden sadece anılarının olacağını bilmek çelişki değilmi. Şu hayatta sahip olduğum en büyük maddiyatım şu elimdeki iphone 6s ve bir kütüphane dolusu üçyüz, beşyüz kitap. Dini inancımda sarsıldı son zamanlarda benim inandığım tanrı gerçekten tek olmalı şu fani garip insanın iki yanına metaforik bile olsa iki melek koyup kayıt yaptırmaya ihtiyaç duymamalı, herşeyi kendisi yapabilen olmalı. Neyse konu dağıldı.

Shawshank Redemption da ne diyordu Red “Umut tehlikelidir.Umut bir insanı deli edebilir. Bu iyi değildir”

Bunca yıl hep umutla yaşadım ve evet gerçekten deli ediyor insanı, çıldırtıyor, yoruyor. Halbuki tersi olsaydı daha relax hissediyor insan. Bu hissi bir kaç kez yaşadım ve evet Red sen haklısın umut iyi değildir, umutsuzluk hiç ama hiç iyi değil en iyisi kayıtsızlık, nötr olmak. Yoksa hayat çarçur oluyor gidiyor, zaman gelmiyor geri. Umut gerçekleşirse yeni umutları, gerçekleşmezse umutsuzluğu besliyor.

Hep onu mutlu etmeye çalışıyorum, ama beceremiyor muyum ki yalnızlık sarıyor ruhumu. O görmüyor sevdiğimi sanki.

eğer görmek istiyorsan sevildiğini gösterecek çok emare bulabilirsin, görmek istemiyorsan da eğer sevilmediğini gösterecek çok emare bulabilirsin ve bunlardan hangisine inanacağını sözlerle değil kalbinle ve aklınla karar vermelisin. Ne saf mantık ne de saf duygu doğruyu görmeni sağlayabilir. Onlar yalnız karanlığı besler. Gerçek, duygu ve mantığın karıştığı ışığın aydınlattığı karanlıkta görülebilir ancak.

Sevdiğimin görmek istemediğini, yalnızca duygularıyla karanlığa baktığından anlıyorum artık. Umarım hem mantık ve hem de duygularınla bakarsın, buna da hala umudum kaldı.

Hastaydım uyuyakaldım, umudum vardı uyandım, ne mesaj ne aranma, umutsuzluğum had safhada diyeceğim o ki

“ervah-ı ezelden güzel seni çok özledim”

https://youtu.be/7GeiEeUhoQU
https://youtu.be/vpHZbT_WeCU
uykusuzluk diz boyu, canım aşırı sıkkın ve kafamda soru işaretleri belirmeye başladı. nasıl çözüme kavuşacak bunlar çok merak ediyorum doğrusu.
Şuradan atlasam ölür müyüm acaba diye düşünmek ama bir yandan da cepteki telefonu sağlama almak.
uyusturucu bagimlisi olmayi dusunuyorum.
bazen yanlış kararlar alabiliyorum.olur oyle diyorum geçiyorum.
aşık olmak istiyorum sözlük. ama öyle böyle değil. böyle ağzım burnum dağılsın iliğim kemiğim kurusun baya fırtınalı olsun ne kadar kavga edersek de edelim asla ayrılmayı düşünemeyelim. yani öyle bir aşk işte.
bazen hoşlandığım kızın yanındaki erkekten dayak yemek istiyorum. yere düşüp tekmelerine kafa atmak istiyorum. ağzım yüzüm patladıktan sonra belki filmlerdeki gibi kız pamukla yaralarımı falan temizler. Evet.
iş arkadaşlarım beni seviyor galiba, bu beni çok mutlu ediyor.

ilk işe başladığımda adımı sanımı bilmiyorlardı çoğu, yanımdan geçip gidiyorlardı selam vermeden. Bizim kat da en unutulmuş yerde olduğundan müşteriler dışında gelen giden az oluyor, diğer çalışanlarla sürekli karşılaşmıyordum ama molalarda vs derken şimdi hepsi beni tanıyor, ismimle hitap ediyor ve bana çok sıcak davranıyorlar, mutlu oluyorum.

Kendi katımda da başta benimle çok samimi olmayan full-time arkadaşlar beni çok sevdiklerini, zamanla çok ısındıklarını söylediler. Ben kolay kolay insanları sevemiyorum ama seni çok sevdim bendekalanlar, tepkilerin çok komik, seni bazen sevgilime anlatıyorum dedi bi tanesi. Bi de burada yıllarca çalışan insanlar gibi iş yapıyorsun, işini güzel yapıyorsun dedi o arkadaş çok sevindim *

Diğer full-time arkadaşla da çok yakınlaştık. O asık suratlıdır. Huysuz ve tatlıdır. Tatlı yönünü bilmezdim, hep çok soğuktu başlangıçta ama şimdi çok eğleniyoruz. Çok tatlıymış meğerse.

Bi de işe ilk geldiğimde full-time bi kız bana kötü bi üslupla bir şey söylemişti çok dokunmuştu, o gidince ağlamıştım. Ondan beri kıza ön yargılıyım ama bugün molada onla bile çok güzel sohbet ettik, beni tanıyınca o da sevdi galiba. Kızın kafası biraz gidik. Dün ne dediğini bugün unutan cinsten biri. Ben de unuttum gitti.

Neşeliyim *
böyle zaman zaman fotoğrafını büyük görmek istiyorum. yüz hatların falan kayboluyor anılarımız da.

kolay değil beş sene geçti. bir zahmet kaybolsun artık.
yine de bu tarz geceler de açıyorum bilgisayardan fotoğrafını tam ekran.
bir kere de televizyona yansıttım.

aradığın dönemler de telefonuma ses kaydedici program kurmuştum.
ses sorununu da son konuşmalarımız ile çözüyorum. bu kayıtlarda ki en sevdiğim kısım ise hiç sevmediğim herif halil sezai nin "galata da bir meyhane" de diye devam eden şarkısını söylerken araya girip, " galata pahalı ya." dedikten sonra benim ses tonumu taklit edip, " goloto poholo yo, bi kere de öküzlük etmesen olmaaaaaz." deyişin. burayı geri alıp alıp dinliyorum. birbirimizi ne kadar iyi tanıdığımızı hissettiriyor bana.
kimsenin bir daha bu kadar iyi tanıyamayacağını da hatırlatıyor aynı zaman da.

en büyük sıkıntım kokuna bir şey bulamadım. o beni biraz yaralıyor.
evet parfümünü alıp denedim ama teninle birleşen kokuyu bulmak imkansız gibi bir şey.

bunlar da böyle itiraflarımdı.
kimseye uzun süre ilgi duyamıyorum ve bu artık can sıkıcı olmaya başladı.insan ilişkileri emek istiyor ama içimden gelmeyince de olmuyor.Tam oldu derken bir sıkılma bunalma başlıyor. Nasıl olacak böyle?
hiçbir zaman dini şeylere inanamadım .
üzerinde "arılıdır" yazan domateslerin içinde arı var sanıyordum ve ağzıma iğne batar diye yemiyordum.

görsel

maldık ama mutluyduk temalı.
Her zaman fransız bir sevgilim olsun istemişimdir. Şansa bakın bugün fransız bir kızla tanıştım. Olursa yaşadık. Sdfggh
Ben butimarın periskopunu erkek sanıyordum. Bugün şok oldum. iyi ki yürümemişim.
Ben bu timarın periskobunu erkek sanıyordum. Bugün şok oldum. iyi ki yürümemişim.
(#38603368)
itiraf ediyorum şu entryden acayip etkilendim öyle böyle değil içim parçalandı be.
bazı zamanlar aşırı aşırı olağan herhangi bir konuda aniden farkındalık yaşayıp amerikayı keşfetmiş gibi hissediyorum. ve bu ruh halimi ciddi anlamda olumlu etkiliyor keşke daha sık yaşasam.

mesela boş boş sağa sola bakınırken ağaçların ne kadar estetik canlılar oluşunu fark etmem, adımı sevmiyorum idimi sivmiyirim bikbikbik diye dolanırken sevdiğim birinin ağzından kendi adımı duymamla lan benim adım güzelmiş aslında demem ya da 27473 milyor kere dinleyip ezbere bildiğim bir şarkıda yepyeni bir ton, bir anlam fark etmem.

seviyorsun bu hayatı kabullen sevgili kendim.
Her şeye şikayet etsem de, huzuru benim de bulduğum oluyor.