bugün

"o degilde sebnem ferah yok bunda" seklinde feryat figan bagırtan, ama cem adrian performansı heyecanlandıran albüm.
her şarkının rezil bir yorumunu içeren albümdür. bir iki istisna hariç. teoman teomandır ezginin günlüğülük yapmaya gerek yoktur.
teoman'ın büyük ihtimalle "bozuldu" "poplaştı" "eskisi gibi değil artık" yorumlarından sıkılıp aslında yaptığı şarkıların ne kadar güzel olduğunu göstermek adına çıkardığı albümdür. e, tabi... o kadar şarkının içine de atması lazımdı birkaç iyi şarkı, biz de onları dinler dururuz artık...

(bkz: bugün) *
(bkz: gökdelenler) *
(bkz: istanbul da sonbahar) *
(bkz: sürpriz) *

edit:
evet. albümü birkaç kere daha dinledikten sonra, bi şarkıya haksızlık ettiğimi anladım.
(bkz: duş)*
teoman'ın çıkması beklenen son albümünün ismi. bu albümde yer alan isimler ve seslendirdikleri şarkılar şöyledir:

sezen aksu - paramparça
emre aydın - sürpriz
feridun düzağaç - yollar
candan erçetin - kim
hayko cepkin - gökdelenler
cem adrian - iki yabancı
nil - istanbulda sonbahar
mirkelam - mavi
yavuz bingöl - iki çocuk
yaşar - rüzgar gülü
kreş - bugün
yalın - gonulcelen
pamela - renkli rüyalar oteli
çağın hızına ve ağırlığına dayanabilmek sürekli canlı tutulan melankoliyle mümkün belki de. “kendimize baktığımızda tıklım tıklım yalnız olduğumuzu” fark ettiğimiz anda dışarıdaki kalabalığın anlamsız hareketliğine bir anlam verebiliriz ancak. kentin sokaklarından gece gündüz akan binlerce yalnızlık dolu bedenin “dünya düşmüş üstüne.” yükleri ağır ama yine de kentsel akışın hızına ayak uydurmak zorundalar, daha da yabancılaşarak daha da yalnızlaşarak, kalabalığın ortasında “sonsuz bir şimdi içinde nefessiz kalarak.”

geçmişin nostaljik olmadığı çünkü artık özlemle hatırlanacak, tutunulacak bir şeyin kalmadığı, her şeyin unutuşa terk edildiği; geleceğin ise mutlu ve umutlu hayallerden ziyade birikerek katlanarak çoğalan bir yalnızlık albümüne dönüştüğü bu modern çağın en moda hali aşk’tır. kentli insanın yaşam enerjisi aşktır ve hatta aşk acısına olan yatkınlığıdır. onu şimdiye hapseden de bu acının peşine düşmesidir. gündelik hayatın temposunun giderek hızlanması aşkların da ömrünü kısaltmıştır, aşk acısının da… kent hep yeni hikayelerle geçmişten ve gelecekten koparır bizi; tam da o melankolik şimdiye bağımlı kılar.

bu yeni kent hikayelerinin anlatıcılarından birisidir teoman. kentli insanın aşk söyleminin sözcüsüdür. kent yaşamı aşkı acıya tercüme ederken, teoman, yalnızlığına sığınan, aşıkken bile yalnız kalan, dünyadan kaçıp kendi hikayelerini biriktiren insanı tasvir eder. dünyanın hikayelerinin yavanlığından, televizyondan dökülen seslerin ve görüntülerin birörnekliğinden, artık gerçekleşmeyeceğini fark ettiğimiz ışıltılı hayallerin sahteliğinden, dergilerdeki aynı kadınlardan/erkeklerden ve sokaklarda yine onlara benzemeye çalışan acemi taklitlerinden sıkılan kentli insan kendisini hikayelerine kapatır. “bir ülkenin bodrum katındaki kirli savaş”ın televizyondan akan haberiyle uyanan kişinin midesi bulanır, galiba “dünya tutmuştur” bu kişiyi. teoman’ın dile getirdiği modern insan belki de tam bu yüzden hep kendi hikayesine döner. kendi hikayesini kentin hikayeleriyle yorumlar. başkalarının hikayelerini dinleyecek zamanı azdır, onlar için de hikayeler uydurur. bu yüzden “o’nun hikayesi”ni veya “en güzel hikaye”sini anlatır, özenle dokur, işler ve dünyaya tahammül etmeye çalışır. kalabalığın içinde yalnız olan kişinin elinde kalan bir hikayeler koleksiyonudur. hayat o kadar hızlanmıştır ki; bir insanı ancak hikaye kahramanı yapacak kadar tanıyabilir kentli insan, onun hikayesine dahil olacak kadar değil… walter benjamin’in o güzel deyişiyle “büyük şehir insanını büyüleyen aşktır, ama ilk bakışta değil, son bakışta aşk.” büyülenme anıyla başlayan ebedi bir elveda bir anlamda. ve tam da o andan sonra başlayan hikaye kurma süreci. köprünün tırabzanlarına tutunan ıslak saçlı kızın pencere camının buğusuna yazdığı “hoşça kal” sözcüğünden sonra başlar hikaye. bir kar tanesinin ağızda erimesi kadar sürer. sonra yeni hikayeler başlar, yeni melankoliler, yeni son bakışta aşklar. veya sadece son bakışta hayranlıklar, “daha 17”nin “elveda zalim dünya” şarkısının sonuna yetişilmesi gibi mesela veya kardelen’in elinden uçup gitmesi yeniden açmasını beklerken veya papatya’nın nasıl “en sevdiği filmden sonra kısacık kestirmesi saçlarını ve içmesi ilk sigarasını” hikayesini dinlerken “içindeki seslerin bastırması diğer sesleri”…

“yalnızlık asla dışarıdan doldurulmaya izin vermez, aynı zamanda kendi başına kendinden kaçıp kurtulmayı da istemez ve beceremez”. teoman belki de bu çıkmazı dile getirir şarkılarında. belki de bu yüzdendir yalnızlık dolu bedenlere duyulan ihtiyaç: yalnızlığı paylaşmak için değil, yan yana ayrı ayrı yalnız olmak için. bir anlamda, bedenin belleğini konuşturuyor aslında teoman. her dokunuşun en derinlere nüfuz eden silinmeyecek izini bulup çıkarır. ama bu melankolik bir açığa çıkarıştır çünkü izi bırakan artık yoktur; geriye kalan buğulu bir anıdır. bazen ise ne yaparsan yap acı dinmez çünkü bulduğun iz “en güzel hikaye”nin izidir. bedene en çok haz veren ve de en çok kanatan. ondan sonra zaman ikiye bölünür : “senden önce senden sonra.” hikayeleri kesintiye uğratan asıl hikayedir bu. bundan sonra anlatılanlar, hep bu hikayeyi yeniden bulabilmek veya umutsuzca unutmaya çalışmak amacındadır. fakat “bitmiştir en güzel hikaye” artık yapılması gereken hikayeler koleksiyonuna yeni hikayeler ekleyerek, o’nun vücudunun ardından başka vücutları sevmeye çalışmak, yara izini iyileştirmeye çalışmaktır… yine kalabalığın içinde yalnız olma vaktidir, “kalbinin kırıklarını aldırma” vaktidir. ve yeniden son bakışta aşklarla, tesadüflere bırakmak gerekir kendini. kentli aşk bu döngünün içine sıkışıp kalmıştır, teoman da işte tam bu melankolik varoluşun şarkılarının yaratıcısıdır.

ocak ayında teoman’ın yeni kent hikayeleri anlatacağı yeni albümünün de piyasaya çıkacağını duyurarak, tekrar tekrar melankolik aşklarla büyülenmeyi diliyorum bu kentli bünyelerimize… ne de olsa “her şey yalnızlıktan”… diye biten elis simson yazısını aklıma getiren tribute albüm. teoman'a böyle bir albüm böyle bir yazı yakışırdı.
sabah sabah heyecanlanmama ve kalbimin çarpmasına neden olan hede..iyki varsın dovv..
tanım 1: adının teoman şarkılarının katliamı olarak değiştirilmesi gereken albümdür.
tanım 2: teoman'ın şarkılarına ruhunu da katarak seslendirdiğini kanıtlayan albüm olmuştur.

parantez içi: belki de ben teoman'ın ruhuna aşıktım da şarkıları bahaneydi...

öyleki koskaca minik serçe bile şarkıya ruh katamamış, şarkıyı katletmiştir. rockçıların yorumları bi nevze iyi denilse de harun tekin, şarkının deyim yerindeyse cılkını çıkarmıştır. kavuniçi balık demek bu kadar mı zor sevgili harun??? * albümde en iyi yorum irem'e aittir: "duş şarkısı bu kadar güzel miydi yahu???" yorumu yaptırabilecek nitelikte yorumlamıştır şarkıyı. valla helal olsun kızcağızımıza, onca üsdat varken içlerinden sıyrılıp en iyi yorumu yapmıştır.

allah'tan albüm tutmadı da bir ikincisi piyasaya sürülmedi...

tanım 3: teoman'ın albümle eş zamanda çıkardığı kitabının adıdır.eğer ki teoman hayranıysanız arşivinizde yer almasını şiddetle tavsiye edilebilecek kalitede başarılı ve güzel bi çalışmadır.
barındırdığı şarkılar orjinalleri kadar güzel olamayacaksa da teoman işidir, başımız üstünedir.
5 şubatta müzik marketlerinde yerini alacak albüm.
Teoman'ın değerini bana hatırlatan albüm olmuştur. O mükemmel şarkılar nasıl bok edilebilir sezen aksu *, yalın *, izel*, mirkelam*, irem* ve hayko cepkin* isimleri tarafından bize gösterilmiştir. Şarkıların orjinal hallerini daha bütük bir keyif ile dinledim albümden sonra. en güzeli istanbul'da sonabahar olmuştur. nil'in sesi inanılmaz yakışmış bu parçaya.
gönülçelen için:
http://www.youtube.com/watch?v=06A4um7ERA4
2 inci cd si temmuz 2008'de çıkacak olan album.
paramparça isimli güzel şarkının rezil bir yorumunu içeren albümdür. sezen aksu şarkıyı bölmüştür, parçalamıştır, dinlenebilirlik potansiyelini düşürmüştür.
yıllardır satın alınacak türkçe albüm bulamamış bünyemin, çıktığı gün koşup aldığım albüm olmuştur, şarkı ve şarkıcı seçimini görünce daha şimdiden mayısta çıkacak 2. cd yi beklemekteyim.
kesinlikle saçma bir albüm. erken gelen bir albümdür. teoman dinleyen ve sevenleri hüsrana uğratmıştır. özellikle emre aydın ve hayko cepkin iyi fakat yalın ve yavuz bingöl gayet kötü yorumlamışlar şarkıları...