bugün

(bkz: sylvia saint)
eşiyle birbirlerine çok aşıklarmış evlendiklerinde. ama zamanla daha doğrusu sylvia çocuk doğurduktan sonra her şeye yetişemez olmuş ve kocası ted onu aldatmaya başlamıştır böylece ilişkileri berbat bir hal almıştır elbette.
30 yasındayken cocuklarını uyutur ve fırını açar fırının iyice ısınmasını beklerken ilaç içer ve sonra kafasını fırına sokarak intihar eder.
(bkz: anne sexton)
bir kadın,
her 10 yılda bir ölmeye çalışan...

"sırça fanusun içinde ölü bir bebek gibi tıkanıp kalan insan için dünyanın kendisi kötü bir düştür." deyip 3. seferinde gitmiş kadın...

yaptığı edebiyat "sylvia plath" tarzında olmuştur. öldükten sonra tabi; kocasının ününün gölgesinde öldükten sonra gelmiştir sıra ona. en büyük hatasıysa bir faşiste aşık olmasıdır; günden güne kendisini bitiren...

(bkz: bell jar)
kendisinden kısaca elif şafakın siyah süt adlı kitabında da bahsedilmiş kişi.şiirleri için:
(bkz: The Disquieting Muses)
(bkz: resolve)
(bkz: the thin people)
(bkz: brasilia)
(bkz: lesbos)
(bkz: contusion)
(bkz: the jailer)
(bkz: childless woman)
(bkz: stillborn)
(bkz: the couriers)
(bkz: the stones)
(bkz: crossing the water)
(bkz: sheep in fog)
(bkz: the rival)
(bkz: nick and the candlestick)
(bkz: mushrooms)
(bkz: lorelei)
(bkz: lady lazarus)
(bkz: tulips)
(bkz: winter trees)
(bkz: barren woman)
(bkz: cut)
(bkz: edge)
(bkz: elm)
(bkz: southern sunrise)
(bkz: the night dances)
(bkz: i am vertical)
(bkz: mad girls love song)
(bkz: ennui)
(bkz: child)
(bkz: the moon and the yew tree)
(bkz: daddy)
(bkz: mirror)
(bkz: the applicant)
(bkz: ariel)
(bkz: april 18)
(bkz: fever 103)
(bkz: maenad)
sözlüğü ele geçirmiş insan.
sew7 sayesinde kusana kadar şiirlerini okuduğumuz şair.
ölmek bir sanattır
herşey gibi eşşiz bir ustalıkla yapıyorum bu işi
öyle ustaca ki,korkunç geliyor
öyle ustaca ki,gerçeklik duygusu veriyor
bu konuda iddalıyım sanırım
demiş kadın şair/yazar
blackberrying kelimesinin dilime dolanmasına sebep olan güzel şairdir. en güzel şiiri ' i am vertical'dır.
özyaşamöyküsel kitabı sırça fanus'ta merkeze kendisini koyup, kendi etrafında dönüp duran yine kendi bunalım dolu anlarını yazdı.

"Kolejde okurken yazarlık derslerine kabul edilmediği için bunalıma giren ve bir süre psikolojik tedavi gören Plath, rahatsızlığı sırasında uyku hapıyla intihara kalkıştı. "

bazı bedenler vardır kendi ruhlarına dar gelen. işte o'nun ruhu da böyle bir ruhtu. o küçük, hastalık sarı bedenine sığmayacak kadar büyük olan bu ruh, yetmezcesine giderek daha fazla büyüdü. saçları uzadı, şah damar dişleri çıktı. bu dönemlerde sylvia, kendisini mutsuz eden dış dünyayla bağlantısını neredeyse koparmış ve sadece kendi dünyasında ki kendini huzurlu kılacak şeylerin izini sürmeye başlamıştı. bunları yaparken kocasına kadınlık, çocuklarına annelik yapmaya devam etti. aslında o'na göre hiçbir intihar girişimi "başarısız" değildi. "başarısız" sonuçlandığı söylenen intihar girişimlerinde kimse görmeden yavaş yavaş ölmeyi çok iyi başarıyordu. *çünkü çevresindeki herkesten önce öğrendiği bir gerçek vardı; bir bedeni bir başka beden öldürebilirdi evet, ama bir ruhu kendinden başka bir ruh öldüremezdi.

sylvia için yazdığım kısa bir yazı ile bitiriyorum;

içinde koşuşturan bir çocuğun varlığından sözederdin ya hep, şimdi o kız cocuğu büyümüş, serpilmiş olmalı; intihar yaşı gelmiş.. Ayıp değil, inan hiç ayıp birşey değil gezegenlere bir can borçlu olmak. Saçların karanlığa doğru uzuyor acının çekim gücü karşısında. Ve ben,"ne yapsak boş" gibi bir cümleyi Marmara'nın tuzuyla yıkıyorum. Daha lezzetli olsun, daha da acıtsın diye. Çok nefis ayrılıklarla sarıp sarmalıyoruz içinde endişe ve öğrenilmemesi gerek bir geçmiş olan zamanı. Sonra oturup, sessizce masallar okuyoruz içindeki kız çocuğuna. Ve inatla devam ediyoruz "benim masal yaşım geçti, artık acı ne demekmiş biliyorum" deyip bir damarı, bir ömrü yüzümüze kapatmış olsa da.

Ah zaman.. Yel değirmenleriyle savaşmak bizim neyimize? Görmüyor musun; yaşanılmamış anlar sel olup akıyor o yüzsüz o engebeli sokağında.Ve bugün kor gibi yakan bir Cuma.

Saçların vardı; kısa, kısacık. Benim bu kısa ömrüme doğru uzayan. içindeki çocuğa söyle artık ölebilir. Artık ince bir bağırsakla asabilir kendini hatıralarıma.
"Ölmek
Bir sanattır, herşey gibi.
Özellikle iyi yaparım."

demiş ve sanatını icra etmiştir. elif şafak pek bir sever kendisini, normal olarak.. *
--spoiler--
otuzuncu harf edebiyat ve düşünce dergisinin son sayısında "şairin son sığınağı intihar" başlıklı yazıda hakkında sağlam bir inceleme yazısı yer almıştır.
nurdal durmuş isimli yazarın kaleme aldığı yazıda, dr kaufmanın sylvia plath etkisi ve şairlerin intihar ve akıl hastalıklarıyla ilişkileri çok çarpıcı bir yazıyla okurla buluşmuş. otuzuncu harf edebiyat ve düşünce dergisi nt mağazaları ve kitapçılarda.
--spoiler--
sırça fanus'un yazarı,
karakaöy-kadıköy vapur hattındaki yarım saatlik seyahatlerim sırasında bana yoldaş olmuş,uzun süre denize bakmanın neden olduğu mide bulantısnın yarattığı etkityi kendi ruhunda yaşamış ve en sonunda bu bulantıya dayanamayıp intihar etmiş fakat çocuklarının sabah kahvaltısını ölmeden önce odalarına götürecek kadar ince ruhlu,hayatımı etkilemiş yazardır.
şiir kitabı olan ariell ile bir üstat haline gelmiştir.
ölmek konusunda iddialı olan yazar/şair. intihar üçlemesinin sonuncusunda nihayet huzura ulaşmış.

(bkz: ölmek bir sanattır)
sevgili sivvy,

iyi ki doğdun sivvy! 27 ekim yaklaşıyor. bedeninle de aramızda olsaydın, tam 60 yaşında olacaktın. doğum günün kutlu olsun!
yaklaşık üç yıldır seninle içli dışlıyım; şiirlerini çevirmek zor, fakat zorunlu. şiirlerinin çevirilerini bitirdikten sora seninle bu kara telefon hattını kesip atacağım. tehlikelisin çünkü. insan çok çabuk seviyor karanlığı.
sana yeterince zaman ayırdım artık. şiirin evrensel olması, her şairin aynı sonu yaşamasını gerektirmiyor, çünkü ne yalnızca ölümdür yaşadığımız, ne de yalnızca şairler intihar ediyor.
kara gölgenden sıkıldım. seninle olmak sürekli ölüm. bu yüzden seni terkediyorum sivvy, yapacak işlerim var.
huzur içinde uyu birtanem. iyi ki öldün!

yusuf eradam, 2007
Sylvia Plath'ın intihar etme denemelerinin ardındaki sebep bence derin ayrımların bilincinde olması, ikinci el duygularla yetinememesiydi.

--spoiler--
Boyunayım
Ama enine olmayı tercih ederdim.
Ben kökünü toprağa batırmış bir ağaç değilim
Taşları ve o ana sevgisini emen
Bu yüzden büyüyemiyorum parlak yapraklara her nisan,
Bir çiçek tarhının güzelliği de olamadım ne yazik ki
Sanki özenle boyanmıs ve kendi payına düşen hayranlarını kabul eder gibi,
--spoiler--
yoktur böyle bir sair,yazar olmayacakta.
" Siyah ve sert biraz, ama iyi oturdu üzerine.
Evlenir misin?
Su geçirmez, dayanıklı her şeye, ateşe,
Damı delip geçen bombaya.
inan bana, bunun içinde gömerler seni mezara.

Kafana gelince, kusura bakma ama, kafan boş.
Tam sana göre biri var elimde.
Gel şekerim, çık dolaptan.
Evet, ne dersin buna?
Kâğıt gibi bembayaz başlangıçta.."

(bkz: aday)
tek soru sormak için uyandırmak isterdim onu.

'' sylvia yaşarken canın çok yandı mı?''
alman şair 1932 yılında dünyaya geldi. babasının ölmesiyle şiir yazmaya başlayan şair ileri derece manik-depresif rahatsızlığıyla yıllarca boğuştu. burs kazanarak gittiği smith college daki ikinci yılında bir avuç hap içerek intihar girişiminde bulundu ve bir akıl hastanesine yatırıldı.

akıl hastanesinden çıktıktan sonra smith college ye geri döndü ve mezun oldu. cambridge üniversitesi nden burs kazandı ve orada okurken ted hughes ile tanıştı ve 1956 yılında evlendiler. bir kız ve bir erkek çocukları oldu. daha sonra lonra ya taşındılar. kiraladıkları evin eskiden william butler yeats e ait olduğunu öğrendiğinde sylvia bunun iyi bir işaret olduğunu düşündü. çift bu evde büyük tartışmalar yaşadı ve daha sonra hughes evi terketti. iki çocuğa tek başına bakan plath şiir yazmaya da devam etti. bu dönemde depresyona yeniden giren plath oldukça fazla şiir yazmaya başladı. bu zor dönemde intihara yeniden girişti ve bu sefer başarılı oldu fakat bu onun beklemediği bir sondu. intihar etmeden önce çocukların yattığı odanın kapısını kapadı, kapıların altına da havlular sıkıştırdı. daha sonra kafasını fırının içine sokarak intihar etti. hizmetçinin eve geliş saatine göre hazırlanan bu intihar hughes i yeniden eve dönmesini sağlamak içindi ama hizmetçi her zamankinden geç geldi ve plath ın ölüsü ile karşılaştı.

sylvia plath ın hayranları ölümün sebebinin ted hughes olduğunu düşündü. mezar taşında sylvia plath hughes yazması hayranlarını oldukça rahatsız etti.

yazdığı en iyi şiirler olan son şiirleri ariel adlı kitapta toplanarak üç yıl sonra yayınlandı.
1932-1963 yılları arasında yaşamış, trajik yaşamıyla, depresif hali ile ve cesaret ettiği intiharı ile yapı taşıdır. yazmış olduğu sırça fanus eseriyle hakkında birçok bilgiye erişilir.

tavsiye edilecek kitapları ;
sırça fanus
ariel
sylvia plath' ın günceleri
üç kadın

birçok kişiyi etkisi altında bırakan yazar, nilgün marmara' yı cesaretlendirerek onu bizden alması sebebiyle bir yandan nefretimi kazanmıştır.
yinede iyidir, güzeldir.

2003 yapımı sylvia adında bir filmde yapılmıştır. plath' ın hayatını konu alır. çok iyi anlatılmıştır her olay.
gwyneth paltrow oyunculuk dersi vermiştir.

bir şeyin öldüğünü ve özgür olduğunu düşünürsün, sonra onu içine çöreklenmiş sana gülümserken bulursun.
sylvia

yazıyordu. çünkü içinde susturamadığı bir ses vardı.
(bkz: ruhdaş)
şiirlerini ölmeden bir kaç ay önce okuyup kaydetmiştir.
vurgularu akıl almaz derecede ilginç olan bu kadın, olmasaydı ne olurdu? ölmeseydi ne olurdu?
dinlenilmesi gerekir eğer "biraz şiirden" anlarım deniliyorsa.
çocuklarını uyuttuktan sonra kafasını fırına koyarak intihar eden şair.
boyunayım

ama enine olmayı tercih ederdim.
ben kökünü toprağa batırmış bir ağaç değilim
taşları ve o ana sevgisini emen
bu yüzden büyüyemiyorum parlak yapraklara her nisan,
bir çiçek tarhının güzelliği de olamadım ne yazık ki
sanki özenle boyanmış ve kendi payına düşen hayranlarını kabul eder gibi,
pek yakında bütün yapraklarından birer birer döküleceğini bilmeden.
benimle karşılaştırılırsa, ölümsüz sayılır bir ağaç
ve bir çiçek o kadar uzun boylu değildir belki, ama kalkışmanın anlamını bilir,
bense ömrünü bir ağacın, cesaretini istiyorum bir çiçeğin.

bu gece, yıldızların o sonsuz incelikte ışıkları altında,
ağaçlarla çiçekler serin kokularını serperlerken havaya.
aralarında yürüdüm, hiçbiri farkıma varmadan.
uykuya dalmadan düşünürüm de bazen
ben de onlar gibiyim aslında ?
düşüncelerim bulanır sonra.
uzanıp yatmak, daha doğal geliyor bana.
sınırı olmayan sohbet yürürlüğe girdiği zaman, gökle aramızda.
ve son kez uzanıp yattığımda bir gün ben asıl o zaman yararlı olacağım:
o gün ağaçlar bana bir kez olsun dokunabilecek ve benimle ilgilenecek vakti olacak çiçeklerin.