bugün

Kömürlü sobaların, karlı kış gecelerinde dandik olan getto pencereye çarpan rüzgar sesi ile birlikte, tavanda oluşturduğu ışık şekillerini izlemenin verdiği keyfi ferrari ye binseniz alamazsınız. Hele birde şehirde değilde doğanın içinde yaşanıyorsa bu an, keyfi çok daha fazla katlanır. işte, ısımanın ötesinde işlevlerde kullanılabilen ısınma araçlarındandır.
"b" harfi iki sesli harf arasında kalmıştır. yanında sertleşmesini sağlayacak bir harf olmadığından sobadır. sopa olmasına sesli harfler engel koymuştur yani. dolayısıyla da sobanın dişi bir kelime olduğunu da söyleyebiliriz pekala*.
sırpca : oda
Karda, yağmurda neyim ıslanan çorapları sobanın üzerinde kuruturken saldığı kokunun, iğrenç kokular arasında sağlam bi yeri vardır.
görsel

görsel

görsel
inanılmaz derecede ısıtır odayı...kalorifer sobanın yanında kedi kalır.
üstünde ekmek kızartmak müthiş olur.
Kaloriferli ya da doğalgazlı evde oturanların bir türlü anlam veremediğim büyük özlemleri.
Uzaktan davulun sesi hoş gelir misali, odunu var kömürü var, karbonmonoksit gazıyla gebertme durumu var, ya o külü, Allahım beni öldürüyor, hele bir de döktüğünüz kül sıcaksa, poşeti de delerse, odayada dökülürse, gel de saatlerce temizle.
belki bu entry'yi girmenin mevsimi değil ama söylemeden edemeyeceğim.
benim oturduğum ilin açısından düşünürsek gerçekten büyük icat.o sıcak yaz aylarında resmen insanın kurtarıcısı.
soba insanın ruhaniyetini ısıtır, kaloriferler ise cismaniyetini. *
görükle'deki katık adlı dürümcüde çift lavaşlı katıkın adı.
lodos fıtınası olan zamanlarda istanbul' da ölümlere sebep olan dikkatli kullanılması gereken en ilkel ve nostaljik ısınma şekli olup çok basit bir mantıkla yararlı çalışır.
insanın manevi anlamdada içini ısıtan samimi alet.
lanet olasıcadır. hayattan soğuma sebebidir. banyo yapmak ve tuvalete gitmek bile devrim niteliğindeki kararlardır. allah belanı versin sobalı ev. kendi hayatım dahilindeki daha başka bir şeyden bu kadar nefret etmedim muhtemelen.
bacadan dumanın çıkmasını sağlayan araç.
bir zamanlar paylaşmaktı sıcaklığı, ısınmak...
soğuk kış aylarında, bir oda da birlikte bölüşmek huzuru, mutluluğu, kederi ve sevinci.
soba... muhteşem ders aleti... hemen herkes hatırlar diye tahmin ediyorum sobayı...
hani şu soğuk zamanlar yaklaşırken evimizin bir odasına kurulan, kendisi gelmeden önce kalacağı oda düzenin ayarlandığı.
akşam olup ışıklar söndüğü zaman tavana yansıttığı ışık oyunlarına gözlerimizin takılı kalıp uykuya daldığımız,geometrik şekillere sahip, bir görünüşle isimlendirilen...
üzerinde her dem içi su dolu güğümlerin bulunduğu, üzerinde çay demlenen ve o çay tadının ev ortamında asla başka bir ev aletiyle yakalanamadığı bir nesne.
yemek saatlerinde hazır bulunan menünün üzerine bırakılarak oradan servis edildiği,üzerinde yapılan kestane keyfinin artık yakalanamadığı soba...
hani bilirsiniz işte...çocukken bir çoğumuzun ısınmak için yanına yaklaşırken kendimizi yaktığımız,
elimizde pil veya benzeri bir şey varken içine atıp atmamak arasında kalıp bir anda büyüklerden gelen bir uyarı ile korkularımızdan sıyrılıp yapmak istediğimiz şeyden vazgeçtiğimiz,
ellerimizi yıkadıktan sonra havlu kullanmak yerine ellerimizde kalan su damlalarını üzerine damlatıp kızgın demir üzerine düşen su damlalarının hareketlerini takip ettiğimiz,
ıslanan ayakkabılarımızın akşamları, dibine konularak kurutulduğu,bacaya giden borularından uzanan çubuklara yeni yıkanmış veya ıslak olup da kuruması istenilen elbiselerin asıldığı,
kovalı veya tuğlalı olmak üzere sınıflandırılan, kovalı olanların, yedek kovalarının önceden hazır edilip evin girişinde bekletildiği, tuğlalı olanlarının ise yanında hazır kıta bir kova kömürün beklediği,
tutuşturmak isterken elinizin yakmanın bir gün mutlaka gerçekleşeceğinin bilindiği,
yakarken çoğunlukla evin içini bir duman kaplaması gerçekleşen ve ısınmak için beklerken tüm pencerelerin açılması sonucu soğuğun tam olarak hissedildiği,
bazen öfkelenerek kızgın bir edasıyla "pofff"lamasına şahit olunan ve havasız kaldığı için böyle yaptığı çocuklara izah edilen...
bir zamanlar sıcaklığı paylaşmaktı, ısınmak...
genellikle evin tek odasına kurulan sobalar sadece içindeki kızgınlıkla ısıtıcı görevi anlamı taşımaz soba.
hane halkları arasında paylaşımın büyük ölçüde artma vesilesidir aynı zamanda.hane halkı yaşadıkları iklimin şartlarına bağlı olarak kış aylarını her zamankinden daha fazla bir arada yaşamak durumunda kalırlar.
tüm sorunlar ve çözümler birlikte konuşulur ve en küçük bireyin dahi payı olur her duyguda.
tartışmalarda, gülüşlerde tam bir paylaşımla yaşanır.
çocuk sorumluluğunu daha bir iyi kavrar bu dönemlerde hayata karşı, yaşamak denilen şeyin ne olduğunu.
evin derteleri çünkü artık bu oda da konşulmaya başlanır...
farkında olmadan büyükler ders anlatırken, çocuklar birer hayat öğrencisi olurlar.kimse kaçamaz dersten...
hata yapan mahcup olma duygusunu yaşamak zorundadır. kaçıp kurtulma imkanı yoktur. ha tabii ezilmesi de zaten söz konusu olmaz! çünkü anne ve babaya karşı mahcup olmayı öğrenmek hayata duruşu etkileyecektir.
bireysel yaşam minimize edilirken, bencillik kavramı ortadan ister istemez kalkar ve bu bireyin yaşamına direk etki eder.
belki bu yüzdendir hala anadolu köylerine kapitalizm denilen melûn kavramın tam anlamıyla yerleşememe sebebi.
değer yargılarındaki bozulma yine en az miktarda yaşanır, büyüklerle etkileşimin çok olması sebebiyle kültürel çürüme en düşük seviyededir.
birey daha bir sağlam temellere oturtur aile kavramını...
velhasılı... sıcaklığı paylaşmaktır köklerine ısınmak...
suç işleyen odasına çekilip utanma duygusunu yaşamaktan kendini kurtaramaz...
kişi kaçıp kurtulmak yerine üzerine düşeni yapmayı ve elini taşın altına koymayı öğrenir...
bireysel yaşama, toplumsal sorumluluk tercih edilir...
büyüklerden toplumsal kültür daha verimli alınır...
anne ve babayla kavga eden değil zorluklara direnen ve zorlukların paylaşılarak aşılacağı daha rahat anlaşılır...
velhasılı... bu sadece basit ve sıradan bir yazı(msı) ancak soba muhteşem bir insanlık ders aletidir...
sobanın üzerine mısır atıp patlamasını beklediğimiz her türlü yaramazlıkta payı olan oyundan sıkıldığı zaman çıkardığı seslerle sıkıldığını belli eden bazen de sizin çok sıkıldığınızı anladığında çeşitli duman numaralarıyla ev ahalisini ayağa kaldırmış her şeyin daha kolay daha güzel olduğu yılları anımsatan ısınma aracı.
Soba:Soba eskiden evlerde kullanilan odun veya komurun yakit olarak kullanildigi demir govdesinin altinda mutlu bir aile tablosu meydana getiren muhtesem bir icattir.
Eskiden her evde bir soba bulunurdu.Aile,soguk kis gunlerinde soba etrafinda toplanir muhabbet ederdi.Sobanin etinden sutunde faydalanilir,uzerine mandalina kabugu yerlestirilir oda parfumu etkisi yaratilirdi.Kimi zaman kestane kavrulur kimi zaman ekmek kizartilirdi.Sabahtan aksama kadar soba uzerinde tencere,güğüm,caydanlik kaynardi.Sabahlari evin ufak cocugu güğümde kaynayan su sesiyle uyanir okula giderdi.Pazar aksamlari veletler mavi legen icine oturur soba uzerinde kaynamis su ile soba basinda yikanirdi.
Soba,islak odunu sevmez adi komur atildiginda ise tepki verir evi dumana bogardi.Hatta aile,bu cimriliginde israr ederse onlari zehirleyebilirdi bile.Birde yagmur yagdiginda bacadan giren su soba borularindan damlardi,aile bu kusur icinde yogurt kaplarini kullanir boruya tel yardimi ile yogurt kabi asardi.
Eve gelen misafir universite kazanmis oglu yerine sobasinin guzel yanmasindan bahseder onunla ovunurdu.Demir dokum sobasi olanlar kovali soba kullananlara havasini atar,bizim sobanin cami var nasil yandigini goruyoruz derdi.Evin cocuklari demirdokum sobanin cami nasil sicaga dayaniyor diye merak eder sasirirdi.Hatta yaramaz cocuklar o camda kibrit tutusturmaya calisirdi.Soba,kendisine iyi davrananlara kucak acar onlari isitir kotu davrananlara da acimasiz olabilirdi.Lodosta geri teperdi bazen.
Emeklemeye yeni baslayan cocuklarin literaturune cııssss diye giren soba yetiskinler icin vazgecilmez bir ev esyasidir hatta esyadan da ote evin bir bireyidir.
Kaloriferli evlerde yasanmayan mutluluklarin tek sebebi sobalarin komurlukte bir kosede paslanmasidir.Soba,kalplerin antipasidir.Onlari sevin ve hic olmazsa arada tozunu alin.
Süsler marka sobamiz seni ozledim ve bana yasattigin bu duygulardan dolayi sana tesekkur ederim...
(bkz: iliklere kadar ısınmak)
doğalgaz gelmeden önce kraldı. soba güzeldi ama tek kötü özelliği evde tek odanın ısınması diğer odaların, mutfağın, banyonun, hatta tuvaletin kıç dondurucu soğuk olması idi.
uzerinde cay yemek ve kestane pisirilebilen zamanin gerisinde bulunan anca zaman makinesi ile bu caga getirilebilen isitici.
üzerine kestane koyardık, üzerinde mandalina kabuğu sıkardık, en sıcak zamanında üzerine buz atardık klişelerine gireni artık tokatlarım amk yerinde. anladık yahu, nostaljiksiniz. hatta güğüm vardı, kasetler kurşun kalemle sarılırdı falan değil mi? ehhehehe. sikerler!
zamanında hemen her evdeki tek ısınma alternatifiydi.

akşam tüm aile bir odada toplanmak, yüzyüze bakmak zorunda kalırdı. işte o zaman aile fertlerinin birbirlerini daha iyi anladığı, daha çok sevdiği zamanlardı.

şimdiki gibi her odada kalorifer yoktu ki çocuk bilgisayarın başına, anne mutfağa, baba oturma odasındaki kanepeye gitsin...
odunlar tutuştuktan sonra elindeki çakmağın sobaya düşmesi.her an için patlama tehlikesi.
kestanenin vazgeçilmez yoldaşıdır.