bugün
- cinlerin olduğu aleme geçmek10
- karton toplayan çocuk silik yesin kampanyası26
- sözlüğe ölümcül bir kaza anı bırak14
- bir erkek boydan atmıyorsa8
- sudekiray tezek kokuyor silik yemelidir35
- bir insanla ilişkiyi kesmek için yeterli sebepler14
- al pacino neden karizmatik13
- zengin ve fakir arasında ki farklar21
- sinan oğan14
- millet gerçekten açmı sorunsalı8
- 26 ocak 2025 fenerbahçe göztepe maçı31
- sözlüğe ai ile yaratılmış bir resim bırak13
- cinler8
- evlenmeden çocuk yapılır mı26
- bolu yangını bilirkişi heyetinin değiştirilmesi14
- sudekiray 6 yıl 5 ay çaylak yapılsın kampanyası16
- 10 aralık 2024 sevgilimin beni terketmesi11
- dayıoğlunu itfaiye müdürü yapmak24
- kolonu kesilmiş binalar nasıl tespit edilir13
- ben gürcüyüm eşim arap12
- taliban14
- galatasaray'ın son 8 maçta 7 penaltı alması12
- ellerim bos gonlum hos evlen benimle10
- sözlük yazarlarının ai ile ürettiği görseller15
- deep learning8
- evlenince kadınla napıyorsunuz21
- sudekiray silik yesin kampanyası21
- sudekiray banyo yapmadığı için çaylak yapılsın19
- konya da 3 katlı binanın çökmesi27
- yangında ölen insanlara küfür eden zavallılar9
- londra sokaklarını bok gotürmesi14
- yunan askerini selamlamak10
- 25 ocak 2025 galatasaray konyaspor maçı12
- sudekiray'ın aşık olması15
- victor osimhen10
- sari renkli seker17
- gs'nin yine haram 3 puan alması14
- insan olmaya ceyrek kala12
- tamer karadağlı14
- pardonadinizasizmi10
- arkadaşlar nasıl çıkmışım10
- sözlük yazarlarının ilk arabaları9
- günaydın arkadaşlar buyrun kahvaltı yapalım10
- istanbula taşınmak26
- tayyip ölünce başa kim geçecek sorunsalı16
- ahmed kutucu9
- akrabalardan nefret etmek18
- gece vakti yalnız başına tuvalete gitmek14
- kar yağarken dinlenecek şarkılar8
- deniz arman9
(bkz: seni seviyem)
"Yanımdasın ya, hani şuan benimlesin ya, o yetiyor işte bana."
Dedik de noldu amk? sonuç; "artık konuşmak istemiyorum pink zeppelin"
Dedik de noldu amk? sonuç; "artık konuşmak istemiyorum pink zeppelin"
gözünün içine baka baka yanaklarını avuçla sıkarak seni seviyorum denilir, dolaya gerek yoktur.
'Senin yanında huzur buluyorum, ailem gibi oldun..'
insan illa 'seni seviyorum' demesi gerekmiyor; karşısındakine sevildiğini hissettiriyorsa; o zaman gerçekten sevmiştir.
Zaten habire 'seni seviyorum' diyenin sevgisinden şüphe ederim.
O ne lan öyle yılışıklar gibi dakkikada bir 'sönö sövöyörööööm' mu denilir?
hiç samimi değil bence..
insan illa 'seni seviyorum' demesi gerekmiyor; karşısındakine sevildiğini hissettiriyorsa; o zaman gerçekten sevmiştir.
Zaten habire 'seni seviyorum' diyenin sevgisinden şüphe ederim.
O ne lan öyle yılışıklar gibi dakkikada bir 'sönö sövöyörööööm' mu denilir?
hiç samimi değil bence..
sana güveniyorum , ya da inanıyorum bunlardan bazılarıdır.
Sevgilim olsan kerhanenin yolunu unuturum.
yürü be endamı güzel endamını göreyim
sensiz geçen gecelerin ecdadını sikeyim
ben mecnun muyum senin için dağları deleyim
seni de sikeyim leylayıda sikeyim
sensiz geçen gecelerin ecdadını sikeyim
ben mecnun muyum senin için dağları deleyim
seni de sikeyim leylayıda sikeyim
severim seni sütoğlan..
Şiir okumaktır. Şiir, aşkın en güzel ifade ediliş şeklidir.
Sıkı giyin üşütme..
babamdan gelsin;
olayın gerçekleştiği tarihte, 18 yaşımdaydım. annemin doğum gününü kutlamak için sabah programı olarak piknik, akşam programı olarak ise, yemekli bir organizasyon ayarlamıştık. market alışverişi, kasap alışverişi derken, koyulduk yola. ailenin cengaveri olarak tüm amele yükü tarafıma aitti. mangal için odun topluyor, odunları dalları küçük parçalara ayırıyor, etleri tele diziyordum falan işte. kız kardeşim, sofra için anneme yardım ediyordu. babam ise, evin reisi olarak mangal işini üstlenmişti. neyse, odun işi bittikten sonra babamın yanına kurdum sandalyemi cızırdayan etleri izlemek için. babamın etleri itinayla pişirdikten sonra en güzel parçaları zulada bi' tabağa attığını fark ettim. ayıptır söylemesi, pirzolaların en etlilerini ayırmıştı kenara. o dönemlerde boğazıma çok düşkün olduğum için bu durumu çok içerlemiştim. hakeza; babam da boğazına çok düşkün bir insan. "ohh, paşam!" dedim, "etin en güzel parçalarını ayırdın kendine"..
bana şöyle beş numaralı bi' bakış attıktan sonra, kulağıma eğilip, sessizce;
"annene ayırdım * "
dedi ve sırıttı mutluluktan yaşaran gözleriyle. 120 kiloluk adamın sevgisini ifade edebilme şekli buydu sanırım.
olayın gerçekleştiği tarihte, 18 yaşımdaydım. annemin doğum gününü kutlamak için sabah programı olarak piknik, akşam programı olarak ise, yemekli bir organizasyon ayarlamıştık. market alışverişi, kasap alışverişi derken, koyulduk yola. ailenin cengaveri olarak tüm amele yükü tarafıma aitti. mangal için odun topluyor, odunları dalları küçük parçalara ayırıyor, etleri tele diziyordum falan işte. kız kardeşim, sofra için anneme yardım ediyordu. babam ise, evin reisi olarak mangal işini üstlenmişti. neyse, odun işi bittikten sonra babamın yanına kurdum sandalyemi cızırdayan etleri izlemek için. babamın etleri itinayla pişirdikten sonra en güzel parçaları zulada bi' tabağa attığını fark ettim. ayıptır söylemesi, pirzolaların en etlilerini ayırmıştı kenara. o dönemlerde boğazıma çok düşkün olduğum için bu durumu çok içerlemiştim. hakeza; babam da boğazına çok düşkün bir insan. "ohh, paşam!" dedim, "etin en güzel parçalarını ayırdın kendine"..
bana şöyle beş numaralı bi' bakış attıktan sonra, kulağıma eğilip, sessizce;
"annene ayırdım * "
dedi ve sırıttı mutluluktan yaşaran gözleriyle. 120 kiloluk adamın sevgisini ifade edebilme şekli buydu sanırım.
birlikte karışık kebap yerken pirzolaya bonfileye bifteğe dokunmayıp, tavuğa lavaşa abanmak.
dün akşam, eski arkadaşlarımla biralama yapmak için toplandık. sohbet-i yâran idi bizimkisi. ilerleyen saatlerde konu konuyu açtı, erdi'nin dedesinin geçtiğimiz hafta bypass ameliyatı olduğu ortaya çıktı. söylemedi ibiş, yeni haberimiz oldu. neyse ki, operasyon başarılı geçmiş ve şu an durumu iyi imiş.
uzatmayayım; operasyondan önce tüm aile meclisi dedeyi teskin etmek için toplanmış. dede de duygusala bağlamış pek tabii. bir ara dilinden şu sözler dökülmüş;
- hatun?
+ efendim?
- şimdi bu doktorlar benim kalbimi açacak ya, ben istemiyorum açmalarını.
+ iyi olacaksın! sakın telaşlanma.
- ama açarlarsa seni görecekler. yüreğimdeki seni kimse görsün istemiyorum hatun..
herkes susmuş. babaannemiz şöyle bir bakmış havaya, dudakları titremiş, gitmiş sarılmış yarım asırlık eşine, başlamışlar beraber ağlamaya. dedemiz ne de güzel ifade etmiş yürek yangınını. hep böyle bahtiyar olsunlar. dinimiz amin.
uzatmayayım; operasyondan önce tüm aile meclisi dedeyi teskin etmek için toplanmış. dede de duygusala bağlamış pek tabii. bir ara dilinden şu sözler dökülmüş;
- hatun?
+ efendim?
- şimdi bu doktorlar benim kalbimi açacak ya, ben istemiyorum açmalarını.
+ iyi olacaksın! sakın telaşlanma.
- ama açarlarsa seni görecekler. yüreğimdeki seni kimse görsün istemiyorum hatun..
herkes susmuş. babaannemiz şöyle bir bakmış havaya, dudakları titremiş, gitmiş sarılmış yarım asırlık eşine, başlamışlar beraber ağlamaya. dedemiz ne de güzel ifade etmiş yürek yangınını. hep böyle bahtiyar olsunlar. dinimiz amin.
ben üşümem diyerek, götünün donacağını bile bile ceket uzatmaktır bazen.
karşısı reddedemez tabi, dominant olacaksınız orada.
bazen bir şiirden bozma yazı yazmak,
bazen bir bardak su getirmek,
bazen üşüyen elleri ısıtmak,
bazen sadece susmaktır.
yeterince aklı, kalbi hür bir kadın ne kadar sevildiğini böyle de anlayacaktır.
karşısı reddedemez tabi, dominant olacaksınız orada.
bazen bir şiirden bozma yazı yazmak,
bazen bir bardak su getirmek,
bazen üşüyen elleri ısıtmak,
bazen sadece susmaktır.
yeterince aklı, kalbi hür bir kadın ne kadar sevildiğini böyle de anlayacaktır.
gönlüm sana kaydı.
bir süredir annemle babamın arası bozuktu. yoğun ısrarlarımın sonucunda dün bir araya geldik ve yemek yedik. annem yanıma oturdu, babam da karşıma. suratlar beş karıştı pek tabii. onların bu halini görünce içten içe bu görüşmenin bir boka yaramayacağını hissettim. haliyle benim de suratım asıldı.
neyse, bok gibi bir gece geçiriyorduk. aradan 2 saat geçti ve meyve söyledik. o ana kadar çok bir şey konuşmamıştık. verim alamadığımız bir geceydi velhasıl.
benim annem çıtı pıtı bir kadındır. babam da 130 kiloluk şişko bir adam. yaprak sarma gibi parmakları, kocaman elleri vardır. 59 yaşında olmasına rağmen halen daha beni çok rahat bir şekilde bilek güreşinde yener. şimdi bu adam, servis edilen meyvelere bir süre baktıktan sonra, dilimlenmiş yeşil elmalardan birkaç tanesini aldı ve kabuklarını soymaya başladı. bunu yaparken de oldukça ciddi bir yüz ifadesi vardı. annem de ne yapsın, babamın elma soyuşuyla ilgilenmiyormuş gibi yapıyor ama yandan da onu izliyordu. ben de annem rahatsız oluyor diye köşeye doğru kıvrılıp sigara tellendiriyordum fakat çaktırmadan da ikisini izliyordum. bir ara annem, babamın ellerinin içinde kaybolan elmanın halini görünce tebessüm etti ama hemen kendini toplayıp, yine ciddileşti. bu esnada babam elma soymaya devam ediyordu. alt dudağını hafif şekilde öne doğru çıkartmış, kaşlar çatık bir şekilde elmaları soyuyordu işte. komik bir ifadesi vardı.
sonra, bu 130 kiloluk adam elma soyma eylemini neticelendirdi. annem de kollarını göğsünde birleştirmiş, yere doğru bakıyordu. ben de tellendirdiğim sigarayı küllüğe bastıktan sonra hesabı istemek için hamle yapacaktım ki babam anneme doğru bakıp, ses etti:
- sana elma soydum.
bu seslenişten sonra hemen anneme döndüm ve tepkisi ne olacak diye merak ettim. bebek gibi suratını büzüştüren annem, babamın dolma parmaklarının arasından elmasını aldı ve yemeye başladı. ikisi de dokunsam ağlayacak kıvama gelmişlerdi. hiç ses etmedim. onlarla ilgilenmiyormuş gibi yaptım ve bir sigara daha yaktım. aradan bir süre geçtikten sonra tatlı söyledik. ayıptır söylemesi, dondurmalı irmikti söylediğimiz tatlı. ortaya söylediğimiz için herkes kaşıklayacaktı haliyle. yine birbirleriyle konuşmayan annem ve babama aldırmaksızın kaşığı tatlının böğrüne daldırdım. babam yine ses etti ama bu sefer bana:
- dondurmayı yeme! annen dondurmasını seviyor.
emir, kesindi. dondurmayı kaşıklayacak olsaydım şayet giyotinle kellem alınabilirdi. babamın kararlığını fark edince "ben zaten irmiğini yiyecektim" dedim. bir şey söylemedi. annem de ne yapsın: "ye oğlum ye" dedi. babama baktım, tip tip beni kesiyordu. sonuç olarak dondurmasını yiyemedim.
bu iki jest karşısında annem yumuşamaya başladı. kollarını göğsünden çekip, ellerini üst üste bir vaziyette masada buluşturdu. "ufuk" dedi:
- bu elmanın hepsini ben yiyemem. sen de yesene?
sulu gözlü şişko bu teklifi geri çevirmedi ve iki dilim elma alıp, yedi.
ya işte, bir elma nelere kadir. ve bir dondurma bir babayı evlat katili yapabilirmiş, bunu görmüş oldum.
bir de ayrıca, bana niye elma vermediniz amk?
neyse, bok gibi bir gece geçiriyorduk. aradan 2 saat geçti ve meyve söyledik. o ana kadar çok bir şey konuşmamıştık. verim alamadığımız bir geceydi velhasıl.
benim annem çıtı pıtı bir kadındır. babam da 130 kiloluk şişko bir adam. yaprak sarma gibi parmakları, kocaman elleri vardır. 59 yaşında olmasına rağmen halen daha beni çok rahat bir şekilde bilek güreşinde yener. şimdi bu adam, servis edilen meyvelere bir süre baktıktan sonra, dilimlenmiş yeşil elmalardan birkaç tanesini aldı ve kabuklarını soymaya başladı. bunu yaparken de oldukça ciddi bir yüz ifadesi vardı. annem de ne yapsın, babamın elma soyuşuyla ilgilenmiyormuş gibi yapıyor ama yandan da onu izliyordu. ben de annem rahatsız oluyor diye köşeye doğru kıvrılıp sigara tellendiriyordum fakat çaktırmadan da ikisini izliyordum. bir ara annem, babamın ellerinin içinde kaybolan elmanın halini görünce tebessüm etti ama hemen kendini toplayıp, yine ciddileşti. bu esnada babam elma soymaya devam ediyordu. alt dudağını hafif şekilde öne doğru çıkartmış, kaşlar çatık bir şekilde elmaları soyuyordu işte. komik bir ifadesi vardı.
sonra, bu 130 kiloluk adam elma soyma eylemini neticelendirdi. annem de kollarını göğsünde birleştirmiş, yere doğru bakıyordu. ben de tellendirdiğim sigarayı küllüğe bastıktan sonra hesabı istemek için hamle yapacaktım ki babam anneme doğru bakıp, ses etti:
- sana elma soydum.
bu seslenişten sonra hemen anneme döndüm ve tepkisi ne olacak diye merak ettim. bebek gibi suratını büzüştüren annem, babamın dolma parmaklarının arasından elmasını aldı ve yemeye başladı. ikisi de dokunsam ağlayacak kıvama gelmişlerdi. hiç ses etmedim. onlarla ilgilenmiyormuş gibi yaptım ve bir sigara daha yaktım. aradan bir süre geçtikten sonra tatlı söyledik. ayıptır söylemesi, dondurmalı irmikti söylediğimiz tatlı. ortaya söylediğimiz için herkes kaşıklayacaktı haliyle. yine birbirleriyle konuşmayan annem ve babama aldırmaksızın kaşığı tatlının böğrüne daldırdım. babam yine ses etti ama bu sefer bana:
- dondurmayı yeme! annen dondurmasını seviyor.
emir, kesindi. dondurmayı kaşıklayacak olsaydım şayet giyotinle kellem alınabilirdi. babamın kararlığını fark edince "ben zaten irmiğini yiyecektim" dedim. bir şey söylemedi. annem de ne yapsın: "ye oğlum ye" dedi. babama baktım, tip tip beni kesiyordu. sonuç olarak dondurmasını yiyemedim.
bu iki jest karşısında annem yumuşamaya başladı. kollarını göğsünden çekip, ellerini üst üste bir vaziyette masada buluşturdu. "ufuk" dedi:
- bu elmanın hepsini ben yiyemem. sen de yesene?
sulu gözlü şişko bu teklifi geri çevirmedi ve iki dilim elma alıp, yedi.
ya işte, bir elma nelere kadir. ve bir dondurma bir babayı evlat katili yapabilirmiş, bunu görmüş oldum.
bir de ayrıca, bana niye elma vermediniz amk?
alternatif yollar tatmin etmiyor. afedersiniz götünüzü de yırtsaniz o cümleyi kurmak zorundasınız.
(img:#2179142)
Cay demle de icek.
Sen seversin diye yaptım.
seni sevmiyorum demiyorum.
içine bebe koyam senin.
ilk duyduğumda baya gülmüştüm*
ilk duyduğumda baya gülmüştüm*
güncel Önemli Başlıklar