bugün

kelle davasindan dolayi 3 ykr* manevi tazminat cezasina carptirilmis kisi. borc, harc karsilar bir sekilde artik.

http://www.ntvmsnbc.com/news/429426.asp

edit: neden 2 veya 1 ykr degil, az olur diye mi? temel fikrasi gibi vallahi.
Tezlere konu olması gereken başbakandır Recep Tayyip Erdoğan. Hükümetin, devletin tepesine çıkıp mahalle ağazını maalesef bırakamamış kişidir. imam hatiplidir ve imam hatipli olması demokratik bir ülkede başbakan veya cumhurbaşkanı olamayacağı anlamı taşımaz. çünkü anayasada olsun TBMM iç tüzüğünde olsun gerekli şartları yerine getiren herkes bu görevlere gelebilir.

Vellakin sorun, ne Tayyip Erdoğanın imam hatipli olması ne de eşinin türbanı değildir. sorun Tayyip Erdoğanın Atatürke ve onun ilkelerine bakış açısıdr. Kendisi geçmiş yıllarda verdiği bir çok demeçte Atatürk ve ilkeleri karşısındaki duruşunu açıkça belirtmiştir.

"Ataya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok" sözünü 1994 yılında söylemiştir. Kimsenin Atatürkü sevme, sayma gibi bir zorunluluğu yoktur. Herkesin ona karşı görüşü yasal çerçevede kalmak sureti ile her şekilde olabilir. Fakat Tayyip Erdoğanın bu sözü direkt olarak kendisinin Atatürk karşıtı olduğunu ve onun ölüsüne dahi saygısının olmadığını göstermektedir. Saygı duruşu, ölen birinin ardından, o kişinin anısını yad etmek için yapılan sembolik bir olaydır. Fakat, Tayyip Erdoğana göre Türk milletinin Atasına olan bu küçücük saygı gösterisi bile sap gibi ayakta durmaktan ibarettir.

Yine 1994 yılında söylediği "Bütün okullar imam hatip yapılacak" sözü de Tayyip Erdoğanın din'e ve laiklik ilkesine bakış açısını açıkça belirtmektedir. Ona göre imam hatip dışındaki okullar gerçek birer okul değildir bu nedenden dolayı tüm okullar birer imam hatip olmalıdır. Peki ne için hepsi birer imam hatip olmalıdır? Ona göre normal okullardaki din eğitimi yetersizdir çünkü. Ona göre normal okullarda gösterilen Atatürk ve inkılapları gereksizdir çünkü. Bir vatandaşın öğrenmesi gereken tek şey dinidir ona göre.

1994 yılına denk düşen bir başka sözü olan "Her 10 kasım'da yaygara kopartılıyor" ise Tayyip Erdoğanın yine Atatürk'e ve onun mirasına bakış açısını gözler önüne sermektedir. Türk halkının yas tuttuğu bir gün, kurucusunun ölüm yıldönümündeki anma törenleri yaygara olmuştur Tayyip Erdoğanın gözünde.

"Yılbaşına karşıyım" , "içki yasaklansın" , " Mayo reklamı şehvet sömürüsüdür" , "Milli piyango zulümdür" sözleri direkt olarak insanların hür iradelerini etkilemektedirler. Evet Tayyip Erdoğanın bunların hiç birini sevmesi, sayması, katılması zorunda değildir. Fakat insanların iradelerini etkileyecek sözler de söylemeye hakkı yoktur. Çünkü insanlar, bir belediye başkanının bu sözü söylediği zaman belediye başkanıydı- önemserler ve etki altında kalırlar.

"Ben Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin de dua ile açılmasından yanayım" sözü açıkça laiklik ilkesini ezip geçer Tayyip Erdoğanın. Laiklik herhangi bir din'i resmi kurumlara hele hele devlet kurumlarına sokmaz, sokmamalıdır. Bu söz direkt olarak laiklik ilkesinin Tayyip Erdoğan açısından önemsizliğini gösterir bize.

"Türkiye kendine din olarak Kemalizmi almış ve başka hiçbir dine hayat hakkı tanımayarak kitlelere zorla dikte ettirmiştir" sözü ise tamamen bir propagandadır. Eğitimsiz vatandaşı hedef alan ve Kemalizmi dinsizlik olarak gösterip insanları can damarı olan din konusundan vuran açıklamadır. Kemalizm'in k'sine inanmayan, nefret eden birinin Kemalizm hakkında konuşması bile çok yazıktır.

"Türkiye'nin yarınında artık Kemalizme ve Kemalizm benzeri rejimlere, sistemlere yer yoktur. Kemalizmin yeniden kendini üretmesi söz konusu değildir. bizim için en üst belirleyici, islam'ın etkileridir. her şey ona göre belirlenir" sözüyle Tayyip Erdoğanın kaç tane anayasal hükmü çiğnediği bir düşünülmelidir. Türkiye Cumhuriyetinin temeli olan Kemalizmi eleştirirken onu bir din ile karşılaştırıp yine propaganda yapmaktadır.

"Demokrasi bizim için bir amaç değil, araçtır. Amacımıza ulaşana kadar demokrasiye bağlıyız." sözü Tayyip Erdoğanın her demecinde bangır bangır attığı demokrasi naaralarının temelini oluşturur. Her olayda demokrasi, demokrasi diye bağıran ve insanları etkileyen Tayyip Erdoğanın demokrasiye bakış açısı budur. Çünkü o da bilmektedir ki demokrasi, istedikleri şekle ulaşmanın tek yoludur. Ne de olsa halkın seçimidir onlar.

"Hem laik, hem müslüman olunmaz. Ya müslüman olacaksın, ya laik. ikisi Birarada olunca ters mıknatıslanma yapar. Mümkün değil, ikisi birarada olamaz" sözüyle ise açıkça laiklik ilkesini baltalamakta, müslüman vatandaşlarımıza laik olamazsınız çağrısı yapmaktadır.

"Referansımız islam'dır. tek hedefimiz islam devleti'dir." gerçek amaçlarını belirttiği bir sözdür bu. yine bizleri kara kara düşündürür. Laikliğe açıkça karşı olan bir söylemdir ve siyasi partiler hakkındaki anayasanın 68. maddesinin 4. fıkrasına göre parti kapatılma sebebidir.

"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir lafı koskoca bir yalan, egemenlik kayıtsız şartsız Allahındır" sözüyle her gün başbakan olarak girdiği meclis'teki yazıya bakarken ne düşünmektedir acaba. Yine Anayasanın bir maddesine karşı çıkmaktadır. (6. Madde)

Şimdi durup düşünmek gerekir. bu sözleri söylemiş olan bir insan 'değiştim' demesine rağmen değişmiş midir. değişmişse bile bize bunu gösterememiştir Tayyip Erdoğan. cumhurbaşkanlığı seçiminde yine dayatmacı yine baskıcı tavrını sürdürerek fikir arkadaşını Çankayaya çıkarmıştır. değişmiş olsa idi bu sözlerin ardından yaptıkları, söyledikleri de değişirdi.
başbakanımızdır malesef. hani şu attan düşen var ya işte o.
(bkz: sehitlere kelle terorist basina sayin diyen beyin)
Türkiye Cumhuriyeti'nin en değerli, en çalışkan, en geniş perspektife sahip, en atatürkçü, en demokrat başbakanı olan kişidir. Atatürk ilke ve inkılaplarının koruyucu ve kollayıcısı, muhasır medeniyetler seviyesine giden yolda türk milletine önderlik edecek kişidir. Kıymeti bilinmeli, adına türküler yakılmalı, maniler düzülmelidir. *
kelle dediği şehitlerin yakınları tarafından açılan 3 kuruşluk manevi tazminat davasını kaybetmiş ve bu konudaki suçluluğu kesinleşmiş kimsedir kendisi. doğal olarak sahibinin sesi medya bu habere çok az değer verdi ve misyonunu yerine getirmeyi başardı. artık türkiye cumhuriyeti için canını veren insanlara alenen hakaret ettiği mahkeme kararıyla kesinleşmiş bir başbakana sahibiz...
(bkz: badem biyik)
polis vazife ve salahiyet kanunu vesilesiyle polise verdikleri şahane imtiyazlar demokrasi aşklarının sadece işlerine geldiği zaman kabaran bir duygu sağanağı olduğu ve polis devleti olma yolunda attıkları bu şahane adım ile özgürlük, insan hakları ve benzeri meselelerde öncekiler gibi samimiyetsiz, pragmatist bir duruş içinde olduklarını göstermiştir. demokrasinin neferi gibi gösterilen kıymetli başbakanımız zannedersem sivil anayasayı da olsa olsa bir oksimoron olarak görüyordur. türbanını çıkaran kızın babasını aradığı gibi misal manisalı gençlerin de ailelerine ufak bir telefon açsın, hal hatır sorsun. polis tekmesi ile ölen adam hakkında iki kelam etsin. festus okey'in başına gelenlerle alakalı nijerya konsolosluğuna başsağlığı dileklerini iletsin vs vs vs. asker yapınca kötü polis yapınca üstünü kapatalım, görmezden gelelim gibi "işime gelirse aslan kesilirim gelmezse süt dökmüş kediyim"cilik yapmasın. o mağdur duruşlarını yemiyoruz haberi olsun.
http://www.cnnturk.com/im...007175006_8_414758ERD.jpg
(bkz: fırçabıyık)
kendine şerefsiz diyen zat.

--spoiler--
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, bir şeyler vermek karşılığı böyle bir işbirliğine girecek kadar şerefsiz değildir.
--spoiler--
kendisini düşüren atın öldüğü haberi üzerine acilen bakanlar kurulunu toplamış ve bir basın açıklaması yayınlamıştır. bildiri çok uzundur ve bu sebepten sözlükte kirliliğe yol açmamak nedeniyle yazılmamıştır. fısıltı gazetesine göre ölen at eceliyle ölmemiş, amerikan ajanları tarafından öldürülmüştür. yazıklar olsundur. halkın galeyana gelip sokaklara inmemesi sebebiyle, otopsi raporlarının beklenmesi ve daha sonra harekete geçilmesi en uygunu olur kanımca.
(bkz: 1385 entry yi haketmeyen zat)
cok komik bir videoya sahip basbakan.

http://www.youtube.com/watch?v=G_USnEv1sLQ
e dürrrrrs denilesi.56. sayfaya kadar entry girilmiş.Ne diyeyim? ne yazayım? nasıl diyeyim? Seveni - sevmeyeni cok.

Velhasıl karizmatik olduğu yadsınamaz anlamında diye yorumlarım.bu giriş , 1386 ncı dır. *
aldığı oy oranlarıyla ve yaptıklarıyla " hakediyorsunuz yaptıklarımı bunca oyu bana vererek. ben ne yapayım? " diyen insan. *
yeni çıkacak olan rtük yasası ile, istediği programı direktif ile durdurma yetkisi sahibi olacak başbakan.

- devletlum, x kanal, hükümetimizi terörle mücadelede basiretsizlik ile suçlamış.
* tiz 10 gün katıksız kapatıla.
siyasi idol olarak adnan menderesi benimsemiş türk siyasetçi.
kendisi hakkında eleştiri yaptığınızda seri eksi oy alacağınız , türkiye'nin iç işlerinde yabancı devletlerin müdahalesinin artmasına izin veren başbakan.
ülke ile alınması gereken kritik kararlarda amerikadan icazet alan siyaset adamı. böylelikle ülkeninde nereden yönetildiğini kanıtlamış kişilik.
yaptıklarını sığ beyinlilerin anlamadığı, anlayamayacağı adam gibi adamdır kendisi.
yaptıklarını(!), sığ beyinlilerin asla ve asla anlayamayacağı kişilik.

örneğin ben bir sığ beyinli olarak, 79 yılda 221 milyar dolarlık borç yükünün 5 yılda 420 milyar dolara çıkartılmasını anlayamıyorum. hayır anlıyorum da, 79 yılda 221, 4 yılda bunun üzerine 200 milyar dolarlık bir iç-dış borç toplamı bu büyük meziyet işi(!). anlayamıyorum, mesela abd'nin 500 milyar doların biraz üstündeki borç toplamını görünce bizim 420 milyar dolarlık borç toplamımızı anlayamıyorum! onu da benim sığ beynime verin.

2002'de kişi başı 3300 dolar olan borç miktarının, şimdi 6000 doların üstünde olmasını anlayamıyorum. hani deniyor ya "kişi başına düşen milli geliri arttırdık" diye, tamam kişi başına düşen milli gelir arttı(!) da, bu devlet yardımına muhtaç sayısı nasıl fazlalaştı ben anlayamıyorum. 2002'de 1,5 milyon kişiye kömür verilirken bugün bu sayı nasıl 6 milyon olmakta? yoksa artan milli gelir birilerinin cebine mi gitmekte? bu soruları soruyorum anlamak için, hem cevap bulamıyorum, hem anlamıyorum.

ithalatın ihracatı ezmesini, cari açığın her yıl katlanmasını anlamıyorum aslında buraya kadar anlıyorum da, kürşat tüzmen'in ve bu başlığın sahibi kişinin sadece "ihracatı arttırdık" cümlesini sarf etmelerini, cari açığa hiç bulaşmadıklarını, ithalat artışına hiç bulaşmadıklarını gördükçe anlayamıyorum. hayır durumu bilmeyenler tamam da, durumu gördüğümüz halde salak yerine konmamızı anlayamıyorum.

yunanistan %4,5 faiz ile borç alırken türkiye'nin %17 ile borç almasını ben anlayamıyorum. ya biz onların dört kat fazlası faize borç alarak keriziz ya da yunanistan bizden 4 kat daha düşük faizle borç alarak keriz. ikimizden biri kesin keriz. benim sığ beynim bu çok bilinenli denklemi çözmeye bir türlü basmıyor. sığ beyinlilik işte ne olacak.

57. hükümet'in ekonomik programını aynen kullanmasına rağmen her seferinde "ülkeyi ben kurtardım" havalarında dolaşmasını anlayamıyorum mesela...

ülkede yatırım dediği şeyi sadece sıcak para olarak algılamasını ben anlayamıyorum, türkiye'nin günde 40 milyon dolar sıcak para girmezse ekonomisi sarsılacak olmasını algılama zorluğu çekiyorum aslında algılayamadığım bu değil, "sağlam ekonomi, sürdürülebilir kalkınma" denilen şeyin bu veriler ışığında nasıl olduğunu anlayamıyorum...

%4 enflasyon hedefi ile çıkıp, %100'lük bir yanılmayı "ehehe hedeften biraz saptık" demesini algılayamıyorum...

enflasyonun %8 olmasına rağmen, asgari ücrete %3.8, memur maaşlarına %5 zam yapılmasını anlayamıyorum. üstelik tasarı halindeki, milletvekillerine %30 zam ve kıyağın kıyağı emeklilik imkanlarını zaten hiç anlamıyorum.

kamu kurum ve kuruluşlarının, içindeki stoktaki mallarının bile bedellerinin aşağısına satılmasını anlayamıyorum, tekel durumundaki kurumların blok satışını algılayamıyorum.

yarımca limanı'nın, seydişehir aliminyum fabrikası'nın, etibank antalya ferro-krom fabrikası'nın, tekel'in alkollü içecek bölümünün 3-30 paraya satışını algılayamıyorum. -tüpraş, telekom, petkim'e dokunmadım bile dikkat ettiyseniz-

bir başbakanın insanların gözünün içine baka baka yalan söylemesini algılayamamaktayım. müthiş sığ beyinli olmamızdan ileri gelir bunlar.

bir eski bakanın çok yakın akrabalarının, bir devlet arazisini 10 milyon lira peşin para ile 49 yıllığına kiralayıp, yaklaşık 19 milyon lira, devletten destekleme bedeli almasını algılayamıyorum. -adam toprağı hiç değerlendirmese bile 9 milyon kar elde etmiş durumda-

yunanistan'dan pamuk, iran'dan buğday ve mısır ithal etmemizi anlayamıyorum. avrupa'dan suni tatlandırıcı ithal etmemizi anlayamıyorum. türkiye değil miydi, pamuk deposu olan, türkiye değil miydi mısır, buğday ambarı olan, türkiye değil miydi şeker pancarında ilk 5'te olan? bunları anlayamamamı sığ beynime veriniz.

peki ya üstte bahsettiğimi algılayıp "ne kadar muhteşem şeyler" diyen beyin kıvrımları katman katman olan, çok derin bir beyne sahip müthiş insanlar, bunları nasıl anlamaktadırlar?

edit: ulan düdük bu söylediklerimin aksini iddia et, ispatla 1 numaralı fethullahçı, 1 numaralı tayyipçi olmazsam adam değilim.
kafasından "adnan menderes" geçirip, "aydın menderes" yazanların en iyi addettikleri adam.

"1 koyup, 3 alacağız" -bilin bakalım kim? bildiniz demokrasinin 2. yıldızı-

"Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, bir şeyler vermek karşılığı böyle bir işbirliğine girecek kadar şerefsiz değildir." -bu da demokrasinin 3. yıldızı-

dünya ne kadar garip, kuşlar ağaçlar falan? birinin bir açıklaması ötekini şerefsiz yapıyor, ancak her ikisi de aynı kişiler tarafından şakşaklanıyor... hakikaten bu sığ beynim bu paradoksu çözemiyor.

(bkz: tuhaf şeyler)
istanbul büyük sehir belediye baskanıyken istanbul'da yaşanan su sorununu büyük ölcüde cözen kişidir. kendisini hic ama hic sevmesemde yigidi öldürüp,hakkını yemem! *
solcu cenahın hakkında net bir kanıya tam olarak varamadığı zat. seçim zamanında "halkın dini duygularını sömürüyor" diye adamı neredeyse kafir ilan ederler, seçimde yenildikten sonra hükümetin en ufak bir din motifli icraatina "vay takiyyeci, iran oluyoruz, türkiye laiktir laik kalacak" tepkisini verirler. ey hak bir karar verin yahu sizin gözünüzde nedir bu adamın yeri?

bir de ekleme yapayım, bu şahıs hakkında yapılan gerek ekonomik gerekse de sosyolojik her türlü yorumun ekseni bu şahsın inançlı biri olduğu doğrultusunda değiştiği su götürmez bir gerçektir. mesela ekonomik rakamlar sol cenah tarafından ülke iflas etti tarafından yorumlanırken sağcılar tarafından ülke şaha kalktı şeklinde yorumlanmaktadır. bunun net olarak sonucunu en az 50 sene sonra anlayacağız. sebebi de gayet basit, özal dönemi icraatları hakkında bile halen homojen bir cevap veremiyor iktisatçılar.