bugün

ilkokulda resim ve el işi dersinde öğretilen bir faaliyet.
-önce çiğ patates 2 eğit parçaya bölünür.
-sonra patatesin üzerine şekiller çizilip, bıçakla o şekiller oyulur.
-şeklin üzeri sulu boyayla boyanır ve patates resim defterine bastırılır.
-resim defterinde rengarenk çam ağaçlı, ay dedeli, çiçekli şekiller hayat bulur.
soğan baskısından çok daha iyi olan baskı çeşididir. patatesin üzerine desen çizilir. ardından oyularak sulu boyayla boyanır. resim defterinin üstüne sıkıca bastırılır. bu işlemlerden sonra muhteşem bir eser beklerken biçimsiz şekillerin çıktığını görünce hüsrana uğranır.
(bkz: ip baskısı)
ilkokulda yaptıktan sonra atmayı unuttuğunuzda tüm defterleri mundar eden dünyanın en berbat kokusuyla tanışmanıza sebep olabilecek resimsel faaliyettir.Zannımca ip baskısı yapmak daha akıllıca bir haraket olacaktır
(bkz: patates baskı)
ileriki yıllarda yaşayacağımız baskının ilkokul sıralarındaki simgeseli.
önce patatese resim cizebilecek yetenekte bir anne bulunur daha sonra yalvar yakar anne islemi yapmaya ikna edilir,patates ikiye bolunur uzerine abuk sabuk biseyler cizilir,patates ozenle okula goturulmek uzere cantaya yerlestirilir.resim dersi baslar canta acilir ve patatesin paramparca oldugu gorulur.oturulur ve aglanir...okul biter eve gidilir anne sorar "ogretmen begendimi yaptigin baskiyi?" cevap verilemez oturulur yine aglanir...bu olay baba eve geldiginde de devam eder (bkz: anilarim depresti)
ilkokul yıllarından herkes hatırlar patates baskısını. Öğretmen ödevleri vermektedir ders sonunda ve yarınki resim-iş dersi için patates ve sulu boya istemektedir *. sen o sırada düşünmeye başlarsın, patates mi boyayacağız, yok değil patates adam mı yapacağız, haşlama mı olacak kızartma mı gibi sorular geçer kafandan. eve gidersin, annen karşılar ve efsane soruyu sorar kapıda;
-ne yaptınız okulda oğlum? (tiz ve buğulu bir sesle okunacak)
-ders yaptık anne ya! ne yapalım, hasbinallah. ha bi'de örtmen "öğretmen" patates istedi yarın.
-ne yapacaksınız oğlum patatesi?
-anne ne bileyim ya istedi işte örtmen bilmiyorum!
-haşlanmış mı olsun, kızartma mı?
-mavi ekran!!!

böylece varan iki olarak annenizin de kafası karışır, çocukta beklemediği yerden yer golü. öbür gün okula giderken beslenme çantasına patatesi koyar anne. patatesin çiğ mi, haşlanmış mı yoksa kızartma mı olduğu belirsizdir, o artık şansınıza ve annenizin tahmin gücüne kalmıştır. resim iş dersi gelir, patatesler çıkartılır. fazladan patates "çiğ" getiren çocuklar olduğu için, haşlama ve kızartma getirenler de sıyırırlar o gün. asıl soru hala "ne olacak ulan bu patatesler ?"dir
en sonunda öğretmen talimatları verir, patatesler kesilecek istenilen şekiller oyulup, boyanıp basılacaktır kağıda. tüm bu çile bundan mıdır? kimisi tam anlamaz şuursuz bir biçimde patatesi boyar basar kağıda, kimi oyar-kakar sanat icra eder. bu deneyim ileride hiçbirisinin işine yaramaz sonuçta, belki aradan bir kaç çakal, lan biz bu patatesten t.c. mührü oyar çakarız rapora, asarız okulu diyebilir. o da hastalık yerine boğazı ağrıyor yazdığı için yakayı ele verir. patates baskısı bir maceradır.
çocukluğumun acı hatıralarından biri olup, ortaokulun sonuna kadar patates kızartmasını bile yiyemememe neden olan gereksiz ilköğretim müfredatıdır. yaratıcılığı ön plana çıkarmak için neden başka yollara başvurmazlar anlayabilmiş değilim.
akşamdan ikiye bölüp bırakırdık o patatesleri . hep ertesi gün çok mükemmel bir sanat eseri icra edeceğimi düşünürdüm. ama hep hüsran hep hayal kırıklığı. bi b.ka benzemeyen ucube renkler dolanırdı resim defterinin üzerinde.
yıllar sonra susuzluk, üretim kıtlığı, fakirlik akıl almaz boyutlara ulaşınca, "nah yaparsınız" söylemiyle bütünleşecek olan pabucumun sanatı.

(bkz: ota boka sanat demek)
ilkokulda, ağzımızın burnumuzun boyandığı, dirseklerimize kadar rengarenk yapan resim dersi faaliyeti.
anaokulu yıllarının vazgeçilmez faaliyetlerinden biri.
büyüyünce yapılınca insanı çocukluğuna götürür.
(bkz: patates israfi)
okula patatesle beraber bıçak da götürmek zorunda bırakılan çocuklara, muhtemelen ev ekonomisi ya da resim - teknik gibi derslerce verilen bir tür ödev. *
oruç tutmayanlara patatesin yaptığı baskı.
elimizde bir bıçak, soymaya çalışılan kararmış bir patates, nasıl bir şekil verileceğini düşünmekten harap olmuş bir beyin, etrafa saçılmış patates kabukları, parçalanmış ancak şekil verilememiş patatesler ve ortalığı batırıp akşam yemeğiniz olacak patatesleri harap ettiğiniz için size kızan bir anne eşliğinde yaratıcılığın sınırlarını zorlayacak bir çalışmadır. ertesi güne morarmış bir gözün üzerine elinizdeki patatesleri bastırarak bir nebze işe yaramalarını sağlayabilirsiniz.
anasifina gitmek istemeyip anneden azar isitme, hatta sabahin korunde o minicik vucutla dayak yeme sebebi. ifrit oluyorum birader, isit da yiyelim, ne ziyan ediyorsun guzelim patatesi?
(bkz: mahalle baskısı)
ilkokulda resim derslerinde yapılan saçmalık. ne patatesler ziyan oldu bu yolda...
böyle bir şeydir;

görsel
ah aklıma geldide düşünüldüğünde tebessüm ettiren çocukluk faaliyetlerimizden biriydi. şimdi çocuklar yapıyor mudur ki böyle şeyler facebook tan artan zamanlarında?
ilkokul dönemimde babama* hayatı zindan eden resim-iş dersi eğlencesidir.
zekiyim ya; şekilleri akşamdan evde babama çizdirir, oydururdum sözlük. ertesi gün de direkt sür boyayı, yapıştır kağıda. yıllarca babamın emeğiyle gelen resim dersi puanları; hep de en iyi puanlar... gereksiz gibi görünse de ilkokul çocuğu için ayrı bir heyecandı, mutluluktu. canım babam hep de yapardı, hiç kırmazdı beni; ama bilirim çok çekti resim dersinden.
bu baskının kardeşi için; (bkz: ip baskısı).
Patatesin son fiyatlarından sonra unutulmaya yüz tutmuş baskıdır.
ilkokulda bir kere yapmıştık bundan.. ders bittikten sonra patatesleri cantama koyup, bir hafta yanımda gezdirmistim, "lazım olursa çıkartır kullanırım" diye.. silgi mi amk bu löp diye çıkar kullan!