bugün
- hangi yazar hangi burç8
- magicovento24
- sokak köpekleri8
- kur koruma ne demek12
- 25 yaşındaki kız 38 yaşındaki erkek ilişkisi15
- herkesle iyi geçinmek10
- kız arkadaşı yüzünden kendini asan genç8
- tebliğcilerin insanların giyimine karışması10
- türbanlı bacımızın milletin ortasında öpüşmesi11
- kuduz karantinası olan bölgeden 35 köpek almak8
- özgür özel8
- lise mezuniyet törenleri10
- istanbul10
- kürt milliyetçiliğinin çok komik olması21
- tezgahtarlık yapan doktora mezunu28
- su faturasının elektrik faturasını sollaması9
- sözlükten hatun kaldırmak19
- uzay pornosunun adı ne olmalı15
- ali koç da bizim aziz yıldırım da bizim22
- gavsın 4 büyük meleğin özelliklerini taşıması13
- irem derici'nin erkek sevdası17
- anın görüntüsü13
- akraba evliliği bir özgürlüktür19
- savaştaki ülkelerden daha fazla enflasyon olması16
- rte türkiyenin geleceğinin garantisidir15
- bizi tanrı değil bilim kurtaracak16
- cinlerin musallat olma sebepleri20
- hiç yaşamadığın şeyi hatırlamak11
- ali koç12
- kadının kocasına ismi ile seslenmesi mekruhtur18
- ellerim bos gonlum hos9
- gideon reid morgan jj28
- jose mourinho15
- küresel ıkınmanın yahudi olması gerçeği14
- islam10
- meral akşener13
- bir insanın sizi sevmediğini nasıl anlarsınız12
- ctrlx ile adana sokaklarında gece vakti gezmek9
- üstteki yazar hakkında fikrini söyle13
- allah'ın bizi yobazlarla imtihan ettiği gerçeği15
- arkadaşlar sizce bu bana yakışır mı8
- saraca silsüpüroğlu14
- tatvan belediyesinde rte'nin resminin indirilmesi26
- aktroll yazarları donuzlayıp umursamamak11
- amerikan film klişeleri9
- esma bint mervan15
- atatürk'ün yabancılarla evliliği desteklememesi11
- aziz yıldırım ve ali koç'un canlı yayına çıkması43
- dursun özbek'in aziz yıldırım'a verdiği ayar9
- erkek sünnetine 18 yaş sınırı getirilmesi16
Olumasını bilene ve okuduğunu anlayana klavuzdur.
Kemalistlerin en sevdiği ama hiç okumadığı kitap.
1919-1927 yılları arasını anlatan, bu ülkenin kolay şartlarda kurulmadığını, dışta olduğu kadar içte de bir çok düşmanla mücadele edildiğini anlatan kitap.
Kitabı bitirdikten sonra, günümüzde olanları daha iyi kavrıyor ve en büyük mücadelenin savaş meydanlarında değil, aydınlığın karanlığa karşı verdiği savaş olduğunu daha iyi anlıyorsunuz.
Kitabı bitirdikten sonra, günümüzde olanları daha iyi kavrıyor ve en büyük mücadelenin savaş meydanlarında değil, aydınlığın karanlığa karşı verdiği savaş olduğunu daha iyi anlıyorsunuz.
"bir türk komutanının, ordusunu kullanmaksızın, herhangi bir kötü raslantı ve kötü şans eseri bile olsa, düşmana esir düşmesini biz mazur görsek de, tarih bunu asla affetmez ve affetmemelidir. türk inkılap tarihinin gelecek nesillere hitap ve uyarısı işte budur."
hulusi akarın, 15 temmuz gecesi rehin alınmasıyla, ne kıratta ve vizyonda bir komutan olduğunu şimdi atatürk vesilesiyle daha da net anlıyoruz.
hulusi akarın, 15 temmuz gecesi rehin alınmasıyla, ne kıratta ve vizyonda bir komutan olduğunu şimdi atatürk vesilesiyle daha da net anlıyoruz.
nutuk ve orhun yazıtları aynıdır benim gözümde. ikiside gelecek nesillere dikkat etmesi gereken şeyleri öğretir.
Okuma ihtiyacı duyulmayan kitap.
atatürkün yazdığı kitaptır. ama nazarımda bir "mein kampf" değil tabiki. mustafa kemal kitabı daha kişisel alarak kendi siyasi görüşünün oluşumunu anlatabilirdi.
Atatürk'ün Türk milletine verdiği en büyük miraslardan biri. Okuyunca anlayabiliyorsunuz bugün neden bu haldeyiz. Nerelerden nerelere gelmişiz. Cumhuriyetin düşmanı hiç bir zaman eksik olmamış. Ancak gereken cesaret eksildi mi milletçe mevzi ve değer kaybetmeye başlamışız. Esas olan cesaret. Korkusuzluk. Laf cambazlığı değil.
Ne mutlu ki kısa bir süre önce ben de Nutuk'u okuma şansına eriştim. Keşke çok daha önce okusaydım tabi. Fakat boyutu insanın gözünü korkutuyor. Okurken kitabı tutmak elinizi ağrıtabiliyor. Bu yüzden, bana kalırsa 3 veya 6 cilde bölünmeli. (Atatürk 6 günde söylemiş). Kitabın sonundaki belgeler de ilgili olan ciltlerin sonuna dağıtılmalı. Böylece daha rahat bir okuma sağlanabilir.
Ayrıca 1927 yazında Nutuk'u hazırlarken verdiği diğer demeçler, bildiriler ve belgeler de bu ciltlere eklenmelidir. Çünkü bu konuşmalar ve belgeler Atatürk'ün iç dünyasına ulaşmamız için önemli bir anahtardır. Nutuk'u değerlendirmemiz için önemli ipuçları taşımaktadır.
Ne mutlu ki kısa bir süre önce ben de Nutuk'u okuma şansına eriştim. Keşke çok daha önce okusaydım tabi. Fakat boyutu insanın gözünü korkutuyor. Okurken kitabı tutmak elinizi ağrıtabiliyor. Bu yüzden, bana kalırsa 3 veya 6 cilde bölünmeli. (Atatürk 6 günde söylemiş). Kitabın sonundaki belgeler de ilgili olan ciltlerin sonuna dağıtılmalı. Böylece daha rahat bir okuma sağlanabilir.
Ayrıca 1927 yazında Nutuk'u hazırlarken verdiği diğer demeçler, bildiriler ve belgeler de bu ciltlere eklenmelidir. Çünkü bu konuşmalar ve belgeler Atatürk'ün iç dünyasına ulaşmamız için önemli bir anahtardır. Nutuk'u değerlendirmemiz için önemli ipuçları taşımaktadır.
daha ilkokulda okumamı sağlamış vatansever öğretmenime saygı ve minnetlerimle..
Atılabilen şey.
okumayanlar okuyun ufkunuz genişler mallıktan kurtulursunuz belki.
https://open.spotify.com/...si=05_qd9dvQcik4Ry1y0jlTA
Etkileyici bir sesle dinlemek isteyenler için Spotify'da podcast halinde 10 bölümde yayınlanmış ulu önder'in mükemmel yapıtı. Seslendirense (bkz: nur subaşı)
Etkileyici bir sesle dinlemek isteyenler için Spotify'da podcast halinde 10 bölümde yayınlanmış ulu önder'in mükemmel yapıtı. Seslendirense (bkz: nur subaşı)
Kemalistlerin kutsal kitabı. Kemalistler tarafından gökten indiği sanılmaktadır.
Bu arada iki kere okudum. Objektif olan herkese tavsiye ederim.
Bu arada iki kere okudum. Objektif olan herkese tavsiye ederim.
6 ilkeyi bir arada sayamayanların secdeye kapandığı kitap.
Özgün (sadeleştirilmemiş) metnin günümüz okuyucusu tarafından anlaşılamayacak olduğu tamamen efsaneden ibaret. Evet, bazı yerlerde, özellikle resmi yazışmalarda, oldukça eski kelimeler çıkabiliyor. Fakat daha önce sadeleştirilmiş halini okumuşsanız, olaya hakimseniz, bu kelimelerin hangi anlamda kullanıldığı üç aşağı beş yukarı kafanızda beliriyor. Ve okudukça o kelimelerin anlamlarına da alışıyorsunuz. Yani Nutuk’un aslını okumak, yabancı dilde bir kitap okumaktan zor değil. Ancak biz her alanda “kolaylığa” alıştırılmış olduğumuz için; kolaylığa şartlandırıldığımız için, zor diye düşünüyoruz. Yok öyle bir şey. Hatta lisede bize gösterdikleri divan şiirlerinden bile kolay. Bakın şu küçük parçayı anlıyorsanız, Nutuk’u özgün metinden siz de okuyabilirsiniz:
Sivas yolunda*
“Efendiler, Erzurum’u terk ettiğimiz tarih 29 Ağustos 1919 dur. Amasya’dan, Erzurum’a gelirken, Sıvas’ta küçük bir hikâyeye zemin olan vak’a hatırlarımızdadır. Gariptir ki, Erzurum’dan Sıvas’a giderken de buna mümasil küçük bir vaziyete temas ettik.
Erzincan’dan garba hareket ettiğimiz günün sabahı, Erzincan Boğazı methaline gelir gelmez, bazı jandarma neferlerinin ve zabitlerinin, heyecanlı ve mütelâşi bir tarzda otomobillerimizi tevkif ettiklerini gördük.
Vaziyeti izah ettiler: «Dersim Kürtleri, Boğazı tutmuşlardır. Tehlike var. Geçilemez.»
Bir zabit, merkeze kuvvet gönderilmesini yazmış. O kuvvet gelince, tertibat alacak, hücum edecek, bu eşkıyayı tardedecek ve yolu açacak imiş…
Pek iyi ama, bu eşkıyanın kuvveti nedir, neresini nasıl tutmuş, ne kadar kuvvet ve ne vakit gelecek?!
Bu muammalar halledilinceye kadar, geri, Erzincan’a dönmek ve kim bilir ne kadar günler beklemek lâzım! Bizim ise, işimiz pek acele idi. Ben, Erzurum ile Sıvas arasındaki mesafeyi mutat zamanda kat’edip muayyen günde, Sıvas’ta bulunamazsam, şurada veya burada şu veya bu sebeple tevahhuş ve tevakkuf ettiğim Sıvas’ta şayi olursa panik başlayabilir, işler altüst olabilirdi.
O halde karar? Tehlikeyi göze alıp yola devam etmek. Başka çaremiz de yok idi. Yalnız ufak bir tertip almağı muvafık buldum.
Hafif mitralyözlerle mücehhez bulunan, fedakâr arkadaşlarımızdan birkaçını –elyevm bir alay kumandanı olan Osman Bey, ki Tufan Bey namiyle maruf olmuştur, bunların başında idi – Bir otomobil ile kendi otomobilimize takaddüm ettirdik. Sağdan soldan gelecek, uzak mesafedeki ateşlere ehemmiyet verilmeyerek otomobiller seri hareketle şose üzerinde ileri yürümeye devam edecekler. Vurulan, ölen olursa, onlarla meşgul olunmayacak.. Tam şose üzerinde ve yakınında, şoseyi kapayan eşkıyaya temas edilirse, hep otomobillerden atlayacağız ve bunlara hücum ederek yolu açacağız ve kalanlar tekrar kabil-i istimal otomobillere binerek serian ileri uzaklaşarak yola devam edecekler… işte verilen emir de bu idi…
Bu tertip ve tarz-ı hareketi, makul ve emniyetli görmeyenler bulunabilir. Gerçi bu tarihlerde Elâziz Valisi Ali Galip Bey’in Dersim’de dolaştığı ve bazı tesvilât ve tertibata çalıştığı malûm idiyse de izah edeyim ki, ben, evvela, hakikaten Boğazın tutulduğuna kani olmadım. Bunu hükûmet-i merkeziyenin mümaşatkârı olabileceğini tahmin ettiğim bazı kimseler tarafından, mahza, beni tevakkufa mecbur etmek için tasni edilmiş bir plân telâkki ettim. Saniyen, Dersim Kürtleri Boğazı tutmuşlarsa, bunların alabilecekleri tertibatın, uzak tepelerden yola ateş etmekten ibaret kalması, bence, çok muhtemel idi.
Hulâsa yürüdük, Boğazı geçtik ve 2 Eylül 1919 günü Sıvas’a muvasalat ettik. Ahalinin şehrin çok uzaklarından başlayan büyük ve parlak tezahüratiyle karşılandık. (…)”
Kaynak: “Nutuk 1919-1927” (tıpkıbasım), ATAM, 4. baskı, Sayfa 56, 1997.
Sivas yolunda*
“Efendiler, Erzurum’u terk ettiğimiz tarih 29 Ağustos 1919 dur. Amasya’dan, Erzurum’a gelirken, Sıvas’ta küçük bir hikâyeye zemin olan vak’a hatırlarımızdadır. Gariptir ki, Erzurum’dan Sıvas’a giderken de buna mümasil küçük bir vaziyete temas ettik.
Erzincan’dan garba hareket ettiğimiz günün sabahı, Erzincan Boğazı methaline gelir gelmez, bazı jandarma neferlerinin ve zabitlerinin, heyecanlı ve mütelâşi bir tarzda otomobillerimizi tevkif ettiklerini gördük.
Vaziyeti izah ettiler: «Dersim Kürtleri, Boğazı tutmuşlardır. Tehlike var. Geçilemez.»
Bir zabit, merkeze kuvvet gönderilmesini yazmış. O kuvvet gelince, tertibat alacak, hücum edecek, bu eşkıyayı tardedecek ve yolu açacak imiş…
Pek iyi ama, bu eşkıyanın kuvveti nedir, neresini nasıl tutmuş, ne kadar kuvvet ve ne vakit gelecek?!
Bu muammalar halledilinceye kadar, geri, Erzincan’a dönmek ve kim bilir ne kadar günler beklemek lâzım! Bizim ise, işimiz pek acele idi. Ben, Erzurum ile Sıvas arasındaki mesafeyi mutat zamanda kat’edip muayyen günde, Sıvas’ta bulunamazsam, şurada veya burada şu veya bu sebeple tevahhuş ve tevakkuf ettiğim Sıvas’ta şayi olursa panik başlayabilir, işler altüst olabilirdi.
O halde karar? Tehlikeyi göze alıp yola devam etmek. Başka çaremiz de yok idi. Yalnız ufak bir tertip almağı muvafık buldum.
Hafif mitralyözlerle mücehhez bulunan, fedakâr arkadaşlarımızdan birkaçını –elyevm bir alay kumandanı olan Osman Bey, ki Tufan Bey namiyle maruf olmuştur, bunların başında idi – Bir otomobil ile kendi otomobilimize takaddüm ettirdik. Sağdan soldan gelecek, uzak mesafedeki ateşlere ehemmiyet verilmeyerek otomobiller seri hareketle şose üzerinde ileri yürümeye devam edecekler. Vurulan, ölen olursa, onlarla meşgul olunmayacak.. Tam şose üzerinde ve yakınında, şoseyi kapayan eşkıyaya temas edilirse, hep otomobillerden atlayacağız ve bunlara hücum ederek yolu açacağız ve kalanlar tekrar kabil-i istimal otomobillere binerek serian ileri uzaklaşarak yola devam edecekler… işte verilen emir de bu idi…
Bu tertip ve tarz-ı hareketi, makul ve emniyetli görmeyenler bulunabilir. Gerçi bu tarihlerde Elâziz Valisi Ali Galip Bey’in Dersim’de dolaştığı ve bazı tesvilât ve tertibata çalıştığı malûm idiyse de izah edeyim ki, ben, evvela, hakikaten Boğazın tutulduğuna kani olmadım. Bunu hükûmet-i merkeziyenin mümaşatkârı olabileceğini tahmin ettiğim bazı kimseler tarafından, mahza, beni tevakkufa mecbur etmek için tasni edilmiş bir plân telâkki ettim. Saniyen, Dersim Kürtleri Boğazı tutmuşlarsa, bunların alabilecekleri tertibatın, uzak tepelerden yola ateş etmekten ibaret kalması, bence, çok muhtemel idi.
Hulâsa yürüdük, Boğazı geçtik ve 2 Eylül 1919 günü Sıvas’a muvasalat ettik. Ahalinin şehrin çok uzaklarından başlayan büyük ve parlak tezahüratiyle karşılandık. (…)”
Kaynak: “Nutuk 1919-1927” (tıpkıbasım), ATAM, 4. baskı, Sayfa 56, 1997.
Yanlış anlamadıysam, Mahmut Esat Bey'in sözleri yazıya aktarılırken, "Demokles" kelimesi "demokrasi" olmuş. Bu yanlış diğer nutuklara da yansımış. Demokles olabilir mi? Uzmanı değilim. bilemem. Fakat bana Demokles gibi geldi. Ne dersiniz?
görsel
(bkz: Demokles in kılıcı)
görsel
(bkz: Demokles in kılıcı)
Türkiye tarihinde yazılmış en iyi stratejik, askeri, siyasi kitaptır. bu millete ders olmalıyken bazı zihniyetler yüzünden tozlu raflarda kalmıştır.
Şanslı bir eser. En azından yayınevleri tarafından basımı yapılıyor. internette kolayca bulunabiliyor. Fakat Atatürk 'ün söylev ve demeçleri nin on seneden uzun bir süredir baskısı yenilenmiyor. (en son 2006'da yapılmış) Neden acaba? Bunlar hep geleceğe miras olması gereken eserler...
kuran varken başka kitap okunmaz.
Furkan kitabımızda tam dolu ayetler var.
Furkan kitabımızda tam dolu ayetler var.
bizlere unutturulmak istenen ama inatla sarılmamızın elzem olduğudur.
türkiye tarihinin yazılmış en iyi stratejik, askeri, siyasi kitabıdır.
bir gün okullarda okutulması zorunlu olacaktır.
ama bugün, ama yarın, ama bir gün..
türkiye tarihinin yazılmış en iyi stratejik, askeri, siyasi kitabıdır.
bir gün okullarda okutulması zorunlu olacaktır.
ama bugün, ama yarın, ama bir gün..
Şimdilerde ciltsiz 200 sayfa basıp basıp satıyorlar. Afedersiniz de onu siz okuyasınız ne okumasanız ne? Adam gibi alın 1952 yılı 3 ciltlik okuyun. Ayrıca 1952de de değiştirilmiş yerler var ama ne yapacaksın? Bozulmamış orjinali nereden bulacaksın nasıl okuyacaksın?
Ama migrosta satılan boktan kitabı okuyacağınıza hiç okumayın.
Ayrıca bir konuya değinmek istiyorum sayın sözlük yazarları. Bizim ülkemizdeki insanlar çok gözü kapalı, başka düşünceleri asla düşünmeyen çok cahil insanlar ne yazık ki. Bunun en çok görünen kısmında ise kemalistler var. Gerçekten çok tutucular ve başka türlü düşünemiyorlar. Halbuki bir ömür anneden babadan öğrendiğiniz körü körüne bir ideolojiyi savunmak için çok çok uzun bir süre. Onlara da tavsiyem; önyargılarınızı yıkın ve samimi bir şekilde başka fikirleri öğrenip okuyun arkadaşlar.
Ama migrosta satılan boktan kitabı okuyacağınıza hiç okumayın.
Ayrıca bir konuya değinmek istiyorum sayın sözlük yazarları. Bizim ülkemizdeki insanlar çok gözü kapalı, başka düşünceleri asla düşünmeyen çok cahil insanlar ne yazık ki. Bunun en çok görünen kısmında ise kemalistler var. Gerçekten çok tutucular ve başka türlü düşünemiyorlar. Halbuki bir ömür anneden babadan öğrendiğiniz körü körüne bir ideolojiyi savunmak için çok çok uzun bir süre. Onlara da tavsiyem; önyargılarınızı yıkın ve samimi bir şekilde başka fikirleri öğrenip okuyun arkadaşlar.
güncel Önemli Başlıklar