bugün

ankarada olan , sadece üniversite öğrencilerinin ve akademiklerin üye olabildigi, girişte sinama gibi koltuk numarası aldığınız , binlerce kişilik 3 4 salonun oldugu , devasa kütüphane. oraya giden gençler kendilerine büyük bir özen gösterdiginden ve ders ile iştigal olmanın verdigi sıkıntı ile , sanki tüm kızların çok güzel ve tüm erkeklerin çok yakışıklı gözüktügü enteresan bir atmosfere sahiptir. altındaki küçük kantinde servis korkunç kötü , içerisi çok kalabalık ve porsiyonlar çok küçük olmasına ragmen çayın 2006 itibari ile 1ytl oldugu gerçegi ise ayrı bir cinsliktir. yinede orda çalışmanın tadı ayrıdır.
içine girmek için bi gbt istemeyen yer. yok kimlik çıkar, yok fotoğraf çektir. kapıda aramalar falan. sanki bana mit'e giriyosun. (bkz: neyse)
bazı gençlerin sadece hatun düşürme umuduyla gittiği yer.
http://www.mkutup.gov.tr/ adresine sahip, birçok başvuru eserinin bulunduğu, dev resmi kütüphane.
insanların piyasa yapmak için gittiği yer. biz gece bahcesinde içiyorduk valla gençken.
"genel okuma" ve "adnan ötüken" adlı iki okuma salonu bulanan kütüphanedir.
tez hazırlayanların buluşma noktası.
alt kattaki kafesinin oldukça popüler olduğu, hatta 7. caddedeki kafelerden daha büyük bir potansiyeli olduğu rivayetleri vardır...çok değerli el yazması incil'lerin ve eserlerin bulunduğu, Türkiye'nin en büyük derme kütüphanesidir...1948'de Adnan Ötügen tarafından kurulmuştur...derme derken, yani ülkede üretilen her türlü kitap, süreli yayın vs. yayıncısı tarafından milli kütüphane ve diğer derme yasası içindeki kütüphanelere * * ** gönderilmek zorundadır...ancak bu yasa da ülkedeki diğer yasalar gibi pek sallanmadığından ve caydırıcı bir yaptırımı olmadığından oldukça fire verilir...bunun yanında üye olunurken ve yenilerken çekilen ızdırap cabasıdır,hele o iğrenç çıkan fotoğraflar yok mu? ülke için önemli bir kurum olmasına rağmen yeterli özen gösterilmemekte, trt, tübitak vs. gibi ciddi ve profesyonel yönetilmesi gerekirken, aksine devlet dairesi gibi yönetilmektedir...bunların yanında süreli yayınlar salonunda gazete okumak oldukça zevklidir...ankara'nın da merkezi ve güzel bir yeri olan bahçelievler semtinde bulunmaktadır...
kayıtlı 1 milyon 115 bin 850 kitap bulunduran kütüphane.
ankara bahçelievlerde ikamet eden, isminin içerisinde çok derin manalar barındıran bir yurdum kütüphanesi. şimdi şuradan bir gezelim görelim yapalım;

http://www.mkutup.gov.tr/

çünkü asimetrik bilgiyle çevrelenmenizi istemiyorum a dostlar. misal bir arkadaşım bana milli kütüphane binasının eskiden hastane olarak inşa edildiğini anlatmış, morgun da yerini göstermişti. mamafih, aradım böyle birşey bulamadım, üstüne üstlük sırf kütüphane amacıyla inşaatının onyıllar sürdüğünü de gözlerime inanamadan takip ettim. o yüzden girin internet sitesine okuyun, öğrenin teknikıl bilgileri, resimlere bakın amacını taşıyorum. sosyal sorumluluk projesi dahilindeyim. ayrıca birazdan o arkadaşımı bulup hayal kırıklığına uğramış gözlerle; neden diye soracağım, neden duygularımla oynadın diye. söz.

evet elimizde öğrenilmişi var olarak kabul ederken sizi, sadece dedikodu yapmak amacı taşıdığımı da söylemek niyetindeyim.
ölüm iyiliği dedikleri bu olsa gerek. ki bir hafta içerisinde iki dolmuş kazası yaşamış, ve bunlardan birinde dolmuşun kapısını açtırtıp, insanlar ambulans beklerken vargücümle koşmuşluğum, bir taksiye atlamışlığım, sonrasında sınava yetişip kumsalda güneşleniyorum sakinliğiyle ingilizce çevirimi yapmışlığım var.
sawyer sawyer locke , yoksa...

var olsa olsa konu başlığımızla ilgili anlatacaklar olmalı. öncelikle bu başlığın ilk kısımını alıyorum, nedir canlar, milli.
fakat bu kütüphanenin milliden kastı, üniversite öğrencileri, memurlar,akademikler ve sizin de biraz önce okuduğunuz sitedeki bir iki statü daha.
diyelim ki ben bu statüler içerisinde değilim ama yandım tutuşuyorum bilgi bilgi diye, veyahut liseden mezun oldum öss ye çalışacağım okuma salonunda, yok biz milli kütüphaneyiz bizim misyon vizyonda yoksun cevabıyla karşılaşmak ibret verici değil hoş(?) ama boş bir ayrımcılık, sevmedim. e bunun cinsiyeti de var o da güzel bir ayrımcılıktır, yapsaydınız kuzum diyecektim ki, demedim, çünkü çok orjinal sosyal tespitlerime vesile oldu bu. e soru sormak önemli birşey tabi.

burası bir ev, bir memleket sanki, yani öyle bir sıcak... öyle ya da böyle kapıdan çevrilmeyip o yüce statülere sahip olduğunuz bilinciyle içeriye girip ders çalışmaya başladığınızda, hatta çok verimli olduğunu görüp bağımlısı olduğunuzda karşılacağınız bazı sosyal tespitlerim var; buyurunuz
1- sınavlarının nasıl geçtiğini, halini hatırını düzenli olarak soran danışma görevlileri,
2- ne zaman mola verip tuvalete gitseniz abdest alan birileri,
3- çalışma salonunda ders çalışırken, yanında getirdiği piknik sepetinden çıkardığı elmasını bıçağıyla özene bezene soyan, belli aralıklarla bu dilimleri yiyen sonra, misafircilik oynayıp ön sıradaki arkadaşlarına ikram eden bir ablalar,
4- yine çalışma salonunda, sallama çay demleyen, üçü bir arada kahve yapan bir abiler,
5- kantinde ezik ezik çay içer, sınav umutsuzluğuyla cebelleşirken, sen siyasalda mı okuyorsun diye masana oturabileceğini sanan bir sıfat bulunamayanlar...

son zamanlarda burayı bir grup daha keşfetti. o da çıtır çıtır çıtırdayan, güzel kızlarımız ve kıpır kıpır kıpırdayan, güzel çocuklarımız. e yeni nesil zeki geliyor, güzel geliyor dedik ve çıktı. bütün aradıkları statüler orada. bu kütüphane oluşturmuş öyle güzel bir karantina. seç beğen al. o kadar zekiler ki, sırt dekoltesi giyiyorlar bide , sıra sıra oturuluyor çünkü. geçen gün benim gözüm takıldı, naapsın çocuklar...

terim anlamıyla ilgileniyorsanız bu başlığın, mecaz ve yan anlamları ilgilendirmiyorsa sizi;eğer istediğiniz, sadece ders çalışmaksa; haftaiçi akşamları altı yediden sonra, ya da gündüz öğlene kadar uğrayınız derim ben, haftasonları ise hiç bulaşmayın. gerçekten hepiniz o amaçta olacaksınız çünkü. yazın püfür püfür esecek, kışın sımsıcacık olacak, mola verdiğinizde sigara dumansız harika bir manzaraya sahip olacaksınız, sessiz olacak, ve herkesin amacı aynı olacak. hayatımızın vazgeçilmez parçası, sınav. o yüzden anlayacaklar yüzünüzden. çalışmanız için ellerinden gelecekleri yapacaklar.
bilimsel araştırma ve ödevleriniz için her daim gidebilirsiniz, çünkü orası sanırım sadece olması gerekene göre çalışan tek yer. ama kitaplara dokunamıyorsunuz ararken. o duygusu eksik. kapalı raf sistemi.
zamanında içeri girmek için kuyrukta 30dk beklediğim, sıra bana gelip kendimi içeri attığımda çalışma salonun yarısının boş yarısının dışarda geyik yapıtğını gördüğüm, dellenmeme sebep olan kütüphanedir. ulan madem çalışmayacaksın ne işin var orda. bir de kontenjan dolunca, içerden birisi çıkana kadar yeni adam almıyolar. ben hadi neyse de gerçekten çalışmak isteyenlere yazık.
müjgan cunbur okuma salonunun içinde güvercinler uçuşan kütüphanedir.
http://search.theeuropean....org/portal/tr/index.html adresinden avrupa birliği üyesi ve aday ülkelerinin milli kütüphanelerine türkçe arayüzle ulaşabilmeyi sağlayan, aynı zamanda avrupa ülkeleri tarafından da bilgilerine erişilebilir hale gelmiş kütüphanedir.
hafta içleri 9-22 saatleri arasında açık olan, ders çalışmak için ideal ortam. Zaten oyalanacak bir şey olmadığı için ister istemez ders çalışıyor insan. Sıkılınca şöyle bir etrafına bakıp harıl harıl ders çalışanları görünce mecburen ortama ayak uyduruyorsun. Yok eğer çok sıkılırsan da yemekhanesine gidip bir kahve içebilir ya da balkonuna hava almaya falan çıkabilirsin. Tabi mümkünse bir arkadaşla gitmek daha iyir ki aralarda konuşacak birilerini bulabilesin. Tek handikapı konumudur şöyleki:bahçeliye yakın olduğu için arada kaçamak yapma ihtimali fazla olabiliyor ya da tıngır tıngır süslenip bahçeliye giden insanları görüp de bir de senin ders çalışma zorunluluğun varsa işte o biraz koyuyor insana.
Farklı dönemlerde farklı sınavlara çalışan gruplar oluyor:öss, kpss, tus, yaz okulu...
benim favorim yaz. Kışın çok kalabalık oluyor *
şimdilerde işsizler kahvehanesi moduna bürünen mekandır. içinde bir çok üniversite mezunu "ne iş olsa yaparım abi?" formatlı insan vardır. kpss, ales, tus, vize, final, büt, kpds, kurum sınavları gibi bir çok amaç için bir araya gelen insanı barındırır.
kaloriferlerinin içinden kedilerin girip çıktığı, başlayan aşkların evlilikle bittiği rivayeti söylenen ilmi mekan.
eskiden 24 saat açık olan ancak sevişken çiftler yüzünde artık hafta içi akşam 9 buçuğa hafta sonları 8 buçuğa kadar açık olan hafta sonları kitap vermeyen ilim irfan yuvası.
tanımı başka bir entrye bıraktım en mühim özelliğini yazacağım..
ders çalışan gençlerin potansiyel tanışma yeridir, bir nevi 'dest-i izdivaç' ya da ne bileyim 'esra erol ile izdivaç' yeri gibidir. herkes birbirini keser, kütüphanede her çeşit tipten duruma göre kendinize veya arkadaşınıza uygun birini seçer; hedefe yönelik hareketlere girersiniz. herkes için geçerli olmamakla birlikte en mühim sınavlara çalışan gençlerin bile arada etrafındakilere gözü takılmışlığı vardır.

aslında bu biraz ticaret politikasını andırıyor sevgili okur.. yapılan araştırmada görülmüş ki, kadın kasiyerlerde erkek müşteri, erkek kasiyerlerde kadın müşteri açık ara ön plandaymış. bundan yola çıkarak büyük şirketler, ilaç firmaları vs çalışanlarını prezentabl (o ne lan) (yani bildiğin taş hatun, yağuşuklu delüğanlı)lardan seçmiş ve satışlarını/gelirini artırmış. uzattım, konunun özünü kaçırmadan.. milli kütüphane de gençleri ders çalışmaya bu anlamda teşvik eden bir mekandır.. takdir edilesi..
kimse ders çalışmaz bakar millet etrafaben orada hiç ders çalışan görmedim ya balkonunda sigara içilir ya kantinde çay kahve bilmem ne ya da okuma salonlarında kesişme yapılır nasıl bir kütüphane anlayışı çözemedim. bir daha da gelmem...
universite yillarim, ilk milli kutuphaneye girisim sunum odevi arastirmam icin olmustu, iki arkadas gitmistik iceri girmek ve kimlik edinmek icin once bir form doldurmustuk , epeyce soverek doldurdugumuz formlari teslim ettikten sonra kimlige konacak olan resimlerimiz gerekliydi, nereden resim cekinecektik vs derken gorevli personel agzindaki sakizi vicirdatarak gayet ciddi 'biz cekecez' dedi merakla nasil olacagini dusunurken bilgisayarinin uzerinde duran dandirik webcam'i bana yoneltti cekiyorum demesiyle benim gulmekten yuzum kipkirmizi olmusken 1-2-3 hop islem tamam, zor tuttum kendimi gorevli kadin 'a' dese gulme halindeyim, haliyle sunum odevi telasiyla sinirler bozulmus durumda, sira diger arkadasimin resmine geldiginde olay bitmisti zaten o benden beter gulmekten kendimizi alamiyorduk. gorevli personel fena bozulmustu. iceride apayri bir dunya var zaten, her cins insani gorebilirsiniz burada, eski caglardan kalma bilgisayarlar da vardi o zamanlar bilmem hala duruyor mu?
kitap bulmak bir dert, almak bir dert boyle bir anidir guzel ankara'nin meshur milli kutuphanesinde yasadigim. kiminin sadece duraklara gitmek icin bahcesinden gectigi, kiminin bulusma noktasi, kimilerinin ise geceleri kafayi cektigi mekan, ahh o milli kutuphane kameralarinin dili olsada konussa...
aşağıdaki türküde bahsi geçen mekandır.

millî kütüphanenin yolları taştan,
sıkı tutmak lazım dersleri baştan.

ellerinde kitaplar salınarak yar gelir,
sınavları geçmezse kütüphane dar gelir.

bir elinde ders notu bir elinde kahvesi,
oturmuş ders başına hiç çıkmaz ki sesi.

yarim bırak dersleri, bahçeye inelim,
sıkıldım bu mekandan, metroya binelim.

efsun kadehi
zar zor girileceğini söyleyip, aylarca bizi kekleyen bi ipne yüzünden mahrum olduğum kütüphane. allah tan aylar sonra dank etti de gittim kendim öğrendim. bahçeli metrosunun olduğu taraflarda. orda kime sorsanız gösterir..
bahçeli 7 piyasasının kalbi olan yerdir. insanlar sabah ders çalışır ,akşam da bahçelide piyasa yaparlar.
her gün kısır döngü şeklinde bu olay gerçekleşir.
ağustos ayında ankara da bulunup bir de yaz okulundaysanız ve bu okul ısrarla sürüyorsa, yapacak tek şey klimalı bir kütüphanede ders çalışarak yazın keyfini çıkarmaktır.dolayısıyla ben de en yakın kütüphane olan milli kütüphane de yazın keyfini çıkarıyorum/çıkarıyordum..

2 günde edindiğim izlenmler,
birinci gün kayıt alıyorlar ama biraz kasmışlar-tabi haklı olarak sonuçta milli kütüphane-, fotoğrafını falan çekip anında şipşak giriş kartı çıkarıyorlar.kartı aldıktan sonra turnikelere yönelip okuma salonlarından adna ötüken i seçiyorsunuz, çünkü klimalı salon o.isteğinize göre müjgan abla salonunu da seçerek klima sesinden rahatsız olmak istemeyebilirsiniz, siz bilirsiniz..
yoğun çalışmanın ardından acıkıp susadıysanız, labirent gibi dönen dlaşan merdivenlerden inerek kafeteryaya ulaşırsınız.buradaki fiyatlar okul kantinimizle aynı gibi geldi bana 1 e 5 olarak.çalışma salonuna dönersiniz, etrafınıza şöyle bir bakınırsınız ki, etrafınızdakilerin kpss mağdurları, tus mağdurları, hakimlik savcılık sınalarına hazırlanan ve profesyonel anlamda çalışmayı iş edinmiş kimseler olduğunu görürsünüz.siz de bu aşkla çalışmaya gömülürsünüz…böylece bir gün biter, ikinci gün giriş kartını okutmak,ve oturacağınız yeri gösteren fişi almak konusunda daha tecrübeli olarak gidersiniz, çalışır çalışır çalışırsınız..sonra klima sesi fazla gelmeye başlar, salon gürültülüdür sanki..aslında pek de serin değil gibidir.i̇kinci gün, bir daha dönmemek üzere milli kütüphaneyi terk ettiğiniz gün olur.
bugün yine gittim ve gördüm ki, başımı ne tarafa çevirsem tıp mezunu, tus a hazırlanan, kitaplarının dışı türkçe görünen ve içindekilere anlam veremediğim, durmaksızın çalışan çalışan ve hatta şipidik terlik ve termoslarıyla birlikte gelen, anladığım kadarıyla kütüphane kapanana kadar da ortamı terk etmeyen yüzlerce ama yüzlerce insan.
tabiki kaçtım hemen o sahneden..