bugün

kampüsten ziyade şantiyeye benzeyen, insanlık ve medeniyetten uzak kampüs. spor akademisiyle iç içedir. yüzme havuzu, fitness salonu, suni ve hakiki çim saha, tenis kortları, kapalı spor salonu gibi mekanlarıyla dışarıdan belli olmayan bir hazine barındırır içinde. almanca enformatik, almanca işletme ve çalışma ekonomisi bölümleri buradadır.

uzun bir süre sonra edit: madem bu kadar yazdın sen o okulda da okuyorsundur derseniz, okuldaki dördüncü senem fakat dört sene içinde okula yarım dönem filan gitmişimdir toplamda. en son bir sene önce filan uğradım. diyorlar ki yeni hatunlar süpermiş. gidecem.
kaç yıldır sürdüğü bilinmeyen bir inşaat alanını içinde barındıran, içi bilenleri, dışı bilmeyenleri yakan kampüstür.
ayrıca; içerisinde bulunan almanca işletme enformatiği, almanca işletme ve CEKO bölümleri bu kampüste kiracı olarak kalmaktadır. spor akademisine kira ödemektedirler. *
kampüsün adı daha çok spor akademisi olarak geçer, durağında bile spor akademisi yazar.ilk zamanlar kendinden nefret ettirmeyi başaran kampüs; yeni açılan havuzu, çevresindeki (bkz: güzelcehisar) tarzı enfes manzaralı mekanların çokluğu, ısınan havayla birlikte yeşille mavinin buluştuğu bir yer haline gelmeye başlamasıyla az da olsa sevgi kazanmaya başlamıştır.
görev yapan bütün eğitim görevlilerinin tez konusu olarak "uludağ sözlük"'ü verdiği kampüs. * * *
bahsedilen bu kampüste hocalar eksi sözlükten bahsettiginde ögrenciler tarafından söyle cevap verilir: biz baska sözlük kullanıyoruz; uludagsözlük* * *
öğrencilerinin azımsanamayacak kadarının uludağ sözlük yazarı olduğu kampüs.
boğaziçi üniversitesi güney kampusunun rakibi olmaya çalışmaktadır,ama daha yapılacak çooook şey vardır.
evvela akademilileri kovalamak gibi *
(bkz: marmara universitesi bahar senlikleri 2006)
her gün gidip geldiğim,baharda keşke ders olmasa
kışınsa nerden geldim buraya dedirten kampüs.
aynı zamanda yeni yapılan binaların ne olacağını çok merak ettiğim kampüstür.
ilk gün fabrika sanıp otobüsten bir durak geç inmeme neden olan kampüs
istanbul'un en güzel yerlerinden birinde bulunan kampüs.çengelköy ve kandilli gibi iki güzide noktanın arasında kalmaktadır.anadolu hisarı istanbul'un gürültü patırtısı ve trafiğinden uzak ama aynı zamanda güzel manzarasıyla işte istanbul bu dedirten bir konumdadır.bu kampüste okuyan öğrenciler sadece coğrafya göz önünde bulundurulursa kanımca en istanbul'un hatta türkiye'nin en şanslı öğrencileridir.
(bkz: anlatılmaz yasanır) *
marmara üniversitesi rektörlüğünce istanbul'un en ücra köşelerinin birine atılmış, terkedilip kendi kaderine bırakılmış kampüs. oysa marmara üniversitesi bahçelievler kampüsü gibi akmerkez'e yarım saat, metrocity'e 23 daika, kanyon levent'e 24 dakika, cevahir'e 18 dakika, town center''a ise sadece 10 dakika mesafeli bir yere de açılabilirdi. neyse kısmet değilmiş. önemli olan eğitim di mi ama?
normal bir okuldan bozma olarak yapılmamıs,
içerisinde 2 adet birebir futbol sahasını,
kapalı yüzme havuzunu,
2 kapalı ve 2 acık olmak üzere, toplam 4 adet tenis kortunu,
kapalı basketbol sahasını barındıran,
eh işte şeklinde eğitim veren bir kampüstür, evettir.
öğrencilerinin "ama bizim de yeşilimiz, mavimiz, çok amazonik bir iklimimiz var. oohhh canıma da değsin" tarzında avuntularıyla savunmaya çalıştığı kampüstür. okul dediğin şehrin içinde olup heryere en kısa sürede ulaşma imkanı veren bir yerde olmalıdır. ayrıca nehir erdoğan marmara üniversitesi bahçelievler kampüsü mezunudur dikkat çekerim.
ancak al pacinonun da bir gün ziyaret etmek istediğim yer dediği kampüstür. unutmayalım unutturmayalım, nehir erdoğan kiiim, al pacino kim.
sözlükteki nüfuzunu iyi kullanan kampüstür. herşeyi geçiyorum ve "recep tayyip erdoğan" marmara iktisat (kendisi bahçelievlerde oluyor) mezunudur diyorum. anadolu hisarı'ı ise meclise şimdiye kadar bi çaycı bile sokmuş değildir.
yüksek kalitede sporcu ve sanatçı yetiştirerek, sırçı mı sırma mı öyle bir püsür saraylarda yaşayan politikacıların değil halkın kapmüsü olmayı başarmıştır. halkın her kesimi kendi eviymiş gibi kullanabilir bu kampüsü. bakın al pacino diyorum, türk sanat müziği diyorum, politika da neymiş, dalavere.
sporcu yetiştirdiği iddia edilmesine karşın a milli futbol takımımızda oynayan hangi futbolcunun bu kampüsten mezun olduğunu merak etmekteyim. sporcudan kasıt, spor yapmak ise ben de spor yapıyorum. bazen evden dağa falan koşup geliyorum. ama önemli olan başarıdır. bi hakan şükür bi ümit özat yetiştirememişsen bunca yıldır sana saygı duyar mıyım ben??
turkiye cumhuriyeti'ni amerika ile karıstıranlara soyleyecek sozu olmayan kampüs.
turkiye'de futbolcular, basketbolcular universitelerden cıkmıyor malesef.
o ümit milli a milli takımlarda top koşturan, top sektiren, dokuz aylık oynayan, üçlük atan, güreş yapan, disk atan, uzuuun uzun atlayan... bir çok başarıla sporcuya antrenörlük yapan fedakar ve cefakar anadolu antrenörü yetiştiren halkın kampüsüdür. kimse de aksini iddaa edemez. bir hakan şükür yetişir, yetişir ama nasıl yetişir. otobüse bile yetişmenin bir sanat olduğu bu zamanda hakan şükür yetiştirmek kolay mı, bu nasıl bir gaflet. ama işte bu vefakar, cefakar ve fedakar insanlar hiç bir karları olmamasına rağmen, kar çamur demeden hakan şükürler, ümit özatlar yetiştirmişlerdir. bu da böyle biline.
açık ara dünyanın en güzel kampüsüdür.

(bkz: ben güzele güzel demem güzel benim olmadıkça)
anlatmak istediklerimi anlamamak da direten öğrencilerin öğrenim gördüğü kampüs. o zaman ben de mahallenin bebelerine "çocuklar gelin size futbol öğreteyim, basketbol öğreteyim, güreş tutalım gönlümüzce" diyip başıma toplasam ben de mi vefakar, cefakar, aşikar insan olurum?? senin yıllardır devletin bütçesini sömürerek yontmaya çalıştığın adamlar türkiye'yi uluslararası arenada başarıyla temsil edemiyorsa buna ne denmelidir?? ayrıca "futbol memleketi" olarak adlandırdığımız brezilya'da hangi topçu böyle saçma bi okula gitmiştir?? ya da nba'deki hangi star "eheh, adım x, mevkim pivot, chicago üniversitesi beden eğitimi bölümü mezunuyum" demiştir. güldürmeyin gece gece.
hafta sonları da okuduğumuzu anlayalım özel dersleri verilen kampüstür, tavsiye ederim. anlatılmak istenen şudur: hani takımlar var ya. onların teknik direktörleri var. işte o takımlarda bir de sporculara yardımcı olan, moralmen de destek olan antrenör denen kişiler vardır. işte bunlar bu halkın kampüslerinden yetişmekte öyle nba nedir bilmeyen anadolu çocuklarından oluşmaktadır. işte bu yüzden türkiye milli takımı denince akan sular durur. ama nba öyle mi? nba milli takımı var mı? bu nasıl bir gaflet uykusudur ki nba'i halen bir ülke, karşılaştırılabilecek bir makam mevki görmektir. ne dedik özet geçelim. bu vefakar cefakar fedakar insanlar gidip öyle nba, fifa, need for speed filan olmayıp, işin angarya kısmını taşıyan insan gibi insan, okulları da insan gibi okuldur.
(bkz: allahın unuttuğu yer)