bugün

Tanı koymak için dsm-5 te iki hafta süren çökkünlük, isteksizlik şartları vardır. Bu iki haftada kişide süregelen intihar düşünceleri, yeme ve uyku bozuklukları, dikkat dağınıkları, benlik saygısının azalması gibi belirtiler de gözlenebilir.

Yani üç gün üzgün kalınca depresyona girmiş olmuyoruz. O psikiyatrik bir rahatsızlığımız var demek olmuyor.

Tedavisinde antidepresan kullanıyoruz. Antidepresan da iyi gelmezse antipsikotik deniyoruz. O da iyi gelmiyorsa basıyosun şoku.
tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. ekt uygulamasının bilim dünyasında çokça adı geçen, en çok etki ettiği rahatsızlıktır major depresyon. düzenli bir takip gerekir. her depresif hal major depresyon ile karıştırılmamalıdır. major depresyon, en az iki haftalık bir süreç boyunca neredeyse her gün, çökkün bir ruh hali, uyku problemleri (sık görülenler çok uyuma ya da çok az uyuma), işlevsellikte büyük bir azalma. örneğin, işe gidemeyecek kadar güçsüz, bitkin olma. işlevsel bir şeyler yapamama. net kararlar verememe, yoğun bir zihin bulanıklığı. vücut yorgunluğu. intihar düşünceleri.

düşünün ki hiçbir şey yapmıyorsunuz, kafanızda dönüp dolaşan spesifik bir mesele yok, karmaşa var ve çok yorgunsunuz. hatta major depresyon hastaları o kadar enerjisiz olurlar ki intihar girişimine kalkaşamazlar bile. çünkü bir karar verebilecek güçleri bile yoktur. yapmaları gereken işleri, sorumlulukları yerine getiremezler. özbakımları düşer. durgunlardır. major depresyonda dikkat edilmesi gereken önemli şey, iyileşme sürecinde kendisini iyi hissetmeye başladığında intihar düşüncelerini eyleme geçirebilme gücü bulacak olmasıdır. bu yüzden takibi şarttır.

bir olaya bağlı olarak ortaya çıkan depresif hal, örneğin kayıp, ölüm, yas, ayrılık major depresyonla karıştırılmamalıdır. depresyonu hafif, orta, ağır olmak üzere üç seviyede incelersek ağır olanı major depresyondur. hafif dereceli olan mutsuzdur, keyif almaz ama gider işine. zorlayarak da olsa sosyal yaşantısı, iletişimi, özbakımı bir şekilde gider. halleder. major depresyonda inancı, gücü kendisinde bulamayarak hiçbir şey yapamayarak her şeyden büyük bir bitkinlikle elini ayağını çeker. genellikle çok uyur, normal hali 8 saatlik uykuysa bu dönemde uykuya ihtiyacı hiçbir şey yapmadığı halde artar.

ilacın ve psikoterapinin eşit götürülmesi gereken bir rahatsızlıktır. düşük ve orta dereceli depresyonlarda hastasına göre yalnızca psikoterapi yeterli olabilir. fakat major depresyon tedavisinde önce beynin işlevleri normalleştirilmeli, bu sırada da psikoterapide ilerlenilmelidir.

yakınınız varsa yanında olunmalı, ilaç kullanılırken bir yandan da işlevselliği yavaş yavaş artırılması için çalışılmalıdır. her depresyon türü gibi bunda da keyif alınmayacak, istenmeyecek, zorlanılacak aktiviterlerde. sosyal, hobi, akademik, aklınıza gelen alanlarda işlevselliğini artırabilmek için yine de yanında olun. mutlu olunmaması, istenilmemesi çok normaldir en başta. bunun doğal bir süreç olduğunu söylemekte fayda var.

düşünün, beyin mekanizması bozulmuş, her organımıza olabileceği gibi. örneğin bağırsak bozulduğunda ne yapıyoruz, gönderdiğimiz yemekler onda sıkıntı yaratıyor ilaç kullanabiliyoruz. ona bir madde gönderiyoruz. sonra yürüyüşe çıkıyoruz, spor yapıyoruz, sıcak kalıyoruz, ona destek oluyoruz. sonra normale dönüyor bağırsaklarımız. sürekli oluşundan utanmak çekinmek de şeker hastası olup ondan utanmakla aynıdır esasında. hayat boyu her gün iğne oluyoruz şeker hastası olunca. bunda da her gün dikkat etmemiz gereken şeyler oluyor, depresyona yatkınsak tehlikeli bir seviyeye gelmemesi adına ilaç kullanıyoruz. kullanmalıyız, çünkü böyleyiz. genlerimiz, yaşadıklarımız, insan olmamız. türlü sebepleri olabilir. ama böyleyiz. ve her insanın dikkat etmesi gereken hassasiyetleri vardır, saçları dökülmeye çok meyillidir ömür boyu bunun için özel ürünler kullanır. annesi şeker hastasıdır, kendisi de 20 yaşında risk altındadır buna dikkat eder. birisi de beyaz tenlidir ve cildi çok hassastır, kışın bile her gün güneş kremi kullanır.

seçmediğimiz şeylerle dolu olduğumuz doğru, ama onunla savaşmak bizim seçeceğimiz şeydir. birimizin hassasiyeti sorunu a ise diğerimizinki b. bunlara neden, ah vah demek çok da mantıklı değil. neden senin sorunun b değil de a diyen insanları değil, evet sen b hassasiyetine ya da b hastalığına sahipsin ve şuna dikkat etmeye çabalayalım diyenleri hayatınızda tutun. major depresyon ile savaşmaya bir yardım almaya giderek başlayın. herkesin savaş verdiği şeyler var, herkes bir şeylerle savaşmak istiyor ama bazen o gücü bulamıyor. ve en önemlisi herkes hasta oluyor. psikiyatrik hastalıklardan çekinmeden araştırdığınızda ve özkabul gösterdiğinizde çok daha mutlu olduğunuz, kendiniz olduğunuz ve bizi de mutlu ettiğiniz zamanlara.
(bkz: dr ibrahim bilgen)

youtube ta videoları var. kafanıza yatarsa gidersiniz.
Yaralıdır ruhları, dış gözle göremezsiniz onların acılarını. Sizden teğet geçen, onların içine saplanır yudum yudum.
O yüzden her insan gibi, sevilmesi gerektiğini unutturmadan sarılın onlara sarmalayın onları.
Çok geçmiş olsun.
https://youtu.be/9SzZTTHbj-8?t=44

çareyi biliyorum ama söylemem.
Bu olaydan tamamiyle tedavi olan veya psikolog vb olan kişilerden tavsiye istiyorum. Ben 1.5 sene önce tedavi olmak için 2 defa hastaneye gittim. Bana verdikleri ilaçları uzun süre kullanamıyordum çünkü yan etkileri ve insanı soktuğu durum aşırı rahatsız ediyordu beni. Bu yüzden mi bilmiyorum aralıklarla kendimi bu durumun içinde buluyorum.
Göğsümdeki boşluk kocaman oldu. Artık hareket edemiyorum, düşünemiyorum. Boşluk büyüdükçe büyüyor, her saniye zulüm gibi. Dayanamıyorum.
Son birkaç aydır her gece öldür beni diye dua etmeme sebep olan hastalık. Her anım zulüm. Ama intihar edemiyorum çünkü nasıl yapılır bilmiyorum. Sürekli ağlıyorum. Zoretanin denen ilaç sebep oldu sanırım.
tedavisine başladığım hastalık. gerçekten iyi olmadığımı hissediyorum. ama insanlar içinde korkutmamak için rol yaptığımdan -o da gücüm yeterse bazenleri- ciddiyetini kavrayamıyorlar belki de kavramak istemeyip grip gibi gececeğini düşünüyorlar. aslına bakarsanız çok da önemsediğimi söyleyemem.

tek bildiğim bişey var tükeniyorum.
ağır depresyon olarak da tabir edilir, kontrol altına alınmazsa sonuç ölüme bile varabilir maazallah.
üzerime konan teşhis.

öncelikle literatürdeki belirtilerinden sonra da kendimden bahsedeyim.

kişide sürekli bir ezik hissetme duygusu yer alır.

kişi hiçbirşeyden zevk alamaz. hatta öyle ki, eskiden severek yaptığı şeyler bile ona tamamen boş gelir ve yapmaktan zevk alamaz.

kişide uyuyamama yada çok uyuma görülür.

kişi artık yaşama hevesini kaybeder. öyle ki, gelecekten konuşmak hatta 'yarın' için plan yapmak bile işkence gibi gelir.

kişi bu süreçte intihar düşüncelerine kapılır çünkü yaşamanın hiçbir zevkli yanını hissedemez.

kişide ağır bir iştahsızlık başgösterir ve kilo kaybı gözle görünür şekilde etkisini gösterir. (%10 üzeri kilo kaybı gibi)

kişi asla mutlu hissetmez. arkadaşlarının yaptığında mutlu olacağına emin oldukları şeyler bile kişiyi beklenen mutluluğa taşıyamaz.

major depresyona neden olan olaylar;

sevilen birinin ölümü veya bir ayrılık

birilerine karşı muhtaç hissetme

kendini kanıtlayamamış olma düşüncesinin etkisinde kalma

sosyal ilişkilerde yaşanan anlaşmazlıklar uyuşmazlıklar ve bunların sürekli devam ettiği düşüncesi

uyuşturucu kullanımı

benim yaşadıklarım ise şöyle:

uzun zamandan beri (2 yıl) iş sorunu yaşıyorum. mezun oldum ve kpss ye hazırlandım. henüz atamam olmadı ve zor bir kurum sınavı süreci daha yaşadım. yaşım 24 bu arada. çok sevdiğim, evlilik planları yaptığım bir sevgilim vardı ve ondan ayrıldım. evde ise sürekli bir parasal sıkıntının getirdiği tartışma ortamı mevcuttu. kendimi sürekli kanıtlamaya çalışan bir insan olmaya başladım. akrabalardan da aileme baskılar gelmeye başladı 'bu çocuk hala evde oturuyor mu, hala askerliğini bile yapmadı mı' gibi. 8 ay kadar önce çocukluk arkadaşım tarafından yıllar sonraki görüşmemizde telefonum çalındı. bunun etkisinden günlerce çıkamadım ve sözlükte de bu konuda yazı yazmıştım belki hatırlanır da. bu süreçte benim halimden anlayan bir kaç kişi anca vardı. bunlar; benimle aynı kaderi paylaşan kpss döneminde dershanede tanıştığım arkadaşlarım ve sevgilim. eskiden ps3 oynamaktan, deniz korkum olsa da denize gitmekten, sinemaya gitmekten hatta mahalledeki çocuklarla top oynamaktan, bir diziden, bir kemal sunal filminden, bir caps sayfasının paylaşımlarından zevk alan biriydim. fakat son dönemlerde sürekli bende şu olgu yer edinmeye başladı: beni kimse anlamıyor !

evet gerçekten de beni kimse anlamıyor. annem babam kardeşim sevgilim arkadaşlarım hiç kimse. söylediklerimi sürekli bir yanlış anlama yada anlatmak istediğimden çok ayrı bir şekilde anlama baş göstermeye başladı. arkadaş ilişkileri güçlü olan biriyken arkadaşlarıyla yavaş yavaş arası açılan yalnızlaşan biri olmaya başladım. eskiden çok sakin konuşan çok sakin hareket eden ve 'sürekli !' gülen biriyken son dönemlerde artan bir şekilde sinir öfke ve saldırganlık baş göstermeye başladı. ani parlamalar iyiden iyiye arttı. bunun yanında yıllardır kendi hayatını kurmak kendi parasını kazanmak birilerine muhtaç olmamak isteyen biriydim.

3 ay öncesine kadar evde ara ara tartışmalar yaşansa da çay demlendiğinde unutulur giderdi herşey. ama ben 2 defa evi terkettim. mart ayının başında 4 günlüğüne, nisan ayının başında ise 9 günlüğüne evi terkettim. babamın 'tamam oğlum eve gel üzme bizi' demeleriyle zorla geri geldim. ki ben üniversite okurken günde en az 20 dk annemle babamla görüntülü konuşan, eve dönmek için ciddi ciddi gün sayan biriydim. bir süre sonra onlardan bile nefret etmeye hissettiğimi başladım. mart ayının sonunda çok çocukça ve saçma nedenlerden sevgilimden ayrıldım. daha doğrusu o benden ayrıldı. olmayacak birşey yaşandı ve bir yakın arkadaşıyla kavga ettim. ilişkimiz bitti ancak birilerine tutunma ihtiyacı duydum. daha önceleri hafif olan bu sorunlarımı engelleyen kişi aslında sevgilimdi çünkü her sorunumda onun desteğini görüyordum. ama sonrasında o da en ağır darbeyi vurdu. devamında onu kaybetmemek için çabalar göstermeye başladım. işler daha da kötü bir hal aldı. doğum günüm vardı 1 nisan günü. tatlı hastası biriydim ve pasta meraklısıydım. o gün sevgilimden ayrılmanın da etkisiyle iştahsızdım ancak zorla yemeye çalışmıştım. sonrasında da hiç tatlı yiyemedim zaten. hatta bayramlarda evde yapılan baklavanın yarısını gömen ben, bu bayramda tadımlık bile ağzıma sürmedim.

sevgilimden ayrıldığım günün sabahında kurum sınavı ilanı geldi ve 1 günlüğüne mutlu hissettim. ancak sonrasında oturup ders çalışmak gerekince herşey tersine döndü. ve yukarıda bahsettiğim sorunlar işte asıl bundan sonra başladı. sınav stresi, aşk acısı, gelecek kaygısı, umutsuzluk, ev sorunları, parasızlık... 81 kiloydum ve 2 ayda 14 kilo verdim. sınava çalışmak zorlaştıkça 'yapamayacağım' düşüncesi ağır gelmeye başladı. ben ki asla pes etmeyen biri olarak defalarca pes etme eşiğine geldim. ve daha fazla dayanamadığım bir günün akşamında, -evi terkettikten sonraki 3. gün- bir çiğ köftecinin şark köşesinde uyumaya çalışırken saatlerce düşündüm. iyice tarttım herşeyi. hayatı seven, aşkı yaşamış, sevmiş, sevilmiş, kuş cıvıltılarına dahi mutlu olan hayat dolu biriyken o gece intihara karar verdim. ayrıldığım sevgilimle konuştum ve barışma konusunda bir kaç olumlu sonuç görünce biraz olsun umut dolmaya başladım. sonrası daha kötü oldu. kilo kayıplarım o dönemde başladı. ders çalışırken defalarca nabzımın 120 lere çıktığına ve birileriyle konuşmaya ihtiyacım oldu. intihar fikrini hiç silip atamadım kafamdan ama bir yandan da kendime yediremiyordum. ben nasıl pes ederim diye sızlanıyordum. günde 14 saat ders çalışmaya başladım ancak bu azmin getirisi değil uykusuzluğun etkisiydi. uyuyamadıkça derslere asıldım. sınavı kazandım ve mutluluğu 1 gün sürdü bunun da. ayrıca intihar dışında bir çıkış yolu çok aradım ve mülteci olarak avrupa'ya gitmeye karar verdim. evde çok daha ağır bir problem (anne - baba ayrılığı) baş gösterince bir sabah eşyalarımı alıp yola koyuldum ancak telefonda zorla yolun yarısından geri çevrildim. bense buna 'sadece erteleme' dedim ve eğer sınavdan beklediğim haberi alamazsam avrupa'ya kaçacağımı yineledim. ki bu olaylar rüyalarıma da girdi. ve uyku uyuyamama problemi yaşamaya başladım.

sonrasında ise uykusuzluk yerini aşırı uykuya bıraktı. hatta bundan 15 gün kadar önce çok ağır bir uyku sorunu yaşadım. yaklaşık 48 saat uyuyup, ara ara uyanıp tweet atıp arkadaşlarımla telefonda konuşup, rüyamın etkisinde kaldığım anlar oldu. rüya ile gerçeği ayırt edemediğim bir süreç. ve son 20 gündür bu ara ara tekrar ediyor. uyanamama sorunumu ise ev halkının zorla uyandırması ile artık çözmeye başladım ve rüya içinde rüya görmeler çok olmaya başladı. mesela dün gece 6 tane rüya içinde rüya -inception misali- gördüm.

daha önceleri hafif olan bu belirtileri aslında şöyle bastırıyordum. başımı yastığa koyduğumda gelecekle alakalı hayal kurmak acı veriyordu ama sevgilime olan aşkımdan olsa gerek, onunla yaşamayı hayal ettiğim şeyleri düşündüğümde anca uyuyabiliyordum ta ki ayrılana kadar. bir yerden sonra 'gelecek' olgusu iğne gibi acıtmaya başladı her aklıma geldiğinde. artık bir yerden sonra gelecekten konuşamamaya, konuşmaktan iğrenmeye başladım çünkü her dertleştiğimde gelecek kaygısından başka konuşamıyordum. gelecek kelimesini okumak bile bazen midemi bulandırmaya yetiyordu. o kadar acısını hissettiriyordu diyebilirim.

doktor major depression teşhisi koydu ne yazık ki. bir de ilaç seti verdi malumunuz. ancak bazı anlar ilacın etkisinin azalmasından mıdır bilmem, aynı kaygılar su üstüne çıkmaya başlıyor. bu yüzden yarın tekrar doktora gideceğim ve antidepresanın dozajının arttırılmasını isteyeceğim. çünkü ara ara rüyalarımda eski sevgilimi, sınavları, geleceği, kazanamamayı vs görüyorum.

şuan ise girdiğim sınavda mülakata kalmış durumdayım ve mülakat tarihini bekliyorum. atanmak için şansım %50 ve bir yandan da askerliği erteleme adına yüksek lisans kaydı için yırtınıyorum. eğer atanmış olsaydım bu sorunların hepsinin çözüleceğine, aşk acısının da sona ereceğine şüphem yok. ama dediğim gibi 2 yılın verdiği dayanılmaz acılar artık bu noktaya geldi. belki sınavı kazanıp o yukarıda belirttiğim kuşku ve kuruntularımın sona ermesi çok yükse oranda mümkündür. en azından intiharı düşünmeyecek kadar yoluna girer herşey.

benim söyleyeceklerim şimdilik biraz karışık olsa da bu kadar. ama demem o ki, eğer en başta yazdığım belirtileri sürekli yaşıyorsanız major depresyon yada kronik depresyon riskiniz olabilir. bir psikiyatri doktoruna görünmenizi tavsiye ederim.

Edit: verilen ilaçları soran arkadaşlar olmuş. Bana ilk konan teşhis kaygı bozukluğu tanısı idi. A ile başlıyordu ama tam hatırlamiyorum tip adini. Kaygı bozukluğu ve major depresif belirtiler idi. ilk verilen ilaçlar;

Dideral 40 mg
Lustral 50 mg
Zolerip 5 mg

Bugün gittim ancak bir kaç sorun vardı doktor gelememiş, bazı özel işlerinden ötürü. Bunlari yükseltecekti çünkü yeteri kadar etkisi olmuyor. Major depresyon ilaçlari bunlardan bir tik yukarıda kalıyor. Yenilenince onları da eklerim.
depresyonla major depresyon aynı kavramlardır.Günlük girip çıktığımız ruh hali değişiklikleri ya da yaşadığımız durumlarda üzülmemizden çok daha farklı kesinlikle tedavi gerektiren bir durumdur.Ne uykusu düzenli ne yemesi içmesi düzenli bu insanlara üzülmemek elde değil.Zaten normal yaşantılarına da devam edemezler.
" The man said, "why do you think you here?
I said, I got no idea.
I'm gonna, I'm gonna lose my baby
So I always keep a bottle near
He said, I just think you're depressed
This me, yeah, baby, and the rest"

Şeklinde tanımlanacak durumdur .

(bkz: Rehab)
Uzunca süre yakamı bırakmadı. Kullandığım uyuşturucu maddeler daha da tetikletti. Son zamanlarda neyin gerçek neyin kötü olduğunu algılayamacak halde ve bitmek bilmeyen bad tripler yaşıyordum.

Aile hayatımı, eğitimimi ve geriye kalan herşeyim etkiledi. Basit algılanacak bir depresyon değildir. Hele benim gibi uyarıcılara meyiliniz varsa hiç değildir. O günler, aldığınız her nefes size zindan olur.

Sürekli kafanız güzelken kurup kurup intihara yeltenirsiniz, can tabi başaralı olamayıp tüm tedavi başa sarar. Annemin en son bana: "bir daha çatıdan atla, lütfen." dediğini bilirim.

Gök tanrı düşmanıma bile vermesin. Bir insanın kendini değersiz, nokta kadar görüp sürekli bir ruh hali içinden çıkamaması kadar korkunç birşey yoktur herhalde...
En sonunda aklımı kaçıracağım yeter artık.
kısa zaman sonra tamamen sonlandiracagim -simdilik- hayat arkadasim.
ben ağır major depresifim dedikten sonra geçen depresyondur.
gelme amk gelme ulan bırak peşimi Allah'ın belası . Gencecik 20 yaşında ki delikanlıyı daha şimdiden çürüttün lan.
her gün yavaş ve ızdırapla tekrar tekrar ölmektir. ağır bir maskeyi sosyal çevrede taşımaktan harap olmaktır. çünkü insanlara varoluşun ne kadar da anlamsız olduğunu ve hepsinin bir an önce topluca intihar etmesini söylerseniz arada ciddi bir gerginlik oluşabilir ve siz en ufak bir çatışmayı dahi kaldıramayacak kadar bitap haldesinizdir. sabahları yataktan kalkabilmek için herkül kadar güçlü olmak zorundasınızdır. beden değil ruhtur yorgun olan. aynada gördüğünü tanıyamamaktan delirmektir. delirip de dışa vuramamaktır. tıpkı dışarı çıkamayan bok gibi, kişi kendini dışarı vuramamaktan ruhu kabız olmuştur. içten içe çatlarsın, dişlerini sıkarsın da yine gıkını çıkaramazsın sisteme, insanlara, varoluşa. ne yemekler, ne film-dizi, ne karşı cins, ne takılmaca. alkol dışında hiçbir şeyi istemezsiniz. gün içinde gelip geçen zararlı düşüncenin haddi hesabı yoktur. doktorlar beynini uyuşturup seni ilkel bir bakteriden farksız kılacak tonla ağır ilaç yazarlar. esasında bilinçli bir hasta bunların sadece semptomları geçirmeye çalıştığını bildiğinden kendini kandıramaz bile. sonuç yıllarca tonla ilaç deneyip başarısızlıktır. artık psikiyatrlara gitmeyi bırakırsınız. ortada itiraf edilen bir gerçeklik vardır. depresyon ağır bir ruh hastalığıdır ve ruh maddeyle tedavi edilmez.
Ağır depresyon.

Depresyonda beyni bir benzin deposu gibi düşünürsek içinde benzini çok olan depoların arabalarının gideceği yol haliyle çok uzun olur. Benzin azaldıkça takviye edecek gücün, paran vs. Varsa normal bir insan olarak hayata devam edersin. bu normaldir.

Bazı depolar yarıya kadar iner, güç azalmıştır. bir zaman sonra deponun biteceğini bilir ve bunu çözebilecek kabiliyeti kendinde bulamaz insan ve yardım alır, almaya muhtaçtır. minor depresyon

Deponun tamamının bittiği yer majör depresyondur. Son benzin damlalarıyla uçurumdan aşağı atmak ister insan kendini. Artık yolun sonunun bu olduğunu düşünür. bazen yardım alır, antidepresan alır, hastanede yatar, belki de tımaranede açar gözlerini. Bazen Yardım almaz, almak istemez, uçuruma sürer ve bitirir hayatını.
ilaçlarının ana dağıtıcısı almanya olan bir çeşit hastalık.
uzun akşam yürüyüşleri en iyi ilaçtır. bir küçük köpek edinin. onula gezinin.

kafanızın azıcık dağıldığını görünce o an rahatladığınızı ve depresyondan çıktığınız hissedeceksiniz.
Bir süredir tedavisini gördüğüm hastalık.
ilaç kullanıyorum ancak daha toparlamadım.
Mesela ilaçtan önce odamın dağınıklığı umrumda değilken şimdi toparlamak istiyorum ama yapacak kararlılığı kendimde göremiyorum.
Evden dışarı çıkmak aklımın ucundan geçmezken şimdi evden çıksam mı diyr düşünüyorum ama yataktan çıkmıyorum.
iş arayamıyorum. Beni kabul etmezler zaten yapamam başarısızım diye düşünüyorum.
Böyle bir şey işte.
şakası yoktur, kanser kadar tehlikeli ve ölümcüldür.
babamin az cekmedigi hastaliktir, mekani cennet olsun. sanirsam yavas yavas bende majora ilerliyorum.