bugün
- hayatınız boyunca sizi en derinden yaralayan olay15
- keki kabarmayan sözlük kızı21
- fenerbahçe neden şampiyon olamıyor9
- ali koç'un jose mourinho ile anlaşması9
- hayatta kalmak için cebinde köpek maması taşı9
- 6 mayıs 2024 konyaspor fenerbahçe maçı28
- anın görüntüsü11
- düşün ki o bunu okuyor17
- galatasaray13
- akp'nin galatasaray'ı destekleme nedeni19
- deniz gezmiş16
- hayvancılık destekleneceğine neden ithalat11
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks22
- icardi'nin burnuna kafa atacak olmam13
- durduk yere tribe giren erkek18
- bik bik'in 18 saat 30 dakikadır sözlüğe girmemesi11
- iğrenç bir his tarif et29
- çağ dışı teknolojilere özlem duymak9
- beybi leydi13
- allah ile tanrının farkı var mı9
- 5 mayıs 2024 galatasaray sivasspor maçı19
- icardi190510
- sözlük yazarlarına gelen son mesaj17
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek31
- nervio13
- bir türlü ısınmayan ayaklar11
- allah yerine hızır'dan yardım istemek8
- eksi ruyaları sözlük heyetinden istemek23
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi13
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz12
- sözlük kızlarının saç rengi18
- bülent uygun10
- hakim ziyech11
- eksi ruyalar ile yakaladığımız müthiş uyum21
- 170 iq üstü sözlük yazarları veritabanı18
- şöyle hanım hanımcık öğretmen bir kız bulamamak16
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren kadın10
- en yaşlı özelliğiniz9
- budweiser14
- kızların tipe bakmadığı gerçeği29
- bir kadın nasıl tavlanır19
- hemşire kızlar nasıl oluyor9
- bir gavatın soyadını nick yapmak10
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek9
- erkek çocuk için isim önerileri9
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
kahramanlarımız amerikalı olarak iş vede aşk gereği japonya'ya gitmişlerdir ve japonların ingilizce konuşamamasını kendilerine dert ederek japonlara sinir olurlar. kendilerini yanlız hissettikleri anda bir otel lobisinde iki amerikalı birbirleri bulurlar ve Bir amerikalıya bir amerikalıdan başkasının dost olmadığını anlarlar.* Bir grup amerikalı yapımcıda bunu film yaparlar. Siz de ister istemez "Hadi madem filmi yaptınız kendi aranızda seyredin niye türkiye'de vizyona sokuyorsunuz" der boşa geçen 2 saatinize yanarsınız.
--spoiler--
filmdeki herşey filmin sonundaki sarılma ile anlam kazanır. filmin sonundaki sarılma sahnesini görmek için başlara katlanılabilir.
--spoiler--
--spoiler--
filmdeki herşey filmin sonundaki sarılma ile anlam kazanır. filmin sonundaki sarılma sahnesini görmek için başlara katlanılabilir.
--spoiler--
scarlett johansson ve bill murray'nin dokturdugu film.
yönetmeni sofia coppoladır.
japon yönetmenin yardığı filmdir
belki de türk olduğum için beni bu filmin nesi oskara layık görüldü diye şaşırtan, ne doğru dürüst diyalog ne bir aksiyon ne bir farklılık taşımayan boş bir film. çok sıkıcı, ciddi zaman kaybı. bu öykü kısa filmle de çok çok rahat anlatılabilirdi ***, boşu boşuna uzatıp ziyan bir şeye dönüştürmüşler. varsa fragmanını izleyin yeter, kendisini izlememenizi tavsiye ederim.
not: selçuk yöntem bu filmi izlediğinde çok gülmüş. neye güldüğünü anlayan varsa bu başlığa yazsın da ben de öğreneyim. gerçi kendisi demişti ben herkesin güldüğü şeylere gülmem başka şeylere gülerim diye ama yine de merak ettim. * * *
not: selçuk yöntem bu filmi izlediğinde çok gülmüş. neye güldüğünü anlayan varsa bu başlığa yazsın da ben de öğreneyim. gerçi kendisi demişti ben herkesin güldüğü şeylere gülmem başka şeylere gülerim diye ama yine de merak ettim. * * *
japonya'da bulunmamış, bu ülkenin yabancı olanlara yaşattığı bilimum afallama duygularını yaşamamış, o büyük kalabalık içinde yalnızlık çekmemiş olanların fazla tad alamayacağı şahane film. ayrıca en iyi senaryo oscarına sahip ödüllü film.
babasının kızı olamamış insanın yaptığı kötü film.
yurtdışında büyümüş insanların yaşantısına verilebilecek isimdir...
--spoiler--
filmi yerden yere vuran sığ kafalılar murray'ın kızı götürmesiyle mutlu olacaklardı. film boyunca da bunu beklediler, sinyallerini aldılar ama ters yüz oldular en sonunda. fıtık oldunuz di mi sinirden tırnaklarınızı kemiriyorsunuz. utan kendinden, baban yaşındaki adamın gencecik hatunla birlikte olması akıl mantık işi mi? tu kaka.
--spoiler--
filmi yerden yere vuran sığ kafalılar murray'ın kızı götürmesiyle mutlu olacaklardı. film boyunca da bunu beklediler, sinyallerini aldılar ama ters yüz oldular en sonunda. fıtık oldunuz di mi sinirden tırnaklarınızı kemiriyorsunuz. utan kendinden, baban yaşındaki adamın gencecik hatunla birlikte olması akıl mantık işi mi? tu kaka.
--spoiler--
Scarlett Johansson'ı ilk defa izlediğim şahane film.
seks sahneleri çok hoşuma gittiginde, scarlett'in bacaklarını görmeden de oluyor demek ki.
bob'u sürekli birine benzettim de kime?
japonlar, özellikle erkekleri bizim erkeklerin daha medenisi gibi,ellemelerini istedikleri kadınlara ellemeleri gerektigini ögrenmişler.
büyük şehirlerde büyük aşklar sanki olamıyor bir türlü, ya da tersi.
filmin mesajı: mesaj diye beklemek, öldürür.
çok eşliliğe karşı olanlara çok eşlilik öneriyorum, eşsizlik gibi.
ya işin kötüsü, son sahnede hayat ölçümün hüzün, mutsuzluk gibi seylere daha yakın oldugunu farkettim mutluluktan ziyade.
ziyade olsun.
bob'u sürekli birine benzettim de kime?
japonlar, özellikle erkekleri bizim erkeklerin daha medenisi gibi,ellemelerini istedikleri kadınlara ellemeleri gerektigini ögrenmişler.
büyük şehirlerde büyük aşklar sanki olamıyor bir türlü, ya da tersi.
filmin mesajı: mesaj diye beklemek, öldürür.
çok eşliliğe karşı olanlara çok eşlilik öneriyorum, eşsizlik gibi.
ya işin kötüsü, son sahnede hayat ölçümün hüzün, mutsuzluk gibi seylere daha yakın oldugunu farkettim mutluluktan ziyade.
ziyade olsun.
lost in translation hallerimi özlettirdi.
mutluluga, acı kadar bile tahammül edemiyor-musum.
mutluluga, acı kadar bile tahammül edemiyor-musum.
iyi roman okumayı özlettirdi.
sinema ne iyi ya.
okumus gibi oluyor-mussun.
sinema ne iyi ya.
okumus gibi oluyor-mussun.
cok gercekci buldugum -gercekci bulmayı istemememe ragmen- film.
gercekci bulmak birilerine, bir şeye benzetmek gibi.
sürekli bir şeyleri bir şeylere benzetiyorum da, gerçekten ya.
hiç bir şeye benzetemedigim seyler de yoklar o halde!!
süpermiş.
gercekci bulmak birilerine, bir şeye benzetmek gibi.
sürekli bir şeyleri bir şeylere benzetiyorum da, gerçekten ya.
hiç bir şeye benzetemedigim seyler de yoklar o halde!!
süpermiş.
(bkz: giovanni ribisi)
Scarlett Johansson (Charlotte) ve Bill Murray (Bob Harris)'in minimal oyunculuklarına hayran kaldığımız sessiz sedaasız Sofia Coppola filmi..
lost dizisi yapımcılarının, hafızam beni yamultmuyorsa, sun ve jin temelli bir bölüme in translation adını vererek çakalca bir gönderme yaptığı filmdir.
o nasıl bir film başlangıç sahnesidir... scarlett muhtemelen bu tarz görüntüler vererek en seksi kadın konumunda adımlar attı.
bill murray'nin döktürdüğü filmdir. oldukça başarılı ve sıradan ilerlemeyen bir film. tavsiye edelir.
bill murray'nin döktürdüğü filmdir. oldukça başarılı ve sıradan ilerlemeyen bir film. tavsiye edelir.
kültürel farklılıktan doğan yabancılaşmayı ve orta yaş bunalımını çok iyi anlatan film.
insanın kore'yi sevmesine ve içinde kore'ye gitme isteği uyandıran çok güzel bir film.
eger yurt disinda yasanmamissa sikici bir filmdir ama japonya'yi ve ya da herhangi bir memlekette yabanci olmayi mukemmel anlatiyor..ayrica 2 sahne var ki deginmeden gecemeyecegim; birincisi murray'in japonya'daki ilk gununde uyuyamayip yataga oturup oylece mal mal bakmasi ki tarafimdan tecrube edilmistir; ikincisi ise yine bill murray'in yasli japonla hastanedeki muhabbeti sirasinda uzak dogulularin acaba ayni seyi 25 kere soylersem anlar mi sorunsali..netekim ben cok eglendim bir nevi kendimi buldum diyebilirim guzel film..
çok abartılan filmlerdendir. aynı dili konuşan iki insanın yabancı bir ülkede yalnızlıklarını paylaşmaları üzerinedir.
charlotte, kocasıyla gelmiştir kore'ye. çok yoğun işleri olan kocası onu yalnız bırakmaktadır. küloduyla odada gezip durmaktadır. sonra, eskisi gibi ünlü olmayan amerikalı aktör bob'la karşılaşır ve aralarında aşktan da öte güzel bir dostluk başlar. tamam konu güzel filan ama beni çok etkilemedi. sanki bir şeyler eksik gibiydi. o yalnız hissetme duygusunu -sondaki sarılma sahnesi hariç- yeteri kadar alamadım ben.
charlotte, kocasıyla gelmiştir kore'ye. çok yoğun işleri olan kocası onu yalnız bırakmaktadır. küloduyla odada gezip durmaktadır. sonra, eskisi gibi ünlü olmayan amerikalı aktör bob'la karşılaşır ve aralarında aşktan da öte güzel bir dostluk başlar. tamam konu güzel filan ama beni çok etkilemedi. sanki bir şeyler eksik gibiydi. o yalnız hissetme duygusunu -sondaki sarılma sahnesi hariç- yeteri kadar alamadım ben.
güncel Önemli Başlıklar