bugün

neredeyse atasözü halini alan söz. bazı şeylerin hemen değişemeyeceğini, kökleşmiş temellerin değişiminin zor olduğunu anlatır kısaca.
(bkz: kirk yillik kani/@sonkuzu)
Güven eksikliği ihanet ile ilgili bir söz. Rum Kani Paşa'nın aslında hain olduğunu Fatih'i öldürmeye çalıştığını bilmeyenler vardır. Söz buradan geliyor , fakat son kelime "Yani" nin ne alaka olduğunu bilemiyorum. Bilen lütfen açıklasın.
uzun süre belli bir üslup üzerine hareket eden insanlarin, birdenbire değişmeleri ve eski tavırlarının tersini yapmalarının çok zor olduğunu ifade etmek için kullanılan bir deyimdir.

hikayesi de şöyledir:

divan şairlerinin önemlilerinden sayilabilecek tokatli ebubekir kani efendi (ö.1792), gençliğinde hacegan sinifina dahil olup devlet hizmetinde görev almiştir. kirk yaşina kadar tokat mevlevihanesinde hizmet gören kani, hekimoğlu ali paşa nin trabzon valiliğinden dönüşünde onun maiyetine girip istanbul'a gelerek divan katipliğine atandirilmiş, paşanin sadrazamliktan ayrilmasi üzerine de silistre valiliğine gönderilen bir zatin divan katibi olarak rumeli'ne geçmiştir. nesirdeki başarisiyla bilinen kani hoşsohbet, latifeyi seven, biraz da hicve meyilli bir yaratilişa sahipti. şathiyat ile hırrenamesi bu alandaki başarisina delildir. latifeciliği ölüm döşeğinde de sürecek kadar ileri olan kani, "ben fatiha dilencisi değilim mezar taşima fatiha yazmayin." diye bir nükte söylemiş, ölümünden sonra mezarini yaptiranlar da bunu bir vasiyet gibi uygulayip şakasina karşilik vermişlerdir. şimdi eyüp sultan mezarliğinda bulunan kabrinin şahidesinde fatiha ibaresi yoktur.

kani, silistre deyken voyvoda alexander'in yanında özel sekreter olarak da hizmet etmiş ve o siralarda genç bir rum dilberine gönlünü kaptirmiş. yaşi elliye yaklaşan kani'nin aski da o derece olgun çikmiş ki güzel kiz da onu sevmiş. ne var ki bir papaz sülalesinden gelmekte ve tutucu bir hayat yaşamaktadir. kani, dillere destan olan aşkini mutlu sona erdirmek için kiza evlenme teklif ederse de nafile, kizin ailesinden zinhar olmaz cevabini alirlar. aşklari bu sefer aciya dönüşür. sonunda kizin aklina bir çare gelir.kani'nin hıristiyan olmasi. bu çare üzerine, kizin babasi evlenmelerine razi olur ve bir gün voyvoda yi ziyarete gittiğinde konu açilir, kani bey'i yanlarina çağirirlar. papaz efendi teklifini yapar:

-kani bey, bir şartla kizimi sana vereceğim, hemen şimdi dinini değiştirip hıristiyan olursan!!!

kani beyin zihninde şimşekler çakar. o yörelerde sıkça kullanilan "yani" ismini hatirlayarak der ki:

-yapmayin papaz efendi, kirk yillik "kani", olur mu "yani"?!
sözün aslının "kırk yıllık kani olur mu yanni" olduğu söylenmektedir,kani kanaat eden,itaat eden anlamındadır.yanni ise yannis isminin yunanca'daki söyleniş biçimidir,Yunan coğrafyasında en çok rastlanılan isim olduğundan , bizdeki ahmet ya da mehmet gibi ,bu isme atıfta bulunulumuştur. din değiştirme ya da fikir değişiklği konusunda örnek verilebilir.
Asıl adı Ebû Bekir olan Kânî, Mevlevî tarikatinden idi. 40 yaşına kadar Tokat Mevlevi-hanesinde kaldı ve sonra istanbula gelerek divan kalemine girdi. Daha sonra Silistre valisine divan kâtibi oldu. Bükreşte Ulah Beyi Alexandreın özel kâtipliğini de yaptı. Şakaları, nükteleriyle de tanınan Kânî, Bükreşte bulunduğu sırada bir Rumen güzeline âşık oldu. Bu kızın onunla evlenmesi için Hristiyan olmasını istemesi üzerine verdiği cevap bugün bir atasözü haline gelmiş bulunuyor. Kânî Rumen güzeline:
Kırk yıllık Kani olur mu Yani! demişti. Ölümüne yakın söylediği şu sözü de meşhurdur: "Benim mezar taşıma El-fatiha" yazmayın, ben fatiha dilencisi değilim".

---

GAZEL

Tabım ne mantık u ne bedî u beyân arar.
Bîr-harî u savt söyleyecek hem-zebân arar.

Her zerre kendi zâtına mânend-l afitâb.
Devri felekte şöhret-i nâm u nişan arar.

Feyz-i devam u baht-ı civan ister müdâm.
Rûmale hâk-i dergeh-i pîr-i mugan arar.

Kanlar dökerse ömr-i girân-mâye Kâniyâ,
Dil goncası küşayişi vakt-i hazân arar.
(bkz: kitab ı aşk)
(bkz: iskender pala)
(bkz: s 115-138)
(bkz: Ebubekir kani)