bugün

burjuvadaki g*t kalkıklığına eşdeğer ayardadır.
burnu havada olan yazarların, köylüler kendilerine benzemediği için yaptığı yanlış ve saçma tespit.
o ezikliğin duruşu değil, efendiliğin duruşudur.
o mazot, yem, gübre fiyatları vs. ile sizde ürün alıp. ailenizi geçindirmeye çalışsanız bırakın köylüdeki duruşu, bir duruşunuz bile olmaz. bu memlekette en çok çile çekip, en az para kazanan grubun duruşudur o. kurban olunası duruştur.
başlık sahibinden her şehirlinin insan olduğu anlamını çıkartamayız.
(bkz: köylü milletin efendisidir)
ekonominin duzeldigi son 7 yilda, o ezik durus iyice belirginlesmistir. e bazisi zenginligi zenginlerin malinin artmasi olarak anlar, bazisi koylunun bile iyi kazanmasi; zevkler ve renkler tartisilmazmis.
arkadaş eğri oturup doğru yazacağım , o bahsettiğiniz mahcup anadolu köylüsü yok artık ya da çok az kaldı. mesleğim, anadolu köylerini , küçük ilçelerini görmeme büyük imkan sağladı. onlar için öğretmen ,doktor, mühendis, hemşire, subay hepsi yürüyen banknot . en basitinden bir doğu anadolu kentinin 6000 kişilik ilçesinde aylık kiralar istanbul ile yarışır durumda -ki durum köylerde farklı değil- şehir içi ulaşımı tekelleştiren zengin köylüler de yarım saatlik yol için neredeyse izmir-istanbul arası otobüs ücretini dolmuş ücreti olarak istemekte , tekelleşmeyi esas alan ekonomik yapı ilden veya ilçeden alınan ürünün köylerde istenilen fiyatta satılmasına zemin hazırlarken herhangi bir yolla rekabeti doğuracak ticari açılımlar ise "töreye ve genel adaba aykırı" karşılanmakta örneğin köylünün biri köyde küçük bir bakkal açtıysa karşısına bir başka köylünün bakkal açması ayıplanıyor vs...

en basitinden bir örnekle sonuçlandırayım , anadolunun uçsuz bozkırlarından birinde bir beldede öğretmendim ev arkadaşım doktordu birlikte geçinip giderdik. ev sahibimle defalarca konuşmama rağmen kaçak elektrik konusunda kendisini ikna edemedim saatlerin ayrılmasını istedim masraftan kaçtı ama en acısı bu masum köylünün (!) bunlardan habersiz ev arkadaşımdan elektrik parası istemeseydi ki kendisi bu konuda şu engin açıklamayı yapmıştı. " hocam günahı bana sen takma kafana"
eziklik sadece duruşla yada kıyafetle olmamaktadır. insan kişiliğini yetiştirmediği sürece ve bu ayrımı yapamadığı sürece eziktir. yukarda arkadaşlar da yazmış ama tekrar belirtmek istedim belki kapak olur birilerine.
(bkz: köylü milletin efendisidir)
kibirden, gösterişten arınmış duruştur. saygı duyalası, eli öpülesi insandır.
bu tip baslıklar hep sazan avlama basliği olaraktan nitelendiği için genelde uzak dururum.

fakat bir cok sazan avlama amaciyla acilmiş baslikta az sayida olsa da bilmeden birşeylere isaret eder.

eh bu suretle denilebilir ki basliği acan kişi malinin kiymetini bilmeyen dandik tüccar gibidir. üc otuz paraya milyonluk arsayi satar.

şimdi gelelim işin szan avi olmadiğini varsaydiğimiz noktaya.

bildiğiniz üzere dünya gerceklikliğinde kendinden güclü olan kişiye ya dalkavukluk yapacaksin yahut kendini acindiracaksin.

ülkemiz ne yazik ki geri kalmiştir bunun temel nedeni ekonomi ve toplumsal katmanlarda ilerlemeyi pas geçmektir.

iş bu suretle köy olarak nitelenen yerler geri kalmiş gelişme tam olarak dağitilamiştir.

dağitilamadiğindan dolayi köy olarak nitelenen yerler durağanlasmiş ve gerilemiştir.

gerilediğinden dolayi köy kısmı sehirlere hücüm etmiş seni yenecem la istanbul'lu nidalar teslimiyete dönüşmüştür.

cünkü üst yapi ne kadar iyi olursa alt yapida o kadar iyi olur.

isteristemez memleketini birakan insanlar ayakta kalabilmek için çesitli yollara basvurmuslar ve kah ezilerek kah kurnazlikla cok az olarak da istibdat göstererek varolma cabasina girişmişlerdir.

fakat sunu unutmamak gerek varolan sistem insani dilenci etmekte.

bu dilencilik dalkavuklukla ve ağlaklikla icra edilmekte.

kentsoylusu, bürokrati olsun hatta tasrasi bunu uygular.

çözüm mü?

elbette gelmiş geçmiş butun kullanilan receteler bir tezeğe yaramamaktadir.

bendeniz baslikta geçen bu pozisyonu bir strajedi olarak değerlendiriyorum ve olarak yozlasmiş lümpen yiğinlara daha cok yakıstırıyorum.

gözünüzün önüne kapilar kralini getiriniz.

herşeyden önce köylülüğü ortadan kaldirmak lazim.

köylülük ne yazik ki basat kültür oldu.

taktir edersiniz ki köylü ile köylülük arasinda dağlar kadar fark vardir.

bu farki anlamak yahut bilmek istemeyen dingillerdensiniz benim yapabilecek birşeyim yok.

ek olarak; bir zahmet zübük kitabini akla getiriniz yahut okumadiysaniz okuyunuz.

ek olarak-2: 60'larda türk edebiyatinda basat dalga olan rüzgarin etkisinden kurtulunuz.
her emekçide olduğu gibi emeğin yorduğu vücutların fiziksel karşılığıdır bellerinin biraz bükülmesi..haşa ezik değildir bunu demek çok talihsiz ve çirkin olur.
köylü olmayan kişilerin onları ezikmiş gibi görmesinden kaynaklanan durum.
- abi bu köylüler neden böyle ezik duruyor ?
+ topun köye mi kaçtı evladım .
(bkz: köylüleri niçin öldürmeliyiz)
uludagsozluk'un bebelerin elinde oyuncak ve artık beş para etmez bir site olduğunu düşünmemizi sağlayan olgulardan bir diğeri.

yine atıyorum bokumu, herkesin sevdikleriyle değerleriyle, köylülerle dalga geçiyorum, bir anda populer oluyorum dalgası yine...

ancak şöyle bir kavram var ki bunu söyleyen armut şunu bilmeli, osmanlı döneminde şehir denildiği zaman tek akla gelen istanbuldu, istanbullu şehirliler de genelde ermeniler rumlar ve memur türklerdi, rumlar ve ermeniler terkettiler osmanlı ve türkiye'nin ilk dönemlerinden kalma şehirli sadece 100bin kadardı, onların da soyu çoktan tükendi, yakın tarhiimize bakınca şunu anlamalı ki herkes, türkiye cumhuriyetinde şehirli diye bir kavram yok, herkes köylü, çünkü çok değil bundan 15 sene evvel doğru düzgün bir kent tanımı yoktu türkiye'nin tüm şehirleri köydü, aslına bakarsanız şimdi de pek farklı değil, dünyanın en büyük köyü istanbul...

herkes köylü herkes... eğer aramızda bazıları ezik duruş sergiliyorsa harbiden ezildiğindendir...
asalet duruşu ile ezik duruşunu ayıramayan kişilerin anlayamayacağı durumdur. sabahtan akşama dek bir bankonun arkasında olup önüne gelen köylü ve sözüm ona modern insanları gözetlerseniz ne dediğimi çok iyi anlayacaksınız.
olgun başak eğik olur.
köylü milletin efendisidir anlayışının verdiği alçakgönüllü duruştur.
hırstan uzak, karnını doyurabildiği için dua eden bir insanın, hayatın anlamını, insanları nasıl daha kötü bir duruma sokarım da bundan kar elde ederim diye düşünen bir insan gördüğünde takındığı haklı tavırdır. bir süre kendine gelemez. bu nedenle bazılarının 'eziklik' dediği bu yüz ifadesi ve düşünceli haliyle kalakalır. insan olduğu için utanır; karşısındakinin yaptığı yanlışlığın günahını kendi boynunda hisseder. bu durum kişinin köylü olmasından kaynaklanmaz aslında insan olmasından kaynaklanır. ama 'şehir' (!) dediğimiz yerlere bakarsak oradaki 'şehirlilerin' (!) nasıl bir hırs ve iğrençlikle yaşadığını farkedersek bu 'eziklerin' (!) genelde köylüler olmasına pek de şaşmayız diye düşünüyorum...
gerçekten var olan duruştur. sen ne kaka çocuksun ne biçim düşünüyorsun tonunda ayar vermek isterdim ancak bu toplumsal bir gerçek. bunun için zamanında komedi filmi yaptıklarında neden bağrınmıyordunuz. başlık sazan avlamak içindir ancak bu sazanlar köpek balığına dönüşüyor yazılan yazılarda. uslup biraz daha kibar olabilirdi ne bileyim köylülerin çekingen duruşu olabilirdi , altına yazılan yazılar daha ılımlı olabilir bu duruş düzgün bir mizaçta anlatılabilirdi. sazan avına çıkan , popularite peşinde koşan hareketlerden ziyade bu toplumsal yara edepli bir şekilde anlatılsa bu sazancıklar evrim geçirip köpek balığı halini almazlar. çocukluk işte olgunlaşınca öğrenecek abileri , ablaları.
eziklik değildir o. her bi boka anlayıp dinlemeden isyan eden, getirsinler yiyeyim ben çalışmayayım diyen dallamanın sanrısıdır.

kanaatın getirdiği olgunluğun eseridir o kardeşim.
edeptir o edep.
bunu osuruktan teyyare tespiti yapsa yapsa, soyu şatolardan gelmiş bir züppe yapar.
öteki türlüsü, geçmişine dil uzatan ama bunun farkına varamayan hırdavatın tekidir.

köylüyü, işçiyi, yaşlıyı aşağılayan, kendisini ve kendisi gibi olanları yücelten bir akılsızlık timsali boktan nesile
lanet okunmasın da ne yapılsın?
(bkz: eziklerdeki köylü duruşu)*