bugün

cumhuriyetin ilk yıllarında kırsal kesimdeki eğitim sorununu halletmek amacı ile ismail hakkı tonguç tarafından hazırlanan ve uygulanan projeydi. genç cumhuriyetimiz açısından zamanında gayet değerli bir projedir. hedefi kırsal kesimde bulunan vatandaşlarımızın bazı konular üzerinde uzmanlaşmalırını sağlamak mezun olanlardan yurdun dört bir köşesine öğretmen atamak ve eğitim sorununa bir merhem sürmek.
peki ne olmuştur. yobaz ve cahil toplumumuz tarafından kim zaman saçma sapan ithamlarla eleştirilmiş kimi zaman kimyasında yer olmayan oluşumların içine çekilmiş ve en nihayetinde kapatılmak zorunda kalınmıştır.
keşke devam etseydi denilen projedir. eğer sağlıklı bir şekilde işlemesi sağlansaydı eminim ki bugün yurdumuzda özellikle doğu bölgemizde baş gösteren eğitimsizlik sorunu bu kadar büyük ve ciddi bir sorun haline gelmiyecekti.
tabi neyi doğru yapmışızki bunu yapalım, orası ayrı!
kapatılmasıyla türk egitim sistemine ve o donemden sonraki nesillere büyük bir darbe vurulan egitim kurumu
Eğitim fakültesi mezunuyum ama köy enstitüsü bitirip öğretmen olmuşların eline su dökemem. Kapatılması bu ülke için yapılmış en büyük hatalardan biridir.
KÖY ENSTiTÜLERi iLE iLGiLi BiLGiLER:

- Tamamen bize özel ve orijinal bir fikirdi.

- Enstitülerden 18.000 Öğretmen, 6.000 Sağlık Memuru yetiştirildi. Yani açık kaldığı kısa süre boyunca 24.000 Parlak Beyin bu yurdun çeşitli yerlerinde hizmet verdi. Bozkırı Yeşile Boyamaya Çalıştılar.

- 21 Köy Enstitüsü' nde 15.000 Dönüm arazi işlendi. 7500 Fidan dikilmiş ve 1200 dönüm bağ kurulmuştur.

- 150 Büyük yapı içerisinde 60 Atölye kurulmuştu (Su, Toprak Marangozluk, Motor, Dikiş, Demir vb. atölyeler)

-21 Köy Enstitüsü' nde 15.000 Dönüm arazi işlendi. 7500 Fidan dikilmiş ve 1200 dönüm bağ kurulmuştur.

- Köy Enstitüleri Türkiye' de ilk gerçek anlamda "Münazara" kültürünün yeşillendiği yerdir.

- Kaval, Bağlama, Saz vb. yerel enstrümanlardan başka saz bilemeyen gençler artık piyano, akordeon, mandolin, keman gibi sazlar çalmaya başladı.

- Kendi elleri ile inşa ettikleri dopdolu kütüphanelerde dünya edebiyat tarihinin en önemli eserlerini okuma fırsatı yakaladılar. Türkiye' de ilk defa Anadolu Gençleri "Epikür, Aristo, Descartes, Zola, Sheakspeare, Montague vb. yazarlar ile tanıştı.

- Ağızlarını açamayan, gören gözleri kör edilen çocuklar oyunlar piyesler ortaya koydu.

- Okuyan çocukların hepsine "Fidanı yaşatan ağaç olma ümididir" anlayışı yerleştirildi. Ülkenin ümitleri, ümitlerini hiç bir zaman kaybetmediler.

- Düşünen ve vicdan sahibi insanlar Anadolu' ya bir umut ışığı olarak yayıldı.
tamamen bir Türkiye bulusudur. yabancı arastırmalarda bile örnek gösterilmiştir. 70 yıl oncesinde yapılan bir baş yapıttır.
adnan menderes başbakanlığında 'kominist yetistiriyor buralar' diyerekten kapatılmıştır. Türkiye nin önünü kesme politikası başarıyla gerçekleşmiştir ve bu tip politikalar * hala devam etmektedir.
(bkz: A B D)
(bkz: Adnan Menderes)
(bkz: fakir baykurt)

eger kapatılmamıs olsalardı;
gidilmemiş köy, okulsuz çocuk, işlenmemiş toprak, kullanılmamış su, aç- açık insan, işçileri sokaklar da aç dolaşan insanlar, kapatılmış fabrikalar olmazdı. Eğer kapatılmasalardı işçilerimiz yabancı ülke kapılarında iş aramayacaklar, aileler bölünmüş olmayacaklardı. En önemlilerinden bir tanesi de, bugünkü töre cinayetleri işlenmeyecekti. Son yıllarda üzerinde en çok durulan köy boşalmaları yaşanmayacaktı. Çünkü insan için gerekli olan hizmetler köyde üretilir olacaktı. Kapatılmamış olsalardı bu günkü özgürlük kavgaları yapılmayacaktı. Çünkü Köy Enstitüleri bir özgürlük ve özgürleşme eylemi idi.
Bir Köy Enstitülü olarak bu kurumların kuruluşunda ve yaşatılmasında emeği geçen herkese saygılarımı sunuyorum.

http://www.cumok.org/html...k/istanbul/koyenstitu.htm
--- spoiler ---
"benim öğretmenlerim köy enstitülüydü. ben cumhuriyet eğitim devriminin bir eseriyim..."
(aziz sancar)
--- spoiler ---

köy enstitülü öğretmenlerin yetiştirdiği aziz sancar nobel aldı.

nobel...

köy enstitülerinden 27615 kişi yetişti.
bunların 17341'i öğretmen, 1599'u sağlıkçı, 8675'i eğitmen oldu.
görsel

köy enstitülerinden yetişenler, ülkenin dörtbir yanına dağıldılar ve ülkenin çağdaş, aydınlık geleceğini şekillendiren nesiller yetiştirdiler.

bir köy enstitüsü mezunu öğretmen, onlarca kendisi gibi öğretmen yetiştirdi, onların yetiştirdiği öğretmenler de onlarca öğretmen yetiştirdiler. eğitim ordusu 80'lerin sonuna değin köy enstitülerinin aydınlığı, ilericiliği ile yetişti ve umutlu, vatanperver nesiller yetiştirdi.

"tahta bavullu cumhuriyet öğretmenleri"ydi onlar, cumhuriyetimizin silahsız orduları...
görsel

bugün geldiğimiz noktada köy enstitülerinin kapanmasıyla karanlığa sürüklenen nesillerden ne yazık ki bir beklentimiz yok.

oysa ki köy enstitüleri, yoksul köy çocukları ve özellikle kız çocukları için "pozitif ayrımcı" eğitim kurumlarıydı.
bilimsel bir yöntemle kurulmuş, "eğitimde adalet" ilkesini benimsemiş, laik, demokratik, bilimsel karma eğitimin özgün kurumlarıydı.

köy enstitüleri dayanışmayı prensip edinmişti, burada öğrencilere sadece teorik ders verilmiyor, teknik beceri ve teknoloji eğitimleri ile öğrenciler hayatla bütünleşebiliyordu...

köy enstitüleri, özgün ve nitelikli öğrenciler, öğretmenler yetiştiren kurumlardı.

bugün resmi rakamlara ve görülenlere göre türkiye'de ne yazık ki artık nitelikli öğretmen yetiştirilemiyor.

bir toplumu yok etmek, bir medeniyeti bitirmek istiyorsanız o toplumu cahil bırakın...
işte köy enstitülerinin kapatılması ile yetişen niteliksiz nesiller sayesinde türk medeniyeti, cumhuriyet medeniyeti kademeli olarak yok edilmiştir.

bugün geldiğimiz noktada hala köy enstitülerini kötüleyen, köy enstitülerinin kapatılmasını savunan yukarıda görebileceğiniz organizmalar da bu sözün ıspatıdır.

son olarak;
80 sene önce şu harita vardı;
görsel

bugün yukarıdaki harita olmadığı için, aşağıdaki harita var;
görsel
bugün kuruluşlarının 79. yılı olan ilim, irfan ve aydınlanma yuvaları.
görsel

ülkemizde bugün yukarıdaki harita olmadığı için, aşağıdaki harita var.
görsel

köy enstitüleri "kul olmak"tan, "yurttaş olma"ya geçişin adıdır.
köy enstitülerinin kapanması ise yurttaşlıktan yeniden kul olmaya geçişin başlangıcı...

neydi rahatsız oldukları?
kadını ile erkeği ile türk gençlerinin donanımlı yetiştirilmesi, aydınlık ve ışık saçan birer eğitim neferi olması onları rahatsız etti.
görsel

anadolu'nun bağrından kopup gelen türk gençlerinin bilinçli ve aydınlanmış bireyler olarak köylerine geri dönmeleri onları rahatsız etti.
görsel

köy enstitüsünden yetişen öğretmenlerin, köy okullarında köy çocuklarına beethoven'i mozart'ı öğretmesi onları rahatsız etti.
görsel

türk köylüsüne modern tarımı öğretecek binlerce ziraatçinin yetiştirilmesi, bu ziraatçilerin köylüleri örgütleyip ağalık düzenini yıkma ihtimalleri onları rahatsız etti.
görsel

ümmet değil, ulus-millet bilincine sahip binlerce aydın gencin varolacak olması onları rahatsız etti.
görsel

köy enstitüsüne perişan bir halde gelip değişen, elif kız onları rahatsız etti.
görsel

kızlar elif kız gibi olmamalıydı...köle olmalıydı, hakları olmamalıydı...
rahatsız oldular...

sözün özü, birey olma, aydınlanma, millileşme, eğitim, öğretim, donanım onları rahatsız etti.
görsel

köy enstitülerinden yetişen her bir bireyin birer mustafa kemal olup dünyayı değiştirebilme ihtimali, yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadı olmaları onları rahatsız etti...
görsel
--------------------------------
-------------------------------

tavsiye: yücel'in çiçekleri filmi;
https://www.youtube.com/watch?v=cjyO40cbw-E
45 erkek çocuğuna tecavüz edilen ensar vakfı kuran kursları gibi şer yuvalarının aksine, gençlere bilim ve sanat öğretilen ahlaklı kurumlardı.
Köy enstitülerinin kapatılma nedeni sosyalizm propagandası falan değildir. Atatürk'ün halkçılık ilkesi doğrultusunda bilinçlenen halkın toprak ağalarının sözünü dinlememesinden doğan korkudur. Ağalara başkaldırmak o günlerde halkı kışkırtmak için "gomünüstlük" diye lanse edilmiş.
CUmhuriyetteki 2009 tarihli bir yazı bu konuya gayet güzel ışık tutuyor:

--spoiler--
Köy Enstitüleri neden kapatıldı?

Bu soruya cevap olabilecek en saydam açıklamalardan biri, dönemin CHP Milletvekili Kinyas Kartal’dan gelmişti. Aynı zamanda toprak ağası olan Kinyas Kartal, yıllar sonra, Köy Enstitülerinin neden kapatıldığına ilişkin soruya şu açıklamayı getirmişti:

“Köy Enstitüleri kesinlikle komünist uygulama değildi. Doğuda en yüksek eğitim gören insan benim. Köy Enstitüleri, bizim devlet üzerindeki gücümüzü kaldırmaya yönelikti. Bunu içimize sindiremedik. Benim Van yöresinde 258 köyüm var. Bunlar devletten çok bana bağlıdırlar. Ben ne dersem onu yaparlar. Ama köylere öğretmenler gidince benim gücümden başka güçler olduğunu öğrendiler. DP ile pazarlığa girdik, kapattık.”
--spoiler--

http://www.cumhuriyet.com...du__Neden_Kapatildi_.html
Ülkemiz şu an bir japonya değilse uzaklarda aramaya gerek yok nedenini.

işçiyi, köylüyü, yoksulu dört dörtlük okutan dünyadaki tek sistemi de her iyi olanı bize faydalı olanı harcadığımız gibi bunu da öyle harcadık.

Vatana millete hayırlı olmasın.
Onlar "Köy Çocuklarıydı", bozkırın sarısından geldiler, yeşile boyamaya inanarak, yalın ayakları, yırtık mintanları ve yemenileri ile geldiler. Kazma salladılar, çivi çaktılar, kerpiç döktüler, okuyacakları binaları bile kurarken ders aldı bu çocuklar.

Kimine göre "Eğitimin Parlayan Yıldızı" kimine göre ise "Köylüyü Köye Hapseden Bir Uygulama"

Dönemde 5.000 civarı öğretmen var, köylerde kimse görev yapmak istemiyor. Köylerde ağalar kendi krallıklarını ilan etmiş, bu çocuklarda ağalara köle olarak verilmeye başlanmış. ilk çağ orta çağ karanlığına bulanmış durumda olan köyler için bir çözüm bulunmalıydı. Atatrük' ün çözüm arayışına cevap veren Milli Eğitim Bakanı "Öğretmen sayımız yeterli değil" paşam diyordu.

Atatürk şöyle bir çözüm üretti "Kurtuluş Savaşı sürecinde Onbaşı- Çavuş olarak görev alan askerlerden faydalanmak bu işe çözüm üretebilirdi." Buradan çağırılan 85 kişi 6 aylık kursun ardından köylerine ışık saçmaya gittiler.

Atatürk vefat ettikten sonra bu meşale yerde bırakılmadı. Felsefe Öğretmeni Hasan Ali Yücel ve çocukların "Tonguç Baba" sı köy köy gezerek, yol haritasını hazırladı. Türkiye 21 bölgeye ayrıldı. Tren yoluna yakın bölgelerde okullar kurulacaktır. Buralarda yetişecek kişiler o bölgenin kalkınmasının anahtar faktörü olacaktı. 1955- 56 öğretim yılı sonunda Türkiye' de okulu olmayan köy, öğretmeni olmayan okul kalmayacaktı.

Bilim- teknik ve bilgiden habersiz çocuklar birer birer bu okullara gelmeye başladıklarında belki hiç biri "Eğitim ve Devrim Meşalesi" olacaklarını bilmiyordu.

Öğrenciler sabah sporunu hiç ihmal etmediler. Zeybek, Kafkas Halay vb. halk dansları ile sabah sporu yapılırdı.Kendi pişirdikleri ekmekle kahvaltı yapılırdı. Daha sonra okuma seansı başlardı. Hasan Ali Yücel bir çok dünya klasiğini Türkçe' ye çevirtti. Her öğrenci 1 yılda 25 dünya klasiği okumak zorundaydı. O zamanlar Google yok tabi.

Ders başlardı nihayetinde, eğitim ezbere dayalı değil tabi. Tartışma var, fikirler ortaya atılıyor, muhakeme kabiliyetleri gelişiyor. Matematik dersinde uygulamalı bir süreç izleniyor ve tuğlaların şeklinden tutun, açılarına kadar her şey öğretiliyordu. Yani farazi bir teorik bilgiden ise çocuklar ellerinde doğal malzemenin matematiğini öğreniyorlardı. Yani doğa bilimleri gerektiği gibi öğretiliyordu.

Tarım saati geldiğinde, ziraat marşı eşliğinde tarlalara gidilip, modern tarım uygulamaları öğrenerek kendilerini geliştirirken, sofralarında emeklerini tüketme şansını yakalıyorlardı. Düşünsenize ne büyük bir keyif ve mutluluk. Yani Atatürk' ün söylediği "Çalışan Köylü Milletin Efendisidir" tanımının tam karşılığı, karanlık ve cahilliğin simgesine dönüştürülen köyler, aydınlık ve bilginin merkezi haline geliyordu.

Çocuklar yüzmeyi kendi yaptıkları havuzlarda öğrendiler. Aşık Veysel, gönüllü dersler veriyordu. Cumartesi günleri "Eleştiri Günü" idi. Burada okul yöneticileri ve öğrenciler toplanır, yapılan işleri ve yapılması gerekenler hususunda tartışmalar, eleştiriler yapılırdı. Ayırt olmaksızın eleştirilen kişi alanın ortasında, herkesin huzurunda durur ve savunma yapardı. Çünkü o çocuklara herkesin eşit olduğu, hesap verilebilirliğin önemi, hakkını aramanın gerekliliği öğretildi.

Tonguç Baba bütün enstitüleri gezer ve eksiklikleri saptayarak genelgeler gönderirdi. Böylece sistem sürekli güncellenir ve iyileştirme çalışmaları yapılırdı. 1940' ların Türkiye' sinde Anadolu' nun dağ, bozkır coğrafyasında "Mandolin, Akordeon, Keman sesleri duyuluyordu, Mozart- Bethooven besteleri çalınıyordu."

Köyler canlanıyordu, bozkır sarıdan yeşile dönüyordu. Bu çocuklar yaşayarak öğrendiklerini, yaşatarak öğretiyorlardı.
Muhasır medeniyetlere ulaşma hedefi artık imkansız değil bilakis örnek gösterilebilecek bir yapı oluşmuştu.

Tabi yine "Hiçbir Başarı Cezasız Kalmaz" deyişi gerçek oluyordu. Dönemin CHP Milletvekili Emin Sazak (Eskişehir' de Toprak Ağası): "Ben bineceğim eşşeğin benden akıllı olmasını istemem" diyordu. Köy Enstitüleri artık bir oy kaygısı halini almıştı. Ayrıca bir yandan da Sovyetler "Kars- Ardahan" bölgesini istiyordu. ismet inönü ABD' den yardım istedi. ABD' nin yardım etmekte bir şartı vardı "Enstitüler Kapatılsın"...

Enstitüler kapatılmadı ama Hasan Ali Yücel görevden alındı, ismail Hakkı Tonguç oradan oraya sürüldü. Yeni gelen Milli Eğitim Bakanı, yayınladığı genelgelerle öncelikle, öğrencilerin yönetime katılmasını, okuma seanslarını ve eleştiri günlerini kaldırdı. Kitaplar, seviye yüksek bulunarak yasaklandı vs.... Daha sonra CHP' den ayrılarak DP' yi kuran Menderes Ekibi, seçim vaatlerinde söz verdiği gibi zaten içi boşaltılan enstitüleri kapattı.

Köy Enstitüleri' ni kimin kapattırdığı önemli değil. Fakat bir eğitim devrimi oy kaygısı ile kapatıldı. Bu ülkenin geleceği ile oynandı. Gelecek nesillere çok büyük bedeller ödetildi.

Kalkınma köylerden başlayacak, Anadolu insanı aydınlık bir geleceğin timsali olacaktı. Halen 3 milyona yakın okur yazar olmayan, bir lokma ekmeğe muhtaç köylümüz var....

Belki şimdi çok imrendiğimiz iskandinav ülkelerinden çok daha ileride, sanayisine imrendiğimiz Almanya' dan çok daha kaliteli teknolojiler üreten bir ülke olacaktık. Kapatılmasaydı "ANALARIMIZIN BABALARIMIZIN ÇIKTIĞI KÖYLERDEKi KÖYLÜ GERÇEKTEN MiLLETiN EFENDiSi OLACAKTI"

iyi ki oldunuz "Köy Enstitüleri"

KÖY ENSTiTÜLERi iLE iLGiLi BiLGiLER:

- Tamamen bize özel ve orijinal bir fikirdi.

- Enstitülerden 18.000 Öğretmen, 6.000 Sağlık Memuru yetiştirildi. Yani açık kaldığı kısa süre boyunca 24.000 Parlak Beyin bu yurdun çeşitli yerlerinde hizmet verdi. Bozkırı Yeşile Boyamaya Çalıştılar.

- 21 Köy Enstitüsü' nde 15.000 Dönüm arazi işlendi. 7500 Fidan dikilmiş ve 1200 dönüm bağ kurulmuştur.

- 150 Büyük yapı içerisinde 60 Atölye kurulmuştu (Su, Toprak Marangozluk, Motor, Dikiş, Demir vb. atölyeler) - Köy Enstitüleri Türkiye' de ilk gerçek anlamda "Münazara" kültürünün yeşillendiği yerdir. - Kaval, Bağlama, Saz vb. yerel enstrümanlardan başka saz bilemeyen gençler artık piyano, akordeon, mandolin, keman gibi sazlar çalmaya başladı.

- Kendi elleri ile inşa ettikleri dopdolu kütüphanelerde dünya edebiyat tarihinin en önemli eserlerini okuma fırsatı yakaladılar. Türkiye' de ilk defa Anadolu Gençleri "Epikür, Aristo, Descartes, Zola, Sheakspeare, Montague vb. yazarlar ile tanıştı.

- Ağızlarını açamayan, gören gözleri kör edilen çocuklar oyunlar piyesler ortaya koydu.

- Okuyan çocukların hepsine "Fidanı yaşatan ağaç olma ümididir" anlayışı yerleştirildi. Ülkenin ümitleri, ümitlerini hiç bir zaman kaybetmediler.

- Düşünen ve vicdan sahibi insanlar Anadolu' ya bir umut ışığı olarak yayıldı.
Atatürk'ün 1920 yılında, eğitim reformunu gerçekleştirmek üzere dönemin ünlü eğitimci ve felsefecisi john dewey'i getirterek temellerinin atıldığı okullardır.
hakkında hiç bir şey okumaması muhtemel olan ve gazete okumakla bilgi edindiğini sanan bünyelerin komünist yetiştirdiğini sandığı enstitülerdir. bu gidişle hayat, kesin bilgiler edinmekten çok sanılarla geçecektir. yazıktır tabi.

insanların bilinçlenmesinden korkmamak lazım. her söylenene de inanmamak..
şimdilerde virane olan bir köy enstitüsünün kütüphanesindeki 'ispanyol klasikleri, italyan klasikleri... hatta macar klasikleri' raflarının hakkında çok şey anlattığı okullar. bu klasikler okunabiliyormuş yani. şimdi hangi 'güzide' lisemizde bunların esamesi okunuyor ki..
yine aynı viranede tuşları kırılmış, çürümüş piyanolardan tutun da akordeonlara kemanlara kadar türlü müzik aletleri de vardı. şimdi özel liselerde hatta üniversitelerde bulunmayan bu imkanlar 'köy çocukları'na sağlanabilmişti. yani isteyince oluyormuşun en büyük kanıtı bu okullar. tabi her güzel şey gibi 'kominist' yetiştiriyor damgasının vurulmaması imkansızdı.