bugün

dünyada meydana gelen küresel ısınmanın dünyadaki yaşamı ciddi bir şekilde tehdit etmesinden dolayı dünyanın önde gelen ekonomik kuvvetlerinin bir araya gelerek bu duruma sebebiyet veren zehirli gaz üretimine bir çare bulmak için oluşturdukları protokoldür.
bu protokole göre sera gazı etkisi yapan gazların üretimine sebep olan sanayi kısmını minimuma indirgemek, çevre dostu, standartlara uygun işletmeler için teşvikte bulunmak, yeni teknolojiler için araştırma geliştirme projeleri başlatmak devletlerin yükümlülükleridir.
(bkz: küresel ısınma)
(bkz: sera etkisi)
abdnin imzalamadığı imzalasa bile uygulanması gereken kotaları aşacağı ve ödemesi gereken cezaları ödemeyeceği protokol.
(bkz: önyargılı ama haklı olmak)
abd imzalamayı reddeder bunu. çünkü kyoto protokolünde karbondioksit üretimini düşürmek vardır. bu endüstri faaliyetlerinin azaltılması yani üretimin düşürülmesi ve dolayısı ile daha az para kazanılması anlamına gelir.

abd, endüstriyel faaliyeti olmayan afrika ülkelerinin karbondioksit üretim hakkını onlardan satın almak şartıyla imzalamayı teklif etmiştir. diğer endüstriyel faaliyeti olan, üretim yapan ülkeler "şak" diye bir haraket çekmiştir. çıkmaza girmiştir.
(bkz: the day after tomorrow)
evet abd yapacagini yine yapmis ve kyoto'yu imzalamamistir ve dunyanin tepkisini her zamanki gibi kendisine cekmistir. peki ya imzalayan ulkeler? avrupa birligi ulkeleri ve ozellikle ingiltere kyoto protokolu hakkinda en hassas ulkelerdi, amerikayi elestirdiler, kendileri protokolu imzalamada tereddut etmediler vs.. ne yazikki gercekler bu kadar degil. yapilan arastirmalara gore avrupa ulkelerinden ingiltere, fransa, ispanya, hollanda (neredeyse gelismis avrupanin hepsi) protokolde imzaladiklari emisyon limitini coktan asmislar. ingiltere ve fransa ise atmosfere verdikleri florokarbon gazlarinin cok daha azini protokolde belirtmisler. yapilan emisyon olcumlerine gore ingiltere'nin gercekte atmosfere yaydigi gazlarin %91 ini kyoto'da rapor etmemis. ayni sekilde fransa'da. kisacasi al birini vur otekine. aralarinda en durustleri almanya. bunlar sadece yuz ustune cikanlar. rusya'nin ise ne yaptigi buyuk bir muamma.
türkiye birleşmiş milletler iklim değişimi sözleşmesini imzalamış olmasına rağmen kyoto protokolü nü imzalamayan az sayıda ülke arasında yer alıyor.
türkiye bırakın kyoto protokolü ya da iklim değişimi sözleşmesini bir kenara, 90'lı yılların başında dünyada iklimsel değişiliklerle ilgili ilk sinyaller verildiği zaman sadece konuşmak, bir çözüm aramak üzere tüm devletler bir araya geldiği zaman bile kılını kıpırdatmamıştır. tabi bunun altında ciddi ekonomik sebepler vardır. türkiye çevre protokollerini imzalamayarak ülkenin tüm enerji ihtiyacını yabancı sermayeye ihalelerle satarak, halkın sağlığını tehlikeye sokmayacak şekilde çok ucuza edebileceğimiz enerji yerine özelleştirme kapsamında hükümetin başındaki politikacıların kendilerininde birer ortağı olduğu bu yabancı şirketlere ülkenin kaynaklarını satması-sadece enerji değil yer altı kaynakları da buna dahil*- ve bu büyük şirketlerin kendi ülkelerinde çevreye ve insan sağlığına zarar verdiği gerekçesiyle yapılamsına izin verilmeyen nükleer santralleri sinop'ta orda burda inşa etmesi durumudur.

ülkemizin ve insanlığın gelecek bir kaç yıldaki en büyük problemi kuraklık, susuzluk olacaktır. konya'da, istanbul'da, ankara'da ve kocaeli'de şimdiden görülmeye başlanan bu sinyaller için derhal önlem alınması gerekmektedir. artık dünyanın en önemli kaynakları petrol, doğalgaz değil su ve benzeri doğal kaynaklardır.
amerika nın dünya yıkılsa umrumda değil ben karbonuma dokundurtmam diyerek imzalamadığı protokol...
amerika'ya protokolü imzalamadığı için bok atan ülkemizin de, imzalamadığı protokoldür... ayrıca son 10 yılda sera gazı salınımında en fazla artış yapan ülke de açık ara farkla türkiye'dir...
Birleşmiş Milletler iklim Değişikliği Zirvesi'nde amerikalı bir firmanın , zirvede görevli bilim adamlarına "küresel ısınmanın bizle alakası olmadıgını , doğal yollarla da bu ısınmanın gerçekleştigini söylemek karşılıgında 10.000 $ alırsınız" şeklinde teklif ettigi ortaya çıkmıştır.amerika kendi çıkarlarını düşünerek bu anlaşmayı imzalamamakta haklıdır.zira 1 milyona yaklaşık kişinin ırak'ta ölmesine göz yuman bi devletten bu tip -ileriye dönük- anlaşmalara imza atması beklenemez.
türkiyenin imzalamasının ya da imzalamamasının pek bişeyi değiştirmeyeceğine inandığım anlaşma.

ormanda geçen bir fıkrada şöyle buyrulmaktadır:

bir gün ormana maliyeciler gelir bunu duyan tilki kaçmaya başlar yolda ayılara rastlar. baba ayı tilkiye sorar:
-neden kaçıyorsun tilki kardeş?
tilki yanıtlar:
-ormana maliyeciler gelmiş de ondan kaçıyorum. baksana bende bir kürk hanımda bir kürk çocukra bir kürk. yakalarlarsa ne deriz.
bunu duyan ayı ailesi hızla kaçmaya başlar yolda karşılarına timsahlar çıkar. baba timsah sorar:
-neden kaçıyorsun ayı kardeş?
ayı yanıtlar:
-ormana maliyeciler gelmiş ondan kaçıyorum. baksana benim bir mağaram var hanımın bir mağarası var çocuğumuz da ayrı bir mağarada yaşıyor yakalanırsak yanarız.
bunu duyan timsah kaçmaya başlar yolda maymunlarla karşılaşır. baba maymun sorar:
-neden kaçıyosunuz timsah kardeş?
timsah cevaplar:
-ormana maliyeciler gelmiş maymun kardeş. neden kaçmayalım baksana bende timsah derisi ayakkabı hanımda timsah derisi çanta ufaklıkta timsah derisi ceket yakalanırsak yanarız.
bunu duyan maymun kaçmaya başlar. uzun süre koştuktan sonra aniden durur ailesine doner ve der ki:
-lan biz niye kaçıyoruz ki. baksana benim götüm açıkta hanımın götü açıkta çoçuğun götü açıkta.yakalansak neyimizi alıcaklar sanki..

iş bu hikayeden alınacak ders şudur:

-lan biz niye imzalıyoruz kyotoyu el kadar üretimimiz var, tam olarak sanayileşemedik. vatandaşın cebinde para yokki arabaya binip fosil yakıt yaksınlar, başta doğu anadolu bölgesi olmak üzere nüfusun %30 una yakını kaçak elektrikle ısınıyor evlerde de fosil yakıt kullanımı yeterince düşük oranda. e biz niye kaçıyoruz ki. kyotoyu tilkilerle ayılara imzalatsınlar önce...
imzalayan ülkelerin, koşulları yerine getirmedikleri için havada kalan antlaşmadır...
türkiyenin konu hakkındaki politikasının "durun daha kirletmedim , kirleteyim ondan sonra imzalarım " olduğu ,
tüm insanlığın en önemli varlığı olan gezegenimizin sigortası anlaşma.
çocuklarımıza yaşayacak bir dünya bırakamadıktan sonra para bırakmışız ne fayda.
http://www.kyotoyuimzala.com/ imzalanması ıcın kullanabılecegımız link işe yarar mı bılınmez ama ...
küresel ısınma ve kyoto protokolü

Bu protokol, kapitalist ülkelerin kendi çıkarlarını zedelemeden doğayı sözde kurtarma çabalarının göstermelik belgesidir. Kapitalist çıkarlar için (ABD ile uzlaşma amaçlı) protokolün değiştirilmesi öngörülüyor. Protokolün imzalanması bile kar amaçlı olarak yapılıyor. Son dönemde ortaya çıkan Türkiye Kyotoyu imzala gibi kampanyalarda bir anlam ifade etmiyor bunlar neo-liberal politikaların etkileridir. Türkiye'nin bu protokolü imzalamasından öte en fazla sera gazı yayan ABD nin rakamlarda değişikliğe gitmeden öncelikli olarak imzalaması daha anlamlı olacaktır. Hava artık kirletme hakkı doğmuş, alınabilir satılabilir bir mala dönüştürülmeye çalışılmaktadır.

(bkz: küresel ısınma)

(bkz: türkiye kyoto yu imzalama!)
türkiye'nin dünya'Da en fazla sera gazı üreten 13. ülke olmasına rağman gelişmiş ülkeler listesi ek-b'De olmadığı için sayısal emisyon azaltım yükümlülüğünün olmadığı protokoldür.

ayrıca imzalanan anlaşmanın onaylanması için hilmi güler, 20 milyar dolara ihtiyaç olduğunu belirtmiştir.
protokolün imzalanmamasının yanında, bu ülkelerin zihniyetinin de sorgulanması gerekmektedir. zira protokoller, uluslararası antlaşmalar her koşulda yüzde yüz iklim dengesinin korunmasına hizmet eder diyemeyiz. mevzuat, somut hukuk kuralları her zaman adil değildir, çünkü kuralı hazırlayanın iradesini yansıtır.
sera gazı salınımıyla ilgili bir başka protkole baktığımızda bu savın gerçekliğine dana rahat kanaat getiririz. bahsi geçen protokol, her ülkeye gaz salınımı konusunda belli bir limit tanımaktadır. ve sanayisi gelişmemiş ülkeler doğal olarak bu kotayı doldurmamaktadırlar. işte bu noktada yine küresel ekonomi devreye girer. örneğin, kongo sera gazı emisyonu konusunda 20 birim bir kotaya sahip olsun; a.b.d gibi, fransa gibi, uganda gibi.. kongo sadece 2 birimlik sera gazı salınımını gerçekleştirmiş, a.b.d ise 20 birim kotasını doldurmuş olsun. işte böyle bir durumda a.b.d., kongoya para ödeyerek onun boş kalan 18 birimlik kotasını da satın alıp zararlı gaz yaymaya devam ediyor. sonuç olarak elbette ki kyoto gibi protokollerin imzalanmamasına karşı çıkmak gerekir ama önemli olan bu bütüncül, çürümüş zihniyeti ıskalamayıp buna tepki koymaktır.
Çin ve Hindistan gelişmekte olan ülkeler oldukları için, abd ise anlaşmadan çekildiği için bu protokolü yürürüğe koymaya zorlanamıyorlardı. G8 zirvesinde tekrar konuşmaya karar verdiler. Sözde uzlaşmaya vardılar. Emperyalist bir ülke dünyaya rest çekiyor.

(bkz: türkiye kyoto yu imzalama)
Birleşmiş Milletler iklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine (BMiDÇS) bir ek niteliğindeki uluslararası bir çevre anlaşmasıdır. Birleşmiş Milletler iklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMiDÇS) içinde imzalanmıştır. Bu protokolü imzalayan ülkeler, karbon dioksit ve sera etkisine neden olan diğer beş gazın salınımını azaltmaya veya bunu yapamıyorlarsa salınım ticareti yoluyla haklarını arttırmaya söz vermişlerdir.
Japonyanın Kyoto kentinde yapılmış yeryüzü zirvesinde imzalandığı için adı Kyoto protoklü olan bir devletler arası çevreyi koruma sözleşmesi.
Protokölün ana hedefi, sınayi ve askeri amaçlı üretimlerde sera etkisi yapan gazların ortaya çıkmasını veya atmosfere karışmasını azaltmak.
Protoköl imza ve onay olarak iki aşamadan oluşuyor. Türkiye bu gün itibariyle imzalamamış 12 ülkeden biridir.
ABD imzalamıştır ancak protöldeki yaptırımları onaylamayı red etmiştir.
Ufuk URAS ın milletvekili seçildikten sonra, milletvekili kimliğiyle, hakkında açıklam yaptığı ilk konu.
kyoto'yu imzaladığı takdirde türkiye'nin termiksantrallerini devre dışı bırakmasını gündeme getirecek olaydır. hidroelektrik santralleri zaten kuraklık sebebiyle tam kapasite çalışamamakta, doğalgaz santralleri hammadde olan doğalgazı dışarıdan çok pahalıya almamız vesilesiyle kullanılabilir değilken, nükleer santralede çevreciler karşıdır. e bu durumda nasıl elektrik üretip kullanacağız mantıklı olmak gerekir diye düşünüyorum sonuçta bakkal değil devlet yönetiyorsunuz. bu kampanyaya destek veren 170 bin kişi evlerinde gereksiz ışık yakmayıp, sifonu gereğinden fazla basmayıp, her türlü israftan kaçınarak dünyaya ve türkiye'mize daha fazla katkı sağlayabilirler.
türkiye'nin atacağı bir imzanın kendisine 20 milyar amerikan dolarına patlayacağı sözleşme. bu 20 milyarcığın getirisi ise temiz bir gelecek, sağlıklı bir dünya olacak.
buyrun bakalım: 20 milyar mi, çevre mi?
başka bir bakış açısı ile: 20 milyar amerikan dolarını tahminen 50 milyon civarlarında vergi ödeyen vatandaşa bölersek adam başı bu işe yatırmamız gereken para aşağı yukarı 550 ytl olarak düz hesap çıkartılabilir. şimdi yukarıdaki "buyrun bakalım" kısmını tekrarlayalım:
buyrun bakalım: devlet size "şu hesaba 550 lira yatır, kyoto'yu imzalayayım" dese, gidip o hesaba çat diye 550 lira yatırır mısınız? yatırırım diyorsanız, gerçekten büyük insansınız. nah yatırırım diyorsanız, devletin de bu protokolü imzalamasını beklemeyin. hatta abd'nin de imzalamasını beklemeyin.
imzalayana kol gibi girecek bir proto-kol dür. gereklidir ama bizim gibi ülkeler için lükstür. ülkemizde uygulansın diyenler ''ayranı yok içmeye tahtrevanla gider sıçmaya'' özdeyişini hatırlatır bana.