bugün

tamamen kuyruğu olan kişilerin bilebileceği, uzunca bir süre untutulmayan, "evlat acısı gibi koydu ya!" dedirten iç burukluğu...
Daha önce kötülük yapan birisine duyulan hınç, kin.
Hikayesi olan deyimlerdendir. Adamın biri odunculukla hayatını devam ettirirkeen, ettirirkeeeeen bir güüüün bir de bakar ormandaki kuyudan bir yılan çıkar. Hiç korkmaz ve hayvanı öldürmez. Üstelik de elinde baltası varken. Neyse işte hayvan çok sevinir ve adama der ki:
- Senle biz kanka olalım. Sen evden çalışmaya gidiyorum diye çık her gün, gel buraya. Laflarız, tavla atarız. Ben sana her gün bi çeyrek altın veririm.
Tabi adamın gözleri parlar. Hemen atlar:
- Tamam kanka der. *
Neyse günler böyle geçer, bizim iki kanka maceradan maceraya koşar. ormanda yavşaklık ederler. küçücük tavşanları eşekleri korkuturlar, "nasıl kaçtı olm gördün mü" diye gülüşürler. günler böyle geçip giderken bizim oduncu, küt diye hastalanıverir. işin ilginci oduncu kankasıyla geçirdiği zamanların dışında vakit bulup bir de çocuk yapmıştır. Tam bir çocuk da yaparım kariyer de hesabıdır. Neyse çocuğa nerden geldin derseniz, adam oğluna der ki:
- yavrum benim ormanda bi kankam var. git sana bugün kü çeyrek altınımızı versin. ama sakın korkmayasın, benim kankam... eeee şey, benim kankam bir yılan der.
çocuk biraz tırsar mırsar ama, işin ucunda para vardır. gider babasının kankisini bulmaya. bulur parayı alır gelir. ikinci gün babası yine çocuğu aynı yere altın almaya yollayınca. çocuk kıllanır. *: ya bu yılanda amma çok altın varmış. neyse ne uğraşıyorum ki böyle her gün yol tepiyorum. öldüreyim yılanı, bütün parasını alayım. zahmet edip her gün gitmem.
gitmiş, tabi giderken de babasının baltasını yanına almayı ihmal etmemiş.
yılanla karşılaşır karşılaşmaz baltayı savurmuş hayvancağıza. fakat yılan uyanık ve kıvrak. kuyruğu kestirmiş fakat o acıyla çocuğu da zehirleyivermiş oracıkta.
günler geçmiş oduncu iyileşmiş. demiş şu kankamı bi ziyarete gideyim de hem özür diliyeyim. gitmiş yılanı bulmuş. demiş ki:
-kanka bizim oğlan çok ayıp etmiş rahmetli. biraz fevriydi serde gençlik vardı. sen büyüklük et gel barışalım.
tabi yılanın kuyruğu hala yok. kesti velet kuyruğunu.
-yooook, der yılan. sende evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı varken artık biz kanka olamayız. sen yolunaaa ben yoluma.
işte bir dostluk da böyle biter. taraflardan biri kırılınca yürümez o dostluk yürümez.

the end
kuyruk peşinde koşan insanların,yaşadığı bir takım acı şeklidir. *
kuruk acısı böle omuriliği sızlatan acılardandır. karşındakine duyabilmen için o kişinin öyle lavuk öyle edepsiz öyle adi olması gerekir. görünce dahi anam dedirtir insana.
kuyruğuna basılmış insanların çektiği acıdır. bir süre bağırıp çağırıp çığırtkanlık yaptıktan sonra susarlar. kuyruk acısı böyle de bir acıdır işte, alışılır, geçer hatta kuyruğa basana yalakalık yaptırır.
intikam peşinde olmaktır bir nevi..
olan kıvrınsın.. biz mi düşüneceğiniz..

hı bir de bunun inceee hesaplarını yapıyorsa o bünye, takıyorsa hala aklına eski konuları..
bilmem. beyime sorun..
ing. desire for vengeance; rancor.
uludağ sözlük yazar takımının çoğunda olan şey.
eski sevgilisi olur insanın ama ne kadar çok eski sevgiliye ait kuyruk acısı çeken yazar takımı varmış meğer.
aldatılan insanın, hissettiği şey.
kertekelenin küçüğü var bizim oralarda osmancık derler. sıkıştı mı kuyruğunu bırakır kaçar,terkedilen kuyruk ise hala kaldığı yerde sahibini korkutan varlığı oyalamaya devam eder, sahibinin iyice uzaklaştığına emin olduktan sonra oynamayı bırakır ve geberir.işte bu o kuyruğun acısıdır,ait olduğu kıç ise yeni bir kuyruk çıkararak, götü sıkıştığında onu da bırakmak üzere yoluna devam eder.
terkedilen sevgilinin yaşadığı durumdur.
yazarliktan caylakliga dusunce hissedilen durumdur.
kaç gündür oruçtayım
artık ağlamam lazım
katacağım şimdi ana bacısını
alın benden alın şu kuyruk acısını

yeni bir mallığı gün yüzüne çıkartmak için toplanmış bulunuyoruz.
insanın bir kalıbının olması ve o kalıptan dışarıya hiç çıkamaması ne kötü fena. si.
çocukların safça laf sokma yarışından öteye gidemeyen atışmalar midemi bulandırıyor, başımı döndürüyor. al koz.

gelip sana diyorum ki "ne kadar da malsın, mallıkta zirve, malların ilham aldığı aydılsın"
malın buna cevabı ne olur? kuyruk acısı.

burdan çıkan sonuç; birini mal ilan ediyorsak mutlaka bir kuyruk acımız olması lazım geldiği. eğer bir kuyruk acımız yoksa kimseye mal diyemeyeceğiz.

ama dostum benim çektiğim veya çekmediğim acının senin mallığının azalmasında veya çoğalmasında en ufak bir etkisi yok.
lütfen bunu kabul et.
bana başka laflar hazırla.

ben ve sen birer örnektik ciğerim. sen derken sen değildi yani.
eksileyenin kesin kuyruk acısı vardır. oh be.
Genel olarak aşk acısıyla karıştırılan şeydir.
saçma sapan işlere imza atan şahsiyetlerin gözüne yediği naneleri soktuğunuzda bu konuyla ilgili yorum yapmamak, gözleri kendi üzerinden karşısındakinin üzerine çevirmek için kullandığı ifadedir.

örneğin siz birine ırkçı olduğundan ve her daim küfür ederek itici olduğundan bahsediyorsunuz diyelim. karşıdaki sıradan bir insanın tepkisi ne olur? bu gerçekten böyle midir bir tartar. ama işte bu kuyruk acısı çetesi bu tür konularda, yani yaptıkları yamuklukları gözlerine soktuğunuzda hemen yanınızda biter ve kuyruk acısı çekiyosun hacım çeker size.

kedinin ya da köpeğin kuyruğu bir yerlere sıkıştığında duyduğu acıdır kuyruk acısı. ikisi de açamayacağına göre kapıyı, o kapıyı açıp kapayan biri acıtmıştır kuyruklarını. ama bu hayvanların hafızası yoktur, kuyruklarının acısından kin gütmezler. gütseler de senin kuyruğun yok. yediğin nanelere baksana.
dişi bir söz öbeği. bunu diyen erkek olamaz. ben rastlamadım en azından. * * *
nasıl ki bir erkek "ne var lan!" deyip yumruk atmak yerine "ne var beeee..." deyip omuzuna vurmuyorsa yanındakini arkadaşının, "kuyruk acısı tabii, merak etme geçer kuzum." da demez.
şahıslarda oluşan durumlardan dolayı, yazıya yazıyla karşılık verememe ezikliğiyle birlikte oluşan serilemeyi ahvalden diplere doğru indiren durum olmakla birlikte, şahıs aynı şekilde karşılık görünce kimin kuyruğuna bastım diye hayıflanması çok komik be... *
aslan denen hayvanın 25 ekim 2009 tarihinde derinden hissettiği acı. *
tek başarı ve sevinçleri galatasarayı yenmek ve türkiye süper liginde şampiyonluk olan takımın taraftarlarının, uefa kupamıza* laf atarak, 17/05/2000 tarihli sevinçimiz ile bi' taraflarına sıkışmış olan kazıkla sözlüğü işgal etmelerine sebep olan acı olsa gerek.*
not: tebriklerimi sunuyorum. 10 senedir süre gelen galibiyet serinize. ne de olsa o da emek...
galatasaray ve fenerbahçe'ye indirgenmiş deyim. çok saçma. kuyruk acısı ne yazık ki sanılanın aksine her yenilgi sonrası olmuyor, eğer futbol üzerinden bakarsak. şöyle yapalım mesela; bursaspor örneğini verebiliriz. bursalı taraftarlar beşiktaş'a dair her şeyden tiksinmekteler. peki nedeni nedir? efendim 2003/2004 sezonunda beşiktaş, abuk puan kayıpları yaşadığı esnada, bursaspor da ligde kalmaya çalışmaktaydı. yamulmuyorsam, bursa'nın tüm rakiplerine puan kaptırdılar ve yine sanırım ki bursa'yı yendiler. bursaspor 40 puan gibi rekor bir puanla küme düştü.

burada bursaspor'luların yaşadığı şey kuyruk acısıdır. beşiktaş'la her sene oynarlar, en nihayetinde kazanırlar da kaybederler de. zaten derbi tadında değil bu takımların aralarındaki maçlar. ama gel gelelim, beşiktaş'ın yaptığı görece kötülük, bursaspor'a ve dolayısıyla taraftarına verilmiştir. aradaki fark budur; yoksa bir sikko mağlubiyetle acı falan olmuyor ne yazık ki.

bu örneğin bir benzeri için;

(bkz: denizlispor)

acı sahibi olanı yazmaya gerek yok sanırım.

edit: elbette futbol terimi değildir bu, böyle biline.
şu anda yobazlarda olan duygudur. saldırıların merkezi de bu kuyruk acılarının sonucudur.
Çok eskiden köyün birin de bir yaşlı evliya ve fukara oğlu yaşarmış. Bu köyün
hemen karşısın da da çok ama çok yüksek bir de dağ varmış. Ve bu dağın tam
tepesin de için de bir yılan bulunan bir kuyu var imiş. Ne zaman bu yaşlı
evliyanın başı derde girse, bu yılanın yanına gider ve yılan da ona bir altın
lira verirmiş. Gel zaman git za...man artık yaşlı adam oraya çıkamaz hale gelmiş.
Bir gün oğlunu yanına çağırmış ve demiş ki, bak oğlum o dağın tepesin de
bir kuyu var oraya git. Kuyudan bir yılan çıkacak benim oğlum olduğunu söyle.
Ve sana vereceği emaneti al, bana getir demiş. Oğlu da tamam baba deyip
koyulmuş. Yola kuyunun başına gelince yılan çıkmış oğlan anlatmış her şeyi.
Yılan da kuyuya inmiş ve bir altın vererek, bunu babana götür demiş. Oğlan da
için den söyle düşünmüş, eğer ben bu yılanı öldürürsem kuyudaki bütün
altınları alır ve çok zengin olurum demiş. Ve yerden aldığı bir taşı yılana
fırlatmış. Taş yılanın kuyruğuna gelmiş ve can havliyle oğlanı ısırmış.
Derken epey zaman sonra oğlan zehirlenerek ölmüş. Adam iyileşmiş ve doğru yılanın
yanına gitmiş. Her şeyden haberi olan adam başlamış yılana anlatmaya. işte
öyleydi böyleydi o cahildi falan demeye. Demiş ki, gel tekrar eskisi gibi dost olalım. Yılan şöyle
cevap vermiş "yok olmaz, bende bu kuyruk acısı sende de bu evlat acısı varken biz artık dost olamayız."
ermeniler, yunanlar, çinliler, frenk kavimleri nin türkler yüzünden çektiği acıdır.

gürcülerde de vardır bu, ve bu acıyı çekenlerin biri bir türk ülkesinde başbakan şu anda.
acısını da çıkartıyor hakkını verelim..
(bkz: hayırcılar)