bugün

90ların en uzuk soluklu radyo programının beyaz perdeye uyarlanmasıyla ortaya çıkmış bir şaheser.
tek kelimeyle harikaydı.
son zamanlarda hiç bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum.
filmi izlerken hem güldüm, hem duygulandım, hem utandım, hem de garip belki ama radikal kararlar aldım. evet içinde bir çok duyguyu barındarın bir film. bir defa izlemek kesmedi beni, tekrar izleyesim var.
ben şükumu verdim. sıra sizde.
kim ulan bu erol egemen?
pompalamaya devam....
Kinyas ve Kayra ikilisi gibiydiler..
hayatın uç noktalarını yakalayıp birleştirmiş bir film. çok değişik yaşamların filmi olmuş birazda. hani herkesin hayalidir ya degişik bir hayat rutinden uzak, eglenceli, yarını düşünmeden, hayatı tiye alarak her güzel şede birgün rutinleşiyormuş aslında. hani o çok özendigimiz hayat kendi hayatımızdan daha sıkıcı olabiliryormuş. he birde etraftaki mal kızları da iyi anlatmış film. hayatın farklı noktalarından tutmuş sunmuş önümüze. hayatla dalga geçen insanların kendi kendilerine kalınca ne durumda oldugunu anlattı birazda. her yeni başlangıç insana birşey katmayabilsede her ayrılık insanı biraz daha hayata bağlar onu anlattı. demek ki her okuyan insan ot degilmiş onu da gördük. ya saçmaladım belki kusuruma bakmayın ama belkide son zamanlarda yapılmış izlediğim en güzel türk filmi. son zamandan kastım bayaca uzun bir zaman.

inşallah hep bu standartı korurlar filmlerde. allah standarttan ayırmasın.
fragman güzel, konu güzel ama biraz cinsellik fazla kullanılmış gibi fakat genede güzel filme benziyor.
(bkz: cehape)
film güzel demekle başlıyalım. evet güzel ve yalnızlık iyi anlatılmış bence. hayata dair olanlar işte bilirsiniz. filmde geçen kitaplar ve yazar isimlerini bulmalı bir yerlerden ve okumalı. 90 larda geçiyor ve şarkıları güzeldi. bana şunu hissettirdi koşmak istediklerimizin peşinden boşa koşuyoruz. bir yerlerde birileri hep var ve herkes hep yalnız.
film öncesi içinizdeki yaşama sevincini bi'kenara koyup muhafaza edin aksi takdirde filmden çıktığınızda bir daha onu bulamayabirsiniz. içinizdeki herşeyi çekip alan bir film.
facebook ta arkadaş listemin yarısının fragmanını paylaştığı film. umarım hayal kırıklığı olmaz
-maaş olarak içki paramızı bir de taksi paramızı ödeseniz yeter. +olur -hassiktir +ne oldu -çikolatayı demeyi unuttum.

-eski sevgilimi hatırladım. -hangisini lan? -işte onu hatırlayamadım. buna benzer okuyunca anlam veremediğin basit diyalogları filmde çok iyi yediren bir film.

bu arada "erol egemen kim lan?" unutmayalım.
filmin ön gösterimine giden bir şahsın "sonunda nejat işler ölüyor." diyerek garip bir filmden soğutma durumu oluşturmasına karşın izlemeye daldığımda keyifle zamanı geçireceğim, daha doğrusu zamanın nasıl geçtiğini farkettirmeyen bir film izleyeceğimden emindim. fragmanlar ve yönetmen tolga örnek'in diğer işleri bu düşüncemi halihazırda pekiştiriyordu. beklediğim durumu da açıkçası buldum, film hiç bitmesin istedim.

aslında filme olan özlem belki de yaşayamamış olduğum o döneme dair bir özlem de olabilir. nitekim o zamanlar tüketim metalarına ulaşmak şimdiki kadar kolay değildi. bu da insanlar arasındaki iletişimi ve "olmak" durumunu daha da yoğunlaştırıyordu. günümüzün belki de en büyük problemi, belli bir simülasyon içerisinde yaşıyor oluşumuz. eminimdir ki, facebook'ta pekçok che sayfasını beğenip kendini devrimci addeden gençler vardır. pasifize olma durumu da teknolojinin gelişmesiyle beraber sistemin iyi bir şekilde enjekte ettiği durum. insanlar hızlanacaklarına tembelleşiyor ve tüketmeyi tercih ediyor. bu da bir dönem kültürel hareketlerin devinim kazanmasını, sonra çöküşünü şimdiyse yeniden toparlanışını özetliyor. zaman geçtikçe eskilere olan özlemin de artıyor oluşu bundandır belki de azizim. kaybedenler kulübü'nü 90ların sonunda 20000lerin başında dinlemiş, geceleri uykusuz kalıp anlatılanlara kafa yormuş kişiler de alternatif tarihe tanıklık etmekten epey keyif almışlardır ve aldıkları bu keyfi şu an yakalamanın daha zor olduğunun da farkındadırlar kuşkusuz.

sonuç olarak tolga örnek'in devrim arabaları örneğinden sonra da görüldüğü gibi dönem filmlerini çok iyi yansıttığı görülüyor. türk sineması'nın son dönemlerinde bu tür bir eksiklik göze çarpıyordu, şimdi uğraşan, dökümanter film yapan insanların hevesini görmek ayrı güzel, ayrı keyif verici. filmi izledikten sonraysa aklıma teoman'ın istenmiyen tüyler projesi geldi. o da yine "eğer" teoman çekerse yakın zamanlarda aynı mekanlarda geçen bir film olucak. kardeş film bile olurlar belki.
Benim de dahil olduğum ve gerçekliğine inandığım kulüp.
gösterime girdiği dün akşam istanbul'da pek çok salonda kapalı gişe oynamasından mütevellit, şanslı çoğunluğa da dahil olamadığımdan, izleyemeyip sinirden kudurduğum filmdir.
her filmi beğenmemi bi yana bırakalım bu sefer fazlasıyla beğendiğim filmdir. nejat işler'in oyunculuğu, arada geçen küçük diyaloglar, düzgün konuşamayan elemanın sözlerini yazıyla editleme olayı falan süperdi bunlar. ilk yarısında daha bol komedi ve seks var ikinci yarısında da aşk ayrılık falan gidin görün yapın bişeyler.
pek bir atraksiyon olmamasına rağmen sıkılmadan izlediğim ve aşırı eğlendiğim bir filmdir. Çok güldük evet. Soundtracklerde gayet hoştu. 2011'in en iyi yerli yapımlarından birisi olacağı kesin. Benim için 2011 yılında izlediğim en iyi film diyebilirim.
vaktiyle kendine has söylemleri olan sevilen bir radyo programıydı. komik diyalogları vardı. misal;

-sen hiç çin seddini gördunmü...
--evet iki kez uçakla geçtim üstünden, bir kez de yürüdüm üstünde
-ben uydu fotografinda baktim buna, hiç üstünde yürümedim
--olsun, sen de güzel insansin..
genel anlamda güzel denebilir. akıcı bir film olmuş en azından. bir solukta izlendi, hiç sıkmadı. onemli olan nasıl yaşarsan yaşa, sonunda yalnız kaldığınsa eğer, bunu güzel yansıtmış. vurgulanan hayat belki çok gerçek değil tamam, ama yalnızlık ömür boyu be abi. aynen öyle işte. güzel oldu vallaha, aferim.
türk filmi.

filmi izlemedim ama dj arzu'nun eleştirisine katılıyorum, bu kadar "radyoculukla ilgili ilk film" gibi göklere çıkartılan bir filmin aynı zamanda grup sex ve fazlaca cinsellikle anılmamalı, temeli sexe dayalı ise bu kadar göklere çıkartılmamalı.

fragmandan ıssısz adamın radyocu versiyonunu izliycekmişiz gibi bir hisse kapılmadım desem yalan söylemiş olurum.

not: soundrack'ina * bayıldım o ayrı konu
birçok kişinin bende dahil yaş itibariyle yetişemediği efsane radyo programı(ymış). gerçekten öyle gibi. burada fazla yok ama ekşi sözlükte programda geçen replikleri koymuşlarda, sinema uyarlamasında da böyle replikler varsa eğlenceli vakit geçirilcek film. ayrıca fragmandaki müziği ayrı güzel.
ve birçok kişinin filmi izleme nedenlerinden ikisinden biri nejat işler biri yiğit özşener. benim için hem yiğit özşener hem ahu türkpençe *
fragmandaki müziği arıyorum sözlük?
Fragmanında bayağı sevişme sahnesi gördüğüm film.
figürler ve yaşam tarzlarını film üzerinden izlediğimde, "kaybetmek için elinden geleni yapanlar klübü" olarak isim değişikliği teklifinde bulunmak istediğim gurub. evet grup değil gurub... yani tam bir batışı simgeliyor. nihilizm referanslı bir hedonizmin ayyuka çıktığı modern zamanların insan profilini harika deşifre eden bir film. aslında herkesin içinde böyle bir yaşama olan arzu kaçınılmazdır. ama bu yaşam için baştan kazançlı olarak hayata başlamak gerekir. filmdeki elemanların imkanlarını gördük. heriflerin köfte ekmek masrafları asgari ücreti geçer... elemanlardan birisinin anne profilini de gördük. tüm dünyayı gezmiş, boğaza nazır milyon dolarlık evde ilk baskı plak muhabbeti yapıyor. sen sincap gibi çak, istediğini ye iç giy... sonra da yanlızız mutsusuz, hayatın anlamı yok edebiyatı yap. beter ol pezevenk.
http://yfrog.com/nr20110327163759j

(bkz: erol egemen)
aşk tesadüfleri sever, ya sonra, bir avuç deniz gibi kalitesiz ve klişe türk filmlerinin sinemaları işgal ettiği böyle bir dönemde ilaç gibi gelmiş, güzel film.

rıza kocaoğlu yine yardırmıştır. izleyin pişman olmayacaksınız.
(bkz: ygs)
http://www.youtube.com/watch?v=YF500A6eYtY

(bkz: hadi hep beraber aum çekelim)
sex unsurunu ve küfürleri çıkartın, geriye kalan az şeyde çok büyük anlamlar ve mesajlar çıkaracağınız filmdir.

en çok da: "eğer bir işi tutku ve sevgi ile yaparsanız, en güzel yerden manzarayı izlersiniz" sözünü tek geçerim.

bir de

"cumaya gittim",
"ne zaman?"
"geçen salı, salı günleri gidiyorum ben daha sakin oluyor"

işte burada da resmen koptum *