bugün

Mis gibi filmden akılda kalan yalnızca kalk telefonu aç yoksa bacaklarını kıçına sokarım repliği mi?

Siz filmden ne anlarsınız be. Gidin recep ivedik falan izleyin bir filmde küfürlü replikler hoşunuza gidiyorsa.
ben zaman kaybı olarak düşünmüyorum en azından yıllar sonra hapishaneden çıkan bir adamın mimikleri, davranışları, konuşmaları dikkate değerdi.
Tarantino'nun en boktan filmi izlemek kesinlikle zaman kaybı, en beğendiğim repliği kötü adamın telefonu açmayan sevgilisine; " kalk telefonu aç yoksa bacaklarını kıçına sokarım " demesi.
pam grier diyorum.. normalde siyahi kadınları pek çekici bulmazdım ama bu kadında farklı bir şey var. Tarantino gibi birisinin gözünden kaçmazdı elbette.
Amerikalı pornografik film aktristi olan güzel.
enteresandır ama robert de niro'nun en sevdiğim rolü'dür louis gara. halbuki efsanevi rollerde olmasına rağmen, o pasif, hayattan bezmiş insan rolünü o kadar iyi oynar ki, bir yandan güldürür, diğer yandan hüzünlendirir falan. dedim ya enteresan diye.

biraz ağır ilerleyen ama bir o kadar da harika film.
bir quentin tarantino filmidir. tarantino reyis yine ters köşeye yatıran bir filmle karşımıza çıkmış 1997'de. ancak diğer filmleri kadar popüler olmayan bu filmde samuel l.jackson çok iyi bir silah tüccarı rolü çıkarıyor. ayrıca robert de niro filme büyük bir renk katıyor. ayrıca tarantino'da yıldzı sönmek üzere olan oyuncuları yeniden parlatma sevdası bu filmde de var ve pam grier'i baş rolle ödüllendiriyor.

kısaca, izlenmesi gereken ama diğer tarantino filmleri kadar mükemmel olmayan, ortalamanın üstü bir filmdir efenim.
robert de niro'nun karakter olarak geri planda kaldığı, oyunculuğuyla ise en başta yer aldığı filmdir. tarantino filmi diye izlemeye niyetlenirse hayal kırıklığı yaratabilir. ki diğer filmlerini baz aldığımızda neredeyse bir trouble every day ağırlığında işler. film boyunca bir tane bile kopan insan uzvu göremezsiniz. nerede kill bill nerede jackie brown. tarantino yönetmenliğinden ziyade senaryosuyla daha ön plandadır. yalnız soyunma kabininde çanta değişimi sahnesini bir kaç farklı gözden izletmesi yönetmen kişiliğin ön oplana çıkardığı belki de tek sahnedir. bunun bir benzerini death proof'ta ki çarpışma sahnesinde de izletmiştir.
bok gibi olduğu itiraf edilmesi gereken film. beş para etmez bir tarantino filmi.
klasik tarantino kadrosunu iceren ama senaryo ve filmin gidisati ile digerlerinden farkini hemen belli eden bir film. insan ister istemez filmde gorulmeyeni bulmaya calisiyor ama filmde hersey acik ama net degil. biraz kafa karistirici ama bitince vay be dedirttiriyor.
kadrosunda robert de niro ve samuel jackson'ı barındırmasına rağmen başrolünü bir kadının oynadığı filmdir, jackie brown meksikalı bir havayolu şirketinde 19.yılını doldurmuş, mesleğinin en alt tabakasında görünse dahi zekası ve soğukkanlılığı ile ön planda olan bir kadındır. salt olarak bir kadının başrol oynadığı ve dişiliğinden faydalanılmadığı bir film olması bakımından diğerlerinden ayrılır. bir tarantino filmi olarak kan ve şiddet daha az boy göstermiştir. 2 buçuk saat olmasına rağmen sıkıcı değildir, samuel jackson efsane cümleleri ve mimikleriyle renk katmıştır.
başta yavaş ve sıkıcı ilerleyen, akabinde tarantinonun geyiği bırakıp "bak işte bu filmi bu yüzden çekiyorum" demek istediği kısım gelince ani ve aşırı dozda yüklenen, kurgusu kafayı allak bullak eden, nihayetinde erken boşalma gibi bi sonla biten film. şu gün şu vakit niye aklıma geldi de yazdım bunu bilmiyorum. en son 4-5 sene evvel izledim bu filmi.
robert de niro'nun pasif rollerde bile ne kadar büyük bir oyuncu olduğunu kanıtlayan, mükemmel bir tarantino filmi.
(bkz: the delfonics)
pulp fiction ve reservoir dogs'u seven bünyelerin bu filmi de izlemesi gerektiğini düşünüyorum. bu iki film kadar başarılı olmasa da tekrar tekrar izlenesi bir tarantino filmidir. sadece müzikleri için bile izlenir.
Dün gece milli maçtan umutlu olmadığım için arşivimden alıp 2. kez izlediğim bir Tarantino yapımı. Tarantino bu filmi hem yazmış hem yönetmiştir. Samuel L. Jackson'un canlandırdığı Ordell karakteri gerçekten de insanı ürkütüyor ve rahatsız ediyor.
imdb puanı 7.6 olup cine 5 tarafından bu akşam saat 22:00'da yayınlanacak 1998 yapımı filmdir. tabi saat 22:15'te litvanya maçı varken biraz zor izlenir.
özellikle kurgusu ile dikkat çeken film. aynı sahneyi farklı kişilerin gördüğü açıdan tekrar tekrar gösterdiği sahnelerle çok iyiydi. ama bu film rezervuar köpekleri ve pulp fiction dan önce çekilmiş gibi. filmi izleyince insan, iyi ama o filmlerden sonra çekilecek kadar iyi olmamış dedirtiyor.
finali olmamış dedirten film. robert de niro ve samuel jacksonın performansları taktir edilesidir.
eti browni tarafından afişindeki fontu çalınmış film.
--spoiler--
de nironun kızı otoparkta vurduğu sahne ağızları açık bırakır. de niro der ki ağzını bir daha açarsan seni vururum. tabi izleyici bunu bir tehdit unsuru olarak görmekte ve gerçekte böyle bir şeyin yaşanmayacağını düşünmektedir. kız yine bir şeyler sayıklar de niro kızı kafasından vurur*. izleyici şokta.
--spoiler--
an itibariyle goldmax te oynayan ve tekrar tekrar izleme isteği yaratan filmdir.
filmde jackie'nin kahve bardağı ve bazı giysilerdeki armalarla balkan savaşına pek güzel gönderme yapılmış. "tarantino arnavut mu nan" dedirten.

ölen herkesin iki kurşunla öldüğü bir filmdir ayrıca. hatta bu 2 kuruşun 1.si karından 2.si göğüsten oluyordu. ordell beynini buharlaştırdığını söyler, aslında hava atıyordur sadece. hava atmak demişken film her şeyi ile hava atıyor. konuşmalar hava atıyor, çekim, oyuncular... film de izlenip hava atılabilecek cinsten. kurgusu gerçekten karışık, bir o kadar da başarılı. anlatılan olay+durum "bu nasıl daha önceden yapılmamış olabilir" diye düşündürüyor. aslında basit ama bayağı inceliğe inince böyle muhteşem bir şey çıkmış.

film her tarantino filminde olduğu gibi asla sıfır noktasından başlamıyor, tek bir düz doğruyu anlatmıyor. hayranlıkla izlerken nasıl sonuçlanacağını asla kestiremiyorsunuz. atladığım nokta bu sıfır noktasında başlamayan olayların bir ölçüde sonuçlandığı ve her filmde olmadığı kadar daha doymadan, tadında bırakıldığı.
türk kahvesini o ufacık fincandan* koklaya koklaya içip, doyamamak, belki 1-2 ay sonrasına bırakmak gibi eşsiz ve unutulmaz* .

devam etsin denebilir. ama edemez işte. buradan da anlaşılıyor ki filmin devam edip etmeyeceği en baştan belirlenmeli. the butterfly effect gibi bir çok örneğini gördük, "çok para kazandım hadi bi tane daha..." zihniyetiyle bok edilmiş devam filmlerinin. *
(bkz: sigarası olan var mı)
jackie muhteşem bir kadın bu arada...

edit: browni denen pek sevdiğim kekin logosu da bu filmin logosundan çalınmış. karşılaştırma imkanı bile buldum.

edit 2: "nasıl daha önce yapılmamış olabilir?" demiştim. filmin sonlarındaki karışıklık, the killing'in kurgusunun birebir kopyasıymış.
tarantino' nun istediği gibi çekemediğini kabul ettiği, yine de yan karakterleri canlandıran oyuncuların performanslaryıla light kült film tadında kalmayı başaran seyirlik.
--spoiler--
louissss....güm...güm...See? Right where I said it was...*
--spoiler--
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar