bugün

server tanilli kişisinin marifetidir. kitabın arka kapağı aynen şöyledir:

"son yıllarda hemen hemen bütün müslüman ülkeler, şeriatçı akımlarla çalkalanıyor. kimi yerde iktidara da geçmiş bu akımların mesajında, din ve inanç özgürlüğü ile yetinmeyip, toplumu, devleti, giderek bireyi, islama göre yeniden biçimlendirmek var; ve, işin gerçeği, islam da malzeme veriyor onlara.

çağımızla ilgisi ne bu mesajın?

aklın ve bilimin öncülüğü, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü, başta emekçilerin ve kadınların olmak üzere temel insan hakları, kısacası uygarlığın ulaştığı vazgeçilmez değerler göz önünde tutulduğunda, neyi temsil ediyor bu akımlar? islamın uyanışı mı gördüklerimiz? yoksa, çağını yakalama yolunda xıx. yüzyıldan bu yana hayli mesafeler almış müslüman dünyanın ilerleyişini durdurmakla kalmayıp, onu daha da gerilere savıp savuracak gericilik rüzgarları mı?

hangisi?

türkiye gibi 'aydınlanma' yolunda nice menzillere erişmiş; akılla bilimi tek yol gösterici olarak bellemiş ve, öyle olduğu için de, laik ilkeyi kabul etmiş bir ülke bakımından, daha da yakıcı sorular bunlar.

türkiye söz konusu olduğunda, demokrasi de gündeme geliyor: onu, laik zeminden ayrı düşünebilir miyiz? yoksa demokrasi ile laiklik, etle tırnak gibi birbirine bağlı süreçler mi?

okuyunuz göreceksiniz."
yanıtı "buz gibi evet" olan soru.
yıllardır ağızlara sakız olmuş bir konu. bir dünya kitap yazılır çoğunda da "evet verir" cevabı alınır. iyi ama bu kitaplar niye yazılmıştır. yani saçmasapan bir konuyu sulandırıp sulandırıp para kazanmaya çalışmaktan başka ne işe yarar bu kitaplar. amaç islam ın reklamını yapmaksa yazarın ne haddinedir. birazcık kitap karıştırılırsa islam ın bilim ve ibadete bakışı da görülebilir yeniliklere bakışı da. aslında sorulması gereken soru şudur:
-islam kendini kullanarak para, sosyal-siyasi rant,şan, şöhret kazanmak isteyenlere ne cevap verir?
-memlekette bu kadar önemli konu varken boyle mantıksiz şeylerle uğraşanlara ne yanıt verir?
bu şekilde ki islamla kesinlikle hayır şeklinde cevaplanacak olan soru.
ha tabi sen reformunu yaparsın, dini çağa uydurursun, saptırmazsın o zaman tabi ki evet.

(bkz: islam da reform)
verir.islamda reform olmaz ayrıca. islam da doğrunun özü birdir,yeterki o doğruyu doğru şekilde anlayabilip çağı islama uydurabilelim.anlama kaabiliyetimiz gelişip anlatılanı ve islamın ne olduğunu idrak ettiğimizde islamın yanıt veremeyeceği çağ da zaman da yoktur.
bir soru cumlesi.
cevabı : fazlasıyla evet

aksini dusunenler icin;
(bkz: bir ateistin yanılgıları)
(bkz: cevabı evet olan sorular)
islam dünyaya getirildiği zaman sadece o zanmanın şartlarına uygun olarak değil, her çağa uyabilen bir esneklikte getirilmiştir. islamı katı, sert bir sistem olarak çok esnek bir din olarak indirilmiştir. hatta bu konu da en esnek dindir.
tabiki hayır. örnek mi? o zaman her hırsızlık yapanın kolunu keselim, zina yapanı 100 kere kırbaclayalım, mirasta erkek cocuga kıza oranla iki kat mal mülk bırakalım, bir davada bir erkek sahidin karsısında en az 2 kadın olsun ki dedikleri gecerli olsun adam yerine konulsun!, hristiyanlarla ve yahudilerle kesinlikle dostluk ilşkilerine girmeyelim(dostluk yapılmaması kesin bir dille belirtilmiştir) onlar tanrı ya göre zalimler toplumudur... mümin olmayan biriyle evlenecegimize esir(köle)bir bayanla evlenelim daha makbuldür... bunlar gibi bir sürü örnek mevcuttur. burdan yola cıkarak islamın cagımıza uygun olabilecegini düşünmek cahilliktir hiç süphesiz...
sanılanın aksine kuran ı kerim de genel hükümler yer alıp, bunlar adalet, hak, barış, allah, peygamber, insan sevgisi üzerine verilen hükümlerdir.

ve bunlar her çağda istenen ve aranan kavramlar olduğu için değişmezdir.
1500 sene evvelden bugüne ve dahi yarınlara erişebilen bir dinden bu şekilde bahsetmenin lüzumsuzluğudur bu soru. ne hakla hak dini tartışmaya açabilir insan. en nihayetinde din sorgusuz sualsiz inanılması gereken bir olgudur...
cevabı kişiye göre, kişinin hangi çağda yaşadığını hissettiğine bağlı olarak değişebilecek soru.
sorunun cevabı basit ve din üstüdür. bağnazlıkla yoğrulan hiç bir din ister hıristiyanlık, ister islam olsun hiçbir çağa yanıt veremez. islamiyet kendinden önceki medeniyetleri yadsımadığı ve bilime önem verdiği sürece altın çağını yaşamıştır. bir ibni sina, ibni haldun, farabi, biruni bu aydınlanma döneminin önemli kişileridir. batı antik yunan ve roma yapıtlarını endülüs aracılığı ile islamdan almıştır. o zamanın rönesansını oluşturacak italyan bilimadamlarının çoğu endülüsteki islam dünyasının okullarından yetişmiştir. neden sonradır ki; islam hurafelere, bağnazlara teslim oldu bu onun sonu oldu. malesef şu an islam dünyasının içinde bulunduğu durum ortaçağ hıristiyan dünyasının bulunduğu ile aynıdır.
kuran-ı kerim'in "zamanda ve mekanda sınır tanımaz" inancı baz alınırsa cevabı cok acık olan soru.
kişinin iyi bir musluman olup, islam'ı, Allah(c.c)ın emrettiği ve peygamberimizin(a.s) sünneti noktasında anlayarak, öğüt alarak, uygulayarak yaşayıp, sonra cevabını düşüneceği ve karar vereceği sorudur. diğer tarafı ahkam kesmektedir. yemediğin bir yemeğin tadını nerden bileceksin.
onumuzdeki yuzyılda sahip oldukları petrol kaynakları da tukeneceginden
ekonomik ve siyasi gucunu yitirecek. colden gelen din cole geri donecek.
bugun ırak ın hali ortada, filistinde de birbirlerine dustuler.
kabile kulturune sahip toplumlar hicbir zaman organize olamazlar.
islamın 21.yuzyılı gorebilmesinin tek sebebi petroldur.
(bkz: colden gelen din)
(bkz: ciki ciki teorisi)
+islam? islam? orada mısın islam? çağımıza cevap ver islam! 21. yüzyıldan islama.. cevap vermiyor abi.
orijinal haliye, yani arap kültürü ve hurafeler eklenmemiş kuran ile evet.
(bkz: cevapsiz cagriyi bile takdir i ilahiye baglamak) * * *
islamın kitabı malesef açık seçik yazılmamıştır. yorumlara açıktır. bu itiraz götürmez çünkü birçok konuda birçok inanan ayrı şey söylemektedir. şimdi bu gerçeği dikkate alırsak, eski çağdaki yorumcuların sözleriyle (ya da o yorumculara inananların icazeti ya da kuralları ya da fetvaları ile) de dini yaşarsak, çağa uymaz. çağımızın modern bilim adamları (tarafsız islam alimleri) yorumlar ise, uygulanabilir (yanıt verebilir) belki de.

şimdi düşünün, kutuplarda 6 ay gündüz. oruç ne olacak? o bilgi o zaman elde olsa idi, böyle muallakta kalır mıydı o konu? yazardı biryerde ona uygun kurallar da tabiki. çok konu var. ama yanıt verebilir, evet, tabiki diye inanan ve buraya yazan herkes kabul etsin ki; herkes evet diyor ama kimse (topluluk olarak birarada) uygulayamıyor, çağa yanıt verebilecek konumda tutamıyor dini. ayrıca oruç yiyenler neden dövülüyor? böyle bir görev varmı kitapta?
insan mı cezalandıracak yoksa öbür dünyada allah mı (inançsızlıktan bahsediyorum işlenen suçtan değil) ayrıca ortadoğu'da neler oluyor? kim nerde uyguluyor gerçek islamı? ne bu allah kitap adına işlenen cinayetler? ayrıca (bkz: sivas olayı) (bkz: kubilay vakası)
islam doğduğu günden kıyamete kadar olan tüm çağlara yanit verebilir nitelikte bir dindir. bazı kendini bile tanıyamamış organizmaların akıl sahibi olmadan islamı yargılamaya çalışmasından ötürü böyle bir soru gündeme gelmiş. takmış çöle yok çoldeki din çölde ki adam...

bide çölde ki kutup ayısı var ?!
islam elbette çağa cevap veriyor ama bazı taş devrinden kalma arkadaşlara cevap verme tenezzülünde bulunmuyor kusura bakmasın onlar da.
(bkz: hayır!)
(bkz: çok uzun zamandır da veremiyor zaten)
bizim ihtiyacımız türban. ülkeyi ele geçirmek. laikleri kıstırmak.

yarar yani. işimize. türban, islami darbe...
islam düşüncesi aynı diğer dinler gibi sürekli değişim içerisinde olmuştur. ilk ortaya çıktığı dönemlerde ilerici olduğunu söyleyebileceğimiz islam, zaman ilerledikçe farklı egemen sınıfların ideolojisi haline gelmekten kurtulamamıştır. özellikle islamdaki şeriat düzeni barbarlıktan uygarlığa geçen Arap toplumundaki egemenlik ve mülkiyet ilişkilerinin ideolojik ifadesi olmuştur. Toplumda kimilerinin zengin, mülk sahibi, kimilerinin ise fakir, mülksüz olması da Kuran'da yazılı olanlara ters bir durum değildir.** hatta "Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır." denilerek mülk sahibi sınıfların uygun görülmesi sağlanmıştır.
sürekli değişik toplumlarca sahiplenilen ve içeriği değiştirilen kuran'da Toplumdaki eşitsizlik bizzat Allah'ın isteği olarak konulduğundan, fakirliğine ve ezilmişliğine isyan etmek Allah'a isyan etmekle eş tutulmuştur. hatta "Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Onların dünya hayatındaki geçimlerini de aralarında biz taksim etmişizdir. Onları derece derece birbirlerine üstün kıldık ki birbirilerine işlerini gördürebilsinler." denilerek fakirliğin ve zenginliğin allah'ın takdiri olarak gösterilmiştir. Halk, yüzyıllar boyunca toplumdaki eşitsizliğin sürekli olduğu, hatta takdir-i ilahi olduğu, yani değiştirilemeyecek bir şey olduğu düşüncesiyle kandırılmış ve dünyadaki bu çilelere isyan etmeden katlanırlarsa sonunda öteki dünyada mükafatlarını alacakları vaadiyle avutulmuştur. Zenginin malını çalan hırsız bu dünyada ve en vahşi biçimde cezalandırılırken, zenginliğinin kaynağı Allah'tan olduğu söylenen mülk sahibi sınıfların işledikleri sınıfsal suçların cezası, soyut ve gerçeklik dışı cehennem kavramıyla öteki dünyaya bırakılmıştır. Oysa egemen sınıfların mülkünün kaynağı soyut güçler değil, ezilen ve sömürülen sınıfların son derece somut olan emeğidir. bugünkü adaletsiz sistemler çağını savunan bir islam, kapitalist sisteme çok güzel yanıt verebilirken, insanca yaşama hakkına yanıt verememektedir. yanıt vermemekle kalmayıp, din tüccararlarının uyutma aracı olarak kullanmaktan da kurtulamamıştır.