bugün

sana son mektubumu
dört nala heceleyen
ayağı kırık bir at getirecek
beni unut artık
atı da vurman gerekecek

(bkz: Reşid Çayovan)
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm
Sende tattım yemişlerin cümlesini
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin.
Desem ki...
inan bana sevgilim inan
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi fark edemezsen
Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme müsterih ol
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum

Cahit Sıtkı Tarancı
sanma ki kolay söküp atmak.
unutmak zor!
unutmak,
kambur bir at için kaldırıp başını göğe bakmak...

(bkz: Reşid Çayovan)
Aldanma insanların samimiyetine!
Menfaatleri gelir her şeyden önce.
Vaad etmeseydi Allah cenneti;
O’na bile etmezlerdi secde.

mehmet akif ersoy
daldan dala atlarım
bayramınızı kutlarım,
bunu yazan tosun,
okuyana kosun...
coşkun sel gibiydim yoruldum gayrı,
çok bulanık aktım duruldum gayrı,
nice güzel gördüm hep ayrı ayrı,
hakikatte gönül bir imiş meğer.

(bkz: neşet ertaş)
Gözlerinle dilin arasına gerili uçurumu seviyorum.
Kekeme özgürlüğünü seviyorum.
Susuşundaki hıncı seviyorum.
Kalbinde ürperen kışı seviyorum.

Ellerindeki bilge zamanı
denizi yağmurdan korumaya çalışan
çocukluğunu seviyorum.

Alnın masamızda dört mevsime ufuk
dudaklarında titreyen zamanı seviyorum.
Yürüyorsun ya kalabalık
dönüp bir daha bakıyor kendine
boyunda çiçeklenen yedi rengi seviyorum.

Her damlası ayrı bir hayat, ne bilsin yüzüne düşmeyen
gözlerindeki yaşı seviyorum.

Beni uzaklaştırmaya çalışırken aklından geçenleri seviyorum.

Kalbinden gövdene yürüyen utangaç karıncayı seviyorum.

Ses nasıl menevişleniyor susunca ağzında
ağzından gelecek her sevinci, her azabı seviyorum.

Gece ışıklarından topladığın o evler esrarını seviyorum.

Susmanında bir dili var elbet
teri yastığına sızan rüyanı seviyorum.
Uyandığın sabahlardan başka bağım yok dünyayla
odalara ömür veren gövdeni seviyorum.

Yürümediğin sokaklar nasıl da göz göz
bekleyişteki o mucizeyi seviyorum.

Serçe parmağındaki lekedir yerim,
kalabalığın uyumuna inat
hayalin gerçeğe değdiği yeri seviyorum.

Ölümdür en büyük zaman, bilmez takvim gezenler
bir iç çekişte yanan hayatı seviyorum.

Bizden büyük tanrısı yok yalnızlığın
Getirdiğin hevesi götürdüğün inkârı seviyorum.

Evlerdesin
Dışarılar hüzün
Eşyalar ayakta
Senden ayrılanı seviyorum
Sana kavuşanı seviyorum.

Uzun cümlelerle konuşuyor kalabalık
Bir sözcüğe sığdırdığın dünyayı seviyorum.

O gölgenin taş dibinde bir çürüme bilinci
Hükmüm yok bahçende diyorum
Üstüme elediğin şefkati seviyorum.

Dişlerinin arasında bir ishak Kuş’u
Eğiyorum ya başımı
Çaresizliğime tuttuğun aynayı seviyorum.

Bir gün bir kötü haber birimizden
Kalanın diline gelecek ilk sözü
Arayacağı ilk insanı
ilk gece yapacağı her şeyi seviyorum.

Şükrü ERBAŞ
Değişir rüzgarın yönü,
Solar ansızın yapraklar;
Şaşırır yolunu denizde gemi,
Boşuna bir liman arar.
Gülüşü bir yabancının,
Çalmıştır senden sevdiğini;
içinde biriken zehir,
Sadece kendini öldürecektir;
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk iki kişiliktir.

Bir anı bile kalmamıştır,
Geceler boyu sev.
Örtüldü hafızanın örtüsü
Tasalarımın bittiği yerde.
Yükseliyor şimdi perde perde
"Geri gelen saadet" türküsü

Ne çıkar karşıma çıksa ecel
Bu boşluk ondan daha mi iyi?
Başka bir alemden beklediği
Olmayan kula zeval ne güzel!

Beklememek beter beklemeden;
Geldi yolunu gözlediğim yar.
Al bu başı sen artık ey rüzgar
Ve sus artık, sus artık ey beden!

Orhan Veli Kanık.
Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?

Necip Fazıl KISAKÜREK
rakı şarap içiyorsam sana ne...
yoksa kimseye zararım içerim.
ikimizde gelsek kıldan köprüye...
ben dürüstsem sarhoşkende geçerim.

Neyzen Tefik
Öyle kal! Öylece!
Şimdi olduğun gibi.
Ey büyük aldanış!
Ben yarattım onu.

Yenilgiydi bu diyecekken,
Tam savaşı bırakmışken,
Denizler bataklığa dönüşmüşken,
Düştün ellerime.

Ne çok tohum ektim
Hiçbiri tutmadı diyecekken
Gözlerimi kapadım karanlığa
Düştün ellerime.

Hep bir buruklukla geldin
Ne çok geciktin
Dur, öyle kal
Şimdi olduğun gibi.
Durakta üç kişi
Adam kadın ve çocuk

Adamın elleri ceplerinde
Kadın çocuğun elini tutmuş

Adam hüzünlü
Hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü

Kadın güzel
Güzel anılar gibi güzel

Çocuk
Güzel anılar gibi hüzünlü
Hüzünlü şarkılar gibi güzel.

-cemal süreya
Bugün Anadolu
Bir zafer yaşattı bize
Ne kadar yüreğimizi ağzımıza getirse de
Galiba bunu da alışkanlık haline getirdi.
Real madrid'den CSKA Moskova' dan
Neyse son tatlı bitti..
Tebrikler!
"(...)
Biz ne garip "iz"leriz ki; doluyuz, bazıyız, avuntuluyuz
Ve bizim en güzel öldüğümüzdür bu: yaşamak
Ben biliyorum, yalan mı, siz de biliyorsunuz." *
Ey gözlerinin rengi,bütün ruhumu sarsın
Kalbimde bugün açtı siyah renkli çiçekler
Bir gün beni rüzgarlara kalbinle sorarsan
''Can verdi senin ruhuna çoktaan''diyecekler! Taa kalbe giren gözlerinin şulelerinden
Gel sevgili gel,sen bana bir semli kadeh sun
Hiç titrememiş kalbimi tiretti yerinden
Oynattı evet,sendeki baş döndüren efsun.Ey gözleri hançer gibi keskin,dişi kaplan
ister bana aşkın bütün alamını çektir
ister beni öldürmek için sineme saplan
Ölsem bile aşkım seni takib edecektir...
H.N. Atsız.
"bir daha düşündüm de
kendimiz konusunda şaka yapmamalıyız
aramızda kalsın ama hiçbir şey aramızda kalmayacak
aramız diye bir yer yok".
Başucumda bir sen varsın bir de evren
Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
Yalnızlığım benim çoğul türkülerim
Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi.

-Can yücel
Şairim,
Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası
Ayak seslerinden tanırım
Ne zaman bir köy türküsü duysam
Şairliğimden utanırım

Türküler Dolusu/B. Rahmi Eyüpoğlu.
şairimin en deli şiirlerinden biri:

"ben burada bir sıkıntıyım
atımdan iniyorum
benim atım her zaman

kim bilir kime sesleniyorum, sessizlik
yosunlar taşlar o mezar yazıtlarından
yaz gelmiş -zakkumlar açmış- elimi bile sürmedim
sürsem bile ne çıkar, ama sürmedim
ölü bir şey kalıyor dünyadan yapraklardan

ben burada bir sıkıntıyım atımdan iniyorum
benim atım her zaman."

edip cansever - yılkı
yüzüm ya aydınlıktır, ya kan gibi karanlık
kehkeşanlar gizlidir oysa senin yüzünde
ne kadar beklesem de gelmeyecek bilirim
seni bende eriten bir muştu, yüreğime
o nergis edasıyla soluklanan gözlerin
zindanıma pencere olmayacak, biliri

ağlama ki, çiçekler kızıla boyanmasın
yalnız benimle büyüt güllerini, ne olur
gönlümün tarih olmuş devleri yeniden uyanmasın
kıvılcım süzülüyor yaslı kirpiklerinden
üzerime savurma küllerini, ne olur
tutkular alev alev hüzne pervane olur
ağlama, çaresizlik kapıya dayanması

ya arala gizemli bütün perdelerini
bir rüya çizgisinde şenlensin aynalarım
ya da hücre gibi kapat bana kendini
karışayım yeniden teraddüt sellerine
birer birer kırılıp dökülsün aynalarım
sebil eyle sonunda her düşmana kendini .
ilk ben üşüdüm sonradır Tur-i Sina'daki sağnak
Dağa çıktım kurdu geberttim beni korkuttu keme
Çalmadığım kapı kalmadı can evimden taşarak
Duyan olmadı avazım ki desin Hallaç kekeme.

(bkz: ismet özel)
(bkz: ölüm kere ölüm ölüm kare)
görsel
Kendi yerimde olsam çıkar sokağı dolaşırım
Yeni yağmış karların acı sıcaklığında
Hippi olmam, günlerim sayılıdır
Ne de olsa Kimlik Kâğıdımda
“Bir yaz ölümüne hazırlan!” diye yazılıdır.

-Ergin günçe
Genç

kusları gizler sende, feslegenleri gizler
rıhtımında geceyi aglatıyor denizler
alıngan martılara bırakma düslerimi
incitme kirpiginde kalan gülüslerimi
tahammül sularında batıyor kadırgalar
nabzımda direncimi bunaltıyor dalgalar
ıslak bir hayal gibi girebilsen koluma
kestane bakısların gül bıraksa yoluma
muharip kalemlerin kan mı yazar, a gözler
esirgeme ya O’nu, ya kıl nazar, a gözler
pervasız bir ayine dönüstürdün kanını
dergahında gizledin yüzümün tufanını
ahımın kanatları çırpınıyor gögünde
ipeginle sar beni, ruhumu gördügünde
aynalı bir ev kursam, bebeklerle donanmıs
kalbimi lamba yapsam, acılarla denenmis
esyası binbir gece masallarından kalan
yatagı melikeler melikesinden gelen
esrarlı kapıların ömrüme açıldıgı
efkarlı kadehlerden bengisu içildigi
evinden sonsuzluga uzasa pencereler
umidimi oksasa bahçesinde geceler
bitimli bir rüyada küflenen bir yareyim
hüznün sahikasında kıvranan avareyim
eflatun sokaklarda bosluga savrulan kül
melalin kucagında zehirlenen bir eylül
kusanmalıyım oysa gülümün sevgisini
üveyikler uçarken duymalıyım sesini
tükenmeden erdemi öldüren tutkularda
lekeli kaptanları unutmalı, sularda
isimsiz bir iklimde taze bahar gibidir
ürkektir, ötelerden esen rüzgar gibidir
ruhumda balarısı kah gülümün gözleri
gözlerime bir baksan, h gülümün gözleri.