bugün

Şair diyor ki; “Alışamıyorum şatafatlı binalarınıza, gösterişinize, samimiyetsizliğinize, karma ortamlarınıza, merhametsiz ve sevgi bilmeyen yüreklerinize...
Kalbim, bu asrın dengi değil...”
... rağmen ...

--Hegel, tinin görüngü bilimi--
görsel

Aldığınızda iq gerileten 100 kitaptan birinden alıntıdır.
uda apto toseo karatak.
"... Kelimelerim seni korkutmasın; ölmüş olan biri artık hiçbir şey istemez, sevilmeyi de, kendisine acınmasını da, teselli edilmeyi de istemez."

Stefan Zweig - Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu.
görsel
Beni hiç anlamadınız; hiçbirinizin görmediği yerde işlediğim günahları bilmiyorsunuz, zaaflarımı tanımıyorsunuz. Fakat duada ve namazda, Allah'ın huzurunda, ruhumun karşısında akan göz yaşlarımı da görmediniz. Hayır, hep size bağlanarak, sizden umarak, sizin, içinde değersiz, ihtirassız, gayesiz ve hakikatte gurursuz bir hiçlikten başka bir şey bulmadığım gururlarınıza nefsimi, hissimi feda ederek yaşamak istemiyorum. Mukadderatım sizin mukadderâtınıza bağlanmış. Sizin ellerinizi tutmadan, size yalvarmadan, sizinle sevgi birliği yapmadan ilerleyemezmişim. istemiyorum artık sizin mukadderâtınıza bağlanarak, sizden halâs umarak yaşamak istemiyorum. Gidiniz insanlar, beni yalnız bırakıp gidiniz, belki bu yalnızlıkla birlikte selameti bulurum.
"benim ne dostum, ne ailem, ne vatanım var!"
ey gece ile gündüz, ama bu garip, çok garip.
S. Freud'un denis diderot'dan alıntısı.

"beşikteki küçük oğlan, ilkelliği içinde kendi haline bırakılsa, hiç eğitilmeyip de otuz yaşındaki bir adamın tutkusunun gücüne sahip olsa hemen babasını boğup annesiyle yatardı."

Sigmund freud-psikanaliz üzerine beş konferans.
inanna ile dumuzi nin aşkı bunları tokatlar.

uyandırayım da yine sen bilirsin. orjinali bu.
iyi çocuklar tehlikelidir, çünkü ne zaman kötü olduklarını anlayamazsın.
Ceset, hastane arabası ile mezarlığa varınca, sıra halinde sedyeler getiriliyor, hafifce bükülmüş, küçülmüş cesetler birbiri ardınca cukura yanyana atılıyor, üstleri bir tabaka sıcak kireçle, sonra da toprakla örtülüyor, fakat daha sonra gelecek misafirler icin de üzerlerinde yeteri kadar yer bırakılıyordu.
Kırmızı ojenin kahraman öyküsünü bilir misin? Çok canlar alıp vermişliği vardır. ilk önce cephede sonra hastanede. Kitap ayracı kadar bir yerde kaldı aklım. Onu çok istiyorum edalarıyla kayboluverdi gitti duygularım. Birden gündüz olsun diye bağırdılar onlar ama duyan yoktu.

-yerüstünden notlar
“israil’in durumu tabii ki farklıydı. Çünkü israil, simsiyah kumaşlar içinde, kendi sisinden çıkıp etrafa Davut yıldızları fırlatan, nevrotik bir çöl ninjasıydı. Son olarak da Türkiye, doğusundaki aynaya bakınca şişman olduğunu, batısındaki aynaya bakınca da kemiklerinin sayıldığını düşünen, üstüne giydiği hiçbir şeyi kendine yakıştırmayan, bulimik ve depresif bir genç kızdı. Yirmi yıl boyunca boğulacakmış gibi yiyip sonra pişman oluyor, bir yirmi yıl da boğazını kanatana kadar kusup sonra yeniden yemeye başlıyordu. Genellemeler yapmanın da hastalıklı bir eğilim olduğunu biliyordum ama bir toplum, devletini kurduğu gün kendini zaten genellemiş oluyordu. Genellemelerden kaçamayacak kadar örgütlü bir dünyada yaşıyorduk. Artık çok geçti! Çünkü toptan alınıp toptan satılmak istiyorduk. Avuç içi kadar örneğini beğenen, bütün kumaşı almak zorundaydı. Tekstil sektöründe olduğu gibi.”
Hakan Günday, Daha.
görsel
Dışarıya kapanmak esasen içeriye açılmaktır. Huzur mu istiyorsun? Az eşya, az insan. (Franz Kafka)
"bir köyün orta yerinde bir fabrika kurmaktansa, oraya veba tohumları saçmak, su kaynaklarını zehirlemek daha iyidir." * *
"geçmiş içime damladı!"
“...yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. o da hırsızlıktır. onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir...
bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. hile yaptığın, yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalmış olursun.”
“ Sende gördüm tahtı arayanın kendi kendinin kuluna dönüştüğünü. “

(bkz: Yenilgi)
(bkz: halil cibran)
kıyamet borusu çaldığında ben elimde bu kitapla yüce yargıcın huzuruna çıkacağım ve şöyle haykıracağım: "işte yaptıklarım, işte düşündüklerim ve işte ne olduğum. her şeyi bütün açıklığıyla dile getirdim. yaptığım hiç bir kötülüğü gizlemediğim gibi, yaptığım hiç bir iyiliği de söylemedim.

gerek rezil ve sefil, gerekse asil ve iyilik sever olduğum zamanları bütün içtenliğim ile gözler önüne serdim.
ey ebedi varlık: iç yüzümü tıpkı senin bildiğin gibi dışa vurdum. kullarını etrafıma topla da itiraflarımı dinlesinler.
topla ki kederlerim karşısında inleyip, çirkefliklerim karşısında utansınlar.
ve hepsi birer birer tahtının dibine gelip kalplerindekileri aynı içtenlik ve dürüstlükle itiraf etsinler.
sonra da içlerinden birisi, cesaret edebilirse, çıkıp "ben bu adamdan daha iyiyim" desin.

yalnız gezegenin düşleri.

jean-jacques rousseau.
" nefret ettiğimiz kişiyi aslında severiz, ancak bu sevgiyi başka bir kişinin üzerinde taşımak zorundayız, çünkü gurur dolu irademiz bu sevgiyi kendimize itiraf etmemize izin vermez." * *
Ben onunla gideceğim yolun uçuruma çıkmasına da razıyım, uçurumlar da denize bakıyor sonuçta.
-Karantina
Vladimir: Her zaman ayrılabiliriz; bizim için daha iyi olacağına inanıyorsan.
Estragon: Artık değmez.
(sessizlik)
Vladimir: Doğru, artık değmez.
(sessizlik)
Estragon: Eee, gidelim mi?
Vladimir: Evet, gidelim.
(Kımıldamazlar.)

–beckett, godot'yu beklerken.
Kendi ruhunun pisliğini yakından gören bir adam başkalarının temiz olacağına inanabilir mi?