bugün

Gökhan Kırdar'ın serseri mayın isimli albümünden oldukça eğlenceli, dinlendikçe daha da anlamlı şarkısı. sözleri aynen aşağıdaki gibidir;

yoksun diye geldi esti bahar
yoksun diye yandı aşkına can
gözümün önüne geldi meşk-i zaman
gecemi şarhoş ederdi hoş bir edan

sensiz neyleyim dalda çiçek
günler yıllara oldu da denk
kapıda nöbete durdu yaşlı seyis
salına salına geldi aşkı haber

çek faytonu
yarime uzanalım
çağırıyor günlerin hasreti

ah dize getirdin yüreğimi
hadi uzat ellerini
sevişelim sabaha dek
nadir göktürk şarkısı. ezginin günlüğü bu şarkıya ebruli isimli albümünde yer vermiştir.

biz faytona ne zaman bindik, en son ne zaman
şapkası sünnet gözleri cennet hocam, o zaman

biz sinemaya ne zaman gittik en son, ne zaman
elimizde yastık cebimizde fıstık hocam, o zaman

biz bu denize ne zaman girdik, en son ne zaman
martıların kanadına bindik hocam, o zaman

biz ne zaman büyüdük, en son ne zaman
çocuklara yasaklar koyduk, ne zaman ne zaman
biz ne zaman öldük, işte o zaman
adam olduk sevdalanmayı unuttuk hocam
biz hayatı ne zaman sevdik, ne zaman
çocuktuk sevdalandık hocam, o zaman.
Güzel bir dizi müziği olur.
tezek kokusu eksik olmayan romantik taşıma aracı
dem cafenin subesi. sevgilini al git yeri. ilk katta cekyatımsı bişiler, ikinci katta ciddi ciddi fayton bozması koltuklar, üçüncü katta fayton koltukları daha yakın bir de kapısı var bir de üstünde minderler, yat yuvarlan katı kısacası. bir üst kata cıkmaya içimiz elvermedi ama çift kişilik yatak oldugu tahmin edilmektedir. nargilesi muhtesemdir.
prens adalarındaki * *** bisikletten sonra yegane ulaşım aracıdır. adalara gezmeye gelenler için tezek kokulu turlar bu araçlarla yapılır. sanırım faytoncular şeker pembesi, fıstık yeşili gibi canlı renkli kumaşlarla kaplanmış oturma bölümüyle daha çok müşteri çekeceklerini düşünmektedirler, zira ada faytonları uzaktan pek bi janjanlı, pek bi rahat gözükmektedir *. atların ve arabaların bakımı pahalı olduğu için ** sayıları gün be gün azalmaktadır.
adalarda * binerseniz kazık yemeniz olası faytonlar.
romatik çiftlerin hayalini süsleyen gelin arabası.
Tepelere çıkardık
Akşam ve ufkun odacıları
Olarak
Ellerimizde buz halkaları
Yangın dudakalarına sürerdik
Bıçak gibi keskin dağların

Tepelerde oyun kurardık
Avuç dolusu taşlarla
ilk o zaman ellerini tuttum
ilk o zaman sarmaş-dolaş
yaşadım dağlarla

Benim de sevdiğim olur muymuş?
Ben de dalar gider miymişim?
Bir kızın gözlerine
ilk o zaman anladım
Dalıp gittiğimde
Vadi diplerine

Sular ne parlak akardı
Kız ne berrak bakardı
Zaman ne çabuk geçerdi
Tepelere çıktığımızda *
kadikoy' de eskiden bir tek yatak atmamislar dedigimiz, simdi onu da yapmis olan, nargilesi güzel yer.çatlak garsonlari ve sahibi vardir.
bazen büyüklerimizi payton da derdi.
kulağa çalındığı anda bünyede yeşillikler içinde tepinme hissiyatı yaratan, pollyanacılık oynarken arka planda çalan gökhan kırdar şarkısıdır. harikadır.
eski yunan söylencelerinde güneş in arabasını süren bir efsanevi kahraman vardır; phaeton.

zamanla bu isim, arabacının adı olmaktan çıkmış arabaya verilir olmuştur.
bir zamanlar diyarbakırın en gözde ulaşım aracı olan paytona binerde nereye gideceğinizi söylemezseniz ya da yalnızca "çek" derseniz, paytoncu direkt olarak geneleve gidermiş.
insanın yüzünde küçük bir tebessüm uyandırabilen, neşeli, huzur veren gökhan kırdar şarkısı. hatta sabah dinlendiğinde güne güzel başlamayı sağlar.
serseri mayin albumunun en neseli en eglenceli parcasidir.
(bkz: buyukada)
1995 yılına kadar aydın ilinde kemer mahallesi ile salı pazarı arasında toplu ulaşım aracı olarak kullanılmış 1995 yılından sonrada bilinmeyen bir sebeple yasaklanmış ve hala özlenen ulaşım aracıdır.
bok kokusundan yanında durulmayan toplu taşıma aracı. gerçi hala yazın iett otobüsleri de bok gibi kokuyor, pek farkı yok.
sultanahmet tarafında birkaç şerefsizin ekmek teknesi. bir atın büyük yeşil alanlarda koşmaya ihtiyacı varken, bu insanlar arabayı çeken atları trafiğin ortasında bütün gün müşteri için bekletirler, onlara az yemek verirler ve kendilerini kovboy zannedip yorgunluktan dökülen hayvanları boş yere kırbaçlarlar. boykota çağırmaktan başka bir çare bulamıyorum.
ezginin günlüğü'ne ait, kişinin yetişkin değimiyle çocukluktan ya da gençlikten yetişkinliğe geçtiğinde kaybettiklerine dair bir şarkı, "biz ne zaman büyüdük, en son ne zaman, çocuklara yasaklar koyduk ne zaman" derken adam olacağım derken kaybettiklerimize sıkı bir nanik yapmaktadır. oh olsundur.
gokhan kirdar'in ice huzur veren, ayri bi' havasi olan, yillardir bikilmayan ve bikilmayacak $arkisi.
(bkz: nostalji)
ece ayhan şiiri.

O sahibinin sesi gramofonlarda çalınan şey
incecik melankolisiymiş yalnızlığının
intihar karası bir faytona binmiş geçerken ablam
caddelerinden ölümler aşkı pera'nın

Esrikmiş herhal bahçe bahçe çiçekleri olan ablam
çiçeksiz bir çiçekçi dükkanının önünde durmuş
tüllere sarılmış mor bir karadağ tabancasıyla
zakkum fotoğrafları varmış cezayir menekşeleri camekânda

Ben ki son üç gecedir intihar etmedim hiç, bilemem
intihar karası bir faytonun ağışı göğe atlarıyla birlikte
cezayir menekşelerini seçip satın alışından olabilir mi ablamın.
her güzel şeyde olduğu gibi faytonda da bilindik bir falso vardır; bok kokusu. o kadar da nazar boncuğu olsun ama eskiden atlar bakımlıymış, temizmiş. şimdiki atlarsa zayıf, çelimsiz, bakımsız. biraz daha özen gösterilirse faytonculuk sektörü alır başını gider. iddia ediyorum. faytoncular odası duy sesimi. 2km yol için 20 tl almayı biliyosunuz
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar