bugün

bir ahmet altan şiiri. daha çok düz yazı gibi ama şiir tadında ve an az şiir kadar hüzünlü. sözlerinide yazayım tam olsun ;

Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Akşam rüzgarları; tene dokunan bir kamçı kadar şehvetlidir.
Ben her yıl ölümü ve aşkı bu ayda beklerim.....

Ve eylülün çıplak ayakalrına bir yazı bırakırım.
Eylül sabahları; kılıçlar kadar keskin ışıltılarıyla
tenimi kanatarak uyandırır beni.
Ben eylüle akarım.
Bir hüzün gibi akarım ben eylüle kanayan bir aşk gibi,
siyah şallara bürünmüş,genç bir ölüm gibi akarım.
Sevişerek,ağlayarak ve ölerek akarım ben eylüle.
Her yıl,hep aynı vakitte,geniş bir ırmak gibi
bütün hayatı berrak sularında yıkayarak gelir,
beni ve herşeyi koynuna alarak,
bir meçhule hüznüyle emzirerek götürür hep.
Kadınları ve hüznü eylülde severim...

Keman konçertolarını,
akşam saatlerinde bir bir ışık yangını ile kıpkızıl tüten
yalnız ağaçları,ürkek tebessümleri ve edepsiz kahkahakarı severim.
Lacivert bir deniz benim ellerimde oynaşır.
Sahiller,yaşlı bir kadın gibi kendine terkedilir
Şarkılar,incecik bürümcükten acılar vaad eder her dinleyene
Bitenin başlayana dokunduğu yerdir eylül...

Onun için yanık yanık tütsü kokar,
Onun için değdiği yeri kanatır.
Eylülde aşk,eylülde acı,eylülde yalnızlık zordur,
eylülde herşey zordur,ben eylülü onun için severim.
Eylül ışıklarında çırılçıplak ruhlar yıkanır
Herkes herşeye kapısını aralar 'bir aşk oluverir aşinalık'.
Ölüm kıvırcık saçlarını hayatın göğsüne dokundurur.
Aşkı ve ölümü ben hep bu ayda beklerim.
Nasıl da mahsun ve nasıl da tehditkardır.
Ben eylülde bütün aşklardan ve ve kadınlardan korkarım...

Ben her yıl eylülün çıplak ayaklarına bir yazı adarım.
Ve ben eylüle akarım
Bir hüzün gibi akarım ben eylüle,
kanayan bir aşk gibi akarım,
Siyah şallara bürünmüş bir genç ölüm gibi akarım...

kaynak: antoloji.com
(bkz: gitmem gerek beni sonbahardan beklerler)
(bkz: küçük iskender) *
salla dertleri deyip göğüslerini sallayan,böylece göğüslerinin kendine dert oluşturduğunu tüm kamuoyuna duyurmuş olan, bıcır bıcır şarkıcı.
grup yorum'un 2001 yılında çıkardığı albüm..

Eylül
Eylül ( enstrümantal)
Sesleniş (Boran - kısa matraj film müziği)
Analar (Boran - kısa matraj film müziği)
grup yorumun iç acıtan bir şarkısı.
en güzel kız ismidir; bir de bu kız sizin kızınızsa.
manidar bir element şarkısı..

gözlerine yansıyor
bitmiş aşkının izleri
yoruluşsun tükenmiş
o eylül akşamında
gururumla güreştim
yaklaşmayı istedim
mantık yok hep duygu var
demiştim anlasana
dün beraberdik senle
şimdi ise derbeder

sensizlik gecesi bugün
içtim bittim tükendim
sağlam kaldı ayrılık
bunu sen istedin

o eylül akşamında
d-100 de bıraktı beni
yapayalnız yağmurda
belki sonum burada
korkular uazklaşınca
masum niyet ölünce
cennetin odasında
dinlensin kemiklerin
dün beraberdik senle
şimdi ise derbeder...
Kendisine tapınılan, ibadet edilen anlamına gelen isim imiş. *
benimle dans eder misin adlı yarısmadaki kız.yasemin yalçın'ın kızıymış..
Suavi'nin yalıçapkını kasedinde yer alan anlamlı şarkısı. bir yaz gecesi oturup darbeleri düşündürür..


Beni çoktan aştı bu acı
düştü gözümden bin resim
oturup düşünüyorum
darbelerin tozunu

yaşadım diyorum ya ben sana
birikiyor umutlarım
kaldı tortuları
en güzel anıların

eylül geçmiş kapımızdan
süpürmüş kalıntılarını ışıkların
o güneş parlıyor hala
ay yine bizim*
grup yorum' um düşünce dolu eseridir. ayrıca nejat yavaşoğulları da şarkıya katkıda bulunmuştur.
Türk edebiyatında ilk psikolojik roman olarak geçen Mehmet Rauf eseridir. Aslında kendisinden önce Halit Ziya'nın romanlarında insan psikolojisi sağlam bir roman tekniğiyle desteklenerek verilmiştir. Ancak Mehmet Rauf bunu sanki bir adım daha ileriye götürür. Süreyya ile Suat'ın aşkı dönemine göre aile ahlakı ve diğer toplumsal şartlanmaların ötesinde ele alınır. Ona göre aşk doğal olandır. Evlilik daha çok sözleşmeye benzer. insanların yaşamlarını ne kadar düzene koyarsalar koysunlar bazı dürtülerin hep var olacağını hissettirir Mehmet Rauf. Taraf tutar. Yasak aşkın tarafındadır.
en güzel mevsimin adıdır eylül. eylülde aşklar daha bir romantik yaşanır. içinde eylül geçen şiirler en okunasılardandır. tatlıbir hüzün sarar insanın içini... ve sebepsiz korkularından arınırcasına huzurludur insan sararmaya başlayan ağaçları izlerken.

Gün biter gülüşün kalır bende
anılar gibi sürüklenir bulutlar
Ömrümüz ayrılıklar toplamıdır
yarım kalan bir şiir belki de

Aykırı anlamlar arayıp durma
güz biter sular köpürür de
kapanmaz gülüşünün açtığı yara
uçurum olur cellat olur her gece

Her gece yeniden bir talan başlar
acı ses olur, ses deli bir yağmur
eski bir eylüle gireriz böylece

Sığındığım her yer adınla anılır
ben girerim, sokağı devriyeler basar
bir de gülüşün eklenir kimliğime

Ahmet Telli
çoğularının aksine sevmediğim, sevemediğim ad'ım.
- ne çok benziyorsun adına... yada adın sana.
bu yüzdendir belkide. yağmurla güneşin seviştiği, gökkuşaklarının eksik olmadığı aydır ya eylül, medd-cezirlerin mevsimidir ya hani...
ben de biraz öyleyim sanırsam...
çok tuzlu bir denizim, her anım medd ve cezir...
gülüşün eklenir kimliğime şiirine başka bir tat veren mevsimdir. *
(bkz: öğrenci) ayı.
şahsımca hüznün en bol yaşandığı 9. ay.
eylül ün hüznü bile güzeldir, bizde belki gülleri soldurduğu için hüzünlüdür, yaza inceden bir vedadır ama başka bir yarımkürede gülleri açtıran, yazı başlatandır.. aslında hayata ve zamana hangi yarımküreden baktığındır birazda eylül..
sanki asil, mağrur bir edası vardır bu ayın. sertab erener'in masal şarkısı çalar fonda bu ayda. sanki bir nostalji vardır ama asla siyah beyaz değildir olabildiğine canlıdır renkleri... ebru gibidir... terkediş varken içinde, özünde gitgide gençleşir... doğduğum ay olmasından değil ama sırf bende yarattığı bu duygulardan dolayı kızım olduğunda vermek istediğim isimdir. bide mehmet rauf'un bir romanı vardır eylül diye ama onun konuyla alakası yok tabi...
az kişili, az olaylı , çabuk okunan, kafa yormayan bir kitaptır eylül. bu özellikleri nedeniyle rahatlıkla bir toplu taşıma aracında okunabilir. istanbul trafiğinde üç günde biter.

roman özet olarak şöyle:

suad hanım ve süreyya bey mutlu bir evli çifttir. süreyya bey'in arkadaşı necip bey, sık sık bu çifti ziyaret eder. üçü birlikte sohbet ederler, gezerler, eğlenirler.

fakat gel zaman git zaman necib, suad'a vurulur. onun harika bir kadın olduğu düşünür. zeki, dürüst, namuslu, sadık, güvenilir... günübirlik ilişikiler yaşayan necib'in daha önce tanıdığı kadınlara hiç benzememektedir. bu aşkı çok zaman içinde tutar, kimseye söylemez ancak gözlere laf anlatamaz. bakışları kendisini ele verir.

süreyya'nın sıkılganlığı, kendisine vakit ayırmamasına karşılık, necib'in kendisine olan ilgisi, ortak zevkleri müziğe gösterdiği yakınlık suad'ı da etkiler.

kitapta uzun uzun suad ve necib'in bu yasak aşk hakkındaki iç konuşmaları geçer.

artık necib dayanamaz ve suad'a aşkını ilan eder. suad, büyük bir mutluluk ve heyecanın yanında kaygı da duyar. ne yapacaklar, nasıl bir sona varacaklar, bu sorular kafalarını kurcalar.

birbirlerine uzaktan bakmaya, sadece buna bile razı olurlar. artık tam anlamıyla bakışlar konuşur. kitapta bu noktadan itibaren ''lütfen, gitme''der gibi baktı, ''ah nasıl acı çekiyorum bilsen''der gibi baktı, onu der gibi baktı, şunu der gibi baktı şeklinde cümlelerle karşılaşırız. ne gözler ama. ( ben de şu an ''şu entry bitse de gitsem''der gibi bakıyorum mesela)

süreyya, suad'la birlikte yaşadıkları yalıdan artık sıkılır. tekrar aile konağına dönmek ister. suad, aile konağında o kalabalık ve özellikle süreyya'nın kardeşi hacer'in boşboğazlığı ve dedikoduculuğu varken necib'in kendilerini ziyarete gelemeyeceğini düşünür ve bu konağa gitmeye karşı çıkar. o güne dek süreyya ile hiç kavga etmemiş olan suad, ilk kez süreyya'nın kendisine kızdığını görür. ''konağa gidelecek.''nokta.

suad, artık süreyya'yı tanıyamadığını aslında onu meğer hiç tanımadığını anlar. zira bugüne dek onun her isteğine boyun eğmiş, sıkılmasın dye uğraşmıştı. hal böyle olunca süreyya hep sakin, sevecen bir adam olmuştu. ama şimdi onun iç yüzünü görüyor ve necib'i daha çok sevmeye başlıyordu.

süreyya'nın uysal annesi, aksi babası, kızkardeşi hacer ve hacer'in paragöz kocası fatin'in bulunduğu konağa geçince de necib ziyarete gelmeye devam eder. ancak suad bundan rahatsız olur. buraya sık sık gelmemesini, adlarının çıkacağından endişelendiğini belli eder gibi bakar necib'e. hatta çoğu zaman bakmaz ki anlasın buraya çok gelmemesi gerektiğini. ama necib, suad'ın kendisine bakmamasını, bakınca da soğuk bir bakış atmasını yanlış anlar ve artık onun kendisini sevmediğini düşünür.

bu düşünce onu yer bitirir. kendisine içkiye verir. başka başka kadınlarla birlikte olarak suad'ı unutmaya çalışır.

onun bu hayatını gören süreyya ve fatin konağa gelince necib'in ünlü bir kadına aşık olduğu ve onun peşinde koştuğunuı anlatırlar aile arasındaki bir sohbette. bunu duyan suad, üzüntüden harap olur. ''demek aşkı yalanmış''der. ağlar ağlar ve o da unutmaya çalışır.

aradan günler geçer. suad tam unuttuğunu düşünürken necib, birgün konağın kapısını çalar. fazlasıyla neşeli görünür. sebebi sonra anlaşılır. çok içkilidir. onu bir odaya yatırırlar. onun için doktor çağırırlar. suad'da kendi odasında heyecandan tir tir titremektedir. unuttuğunu sanarak ne büyük bir yanılgı içine düştüğünü görür. eğer unutmuş olsaydı hiç heyecanlanır mıydı şimdi?

o böyle düşünürken kapısı açılır. necib, içeri girer. hiç umursamaz bir tavırla, adeta bir yabancı gibi:
- diğerleri nerede?
-doktor çağırmaya gittiler.
-hasta mı var?
-senin için.
-benim için mi? ben hasta değilim. ama keşke olsam.

onun bu umursamaz tavrı suad'ı çok üzer. necib, tam çıkacakken geri gelir. herşeyi anlatır. ona artık bakmadığı için kendisini sevmediğini düşündüğünü, o yüzden ziyareti kestiğini, başka kadınlarla unutmaya çalıştığını ama bir türlü buna muvaffak olamadığını... suad da ona her şeyi anlatır. sadece kimse bir şey anlamasın diye öyle yaptığını, aslında kendisi çok sevdiğini...

bu sözleri duymak ikisine de çok iyi gelir. artık mutludurlar. ama yine de bu aşkın mutlu sonla bitmeyeceğini bilirler ve en iyisinin ayrılmak olduğunu düşünürler. birbirlerini sevdiklerini bilmek yeter onlar için.

bir gün konata bir yangın olur. büyükhanım(süreyya'nın annesi) oğlunu arar. süreyya'yı bulunca da suad'ı sorar. suad içeridedir.
yangın tüm konağı sarmak üzeredir. necib çıkagelir ve suad'ı sorar. içeride olduğunu öğrenince hiç düşünmeden dalar yangının ortasına. süreyya da peşinden koşmak ister ama dehşetli bir çatırtı ile tavanın yıkılıp oda kapısının ateş içinde olduğunu görerek geri döner.
ispanyolca: Septiembre
öss'ye hazırlanan biri için özellikle edebiyat-ı cedide testlerinde fazlasıyla karşılaşılan türk edebiyatındaki ilk psikolojik roman.
çanakkale'de bulunan en güzel türkü barın ismidir. *
(bkz: enlil)
benimle dans edermisin'in en iyi dansçısının adıdır.