bugün

ilk entryn benden olsun yaffrruuum dediim geyiğin dibine vurduğumuz süper insan.

edit: ayrıca da kendisini sözlüğün bu ortamına ben davet etmiş, ben tanıştırmışımdır. bir daha ki zirveye beraber gidersek eğer pekçok güzel sözlük yazarıyla tanıştıracağımdır.
çoğunluğu odtülü elemanlardan oluşan melodik death-thrash metal grubu.şu an dağıldılar sanırım.fields of insane adlı bir albümleri bulunmaktadır.
yunanca'da mutluluk anlamına gelen kelime.
leynn başımıza bi de teftiş memuru mu oldun dediğim yazar kişisi. hangi vaadimi yerine getirmedim. götürcem dedim de götürmedim mi *. ikimiz de giremezken o filme gişedeki hatunu kafalayıp almadım mi biletleri bakk hatırlatma şimdi eski mevzuları. götürces dediysek götürces rockncoke a. işte o kadar. bi de zirve sözüm vardı di mi.. bir sonraki zirveyi sana armağan ediyorum. *
ücüncü nesil yazar.
kolundan zararsız bir miktar ur aldırmış olan geçmiş olsun yazarı. çabuk iyileş kankaa.
yaşamanın anlamını mutlulukta bulan farklı öğretilere verilen ortak ad.
bunu elde etmek için doğru karaktere sahip olmak gerek.
aristoteles'in kendi felsefesinde yer alan bir sözcük. yunanca olan bu sözcük, bazen "mutluluk" bazen "serpilme" ya da "başarı" anlamında kullanılıyor. eudaimonia, kakaolu bir dondurma yediğinizde ya da tuttuğunuz futbol takımı en önemli maçını kazandığında hissettiğiniz, tattığınız hoş hislerden daha fazlasıdır. gelip geçici mutluluk anları ya da kendinizi nasıl hissettiğinizle ilgili değildir. bundan daha nesnel bir duygudur. aristoteles'e göre hakkında bilmediğimiz şeylerin, hatta ve hatta ölümümüzden sonraki olayların bile, eudaimoniamıza katkıda bulunabileceğine inanıyordu. mesela bir ebevetn olduğunuzu düşünün ve mutluluğunuz kısmen çocuğunuzun geleceği için beslediğiniz umutlara dayansın. çocuğunuz sizin ölümüzünden sonra ciddi bir hastalığa yakalanırsa, eudaimonianız bundan etkilenecektir. hatta siz hayatta olmasanız bile çocuğunuzun hastalığından haberdar olmasanız bile yaşamınız kötüye gitmiş olacaktır. özetle, kontrolünüz ve bilginiz dışındaki olaylar mutluluğunuzu etkilemektedir. eudaimonia tam olarak budur.
Köken olarak her ne kadar yunanca bir kelime olup mutluluk anlamına gelse de felsefede farklı bir öğretiyi tanımlamak için başka bir formu kullanılır.
Aristoya göre bu kelime sonsuz mutluluk anlamındadır.
Yani basit sıradan kısa süreli hazların verdiği mutluluklar değildir.
insanın vicdan durumunu ve hassasiyetini şekillendirmek ve korumak adına doğrudan ilkeleştirdiği değerlerlerin bütünüdür.
Temiz bir vicdanın sürekliliğinden gelen mutluluklar eudaimoniayayı sanırım biraz daha iyi açıklayabilir.
Bu süreklilik hali içinse değerler ilkeler şarttır.
Değerlerin ve ilkelerin gıyabınızda dahi saldırıya uğraması bu kavramı etkiler, Yani mutlu sayılmazsınız.

Bir örnekle açıklayacak olursak: hayatında hayvanlarla ilgilenmeye, yardıma; onların sorunlarına, haklarını korumaya yer vermiş bunların sorumluluğunu yüklenmiş bir insan bu sayede belli başlı değerler oluşturmuştur kendine. (Toplumlar da böyledir)
Bu insan böyle yaşadığı sürece mutludur eudaimoniasını güçlü tutar ve tatmin olur.
Fakat bu insan öldükten sonra ne zaman bir hayvana eziyet edilirse ne zaman bir hayvanın hakkı ihlal edilirse kötülüğe maruz kalırsa bu kişi ölmüş dahi olsa eudaimoniası bundan etkilenir hatta olumsuz etkilenir.
Olumlu veya olumsuz etkilenmesi önemli değildir bunlar görece içeren kavramlar olabilir ama asıl önemli olan bu öğretide eudaimonianı olumlu da olsa olumsuz da olsa etkilenmesidir.
Ayrıca bu sebepten dolayı sizin sonsuz mutluluğunuz yani eudaimonianız çoğu zaman bir risk odağındadır.
Bundan ötürü etkilenmemesi açıkçası mümkün değildir.
iö 384'te stagira’da dünyaya gelen ilklerin ve kategorize etmenin adamı aristoteles, şüphesiz ki muhtelif konulardaki düşünceleriyle birçok alanda -fizik, gökbilim, zooloji, mantık, siyaset vb.- tutarlı ve iştah kabartıcı fikirleriyle nam salmıştır. on sekiz yaşlarında platon’un öğrencisi olmuş ve onun düşüncelerini benimsemiş, zamanla ondan çok farklı düşüncelere de mazhar olmuştur.

felsefe ile biraz haşır neşir olanlar bilirler ki aristo etik ile ilgili düşüncelerini, oğlu nikomakhos’a ithaf ettiği kitapta açıklamıştır. fakat bu eserde yer alan notlar, bizim hayatımızı da son derece ilgilendiriyor gibi görünmektedir. türkçeye nikomakhos’a etik olarak çevrilen bu ölümsüz eserin başında aristo, erdemleri karakter erdemleri ve entelektüel erdemler olarak ikiye ayırır. entelektüel erdemlerin kaynağı öğretim iken karakter erdemlerinin kaynağı alışlanlıklarımızdır. iyi alışkanlıklar edinmek ve iyi eylemlerde bulunmak bize haz verir ve mutluluğumuza katkı sağlar. peki ona göre mutlu olmak bu kadar basit midir? elbette ki hayır, hatta ona göre mutlu olmak hayatımızın nihai amacıdır. buradaki mutluluktan kasıt aristoteles’in ‘’eudaimonia’’ adını verdiği terimdir. söz konusu aristoteles olunca işin içinden çok açık bir formül ile: bir sen, bir ben, bir de bebek ile çıkılmayacağı aşikâr oluyor tabii. buradaki eudaimonia olarak isimlendirilen kavram, saatten saate değişen, anlık mutluluğa değil bütün yaşama sirayet eden bir mutluluğa işaret etmektedir. hümanist dilde ‘’kendini gerçekleştirme’’ kavramı da bu kavramın muhtevasına benzemektedir. islam’da ‘’kemâle ermek’’ dediğimiz durum ya da buda’nın öğretisindeki ‘’niravana’ya erişmek’’ aynı şekilde bu kavramın diğer öğretilerdeki karşılığıdır. dolayısıyla hayatın sırrına vakıf olmak, ebedî bir mutluluğa erişmek yahut ruhun sonsuz huzuru bulması gibi açıklamalara karşılık gelmektedir.

peki biz ölümlüler bu nihai mutluluğa nasıl erişebiliriz sorusu zihinlerde canlanırken aristo sahip olmamız gereken yalnızca iki şey olduğunu belirtir. bunlar, erdem ve akıldır. gerçekçi duygular ile aklımızı kullanarak içinde bulunduğumuz duruma uygun tepkiler vermemiz gerekmektedir.

mutluluk erdemli faaliyette; kusursuz mutluluk en iyi faaliyette bulunur ve en iyi faaliyet tefekkürdür. kutsallıkta her şeyi aşan tanrı’nın faaliyeti, tefekkür olmalıdır. - aristoteles

yukarıdaki sözde de görüldüğü üzere aristoteles düşünmeye, akletmeye ilahî bir anlam yüklemiştir. ona göre insan bütünüyle düşünceye dalamaz fakat daldığı ölçüde ilahî yaşamı paylaşır. o halde aklı kullanmak, hayata rasyonel bir gözle bakmak ve daima mantığı ön plana almak ‘’eudaimonia’’ya erişmek için elzemdir.

onun akla verdiği önemi bir örnekle somutlaştırmak yerinde olacaktır: bir ağaç fidanını düşününüz. onun yeterince sular, güneşi görmesini sağlarsanız onun zamanla büyüyerek çiçek açmasını ve meyve vermesini sağlayabilirsiniz. insana da akletmeyi öğretmeli, yeterli eğitimi vermeli ve onun temelini sağlamlaştırmalısınız. fakat insanın fidandan özgürlük anlamında farkı vardır. onu seçimlerinde hür kılmalı, ne olmak istediğine karar verme işini yine onun öz benliğine bırakmanız gerekmektedir.

velev ki bu akıl kısmını hallettik, peki erdem kısmı ne olacak? erdemli olmak nedir, neye yarar ve nasıl erdemli olunur sorularının cevabına aristoteles derslerinde çok fazla yer ayırmıştır. ona göre erdemli insan, tüm davranışlarında ve edip eylediklerinde ölçülü olandır. bu öğretisi meşhur ‘’altın orta’’ öğretisidir. aristo’ya göre her erdem, iki uç noktasında birer kötülüğü barındırır. cömertlik; savurganlık ile cimriliğin, cesaret; korkaklık ile atılganlığın, nüktedanlık; şaklabanlık ile yabanıllığın ortasında yer alır. işte bu ortayı bulabilen ve davranışlarında uygulayabilen insan erdemli olma yolunda büyük bir adım atmış olacaktır. her bireyin uygun bir gurura sahip olması gerektiğini belirten büyük filozof, bu tür insanların kendi meziyetlerini küçümsememeleri gerektiğini ve hor görülmeyi hak eden herkesin hor görülmesi gerektiğini belirtir.

--- spoiler ---

alçakgönüllülük erdemi lümpenler için hatrı sayılır bir buluştur. böylece karakterleri gereği hepsi kendini mükemmel bir şekilde erdemlilerle eşitleyerek onlardan biri gibi davranırlar.
- arthur schopenhauer, yaşam bilgeliği üzerine aforizmalar
--- spoiler ---

(bkz: talihim yok bahtım kara!)

aristoteles’e göre sizin mutluluğunuz -buradaki mutluluktan kastımız eudaimoniadır- çevrenizde süregelen birçok şeyden etkilenecektir. iradeniz ve bilginiz dışında birçok olay mutlu olmanızı engelleyebilir. doğuştan köleyseniz, fakirseniz yahut talihiniz kötü ise bu gibi durumlar sizin mutluluğunuzu doğrudan etkileyecektir. hatta kötü bir aile içerisinde doğmuşsak yahut aristo’nun dediği gibi ‘’politik bir hayvan’’ olan bizler, kifayetsiz bir toplum içinde yer alıyorsak durumumuz vahimdir. zira ailemizden dolayı eğitimimiz, tefekkür düzeyimiz yetersiz kalacağı gibi doğamız gereği başkalarıyla birlikte yaşamak zorunda olan bizler, kifayetsiz bir toplum içinde benliğimizin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağızdır. hukukun ve eğitimin güdük olduğu bir toplum erdemlerin katline meyledecektir.

peki, şans tüm kapıları yüzünüze kapattıysa eliniz kolunuz bağlı mı bekleyeceksiniz? elbette ki hayır. aristoteles’in size burada vereceği öğüt ‘’doğru karaktere sahip olun’’ olacaktır. şansınızı artırmak sizin elinizde olan bir şey değildir. dolayısıyla siz haz peşinde koşmak yerine iyi bir insan olmaya ve doğru şeyleri yapmaya çalışmalısınız. yaşamınızı daha iyi kılacak olan şey budur. yalnızca kendi aklınızı kullanarak birçok şeye erişebilir ve birçok şeye sahip olabilirsiniz. çünkü arisoteles’e göre insanlar doğaları gereği bilmek isterler ve bu sebepten dolayı akıllarını kullanmaya mecburdurlar. tüm bu öğretinin özetinde aristoteles, ‘’yücegönüllü’’ bir insan olursak hakiki mutluluğa erişebileceğimizi belirterek yücegönüllü insanın vasıflarını ardı ardınca sıralıyor. nikomakhos’a etik’ten bu kısımla alâkadar fazlasıyla beğendiğim bir pasajın kısa bir bölümünü sizinle paylaşmak istiyorum. zira bu pasajda aristo’nun etik öğretisinin birçok yansımasını bulabileceğinizi düşünmekteyim:

--- spoiler ---

hiçbir şey ya da hemen hemen hiçbir şey istemek, yardıma hazır olmak, yüksek konumda olanlara karşı asil; orta sınıf insanlara karşı mütevazı olmak yücegönüllü insanın işaretidir. çünkü yüksek konumda olanlardan üstün olmak zor ve yüce bir şeydir. fakat orta sınıftan üstün olmak kolaydır ve yüksek konumda olanların üstünde bir duruş terbiyesizliğin işareti değildir. ama aşağı kişiler arasında zayıfa karşı güç göstermek kadar kabalıktır…

nefretinde ve sevgisinde de açık olmalıdır çünkü duygularını gizlemek, yani gerçeklerden çok insanların ne düşündüğüne aldırmak korkakların işidir. yücegönüllü insan, küçümseyici olduğu için konuşmaktan muaftır ve kaba kişilere ironi yaparak konuştuğu zaman hariç, hakikati söyleme eğilimindedir. hayranlık duymaya da eğilimli değildir. dedikodu yapmaz, zira ne kendisiyle ne de başkalarıyla ilgili konuşur. kendisinin övülmesine ve başkalarının kınanmasına aldırmaz. kârlı ve yararlı şeylerden çok kârsız şeylere sahip olan kişidir. dahası yücegönüllü kişi yavaş adımı, derin sesi ve düzgün konuşmayı benimser. yücegönüllü kişi işte böyledir! onun gerisinde kalan kişi pısırık, onun ötesine geçen kişi kendini beğenmiştir. (altın orta tam burada yer alıyor.)
- aristoteles, nikomakhos’a etik (1123b-1125a)

--- spoiler ---

yazıyı medium'da okumak için. :tarafıma aittir